Yeni Normalde Okul Ve Öğretmen

Öncelikle yeni normal olarak sunulan şeyin normal yani insani olmadığına inanıyorum.

2020 yılının Mart ayında başlayan salgın ile ortaya konan uygulamalardan biri de eğitim-öğretimin dijitalleşmesi oldu.
Birçoğumuz bu durumu sadece ilgili salgının ömrüyle sınırlı zannettik. Ancak gelinen noktada Millî Eğitim Bakanlığı 3 farklı kanal kurarak, EBA sistemini devreye sokarak neredeyse bütün eğitim içeriğini dijital ortama aktardı. Faydası, yeterliliği şimdilik tartışma konusu değil.
Burada tartışılması, en azından değerlendirilmesi gereken okul ve öğretmenin yerinin bundan sonra bir daha 2020 Mart öncesinde olduğu gibi olmayacağıdır.

Yapay zeka ve otomatizasyon öyle bir noktaya geldi ki önümüzdeki 10 yıl içerisinde şimdiki mesleklerin % 55'inin nalbantlık ve semercilik mesabesine ineceği söyleniyor.

1900'lü yılların başında dünyadaki servetin % 30'unu elinde tutan % 1'lik kesimin serveti bugün % 82'ye ulaştı. Abartılı olduğunu düşünenler sadece marketlerdeki tekelleşmeye bakıp Türkiye'deki online alışveriş sitelerinin sahiplerinin kimler/hangi yabancı şirketler olduğunu araştırabilirler.

İşin korkutucu boyutu şu: Artık zenginler, fakirlerin/sıradan insanların yani geri kalan % 99'un iş gücüne muhtaç değiller. Peki muhtaç değillerse bu insanları fazlalık, dünya için zarar olarak görüp önce sayılarının çoğalmasını engelleyip daha sonra da yok etmeyi düşünebilirler mi?

Artık memur, esnaf gibi sınıflara olan ihtiyaç çok çok az. Salgın sürecinde bunların ne hale geldiğine bir bakalım. Şu süreçte kaç kişi işinden oldu, kaç kişinin işi bozuldu düşünelim.

Öngörülere göre bu insanlara çocuk sahibi olmamak, mevcut çocuklarının da çocuk sahibi olmamalarını garanti etmek şartıyla ömür boyu cüzi bir maaş ödenecek yani devlet tarafından bakılacak.

Salgın süreci bitmeden iklim krizi, karbon salınımı, yapay et, hayvancılık karşıtlığı, aşı pasaportu, yeni dünya düzenin uygun yeni anayasa tartışmalarının başlaması ve dijital paraya geçilmesi aslında salgının bir sürecin işaret fişeği olduğunu gösteriyor.

Tüm bunlar abartı olabilir ya da bazı öngörüler tutmayacak şeyler olabilir ama burada öğretmen olgunluğuyla bu meseleyi konuşabiliriz diye düşünüyorum.

2 örnek vereyim:
1) Kadının biri 3 maske takıp otobüse binmiş. Birisi bunu gizlice fotoğraflayıp hayatı bu kadar mı seviyorsun, diye alay ediyor.
Ayıp: Her insandan olaylara aynı tepkiyi vermesini bekleyemeyiz.

2) Bir başka insan sokakta maske takmamış, takmayacağım çünkü açık alanda maske çok saçma diyor. Ona da cinayete teşebbüs etmiş muamelesi yapıyorlar.
Yanlış: Her insandan olaylara aynı tepkiyi vermesini bekleyemeyiz.

Netice-i kelam: Ben bundan sonraki süreçte şimdiye kadarki okul ve öğretmen anlayışının biteceğini, sonraki süreçte bugünkünün en fazla % 30'u kadar öğretmenin istihdam edileceğini düşünüyorum. Okullar belki çocukların sosyalleştiği yerler olduğu için "hayır canım o kadar da değil" diye düşünenler olabilir ancak bize otur evinde sosyalleş dediler. Bunu salgın sürecinde akraba ziyareti, komşu ile yardımlaşma, düğün, cenazelerimiz ne hâle geldi hepsini birlikte düşünerek değerlendirelim. Son olarak sağlık bakanı Fahrettin Koca'nın 2020'de ölüm istatistiklerinin  2019'dakinin sayıya göre beklenen rakamın altında kaldığı açıklamasını eklemek istiyorum.

2020 Mart'ından sonra okulu ve kendinizi en az bir kere sorguladıysanız, artık bize ihtiyaç kalmadı mı ya da öğretmene olan ihtiyaç bir daha eskisi gibi olmayabilir mi diye en az bir kez sorduysanız bence bu sorgulamayı biraz daha fazla yapmalısınız.
Kıymetli öğretmenlerimizin konuya katkılarını bekliyorum.

 

Öğretmen'in yerini;

 Hiçbir yapay zeka,

Hiçbir teknoloji,

 Hiçbir aile,

Hiçbir toplum,

Hiçbir oyuncak, tutmadı, tutmayacak.....

Kadir kıymet bilen herkes öğretmenin kıymetini bu zamanda dahada iyi  anlamışlardır....

Ama kıymet bilen, bilmeyene zaten ne yapsanız boş....

Öğretmenin bir aferini, bir gülümsemesi, bir kaş çatışı, bir sözü dünyalara bedeldir..

Sayın hocam,  sizin düşüncenizin aksine salgın nedeniyle öğretmen ve okulun kıymetinin daha çok anlaşıldığı düşüncesindeyim.  İstediğiniz kadar eğitimi dijitalleştirin,  isterseniz çip takın, belirli bir yaş grubu için okulun kıymeti daha fazla anlaşılmıştır. Uzaktan eğitimle ancak aklı başında ( belirli bir olgunluk seviyesindeki) insanı eğitebilirsiniz. Hatta ona bile vermek istediğiniz bilgiyi tam manasıyla veremezsiniz.
Salgın döneminde ben bile uzaktan eğitim olarak aldığım eğitimlerden pek de bir şey anlamadım. Hal böyle iken ilköğretim ve ortaöğretim seviyesindeki öğrencilerin uzaktan eğitimle uzun vadede zannedildiği kadar başarılı olunacağına inanmıyorum. Tabi bu benim düşüncem, sizin düşüncelerinize de saygı duyuyorum.

Ben de 80'ler ve 90'larda harika bir çocukluk geçirdim.O günleri çok özlüyorum.Lakin herşey ekonomik bir tabana oturtulacağı için kitabın yerini mutlaka elektronik ortamlar alacak.Öğrencinin sınırsız defa öğrenme imkanı alacağı online eğitim platformları çoğalacak.Bu sene 1.sınıflar uzaktan eğitim yoluyla okuma yazma öğrendi ise bu model bakanlık için masrafların düşürüleceği bir yol olacak.Seneler öncesinde uzaktan iş modeli ve eğitim yazdığımda herkes robot insanın yerini alamaz demişti.Bu robot değildi uzman sistemlerdi iş zekası idi yapay zeka bunları kapsıyordu.
Şu dönemde öğretmen, sınıf ve okul bahçesi elbetteki kıymete bindi.Ama bunların da bir alışma zamanı var.Meb en ucuzunu bu dönem keşfetti.

Öncelikle yeni normal olarak sunulan şeyin normal yani insani olmadığına inanıyorum.

2020 yılının Mart ayında başlayan salgın ile ortaya konan uygulamalardan biri de eğitim-öğretimin dijitalleşmesi oldu.
Birçoğumuz bu durumu sadece ilgili salgının ömrüyle sınırlı zannettik. Ancak gelinen noktada Millî Eğitim Bakanlığı 3 farklı kanal kurarak, EBA sistemini devreye sokarak neredeyse bütün eğitim içeriğini dijital ortama aktardı. Faydası, yeterliliği şimdilik tartışma konusu değil.
Burada tartışılması, en azından değerlendirilmesi gereken okul ve öğretmenin yerinin bundan sonra bir daha 2020 Mart öncesinde olduğu gibi olmayacağıdır.

Yapay zeka ve otomatizasyon öyle bir noktaya geldi ki önümüzdeki 10 yıl içerisinde şimdiki mesleklerin % 55'inin nalbantlık ve semercilik mesabesine ineceği söyleniyor.

1900'lü yılların başında dünyadaki servetin % 30'unu elinde tutan % 1'lik kesimin serveti bugün % 82'ye ulaştı. Abartılı olduğunu düşünenler sadece marketlerdeki tekelleşmeye bakıp Türkiye'deki online alışveriş sitelerinin sahiplerinin kimler/hangi yabancı şirketler olduğunu araştırabilirler.

İşin korkutucu boyutu şu: Artık zenginler, fakirlerin/sıradan insanların yani geri kalan % 99'un iş gücüne muhtaç değiller. Peki muhtaç değillerse bu insanları fazlalık, dünya için zarar olarak görüp önce sayılarının çoğalmasını engelleyip daha sonra da yok etmeyi düşünebilirler mi?

Artık memur, esnaf gibi sınıflara olan ihtiyaç çok çok az. Salgın sürecinde bunların ne hale geldiğine bir bakalım. Şu süreçte kaç kişi işinden oldu, kaç kişinin işi bozuldu düşünelim.

Öngörülere göre bu insanlara çocuk sahibi olmamak, mevcut çocuklarının da çocuk sahibi olmamalarını garanti etmek şartıyla ömür boyu cüzi bir maaş ödenecek yani devlet tarafından bakılacak.

Salgın süreci bitmeden iklim krizi, karbon salınımı, yapay et, hayvancılık karşıtlığı, aşı pasaportu, yeni dünya düzenin uygun yeni anayasa tartışmalarının başlaması ve dijital paraya geçilmesi aslında salgının bir sürecin işaret fişeği olduğunu gösteriyor.

Tüm bunlar abartı olabilir ya da bazı öngörüler tutmayacak şeyler olabilir ama burada öğretmen olgunluğuyla bu meseleyi konuşabiliriz diye düşünüyorum.

2 örnek vereyim:
1) Kadının biri 3 maske takıp otobüse binmiş. Birisi bunu gizlice fotoğraflayıp hayatı bu kadar mı seviyorsun, diye alay ediyor.
Ayıp: Her insandan olaylara aynı tepkiyi vermesini bekleyemeyiz.

2) Bir başka insan sokakta maske takmamış, takmayacağım çünkü açık alanda maske çok saçma diyor. Ona da cinayete teşebbüs etmiş muamelesi yapıyorlar.
Yanlış: Her insandan olaylara aynı tepkiyi vermesini bekleyemeyiz.

Netice-i kelam: Ben bundan sonraki süreçte şimdiye kadarki okul ve öğretmen anlayışının biteceğini, sonraki süreçte bugünkünün en fazla % 30'u kadar öğretmenin istihdam edileceğini düşünüyorum. Okullar belki çocukların sosyalleştiği yerler olduğu için "hayır canım o kadar da değil" diye düşünenler olabilir ancak bize otur evinde sosyalleş dediler. Bunu salgın sürecinde akraba ziyareti, komşu ile yardımlaşma, düğün, cenazelerimiz ne hâle geldi hepsini birlikte düşünerek değerlendirelim. Son olarak sağlık bakanı Fahrettin Koca'nın 2020'de ölüm istatistiklerinin  2019'dakinin sayıya göre beklenen rakamın altında kaldığı açıklamasını eklemek istiyorum.

2020 Mart'ından sonra okulu ve kendinizi en az bir kere sorguladıysanız, artık bize ihtiyaç kalmadı mı ya da öğretmene olan ihtiyaç bir daha eskisi gibi olmayabilir mi diye en az bir kez sorduysanız bence bu sorgulamayı biraz daha fazla yapmalısınız.
Kıymetli öğretmenlerimizin konuya katkılarını bekliyorum.

 

Noktasına, virgülüne kadar size katılıyorum. Hatta fazlasını da düşünüyorum.

İsteyen istediği gibi düşünür. Saygı duyarız. Ama teknoloji konusunda acizane düşüncem:

SINIRLI TEKNOLOJİ  İYİDİR.
TEKNOLOJİ ARTIK ZAMANDAN, İŞ GÜCÜNDEN KAZANÇLI OLMA ve EN ÖNEMLİSİ RAHAT AMA HAREKETSİZ  BİR HAYAT İÇİN VAR.

Tabiki teknolojisiz olmaz. Ama insanlık teknlojide zirveyi yakalayıp, tekrar başa dönerek belki de insanlık tarihinde onlarca medeniyet görüldü. Nuh tufanındaki teknolojinin günümüzden çok ileri düzeyde olduğuna dair emareler var.

Sonuç,

Dünya da Öz olan insandır, eğitimde de  ÖĞRETMEN dir.
Aşırı teknoloji de sonumuzu çabuk getirir. Sınılı ve kontrollü teknoloji iyidir.

Öğretim dijitalleşebilir, eğitim dijitalleşemez...

İnsan içinde olması gereken kurallar bütünüdür....

Bir bakışın sıcaklığı, bir ses tonu , sıcak yuva okuldur kutsaldır....

En tatlı biriken anılarınız hep okulladır....

Öğretmen'in yerini;

 Hiçbir yapay zeka,

Hiçbir teknoloji,

 Hiçbir aile,

Hiçbir toplum,

Hiçbir oyuncak, tutmadı, tutmayacak.....

Kadir kıymet bilen herkes öğretmenin kıymetini bu zamanda dahada iyi  anlamışlardır....

Ama kıymet bilen, bilmeyene zaten ne yapsanız boş....

Öğretmenin bir aferini, bir gülümsemesi, bir kaş çatışı, bir sözü dünyalara bedeldir..

Kıymetli hocam, doğal olan gıdanın yerini de hiçbir şey tutamaz ama bugün hepimiz işlenmiş gıdalar tüketiyoruz. Yani iyi, doğru ve güzel olanı biliyor ancak başka şeylere mahkûm ediliyoruz.

İnternet ulaşımı olmayan çocuklar konusuna hiçkimse değinmemiş.

Hibrit eğitim modeli kalıcı olursa bakanlığın mobil operatörlerle masaya oturması gerekiyor.İnternet hızlı ve ucuz olmalı.Mesela telefon artık ucuz olacak.Pahalı bilgisayar ve ekran kartı artık tarihe karıştı.Yüzlerce oyunu eski bilgisayarda oynamak için Türkiyede geforce now sunucuları Turkcell tarafından hizmete açıldı.Gerekli şey hızlı internet ve aboneleri artırmak için ucuzlatmak zorundalar.
Meb eğitim ve öğretim için bunu da düşünüyordur her öğrenci mutlaka ucuz bilgisayara ve internete erişecek.Ben velilere tavsiye bile veriyorum.Gidin TCL 10 Plus, Oppo A73 alın çocuğunuz derslerden kalmasın haftada 1 gün 8gb bedava internetiniz de var diye diye çoğuna aldırdım.Günümüzde alamayan da olmaz.

İnternet ulaşımı olmayan çocuklar konusuna hiçkimse değinmemiş.

Çok çok çok nadirdir bu hocam. Zaten belediye valilik eba noktaları ulaşmaya çalışıyor .. Genelde ama genelde velilerin ihmalkarlığı gibi geliyor...

Benim anlamadığım neden sorumlular hicbirsey bilmiyormuş gibi numara yapıyorlar ki. Uzaktan eğitimdeki sorunların çözümü basit.

İnterneti olmayan yerlere kablolu/mobil altyapı yatırımı yapmak ve tablet/bilgisayar dağıtmak.

İşine gelmeyince kör sağır dilsiz numarası yapmak kolaydır vesselam. Mesele sorun çözmek değil demek ki.

Cahil/eğitimsiz bir kuşağı geleceğe yatırım olarak görenler var. Ne demişti adamın biri; eğitim seviyesi arttıkça oy oranımız düşüyor.

Bir de şey var; aç bırak itaat etsin, cahil bırak biat etsin. Di mi ?

Çok çok çok nadirdir bu hocam. Zaten belediye valilik eba noktaları ulaşmaya çalışıyor .. Genelde ama genelde velilerin ihmalkarlığı gibi geliyor...

O da var. Kimisi imkansızlıklara rağmen çocuğu derse girsin diye uğraşır, kimisi sosyal medyada gezmek için çocuğun elinden telefonu alır...

Benim anlamadığım neden sorumlular hicbirsey bilmiyormuş gibi numara yapıyorlar ki. Uzaktan eğitimdeki sorunların çözümü basit.

İnterneti olmayan yerlere kablolu/mobil altyapı yatırımı yapmak ve tablet/bilgisayar dağıtmak.

İşine gelmeyince kör sağır dilsiz numarası yapmak kolaydır vesselam. Mesele sorun çözmek değil demek ki.

Ben uzaktan eğitim sorunlarının ,eğitime
hız, bilgisayar veya tabletle faydası olur ama
kesin çözüm olmaz düşüncesindeyim ..

Her kitap , öğretmen verdiğiniz çocuğun
sorunlarını çözmediği gibi...

Gecen yıl üniversite giriş net ortalamalarına bakılırsa problem gözükür ama görmemezlikten gelmek daha kolay....maalesef...

Ben uzaktan eğitim sorunlarının ... eğitime

 hız, bilgisayar veya tabletle faydası olur ama

kesin çözüm olmaz düşüncesindeyim ..


Her kitap öğretmen verdiğiniz çocuğun

sorunlarını çözmediği gibi...

Gecen yıl üniversite giriş net ortalamalarına bakılırsa problem gözükür ama görmemezlikten gelmek daha kolay....maalesef...

hocam af buyurun ama cümlelerinizi daha derli toplu yazarsanız okuyunca anlayabilirdim