Görev yaptığım köy okuluna 30 tane ceviz dikmiştim. 3 sene üstüne titredim, bakımını yaptık çocuklarla. Yazın imama rica ettim, o ilgilendi. Sonrasında tayinim çıktı. Benden sonra gelen kişi (öğretmen demeyeceğim) bahçe temizliği zor oluyor diyerek sökmüş, söktürmüş. Birkaç tanesini de tepki almamak için duvar kenarına taşımış. Onlar da tutmamış. En sonunda köylülerin farklı konularda şikayetleriyle de gözönünde bulunması maksadıyla merkeze çekildi.
Hep içimde kalmıştır bu.
Benim de içimde kalan bir anı... Gene bir köyde görev yaparken, hafta sonu tatili ile kapım çalmıştı. Uyku sersemi kalktım. Kapı camlıydı. İyi görünümlü yaşlıca bir bey amca vardı. Kapıyı açtım. Hoşgeldiniz buyrun dedim.
Kısa bir tanışmanın ardından detaylar başladı. Görev yaptığım okulun bir zamanlar eski öğretmeniymiş. Bahçede meyve veren armut ağaçlarını zamanında kendisi ekmiş. Ne haldeler diye sormaya gelmiş. Sattığı armutların parası bir kaç parasız ve yetim öğrenciye iyi gelmiş. Onu anlatıyordu.
Aramızda kalır mı bilemem ama anlattığı ağaçların hepsi çoktan kurumuştu. Saygı gösterip dinledim. Amcayı kırmadan yolcu da ettim. Fakat kendi okuttuğum yetimlerin okul masrafını zekat olarak hep maaşımdan ödedim.
Bir atasözünün yaşanmış versiyonu; "İyilik yap denize at, balık bilmezse halik bilir."
Edit; Ağaçların fotoğraflarını çekmiştim tabi ki. Zaman müsade ederse paylaşırım.