Türk Eğitim Sisteminde Müzik - 3
Dördüncü Cemre: GösterilerCemre, halk tarafından baharın müjdeleyicisi olarak bilinir. Birer hafta arayla havaya, suya ve toprağa düştüğüne inanılır. Cemre’nin dördüncüsü de uygulamalı dersler öğretmenleri için gösterilere düşer dersek abartmış olmayız sanırım. (Biz müzik öğretmenleri üzerinden anlatmaya devam edelim elbet herkes kendi payına düşeni alacaktır.)
Okul öncesi kademesinden, ilk ve orta öğretim kademesine kadar gösterilerin mevsimi.
Daha önceki yazılarda gösterileri etkileyen faktörlerden, gösteri kavramının etkilediği müzik derslerinden bahsetmiştik. Maalesef burada -tekrar etmekte yarar görüyorum- veliyi hedef alan bir çalışmayla karşılaşıyoruz. Gösteriler öğretmenlerin, yöneticilerin ve okulun, “Öğrenciye işte biz böyle güzel eğitim veriyoruz” söylemini veliye kanıtladığı alanlara ve zamanlara dönüşmüş durumda.
Peki bütün bir yılın emeği söz konusu gösteriler için eğitimin esas önemli kısmı süreç nasıl işliyor? Öğretmenin rolü ne, öğrencinin rolü ne, müzik dersinin rolü ne? Pedagojik olarak gösterilerin çocuklarda bıraktıkları izleri görebiliyor muyuz?
ÖğrenciÖğrenme ortamında öğrenci için öncelikli unsur güven ortamının sağlanmış olmasıdır. Güven ortamı sağlanmamış ve öğretmen-öğrenci arasındaki bağ buna bağlı olarak kurulmamış ise öğrencinin gerçek performansını ve öğrenmesini ondan bekleyemezsiniz. Üstüne öğrenci ile iletişiminizi bir koca yıl boyunca gösterilerde göstereceği performans beklentisinin üzerine kurarsanız güven ortamının yanında sağlıklı iletişimden de bahsetmek mümkün olmayacaktır.
Her yaşın pedagojisi farklı olsa da her çocuğun beklentiye bağlı olarak yaşayacağı “yapamıyorum” duygusu kaygı seviyesini yükseltecektir. Bunun yanında hem öğrencinin derse karşı ilgisi hem de öğrencinin dersi zihninde konumlandırdığı şekliyle ders beklenen değerinde olmayacaktır.
Müzik dersinin amacı çocuğun ifade etme dürtüsüne ve kendisine sanatsal birikim sağlamasına imkan tanımaktır. Gösterilerde çocuğun kendi yaratım sürecinden çıkan, katılımını sağlayan bir ürünle karşılaştığımı hatırlamıyorum. Okul yönetimi ya da alan öğretmeni tarafından seçilmiş repertuvarın sahnelenmesiyle karşılaştım daima. Öğrencinin rolü seçilene ayak uydurmak oluyor. Bu nedenle sürecin anlamlı olduğu değil, sonuca odaklanılmış bir eğitim anlayışı ortaya çıkıyor. Ne yazık ki öğrencinin katılımının sağlanmadığı, öğrenci yararının gözetilmediği bir eğitim anlayışından söz ediyoruz.
ÖğretmenGösterileri eğitimin bir parçası olarak gören öğretmenlerle de, hiç inanmadığı işi zorunda olduğunu düşünürek yapan öğretmenlerle de tanışma ve çalışma fırsatım oldu. İki türlüsünde de öğretmenlerin üzerinde oluşan baskı -kendi yarattığı ya da okul yönetimi tarafından oluşturulan- doğrudan öğrenciye yansımış oluyor. Güzeli veliye gösterme ve kendini kanıtlama çabası aslolanın önüne geçiyor. Gösteri günü yaklaştıkça istenilene yaklaşma arzusu gerginlikleri artırıyor. Sahne provalarında saatlerce ayakta bekleyen öğrencileri disipline etmek isterken, öğretmen incelikli halini yitiriyor, sinirleniyor, sesini yükseltiyor. Sanat öğretmeni öğrencisiyle iletişimini bir kez daha yaralıyor.
Açıkçası burada bulunduğu durum ve konum itibariyle öğretmeni başrolde görüyorum. Öğrenci ile doğrudan temas kuran öğe olması nedeniyle, öğrencinin katılımını nasıl sağlayacağını araması gereken kişi olarak görüyorum öğretmeni. Öğrenci kendi içerisinde güzeli, estetiği, mutluluğu, sağlığı bulması gerekirken dersi yanlış yerde konumlandırmamalı diye düşünüyorum.
Ders ve ProvalarGösteri repertuvarları izleyiciyi memnun etmek için seçilir. Genellikle müzikal bir kazanımdan çok, yukarıda bahsettiğimiz gibi sahnede çocuğunu izlemekten keyif alacak veli için hem bir kanıt hem de hoş bir anı yaratmayı hedefler. Sahnelenmesi planlanan -hem koro için hem de enstrüman için- ne olursa olsun, gösteri gününe kadar derslerde seçilmiş repertuvar çalışılır. İşte burada dersler sonuca odaklı işlendiği için müzik dersinin gerçek amacının dışına çıkılmış olunur. Ders çalışmaları dışında sahne provaları da çocukların dersi negatif olarak zihinlerine kazımasına sebebiyet verir. Saatlerce beklemeler, olmadı baştan tekrarlar, “oğlum-kızım düzgün dur”lar, “senin beyaz ayakkabın yoksa sen arkaya geç”ler… Gerçekten perde arkası.
Son SözGösterinin ardından gelen müzik dersinde öğrencinin “Hocam peki şimdi ne yapacağız?” sorusunu çok işittim. Bu soru başlı başına belki de her şeyi açıklıyor. Perde önündekine ulaşabilmek adına belki de müzik dersi, öğretmenler ve öğrenciler perdenin ağırlığının altında kalıyorlar.
Disipline etme, heyecanını yenme, sosyal yönünü, iletişim becerisini geliştirme, sorumluluk alma gibi nedenler sıralayıp çocukları büyük bir psikolojik ağırlığın altına sokmaya gerek var mı? Bir çocuğun sağlıklı öğrenmesine imkan tanımanın yegane kuralı kaygı seviyesini azaltmak ve öğrenme ortamını onun için güvenilir hale getirmek olacaktır. Çocuk yaşta müzik derslerinde atılan tohumlar kendisini belki çok sonraları gösterecek, ancak sanatsal donanım kısa vadede kolay edinilen bir şey değil ve ruh sağlığı yerinde ve mutlu bir birey olmanın temelleri de çocuk yaşta atılıyor.
Bırakalım cemre havaya, suya ve toprağa düşmeye, bizi yeşertmeye devam etsin. Bahar güzelliktir, yeniliktir, umuttur. Biz öğretmenlere düşen doğal olana uyum sağlamak ve öğrencinin yararına olanı gözetmek olacaktır.