Merhaba zümrelerim,
Kısa bir süre ayrı kalmış olsam da yokluğumu fark etmiş olmanız şaşırttı aslında beni, üstelik sevindirdi. Yaşamlarınızın bir köşeciğine dahi olsa dokunabildiğimi hissettim. Sadece bu duyguyu yaşattığınız için bile içtenlikle teşekkürlerimi sunuyorum hepinize.
Bir süredir yoktum, aslında bilinçli bir tercih ya da soluksuz bir yoğunluk değildi verdiğim mola. Daha doğrusu molayı sadece buradaki dost meclisine değil, sanal ve gerçel ortamdaki birçok iletişim ortamına da vermiştim. Somut bir olay da olmadı bu molaya neden olabilecek. Sadece ne zamandır yaşamımı sorgulamadığımı fark ettim. Sabah oluyor, öğlen oluyor, akşam, gece derken bir gün daha yaşanıp bitiyor ve ne kalıyor günden biriktirdiğim? Kaç soru soruyorum, kaç sorgulama yapıyorum ve ne çok kabullenişim var, diye düşündüm. Açıkçası sonuç hüsran oldu.. Sürekli ötelediğimi fark ettim hayatı. Ayın on beşi gelsin, hafta sonu olsun, nöbet bitsin, tatil gelsin... Peki ya bugün? İşte orada canım sıkıldı. Yıllar önce defalarca okuduğum "Ölü Ozanlar Derneği" geldi aklıma, "Bugünü yaşa" diyordu hep. Ve ben, bugünü hiç yaşamadığımı, en azından sistemin bana dayattığı roller dışında hiç yaşamadığımı fark ettim. Aslında daha onlarca şey'e kafa yordum, yoruldum ama iyi geldi kısacası. Öz'ümle ilişkili, bana dair farkındalıklara ulaştım sonunda. Küçük şeylerdi ama beni ben yapan katkıları oldu neyse ki. Alelacele yazarken kendimi, duygularımı, düşüncelerimi tam ifade edememiş olabilirim, bu konuda affınıza sığınmalıyım.
Bu süreçte birçok karalamalarım oldu, belki birini paylaşırsam daha iyi anlatabilirim kendimi.
Bu ben değilim
Senin, sizin hayatınız tüm yaşananlar
Büyürken elime tutuşturduğunuz pembe yalanlar, sanal amaçlar, kayıp zamanlar
Gerçeklik hani?
Bu ben değilim
Gemisini kurtarma derdinde
Yanımdan geçip giden acılı yüreklere duyarsız, ya da o an için üzülen
Sonra yine kurgu hayatına dönen
Gerçeklik hani?
Bu ben değilim
Sorularımı yitirdim, karşı çıkışlarımı
Reddediyorum şimdi öğrendiğim her şeyi
Yeniden sormaya başlıyorum
Gerçeklik hani?
Sevgili payçiçek öğretmenim.Hoş geldiniz.Gözlerimiz aradı sizi.O "şiirlideğnek" akşamından beri yoktunuz.
Yazınızı defalarca okudum.Acele ve kısa yazmış olmanıza rağmen ne çok şey sığdırdınız o satırlara?Bir ömür sığmış gibi.Elinize ve dilinize sağlık.Hep yaptığımız, ama sorgulamaya cesaret edemediğimiz bir yanımızı satırlara döktünüz.
Bir şiiri hatırlattı bana yazdıklarınız. Tayfun Taliboğlu'ndan dinlemiştim.Satırlarınızın sonuna izniniz olursa eklemek istiyorum.
Yaşamı Ertelemek
Beni her ölüm etkiler.
Tanımasam bile üzülürüm
Yitirilmiş ümitlere...
Hiç gerçekleşmeyecek ideallere,
Yaşanmamış sevgilere üzülürüm...
Bu yüzden, korkarım yaşamı ertelemekten.
Ne yapılması, ne söylenmesi gerekiyorsa
Söylenmeli, yapılmalı.
Seviyorsanız, sevdiğinizi bugün söyleyin.
Sevdanızı bugün yaşayın.
İşinizde yapılacak ne varsa
Bir an önce yapın.
Yarın çok geç olabilir...
Bir anda bitebilir her şey.
Yaşamak için acele edin bence.
Kısa yaşanmışlıklar,
Yaşanmamışlıklardan daha iyidir.
Geriye dönüp baktığınızda "keşke"ler
Çoğunlukta olmasın.
Uzun vadeli hedefler için bile
Bugünden harekete geçmeli.
Yarınlar çok uzakta olabilir.
Daha okulda başlamıyor muyuz
Ertelemeye yaşamı?
Hep yarına yatırım, bu günü sonra
Yaşamacasına...
"İşe gireyim, sonra..."
"Evleneyim, sonra..."
"Çocuklar büyüsün, sonra..."
"Emekli olayım, sonra..."
Sonra...
Sonra...
Sonra...
Bu sürecin başında, ortasında,
Yaşam her an sona erebilir.
Sonrası olmayabilir.
Fedakârlıklar güzel ama unutmayalım:
Herkes kendi hayatını yaşar...
Ertelenen
sevdaların
bedelini
ödemiyor yaşam.