arkadaşlar herkese merhaba
sınıf öğretmenlerini kapsayan makale yazmam gerekiyor.konu hakkında kararsızım.problemlerimize ilişkin konular sunarsanız sevinirim...
acill lütfen...
TÜRKİYEDE SINIF ÖĞRETMENİ OLMAK.
Eğitim Fakültesinde aldığımız eğitim gerçek hayattaki durumdan çok farklı. Her konuyu standartların üzerinde durumlarla inceledik. Stajlarımızı şehir merkezinde standartların üzerinde okullarda gerçekleştirdik. Yani binbir pembeliklerle mezun olduk. Ama bunun yanında idealist öğretmen terimini kendimizle içselleştirebildik.
KPSS serüveninden sonra cennet vatanımın her köşesinde bu kutsal mesleği yerine getirebilirim anlayışıyla yapmak zorunda olduğumuz tercihlerle şarkın en ücra köylerine atanırız. Köyü ilk gördüğünüzde sevimli, sıcak bir ortam olacak desenizde bu sözün sadece kendinizi avutmak olduğunu köyün okulunu gördüğünüzde anlayacaksınızdır. Evet karşınızda okulunuz
Neresinden başlayacağınızı bilemezsiniz. Eğer okulda tek öğretmenseniz sizin için daha da zordur. Seminer döneminde boyacı, temizlikçi, oduncu, kömürcü vs. her mesleği yapabilirsiniz. Boya, tamirat ve temizlikten sonra güzel ve şirin bir okul diye yine kendinizi avutursunuz. Okulun açıldığını, öğrencilerin okula gelmesini camiden ilan ettirerek duyurursunuz. Mavi önlükleri dahi olmayan minik öğrencileriniz karşınızdadır. Heyecanla, ışıl ışıl gözleriyle size bakarlar. O an gözünüzden bir damla yaş süzülüverir. Saklamaya çalıştığınız o durumdan sonra tanışma gerçekleşecektir. Ama bir sorun vardır. Dil
Sizi anlayamayan öğrencileriniz ile onları anlamayan siz başbaşasınızdır. Bundan sonrası sizin yaratıcılığınıza kalmıştır. Bu durumu dile getiren İki Dil Bir Bavul filminin ortasında bulursunuz kendinizi
Olumsuz hayat şartlarına rağmen sınıfın kapısından girip öğrencilerinizi görünce tüm sorunlar yerini umutlara bırakıverir. O inci tanesi öğrencileriniz her şeyin en iyisini hak ediyordur. Onlar için elinizden gelenin en iyisini yaparsınız. Onların ilçedeki, ildeki ya da batıdaki öğrencilerden farkı yoktur ve olmamalıdır. Bu uğurda canla başla çalışırsınız. Eğitim-Öğretim faaliyetleri sadece sınıfta değil, sınıf dışına da çıkarılır. Öğrencilerinizle köy içinde yaptığınız kır gezilerinde dahi bu faaliyetlere yer verirsiniz. Aylardır ayrı kaldığınız eşiniz, çocuğunuz, anneniz, babanız, kardeşlerinizin yerini öğrencileriniz alır. Onlar her şeyinizdir.
Özür durumunuz yoksa yer değiştirme imkanınız yok gibidir. Zorunlu hizmet, hizmet puanı derken yıllarca o küçücük köyde kalacaksınızdır. Özür durumunuz bile olsa en az 1.5 yıl yer değiştiremezsiniz. Bakanlığımızın yaptığı yönetmelik değişiklikleri ile yer değiştirme durumumuz uzamaktadır.
Peki neden öğretmenler yer değiştirmek isterler? Bu soruya birkaç yönden cevap verilebilir. Özür durumu nedeniyle isterler. (Sağlık, eğitim ve eş özürleri nedeniyle isteyebilirler ki bu yer değiştirmelerde eğer bir şart aranacaksa sadece adaylıkların kalmış olması yeterli olmalıdır. 1 yıl çalışma zorunluluğuyla birlikte baz alınan tarihlerdeki çelişkiler nedeniyle bu süre 1.5 yıla çıkmaktadır.) Memleketlerine, ailelerine yakın olma istekleri de bir başka nedendir. Hizmet puanı üstünlüğüne göre yapılan bu yer değiştirmelerde sınıf öğretmenlerinin yer değiştirme imkanları düşüyor. 300-400 puanlarla yer değiştirme olanağı bulan sınıf öğretmenleri bu puanları kazanabilmek için çalıştığı yerde en az 10-15 yıl çalışmasını zorunlu kılmaktadır. Yer değiştirme isteği nedenlerinden birisi de çalışılan yerlerin şartlarından kaynaklanıyor. Elverişsiz şartlarda uzun süre çalışmayı kim ister? Burada yeni bir sorun karşımıza çıkıyor. Elverişsiz şartları nasıl düzeltebilir ve yaşanabilir hale getirilebilir ki öğretmenler yer değiştirme isteğinde bulunmaya gerek duymasınlar ya da daha az gerek duysunlar? Bu sorunun cevabı birçok problemi çözebilecek nitelikte olup yetkililerin bu soruyu cevaplamaları gerekmektedir.
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]