İKİMİZ DE GAZİYİZ
Bir tarihte Eskişehiri ziyaretinde; yakın köylerde gezinti yaparken, asırlık çınarların gölgesine sığınmış bir köy kahvesi önünde otomobili durdurdu. Salih Bozoka;
- Bu çınarları hatırlıyorum
Dedi; zaferden sonra bir gün yolum düşmüştü!
Eski hatıraları bir an tekrar yaşatmak için; araba dan inip, büyük bir tevazuuyla köy kahvesinin harap iskemlesine oturdu.
Biraz sonra kahveci ona, köyünün yegane ikramı olan ayranı temiz bardaklar içinde getirince Gazi pek memnun oldu. Yaşlı kahveciye sordu:
- Adın ne?
- Yusuf!
- Buralarda geçmiş harbi hatırlar mısın?
- Nasıl hatırlamam, paşam?
Maiyetinde çavuştum!
- Maiyetimde mi
Bütün kuvvetlerin baş kumandanı değil miydin, paşam!
Hep emrinde savaştık.
Büyük kurtarıcı zeki köylüyü takdir etmişti. Aferin; Gazi Yusuf Çavuş!
deyince, eski asker el buğuladı:
- Estağfurullah, paşam!
Gazi sizsiniz!
- Rütbe başka
Fakat harpten dönmüş iki asker olmamız sıfatıyla ikimiz de Gaziyiz!
Ve tepside duran ayran bardaklarından birini bizzat eliyle çavuşa vermek lütfünü göstererek, ilave etti:
- Şerefine Gazi Yusuf Çavuş!
- Şerefte daim ol paşam!
Ağlamaktan ayranı içemeyen kahveciye, o zamanın çok parası olan bir yüzlük verip gülümsedi:
- Allahaısmarladık, silah arkadaşım!
Kaynak: Hilmi Yücebaş, Atatürkün Nükteleri-Fıkraları-Hatıraları, Sh 50-51