1997 yılında başbakan Erbakan iken, 4 yıllık lisans mezunları, öğretmenlik hakkı kazandı. Öğretmen açığı olduğu için üniversite bitiren herkes formasyon olsun olmasın atandı. Formasyonsuz 1 yıl çalıştım. Yaz tatilinde Eskişehir 'de aldım. Ben de onlardan biriyim. Doğuda Diyarbakır 'da ücra bir ilçesinde görev yaptım. Doğu çıkıp gitmeyen oldu. 5 yıl kaldım. 25 yılı bitirdim. Kpss o zaman yoktu. Devletin bize, bizimde işe ihtiyacımız vardı. Yerine getirdim. Üniversitede aldığım kaliteli eğitim ile doğudaki öğrencilerime ışık oldum. Aynı sistemi ile bitmeyen çocuk mezun ettim. İlk okuma yazma süreci el yazı, dik yazı, yaş kriteri, vs hepsini gördüm. Şimdi bunun üstüne sınav istiyorsunuz. Bu mudur 25 yılın sonunda bize vereceğiniz? Kakasını temizlediğim çocuğumun karşılığı bu mudur? Parasız okula gelip kitabını, yiyeceğini alan öğretmenin hakkı, ölçüsü bu mudur? Bunu ölçün. Puanımı verin.
Siyasi kimliği dışında aynı Erbakan öğretmene %100 zam yapan tek kişi oldu diye biliyorum. Bir şey azken kıymete biniyor. 2010 lu yıllardan itibaren eğitim fakültesi mezun sayısının artması ve alımların sınırlı olması devasa bir atanamamış ögretmen krizi oluşturdu. Kimi yıllarca atanmayı bekledi, kimi başka işlere, mesleklere yöneldi. Bugüne gelindiğinde eğitim fakültelerine rağbet azaldı, puanları iyice geriledi. Mezun olan öğretmen profili genel anlamda düştü. Atanamamış milyonu aşkın ögretmen mevcut öğretmenlerin üzerinde Demokles' in kılıcı gibi bırakıldı. Seni çıkarsalar yerine koyulacak kişi hazırsa senin de sesin çıkmaz, her şeyi kabul edersin. Ayrıca yıllardır dev bir şükürcü, biatçı, davacı öğretmen kitlesi oluşturuldu, sendika üye sayılarına bakıldığında açıkça görülebilir. Yıllarca hangi branştan en çok alım yapılmış, hangi branş hiç atama sorunu yaşamamış, en çok idareci hangi branştan oluşuyor, il içi - il dışı kontenjan listelerinde en çok hangi branştan açık gösteriliyor... gibi sorulara verilecek yanıtın siyasi ideolojiyle paralel düşünen bir çoğunluğu oluşturması öğretmen camiasını daha da pasifize hale getirmiştir.