...
Sinav kalkinca bize iyilestirme yapilmayacak ki. 300 bin uzman ogretmenligi kazansa 300 bin ogretmenin eli biraz fazla para gorur.
Esasen sorun da tam olarak burada: Ücret artışı yapmak ama bunu yaparken de öğretmenleri parçalamak, toplum nezdinde itibarını ayaklar altına almak.
Ücret artışı vermek istiyorlarsa kıdeme bağlı bir sistem ortaya koyarlar. Buna bağlı olarak o kıdeme gelen ücreti alır.
Eğer öğretmenlerin kariyerini önemsiyorlarsa (Ki öyle bir kaygının herhangi bir bürokratta olduğunu düşünmüyorum.), bu durumda işi tek bir sınava bağlamak yerine sürekli bir şekilde zorunlu mesleki gelişime yönlendirirsiniz. Bunu da sürece bağlı olarak ölçersiniz. Sınav illa ki gerekiyorsa bunu da o sürecin sonunda ortaya getirirsiniz. Bu haliyle sınav, öğretmenler arasında zaten var olan kırılmalara yeni bir kırılma yaratmakla kalmıyor, mevcut kırılmaları da daha derinleştiriyor, bölüyor.
Toplum (veli kitlesi ) nezdinde de itibarımızı daha da yerin dibine sokacak bir duruma yol açıyor. (Şimdiden "saçma ötesi" veli talepleri kulağınıza gelmeye başlamıştır.)
O nedenle:
1. Öğretmenlik başlı başına bir kariyer mesleğidir. Sayısının milyonu aşmış olması bunu değiştirmez.
2. Öğretmen alanında uzmandır. Aldığı diploma bunun kanıtıdır.
3. Meslek icrası sırasında yapılacak sürekli eğitimlerle öğretmenlerin daha donanımlı hale getirilmesi mümkündür ve olması gerekendir.
4. Maaş artışı yapmak istiyorlarsa ve bunu sınırlı bir şekilde yapmak istiyorlarsa o zaman kıdeme bağlı artış yapar. Her öğretmen hangi kademede ne alacağını bilir.
5. Başöğretmenliği konuşmuyorum bile zira başöğretmen bir tanedir ve bellidir.
Barajı geçeni uzman-başöğretmen ilan ettik.
Ya barajı geçemeyen hatta girmeyen-giremeyen?
Sadece bir sınava sokarak öğretmeni parçalara bölmek, kimin aklına geldiyse çok stratejik bir hamle.