"Bedenimin babası Ali Rıza Efendi, hislerimin Namık Kemal, fikirlerimin Ziya Gökalp'dir."
1935 yılında tesadüfen Ankara Cebeci’deki Şehnaz Hanım’ın aile albümünden çıkmış olan Ali Rıza Beyin fotoğrafıını hemen Atatürk’e ulaştırırlar. Sağdan bakar, soldan bakar, büyüttürür. Hayır, küçük yaşta kaybettiği babasının görüntüsü, fotoğraftakine hiç benzememektedir. Atatürk’ün içi ‘resimdeki adam’a bir türlü ısınamamıştır. Nitekim Falih Rıfkı Atay’ın “Çankaya” adlı kitabında yazdığı üzere Atatürk, sonunda “Bu bizim peder değildir” diye kestirip atmak zorunda kalmıştır.
En muteber kaynaklardan sayılan Şevket Süreyya Aydemir, “Kırmızı Hafız”ı Ali Rıza Bey’i amcası yaparken (“Tek Adam”, I, 1969, s. 31), Prof. Şerafettin Turan babası yapmaktadır (“Kendine Özgü Bir Yaşam”, 2004, s. 20). Yine Prof. Turan, Atatürk doğduğunda babasının Evkaf idaresinde çalıştığını yazarken (s. 20), Erol Mütercimler kereste tüccarlığı yaptığını iddia etmektedir (“Fikrimizin Rehberi”, 2009, s. 39). Oysa Atatürk, 1922 Ocak’ında Ahmet Emin Yalman’a verdiği röportajda kendisi okula başlarken babasının “rüsumat”ta, yani gümrük idaresinde memur olduğunu söylemiştir.