2 Nisan Otizm Dünya Farkındalık Günü

Çevrimdışı rizab

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.057
  • 2.798
  • Özel Eğitim Öğrt.
  • 2.057
  • 2.798
  • Özel Eğitim Öğrt.
31 Mar 2009 19:52:54
Otizm Nedir?
Günümüzde her 150 çocuktan birini etkileyerek, çocuklar arasında en hızlı yaygınlaşan nörolojik bozukluk olması ile dünya genelinde hızla yayılan bir hastalık olarak görülüyor…
Dünyada bu yıl şeker, kanser ve AIDS dahil olmak üzere bir çok hastalıktan daha fazla sayıda otizm teşhisi alınması öngörülüyor...
İstatistikler genetik temelli olduğunu gösteriyor. Çevresel faktörler de dahil olmak üzere, nedenlerinin bulunması için yoğun araştırmalar devam ediyor...
Kesinlikle ülke, ırk, kültür ya da sosyo-ekonomik farklılık gözetmiyor…
Bugün için bilinen en etkili tedavisi yoğun bireysel eğitim...

Dünya Otizm Farkındalık Ayı
2 Nisan, tüm dünyada otizm konusunda farkındalık yaratmak ve otizm ile ilgili sorunlara çözüm bulmak amacıyla, 2008 yılında Birleşmiş Milletler tarafından “Dünya Otizm Farkındalık Günü” (2nd April World Autism Awareness Day) olarak ilan edilmiştir. 2 Nisan’da başlayan “Otizm Farkındalık Ayı” çerçevesinde tüm dünyada otizmle ilgili araştırmaların teşvik edilmesi ve bilinirliğin artırılarak, erken teşhis ve tedavinin yaygınlaştırılması hedefleniyor.

Çevrimdışı rizab

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.057
  • 2.798
  • Özel Eğitim Öğrt.
  • 2.057
  • 2.798
  • Özel Eğitim Öğrt.
# 31 Mar 2009 19:56:47
2 Nisan BM Tarafından Dünya Otizm Günü Olarak Kabul Edildi
2 Nisan'ın Birleşmiş Milletler tarafından Dünya Otizm Günü olarak kabul edilmesi nedeniyle Türkiye'nin farklı illerinde bulunan 14 dernek ve vakıf, TOHUM Otizm Vakfı Genel Koordinatörlüğü'nde Otizm Platformu'nu oluşturdu.

2 Nisan'ın Birleşmiş Milletler tarafından Dünya Otizm Günü olarak kabul edilmesi nedeniyle Türkiye'nin farklı illerinde bulunan 14 dernek ve vakıf, TOHUM Otizm Vakfı Genel Koordinatörlüğü'nde Otizm Platformu'nu oluşturdu.
"Otizmli kişilerin her türlü haklarının güvence altına alındığı bir Türkiye için", platform tarafından hazırlanan Otizm Platformu Bildirgesi bugünden itibaren devletin ilgili birimlerine sunulacak.
Otizm Platformu, Türkiye'de otizm ile ilgili şartların tespiti ve beklentileri içeren bildirgeyle öncelikle Türkiye'de devlet nezdinde her türlü kararın tartışıldığı ve alındığı ortam ve süreçlere dahil olarak, destek vermeyi ve yer almayı talep ediyor.
Otizm Platformu tarafından hazırlanan bildirgeye göre,
Türkiye'de yaklaşık 450 bin otizmli birey olduğu tahmin ediliyor. Bunlardan yaklaşık 125 bini 0-14 yaş grubunda ve sadece bin tanesi özel alt sınıflarda, bin tanesi kaynaştırma eğitiminde yer alıyor. Diğerleri ise evlerinde bekliyor.
Bu veriler ışığında mevcut müfredat programlarının yenilenmesini ve eksik olan bilimsel dayanaklı 0-3 yaş ve 15 yaş üstü müfredat programlarının geliştirilmesi gerektiğine işaret edilen bildirgede, otizmli bireylerin yasal hakları konusunda hem aileler hem de Milli Eğitim Bakanlığı personeli ile ilk ve ortaöğretim kurum yöneticilerinin eğitim alması gerektiği de ifade edildi.
Bildirgede ayrıca şu ifadelere yer verildi: "125 bin otizmli çocuk için en az 2 bin otizm konusunda uzmanlaşmış özel eğitim öğretmenine, bin 500 dil ve konuşma bozuklukları uzmanına, bin 500 uğraşı terapistine, daha sonra bu çocuklarımızın hem korumalı iş ortamlarına yerleştirilmeleri hem de grup evlerinde bağımsız yaşamalarını sağlayacak en az 3 bin sosyal hizmet uzmanına ihtiyaç vardır.
Oysa ülkemizde sadece dokuz üniversitemizde sadece yedi profesör ve dört doçent tarafından özel eğitim öğrencileri yetiştirmeye çalışılmaktadır. Acilen hem YÖK hem de MEB tarafından yurt dışındaki mevcut üniversitelere hoca yetiştirmek üzere burslarla öğrenci gönderilmelidir.
Alanda çalışan öğretmenlerin özlük haklarının iyileştirilmesi için önlemler alınmalıdır.
Devlette bütünlük esasına dayanarak, bugünden sonra yapılacak tüm yeni okullarda fiziki şartlar düzeltilerek özel eğitim sınıfları ve destek odasının bulundurulması sağlanmalıdır.
Rehberlik Araştırma Merkezleri'nde otizmli çocuklarımızın eğitsel değerlendirmesini yapan kadroların, çağın gereksinimlerine uygun erken tanılama ölçeklerini kullanması için eğitimlerle desteklenmesi gerekmektedir.
Devletimiz tarafından ayda 10 saat olarak ödenen Destek Eğitim Hakkı'nın haftada en az 20 saate çıkarılması gerekmektedir. Dünyada da kabul gören, erken tanı alan çocukların haftada en az 40 saat yoğun eğitim görmeleridir".

Çevrimdışı rizab

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.057
  • 2.798
  • Özel Eğitim Öğrt.
  • 2.057
  • 2.798
  • Özel Eğitim Öğrt.
# 31 Mar 2009 20:02:26
Çocuk dendiğinde aklımıza neşe, canlılık, bitmek ve tükenmek bilmeyen birenerji gelir. Genellikle çevremizde bu tip çocuklarla karşılaşır ve onların oyun ve hayal dünyalarını hayretler içinde seyrederiz. Aslında, çocukları sevimli ve cana yakın kılan da bu özellikleridir. Ancak, çevresinde olup bitenlere karşı ilgisiz, dış dünya ile adeta bağını koparmış, kendi dünyasında yaşamaya çalışan çocuklar da vardır. Bu çocukların en belirgin özellikleri sosyal ilişki kurmada yaşadıkları güçlüklerdir. Bu nedenle, bebeklik dönemi sonrasında bu çocukları toplum içinde hemen fark edebilirsiniz. Etraflarında örülü o kalın duvarı aşmak, ya da deyim yerindeyse içinde yaşamakta oldukları örülü hayatlarına küçücük bir pencere açabilmek için hayli zorlanacağınız bu çocuklara OTİSTİK ÇOCUKLAR denmektedir.

“Otizm” kavramını ilk kez Leo Kanner (1943) Tıp literatürüne kazandırmıştır. 1944 yılından itibaren dünyada farklı bir engel grubu olarak nitelendirilen Otizm, haliyle Otistik bireylerin mevcut eğitim öğretim ortamlarından yararlanmalarına engel olan bir rahatsızlık türüdür.

Genel olarak bireylerde toplumsal etkileşim ve iletişimin önemli ölçüde bozuk ve anormal gelişimi ile ilgi ve etkinliklerin belirgin sınırlılığı gibi özelliklerle kendini gösteren ve üç yaşından önce:

Toplumsal etkileşim,
Toplumsal iletişimde kullanılan dil,
Sembolik ya da imgesel oyun, vb.
gibi alanlardan en az birinde baş gösteren gecikme ya da anormal işlevlere sahip yaygın gelişimsel bozukluğa “Otizm” denmektedir.

Otizm, çocuklarda beyin sistemindeki fizyolojik fonksiyonların ve kimyasal dengenin bozulmasıyla, üç yaşından önce ortaya çıkan yaygın gelişimsel bir bozukluktur. Bu bozukluk, çoğu kez genetik nedenlere bağlı olarak da ortaya çıkabilmektedir.

A- “OTİZM”İN BELİRTİLERİ

Otizmin belirtilerini kısaca:

Dil gelişimi bakımından,
İletişim bakımından,
Sosyal beceriler bakımından,
Davranış ve aktiviteler bakımından
olmak üzere 4 ana grupta incelemek mümkündür.

Otistik bir çocukta yukarıdaki temel belirtilerin tümü birden oluşmayabilir. Genellikle erken tanı ve disiplinli bir tedaviyle otistik çocukların normal bir okula devam edebilmeleri her zaman mümkün olabilmektedir. Bunun dışında, otizm tanısı konmasa bile, kısmen otizmin belli semptomlarını gösteren çocuklara da rastlanabilmektedir. Bu semptomları yansıtan çocukların da belli gelişim alanlarında ister istemez bazı problemlerin var olduğu/olabileceği düşünülmelidir. Söz konusu gelişim alanlarının öncelikle eğitimciler ya da aileler tarafından uygulanabilen eğitim programlarıyla desteklenmesi gerekir. Bu tip sorunu olan çocukların aileleri, belirli aralıklarla gelişim kontrolleri yaptırarak, sorunlu alanlardaki geriliği ve gelişmeyi izlemeli ve bu alanları nasıl destekleyebilecekleri konusunda profesyonel yardım almalıdırlar.

1- Bebeklerde Otistik Belirtiler Ne Zaman başlar?

Genellikle bebekliğin ilk iki yılı içinde otizme ait belirtilerin başlaması beklenir. Bu belirtiler nadiren daha geç yaşta da başlayabilir. Otizm belirtileri çocuğun yaşına ve gelişim düzeyine göre çok farklılıklar gösterebilir. Bebekliğin ilk dönemlerinde annelerin bebeklerinde ilk fark ettikleri belirti; çocuklarının diğer çocuklara nazaran daha az güldükleridir. Annenin bedensel teması, çocuğunu kucaklaması ve öpmesi her çocuğun arzuladığı bir işlev olmasına karşın, bu yaklaşım Otistik çocukları rahatsız eder. Çünkü bu çocuklar sevilmekten hoşlanmazlar ve çoğu kez tepki gösterirler. Anne ve babanın seslenmesine karşın cevap vermeyerek tepkisiz kalmaları ister istemez çoğu aileye “çocuklarının sağır olduğunu” bile düşündürtmektedir. Çevredeki insanların görünümleri, hareket ve davranışları onların dikkatlerini çekmez. Dışarıdan izlendiklerinde, adeta çevrelerinde kimse yokmuş gibi davranırlar. İnsanlarla göz göze gelmekten kaçınırlar. Yalnızlığı severler ve yalnız bırakılmaya tepki göstermezler.

Normal çocuklar, uyumadıkları dönemlerde yatakta kalmak istemez ve annelerinden ilgi beklerler. Ancak otistik çocuklar uyumadıkları halde saatlerce yataklarında sessizce kalabilirler. İlk dönemlerde anne ve babayı diğer insanlardan ayırmakta güçlük çekmelerine karşın, yaşları ilerledikçe anne ve babalarına bağlılıkları aşırı derecede artabilir ve ayrıldıklarında yoğun sıkıntı yaşayabilirler.

Otistik çocuklar daha çok konuşma gecikmesi şikayeti ile hekime getirilirler. Bedensel gelişimi yaşına uygun olan otistik çocukların konuşması yaşıtlarına göre oldukça geridir. Beş yaşına geldiklerinde % 50’si ancak tek kelimelerle konuşabilmektedir. Konuşmayı, ilişki kurmaktan çok ihtiyaçlarının giderilmesi için kullanırlar. Bir kısmı ise, ileri yaşlarda bile konuşamaz ya da konuştukları hiç anlaşılmaz. Otistiklerde konuşma geriliğinin yanı sıra, söylenen sözcükleri tekrarlama ve kelime uydurma gibi konuşma bozuklukları da sıklıkla görülmektedir. Konuşmalarındaki bu gerilik ve bozukluklar onların ilişki kurmadaki zorluklarını bir kat daha artırır.

Her yaş çocuğu kendi yaşıtlarıyla oynamaktan hoşlanır. Yaşıtlarıyla bir araya geldiğinde onlarla ilgilenir ve oyun kurmaya çalışır. Otistik çocuklar ise, hep yalnız olmayı tercih eder, kalabalığa karışmaz ve hep bir köşede tek başlarına oynarlar. Kendilerine özel davranış biçimleri (kendi etraflarında defalarca dönme, tek ayak üzerinde zıplama ve odanın içinde bir köşeden diğerine koşma gibi amaçsızca tekrarlanan hareketler, vb.) ile diğer çocuklardan hemen ayırt edilebilirler. El çırpma, tüm bedeni sallama gibi olağan dışı beden hareketleri dikkat çekicidir. İlgi alanlarının kısıtlılığı nedeniyle belirli oyuncaklarıyla hep aynı biçimde ve tekrar tekrar oynarlar. Evde bulunan bazı nesnelere aşırı ilgi gösterebilirler. Mekanik aletlere ve dönen nesnelere ilgileri büyüktür. Bazı nesnelere karşı duygusal olmayan ve bize göre anlamsız aşırı bağlılıkları bulunmaktadır. Bazen bir parça ip ya da gazoz kapağı onlar için vazgeçilmez birer nesneye dönüşmektedir. Hayat içinde olası değişimlere karşı direnç gösterirler. Ev içinde bir eşyanın yerinin değişmesine izin vermez, eve alınan yeni bir eşyayı kullanmak istemezler. Değişime karşı gösterdikleri bu direnç, ailelerinin hayatında kısıtlamalara neden olabilecek derecede rahatsızlık verici olabilir. Tepkileri ani ve yersiz olabilir. Öfke patlamaları, kendine zarar verici davranışlar ya da uygunsuz sevinç nöbetleri gözlenebilir. Yaş ilerledikçe çocuğun çevresiyle aktif ilişkiye girmesi artabilir ancak bu kez belirtilen ilişkilere sınır koyamama gibi “uygunsuz davranışlar” söz konusu olabilmektedir. Zekası normal olan otistik çocuklarda -daha ileri yaşlarda- önceden olan olayları detaylı hatırlama ve akılda tutmalar görülebilir.

Yukarıda da belirtildiği gibi, otistik çocukların aileleri tarafından hekime ilk götürülme nedenleri genellikle konuşmalarındaki gecikmedir. Oysa, “çocuğun dış dünyaya kapalılığı” daha ilk bebeklik yılı içinde ilgili bir anne tarafından fark edilebilir. Kendisi ile dış dünya arasında kalın bir duvar bulunan otistik çocuklar annelerinin gösterdiği sevgi ve ilgiye büyük ölçüde kayıtsız kalırlar. Bir annenin bunu fark etmemesi mümkün değildir. Ancak, çocuğuna karşı ilgisiz ve sevgisini gösteremeyen anneler ile sağlıklı gözlem, algılama ve muhakemeden yoksun anneler bu bozuk gidişi anlamayabilirler.

Otistik çocukların tamamında olmamakla birlikte bir çoğunda zeka düzeyleri normalin altındadır. Bu durum, onların genel olarak işlevselliğini azaltan bir faktördür. Yapılan araştırmalar, otizmin toplumda yaklaşık 10.000 çocuktan 4’ünde (onbinde dört) görüldüğünü göstermiştir. Otizm, erkek çocuklarda kızlara oranla dört-beş kat daha fazla sıklıkta görülür. Otistik çocukların kardeşlerinde bu hastalığın görülme sıklığı normal çocuklara oranla daha fazladır. Kısaca, otizmin genetik bir karaktere de haiz olduğu uzmanlarca dile getirilmektedir.

OTİZMİN NEDENLERİ
Otizmin gelişimsel bir hastalık olduğu düşünülmekte ve nedeni konusunda araştırmalar hâlâ devam etmektedir. Beraberinde zeka geriliği ve epilepsi nöbetlerinin de sık bulunması biyolojik nedenlerin daha ön planda olduğunu işaret etmektedir. Kardeşler ve ikizler üzerinde yapılan araştırmalar genetik faktörlerin önemli olduğu hususunu düşündürmektedir.

Uzun yıllar otizmin nedeni olarak anne ve bebek arasındaki iletişimsizlik konu edilmiş ve bu çocukların annelerine “çocuklarıyla duygusal ilişki kurmadaki yetersizliklerinden ötürü” Buzdolabı Anne yakıştırması yapılmıştır. Ancak, daha sonra aynı anne babadan doğma diğer çocuklarda benzer sorunların olmaması ve tüm Otistik çocukların annelerinin Buzdolabı Anne modeline uymaması bu görüşü destekleyen verilerin yetersiz kaldığı fikrini doğurmuştur. Otistik çocukların/bireylerin yaklaşık % 25’inde (her dört kişiden birinde) epilepsi nöbetlerinin de bulunması ister istemez uzmanların dikkatlerini Nörobiyolojik alandaki aramalara yönlendirmiş bulunmaktadır.

Otizmin, genel olarak genetik faktörlerin yanında doğum öncesi ve sonrası bazı çevresel etkenlerden kaynaklandığı da sıklıkla ifade edilmektedir. Son yıllarda ağırlık kazanan diğer bir görüş ise, “genlere bağlı olarak beyin gelişiminde meydana gelen sorunlar”ın da otizme yol açabildiği/açabileceği hususudur.

Çevrimdışı rizab

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.057
  • 2.798
  • Özel Eğitim Öğrt.
  • 2.057
  • 2.798
  • Özel Eğitim Öğrt.
# 01 Nis 2009 21:17:52
 

OTİZM HAKKINDA YANLIŞ BİLİNENLER
Otizmli bireyler asla size bakmaz, göz kontağı kurmazlar.
Otizmli bireylerin %75-80’i zihinsel engellidir.
Eğitimle kaydedilen İlerleme bireyin otizmi olmadığı anlamına gelir.
Otizmli bireyler konuşmaz ya da konuşamazlar.
Otizm zamanla geçer.
Otizmli bireyler öğrenemezler.
Otizmli bireyler duyguları anlamaz, fiziksel temastan hoşlanmaz ve duyguları anlamadığı için göstermezler.
Otizmli bireyler arkadaş istemezler.
Otizmli bireyler yaşıtlarını ya da yetişkinleri anlamaz, duygudaşlık kuramazlar.
Otizmli bireyler kendi çıkarları için karşısındaki bireyleri kullanır.
Otizmli bireyler isterlerse konuşabilirler.
Otizmli bireyler gülmezler.
Otizmli bireyler etrafındaki diğer bireyleri anlamaz ya da yetişkinlerden ipuçlarını kapamazlar.
Otizmli birey daha önce yapabildiği bir şeyi tekrarlamıyorsa bu onun şımarık, asi ya da inatçı olamsından dolayıdır.
Otizm duygusal bir bozukluktur.
Otizmli çocukların hayal gücü yoktur.
Otizmin olmasının sebebi ailelerdir.
Otizm az rastlanılan bir bozukluktur.
Bütün otizmli çocuklar aynıdır.
Tüm otizmli çocuklar resimler halinde düşünür.
Otizmli bireylerin potansiyelleri ve becerileri sınırlıdır.
Bütün otizmli çocuklarda öğrenme güçlüğü vardır.
Otizmli bir çocuğun içinde bir dahi yatmaktadır.

 

Çevrimdışı rizab

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.057
  • 2.798
  • Özel Eğitim Öğrt.
  • 2.057
  • 2.798
  • Özel Eğitim Öğrt.
# 01 Nis 2009 21:20:30
Bireylerin en önemli öğretmenileri aileleridir. Ne kadar yoğun eğitim alınırsa alınsın, evde yapılan çalışmalar ve sergilenen tutumlar bireyin yaşamını  ve bağımsızlık yolunda giden çalışmalarını önemli ölçüde etkilemektedir.
 
Anne-baba çocuğunun yapabildiklerini ve yapamadıklarını iyi gözlemlemeli, çocuğu ihtiyaç duyduğu eğitimi alırken kendisinin de sorumlu olduğunu bilmeli, çocuğuna fırsatlar tanıyarak bağımsız yaşama hazırlayabilmelidir.
 

Çocuklarımızın problemi ne olursa olsun, öncelikle bir çocuk olduğunu lütfen unutmayalım! 

Yaşı daha büyük olan çocuklarımızın da potansiyeline inanmaktan vazgeçmeyelim!
 

Aşağıda çocuğunuzla beraberken size yardımcı olacak önerilerin olduğu bir liste bulacaksınız. Burada belirtilenleri uygulamaya çalışın ve not tutun. Çocuğunuzun öğrenmesinin ve öğrendiklerini göstermesinin nasıl farklılaştığını siz de göreceksiniz!

ÇOCUĞUNUZA FIRSAT VERDİKÇE GELİŞME SAĞLAYACAĞINIZI UNUTMAYINIZ!
 

Çevrimdışı ayl52

  • Uzman Üye
  • *****
  • 347
  • 249
  • 347
  • 249
# 01 Nis 2009 23:14:44
Otizmin olmasının sebebi ailelerdir.
 en acı geleni de bu.

Çevrimdışı eski2603

  • Çalışkan Üye
  • ***
  • 58
  • 50
  • 58
  • 50
# 01 Nis 2009 23:37:27
malesef ülkemizde engellilerin hiçbir yasal hakları yok,her zaman geçiştirilen insanlar oluyorlar.ülke nüfusunun yedide birini engelli bireyler ve aileleri oluşturuyor sayıca bu kadar fazla iken hiçbir hak talep edilmiyor yada verilmiyor.insanlık ve devlet ayıbı olarak düşünüyorum.

Çevrimdışı rizab

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.057
  • 2.798
  • Özel Eğitim Öğrt.
  • 2.057
  • 2.798
  • Özel Eğitim Öğrt.
# 09 May 2009 00:12:08
Tohum Otizm Vakfı Özel Beyaz Show Programı
 
 8 Mayıs 2009 Cuma Akşamı yani bu gün ve şu saatlerde Demet Akbağ, Fadik Sevin Atasoy, Hülya Avşar, Mehmet Ali Birand, Tuba Büyüküstün, Fatih Erkoç, Yetkin Dikinciler, Orhan Gencebay, Cemal Hünal, Acun Ilıcalı, Kubat, Emel Sayın, Fatih Terim, Cem Yılmaz, Prof. Dr. Yankı Yazgan ve daha bir çok değerli konuğumuz ve süprizlerle Tohum Otizm Vakfı Özel Beyaz Show programı ile evlerimize şu an knuk. izlemenizi tavsiye ederim
 

Çevrimdışı rizab

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.057
  • 2.798
  • Özel Eğitim Öğrt.
  • 2.057
  • 2.798
  • Özel Eğitim Öğrt.
# 17 May 2009 14:32:44
BENİMDE BİR DÜNYAM VAR

Hey çocuklar !
Bende isterim sizler gibi olmayı,
Şefkatle öpülmeyi,sevilmeyi,
Neşeyle dolup ,gülmeyi.
Bende isterim,
Ninnilerle,türkülerle büyümeyi
Bayramlarda ,bayram olduğunu,
Her çocuk gibi bende isterim.
Bende isterim,
Üzerimi kendim giymeyi,
Her şeyimi kendim yapmayı.
Bende isterim çocuklarla oynamayı.
Tutulan ellerimi bırakıp.
Doyasıya koşmayı.
Bende isterim,
Kalemimi kendim tutup,
Okumayı,yazmayı.
Doyasıya bakmayı.
Canım yanınca,acıdığını
Karnım acıkınca,acıktığımı,
Söylemeyi bende isterim,
Anlamlı konuşmayı.
Yalnızız biliyorsunuz.
Benimde bir dünyam var.
Kırın kabuğumu,sizin gibi olayım.
Ne olur beni de görün,   
Uzatın ellerinizi.
Tüm hırçınlığım,
Tüm tepkimin nedeni.
Anlatamadığımdandır kendimi…..
 
           Zübeyde Baştüzel Çamcı  /  10-04-2009

Çevrimdışı rizab

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.057
  • 2.798
  • Özel Eğitim Öğrt.
  • 2.057
  • 2.798
  • Özel Eğitim Öğrt.
# 10 Haz 2009 16:18:32
ÇOCUKLARIN SORUNLARINDA BİLİMSEL OLMAYAN TEDAVİLER
Prof. Dr. Bengi Semerci
Çocuk-Genç ve Erişkin Psikiyatristi
Hasta olmak zordur. Çoğu kez doktora gitmek, ilaç kullanmak, kontrole gitmek hem zor gelir,
hem de yorar ve endişelendirir. Hele bir de hastalığınız zor, uzun süreli bir hastalıksa kaygınız da,
sıkıntınız da artar. Hasta olan çocuğunuzsa durum daha da zordur. Çocuğunuza konulan tanı
hemen tedavi olamayan, ömür boyu sürecek olan ya da çaresiz denilen türde ise ailenin duyguları
çok karışır. Daha çabuk çözüm getirecek, çare olacak herşey, herkes denenmeye başlar. Bu
araştırmalar sırasında doğruyu bulmak kadar, yanlışı bulmak da olanaklıdır. Özellikle
denetlemenin çok iyi olmadığı, henüz yasaların engel olamaması nedeniyle bilimsel olmayan
yöntemlerin mucize gibi basında kolayca tanıtılması, üstelik bunların dürüstçe reklam adı altında
değil de, bilimsel yöntem gibi sunulması sorunlara yol açmaktadır. Bu sorunların en önemlisi
çocukların elde olan, yapılabilecek tedavilerden mahrum kalmaları, gecikmeleridir. Bazen bu
gecikmenin sonuçları çok ağır olmaktadır. Yersiz umutlara kapılıp, uğranan hayal kırıklıkları,
büyük maddi kayıplar ve bu nedenle sonra gerçek tedavilerin ve gerekli bakımın yapılmasında
çekilen sıkıntılar gittikçe artmaktadır. Her alanda olan ve umut diye sunulan bu bilimsel olmayan
tedaviler psikiyatri alanında da vardır. Hem çocuklarda, hem de erişkinlerde ileri sürülen, ama
bilimsel etkinliği kanıtlanmamış yöntemler vardır. Bir de NLP gibi başka amaçlarla uygulanan
yöntemlerin, her türlü hastalık tedavisinde, üstelik hastalık tanıma ve tedavi etme eğitimi, yasal
hakkı olmayan kişilerce kişilerce uygulanması söz konusudur.
Çocuk ruh sağlığı alanında özellikle iki sorunda benzer tedavilere ilişkin sorularınız çok sık
geliyor. Otizm ve dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu konusunda uygulanan ve çare olduğu
söylenen bu bilimsel olmayan yöntemleri gözden geçirelim.
Bazı yiyeceklerin ve diyet programlarının Otizm ve Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu
üzerinde etkinliği olduğu düşünülmüştür. Birçok anne-baba kanda şeker yükselmesi, alerji, bazı
yiyeceklerin fazla alınmasının Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu yapabileceği
düşüncesini benimsemiştir. Bu nedenle çocuklara şeker miktarı kısıtlı, boya katılmayan yiyecek
ve içeceklerden oluşan diyetler uygulamaktadırlar. Yapılan çalışmalarda, Otizm ve Dikkat
Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğunun ortaya çıkışında, kötüleşmesinde herhangi bir yiyeceğin,
vitaminin eksikliği ya da fazlalığı bulunamamıştır. Yüksek dozlarda verilen vitaminlerin soruna
iyi geldiğine ilişkin bir veri de yoktur. Ayrıca çalışmalar zaten sorunu nedeniyle sık uyarılan,
engellenen çocuklara uygulanan yiyecek-içecek kısıtlamasının yarardan çok zarar getirdiğini
göstermektedir. Naturopathic, homeopathic, herbaleklerin, bazı yağ asitlerinin, vitaminlerin ve
balık yağının ne kadar etkili olduğu bilinmemektedir. Çinko eksikliğinin dikkati azalttığı
bulunmuştur. Ancak çinko verilmesi bulguları düzeltmemektedir.
Son yıllarda beyin elektroansefalografisi ve buna bağlı görüntüleme yöntemlerini kullanarak,
biofeedback ve nörofeedback uygulamaları dünyanın her yerinde görülmüştür. Defalarca
eğitilince, hastaların beyin elektro fizyolojik akımlarını değiştirerek ilaç kullanmadan sorunu
çözebileceklerini ileri sürmüşlerdir. Ancak bu varsayımlar bilimsel olarak ispatlanmamış ve
ulusal sağlık örgütlerince kabul görmemiştir. Bu nedenle Amerikan ve Kanada psikiyatri
birlikleri bu tedavileri “tartışmalı” bulmakta ve üyelerine kullanmamalarını önermektedir.
Çocukların yeterli fiziksel harekete ve spora yönelmeleri ruh ve bedensel sağlığı için çok
gereklidir. Bu her çocuk için gereklidir. Ancak aşırı hareket ettirilerek, Dikkat Eksikliği
Hiperaktivite Bozukluğu olan çocukların enerjilerini boşaltmak amaçlı yorgunluk derecesine
getirilmesi uygun değildir. Bunun Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu belirtilerini
azalttığına ve eğitim başarısını artırdığına ilişkin bilimsel kanıt yoktur.
EEG bulgularına bakılarak tanı koymak ve hangi ilacın iyi geleceğini saptamak mümkün değildir.
Renkli beyin görüntüleme yöntemlerini kullanarak bu hastalıklara tanı koyma, tedaviyi seçme ve
tedavinin etkinliğini izleme gibi bir bilimsel bulgu yoktur.Sadece bu hastalıklarda değil, ruhsal
hasatalıkların hiç birinde bu tür incelemelere bakarak karara varılamaz.
Son zamanlarda artan bir şekilde hiperborik oksijen tedavisinin otizm ve zeka geriliği tedavisinde
etkili olduğu basında sıkça yer alıyor. Oldukça pahalı olan ve sadece bir kaç kişinin yapabildiği
söylenen bu yöntemin bu hastalıklar üzerinde olumlu bir etkisi saptanmamıştır.Asıl olarak vurgun
yiyenlerde, ayrıca karbonmonoksit zehirlenmesi, crush sendromu, diabetik yaralar gibi sorunların
tedavisinde kullanılan bu yöntem otizim ve zeka geriliğinde etkili değildir.
Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu aile, çocuk eğitimi, Otizm ise eğitim ile sonuç
alınabilen hastalıklardır.Her ikisi de tedavi edilmediğinde ve eğitim verilmediğinde çocuğun zarar
görmesi ile sonuçlanır. Ailelerin bilimsel etkinliği kanıtlanmamış önerilere zaman ve para
harcamaları çocuklara zarar vereceğinden önerilmez. Onaylanmamış ve denetlenmeyen ürünlerin
saflığı ve zarar vermeyecekleri bilinemeyeceğinden uzmanlar tarafından önerilmemektedir.
Gereksiz olarak alınan ve vücutta gereğinden fazla bulunan her şey ister vitamin, ister doğal ürün
olsun dengeyi bozar ve zarar verebilir. Bilimsel etkinlikleri kanıtlanmamış yöntemlerin en zararlı
etkisinin tedavi geciktirmek olduğunu unutmayarak, çocuğumuzu ve ailemizi umut satanlardan
korumamız gerekir..

Çevrimdışı winie

  • Uzman Üye
  • *****
  • 853
  • 705
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 853
  • 705
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 03 Haz 2010 23:00:12
şu an TRT de otistik bireylerle ilgili güzel bir program var.izlemenizi tavsiye ederim...

Çevrimdışı NİL35

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 10.871
  • 94.630
  • 10.871
  • 94.630
# 07 Kas 2010 16:37:59
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

YUSUFBERKAY ögretmenimize,
otistik ögrencilerimiz için.

Çevrimdışı ömerçağrı

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 60
  • 283
  • 60
  • 283
# 20 Nis 2011 15:46:06
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Otizmin olmasının sebebi ailelerdir.
 en acı geleni de bu.
bu görüş bir uzmanamı ait.merak ettim.

Çevrimdışı ömerçağrı

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 60
  • 283
  • 60
  • 283
# 20 Nis 2011 15:52:54
çok zaman geçmiş yazının üzerinden ama,yinede yazmadan edemedim.benim oğlumun otizm problemi var.ama bunun için neden suçlandığımı anlamadım.otizmin sebebi henüz bilinmiyor,aileleri suçlamak olsa olsa (en kibar anlatımla)insafsızlıktır.arkadaşımı bu konuyu araştırmaya davet ediyorum...

Çevrimdışı ela elif yılmaz

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.346
  • 3.587
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 1.346
  • 3.587
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 20 Nis 2011 15:58:42
kesinlikle bu hastalığın ailelerle hiç mi hiç alakası yok...Benim ablamda eniştem de öğretmen ama çocukları otist:(Ve bunu ancak 3 yaşında fark edebildik şu an 5 yaşında ama hala konuşamıyor...

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK