İncir çekirdeği
Bu incirler daha mı çekirdekli?
-Yoo, nereden çıkartıyorsun bunu, bildiğin incir işte!
-Yok yok, kesinlikle eskisinden daha çekirdekli incirler!
-Allah Allah, başımıza incir uzmanı mı kesildin kardeşim sen!
-Uzman değilsem de bilirim bu işleri. Çocukluğumdan beri bu tarladan incir yiyorum ben!
-Eee söyle o zaman, ne oldu da değişti incirler?
-Sen dedemin güzelim incirlerini kökünden söküp yerine bu yabancı fidanları diktiğinden beri böyle bu incirler!
-Haa anladım, sırf bana laf etmek için girildi bu konuya demek...
-Ne münasebet, nesi vardı dedemin incirlerinin de söktün bu işe yaramaz incirleri diktin buraya?
-Kim demiş işe yaramıyor diye, her sene bir sürü para kazanıyorum ben o incirlerden!
-Belli kazandığın... Bize de yediğimiz birkaç tatsız tuzsuz incir kâr kalıyor!
-Ne demek istiyorsun sen yahu? Babam öldüğünde yerleri aramızda paylaşmadık mı? O zaman sesini çıkarmadın, şimdi niye kafa ütülüyorsun?
-Evet paylaştık! Sen bu benim, şu da senin diye kafana göre pay ettin, sulak tarlalar sana, çorak tarlalar bana... Biz de yaşımız senden küçük diye sesimizi çıkaramadık!
-Vay anasını, karnında neler biriktirmişsin sen bunca sene. De hele bakalım daha neler var?
-Yalan mı abi, kafana göre pay etmedin mi tarlaları. Sadece bu değil ki, büyüksün diye hep senin dediğin olmadı mı bizim ailede?
-Ulan nankör, ben tarlada çalıştım, sen okula gittin! Ben milletin karnını doyurmak için güneşin altında kavruldum, sen takımları çekip beyzade gibi dolaştın durdun ortalıkta!
-Yapma abi, okula gitmemi babam istedi, git oku adam ol, tarlalarda sürünme dedi, sen de biliyorsun!
-Biliyorum biliyorum, sana git oku adam ol, bana da git tarlalarda sürün dedi.
-Ne oldu süründün mü peki, durumun gayet iyi... Ben senelerce okulda dirsek çürüttüm, bak işsiz güçsüz dolaşıyorum!
-Okulda dirsek mi çürüttün, anarşistlik peşinde mi koştun? Senin akranların çoktan işini gücünü buldu!
-Mücadele etmek, hak aramak anarşistlik mi abi? Sen bizim neler yaşadığımızı biliyor musun?
-Bilmiyorum, nereden bileyim, biz televizyondan izledik her şeyi. Sağcılar şöyle oldu, solcular böyle oldu. Şu kadar genç öldü, şu kadar genç sakat kaldı. Sonra asker geldi, hepsi bir günde bitti gitti.
-Bitip gitmedi abi, sağcısını solcusunu tutup hapse attılar, işkence ettiler, eziyet ettiler. Davaya ihanet edenler de oldu. Yeniden toparlanmak kolay değil. Hem sen görmüyorsun ama mücadele sürüyor.
-Yani ne oluyor kardeşim, ne oluyor? bak saçlarına ak düştü, işin gücün yok, çoluğun çocuğun yok, yerin yurdun belli değil!
-Biz kimse ezilmesin, kimsenin hakkı yenmesin, eziyete haksızlığa uğramasın diye mücadele ettik abi, kötü bir şey mi bu?
-Değil kardeşim değil, ama hani meyveleri nerede bu mücadelenin? Kavgayla gürültüyle yıllar geçti, kırılıp geçtik, hepimizin canı yandı, çoğunun neden olduğunu şimdi hatırlayan bile yok. Bir ağacın meyve vermesi için toprağa kök salması gerekir. Hani meyvesi o mücadelelerin? Eğer kökü toprağın derinliklerine uzanmazsa ağacı besleyemez. Ağacı besleyemeyince de meyve hayal olur. Olsa da böyle çok çekirdekli olur, tadı tuzu olmaz.
-Bak şimdi, hani az önce kabul etmiyordun çekirdekli olduğunu.
-Sen mektebe büyük şehre gidince ben burada yalnız kaldım, bir yandan babamın hastalığı, bir yandan tarla işleri... Yetişemedim hepsine birden kurumaya başladı dedemin incirleri...
...
Herkes haklıdır kendince ama kazanamaz hiç kimse... Laf uzar gider böyle! Ne eski hesaplar kapanır, ne yeni sayfalar açılır yerlerine. Her gün yeni baştan başlanır, ama hikaye hep aynı hikaye... Ömürler dolar,
içinde nice küçük hikayenin yitip gittiği o incir çekirdeği bir türlü dolmaz.
Gökhan ÖZCAN....