Avrupa Eğitimde Türkiye'ye Sıfır Verdi

Çevrimdışı papatya 21

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.403
  • 2.213
  • 5. Sınıf Öğretmeni
  • 1.403
  • 2.213
  • 5. Sınıf Öğretmeni
21 Tem 2009 20:43:32
Avrupa Eğitimde Türkiye'ye Sıfır Verdi

Türkiye ve Avrupa'nın eğitim verilerinin karşılaştırıldığı raporda olumlu gelişmelerin yaşandığı bölümlere 'Türkiye hariç' kaydı düşüldü

Üniversite giriş sınavları sonunda yetersiz durumda bulunduğu ortaya çıkan orta öğretim üzerindeki tartışmalar sürerken Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan bir raporda, Türkiye ve Avrupa'nın eğitim verileri karşılaştırıldı. Eğitimde olumlu gelişmelerle ilgili birçok bölüme "Türkiye hariç" kaydı düşülmesi dikkat çekti.
Avrupa Komisyonu tarafından hazırlattırılan "Eğitim Üzerine Ana Veriler 2009" başlıklı rapor 27 AB üyesi ülke, İzlanda, Liechtenstein, Norveç ve Türkiye'nin sistemleri ve politikaları üzerine bilgi ve analizler den oluştu. Brüksel'deki AB Eğitim, Görsel İşitsel ve Kültürel Yönetim Ajansı'nın koordinasyonuyla hazırlanan 280 sayfalık raporun hazırlanması sırasında Türkiye'deki dahil eğitim bakanlıklarıyla da işbirliği yapıldı.
Raporda, Türkiye'de üst ortaöğretimin niteliği ve süresini etkileyen reformların 2005/06 döneminden bu yana derece derece iyileştirildiği ve bir süre eskiyle yeni sistemin birlikte varlığını sürdürdüğü belirtildi.

EĞİTİMİN YÜKÜ DEVLETİN ÜZERİNDE

Raporda, birçok dünya ülkesi nüfusundan fazla öğrencisi olan Türkiye'de eğitimin yükünün tamamen devletin üzerinde olduğu, Türkiye gibi Bulgaristan, İrlanda, Letonya, Litvanya, Romanya ve Slovenya'nın da öğrencilerinin yüzde 98'inin devlet okullarına devam ettikleri belirtildi.

NE KADAR ÇOK ÖĞRENCİ O KADAR YÜKSEK MAAŞ

Okul yöneticisi ve öğretmen maaşının ülke GSYİH'sıyla orantılı olduğu belirtilen raporda, 14 Avrupa ülkesinde okulun öğrenci sayısına göre okul yöneticisi maaşlarının da arttığı belirtildi. İlköğretim yöneticisi olmanın maaşın da düşmesi anlamına gelmediği belirtilen raporda, "Çek Cumhuriyeti, Litvanya, Malta, Polonya, Porteki, Slovenya, ABD ve Türkiye'de okul yöneticilerinin maaşları, ilk, ortaöğretimde aynı düzeydedir. Ancak İngiltere'de okul yöneticileri için gruplar oluşturulmuştur, bu gruptaki yöneticiler okulun büyüklüğü ve öğrencilerin yaşına göre farklı maaş almaktadır. Bu ortaöğretim okul yöneticilerinin ilköğretim okulu yöneticilerinden daha fazla ücret alabildiği anlamına gelmektedir" denildi.


5 YAŞINDAKİ BİR ÇOCUK ORTALAMA 17 YIL EĞİTİMDE KALIYOR

Rapora göre 5 yaşındaki bir çocuğun hayatı boyunca eğitim alacağı yıl sayısı Kıbrıs Rum Kesimi'nde, Lüksemburg ve Malta'da 14, Belçika, İsveç ve İzlanda'da ise 19 yıl olarak hesaplandı. Raporda, "Beklenen eğitim yılı en yüksek 20 yıl ile Finlandiya'da ortaya çıkıyor. Son olarak Türkiye beklenen eğitim yılı sayısının 13'ten az olduğu tek ülke durumunda" denildi.
Raporda, "İlköğretimde 19 ülkede öğretmen başına 10 ila 15 öğretmen düşüyor, diğer Avrupa ülkelerinde bu sayı 20'nin altında bulunuyor. Sadece Türkiye'de dikkati çekecek düzeyde yüksek bir oranda, bir öğretmene 25 öğrenci düşüyor" ifadesi yer aldı. Genelde öğretmen başına düşen öğrenci sayısının 2001-2006 arasında tüm ülkelerde azaldığı, bunun genç nüfustaki azalış ve öğretmen sayısının sabit kalmasıyla açıklanabileceği belirtilirken, Çek Cumhuriyeti, Yunanistan, Kıbrıs, Letonya, Litvanya, Malta, Slovakya ve Türkiye'de de azalma görüldüğü kaydedildi ve şöyle devam edildi:
"Ortaöğretimde Avrupa ülkelerinin çoğunda öğrenci/öğretmen oranları öğretmen başına 10 ile 15 öğretmen arasındadır. Bu oranlar genellikle ilköğretimden daha düşüktür. Yunanistan, Litvanya ve Portekiz ortaöğretimin her düzeyi için öğretmen başına 10 öğrenciden az oranlar kaydetmiştir. Ayrıca Belçika, Malta, Finlandiya ve Liechtenstein ortaöğretimin alt düzeyinde öğretmen başına 10 öğrenciden de azına sahiptir. Almanya, Hollanda, Romanya (ortaöğretimin yukarı düzeyi), Finlandiya (ortaöğretimin yukarı düzeyi), İngiltere (ortaöğretimin alt düzeyi) ve Türkiye'de ise ortaöğretimde öğretmen başına 15 öğrenci düşmektedir."
Hemen her ülkede "yabancı anadile sahip çocukların" dil öğreniminde özel ihtiyaçlarına yönelik olarak okullarda yardım aldıkları belirtilen raporda, "Bu gibi önlemlere sadece Türkiye'de başlanmamıştır" ifadesi kullanıldı, bu tip dil desteklerin ülkeye yakınlarda gelmiş göçmen çocukları için planlandığı kaydedildi.
Rapora göre, tüm ülkelerde ortaöğretimi bitiren ve koşulları yerine getiren öğrencilere diploma veriliyor. Bu diplomalar üniversite eğitimi için asgari şartı oluşturuyor. Raporda, "Sadece İspanya, İsveç ve Türkiye'de ortaöğretimin son yılı ya da genel ortaöğretim yılları boyunca yapılan sürekli değerlendirme bazında diploma veriliyor. Diğer yerlerde diplomalar bir tür nihai sınav sonucu alınıyor. İrlanda, Fransa, Malta, Romanya ve Slovenya'da diploma ayrı bir dış bitirme sınavından sonra veriliyor" denildi.

BAŞARI ORANININ DÜŞÜKLÜĞÜ RAPORA DA YANSIDI


Avrupa Komisyonu raporunda, "Avrupa'da 20-24 yaşındaki genç nüfusun yüzde 78'den fazlası üst orta eğitimi başarıyla tamamlamış durumdadır. Çek Cumhuriyeti, Polonya, Slovenya, Slovakya'da bu oran yüzde 90'ın üzerindedir. Sadece Malta, Portekiz, İzlanda ve Türkiye yüzde 60'tan az bir başarı oranı kaydetmiştir" denildi. 2006'da tüm Avrupa ülkelerinde orta öğretimin üst bölümünde başarılı olan kız öğrencilerin sayısının erkeklerden fazla olduğu belirtilen raporda, bu bölüme yine "tek istisna Türkiye" kaydı düşüldü.

ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİ SAYISI AVRUPA'DA ARTTI

1998-2006 yılları arasında Avrupa Birliği'nde üniversite öğrenci sayısının devamlı arttığı, artışın yüzde 25'i bulduğu, 18.7 milyon kişiye ulaştığı belirtilen raporda, bu sürede Bulgaristan hariç orta ve doğu Avrupa ülkeleri, Baltık ülkeleri, Yunanistan, İsveç, İzlanda ve Türkiye'nin üniversite öğrenci sayısı artışında son derece önemli artış kaydettiği, bu ülkelerin tümünde öğrenci sayılarının yüzde 50 arttığı, rakamın Romanya ve Litvanya'daki artışları ikiye katladığı belirtildi. Raporda, "Üniversite mezunu kadınların sayısı Bulgaristan, Yunanistan, Kıbrıs, Romanya, Slovenya, Slovakya, Finlandiya, İsveç, İzlanda ve Norveç'te erkeklerin bir buçuk katıdır. Sadece Türkiye'de üniversiteden mezun olan kadınların yüzdesi erkeklerden düşüktür. Üniversitelerde eğitim alanından mezun olanların yüzde 70'inin kadın olduğu, bu oranın Türkiye'de 54 olarak ölçüldüğü belirtilen raporda, eğitim alanında mezun olan kadınların oranının Estonya, İtalya ve Letonya'da yüzde 90'ı geçtiği bildirildi. Raporun Türkiye'den de sözedilen bazı bölümleri şöyle:

AİLELERİN EĞİTİM YÖNETİMİNE KATILIMI

"Ebeveyn temsilcileri okul eğitim planı ya da okul etkinlik planının geliştirilmesi için 11 AB ülkesinde, karar verme mekanizmalarında ise 15 AB ülkesinde danışma rolü üstlenmişlerdir. Sadece Danimarka, Kıbrıs, İzlanda, Liechtenstein ve Türkiye'de ebeveyn temsilcilerinin bu alanda bir müdahalesi ya da danışmanlık konumu bulunmamaktadır.

AVRUPA'DA OKUL ÖNCESİ EĞİTİME KATILIM ARTIYOR

Okul öncesi eğitim Avrupa'da genellikle gönüllü olurken sadece Lüksemburg ve İngiltere'de 4 yaşındaki çocuklar için zorunlu bulunuyor. Okul öncesi eğitim başlangıç yaşı ülkelere göre değişiklik gösteriyor. Avrupa'da okul öncesi eğitime girişte bir yükseliş görülüyor. 2006'da Belçika, Fransa ve İtalya'da hemen hemen 4 yaşındaki her çocuk eğitime başlamıştı. Bu ülkelerin tümü geleneksel olarak bu yaşta eğitime başlıyor. Danimarka, Almanya, İspanya, Lüksemburg, Macaristan, Malta, İngiltere, İzlanda ve Norveç'te 4 yaşındakilerin eğitime katılma oranı yüzde 90'ın üzerinde. Son olarak 2006'da Türkiye 4 yaşındaki öğrenciler için sadece yüzde 7 katılımla, çok düşük bir okula kayıt oranına sahipti.

ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİN AVRUPA'DA DOLAŞIMI ARTIYOR


AB'de üniversite eğitiminin en az bir yılını bir Avrupa ülkesinde yapan öğrencilerin oranı 2002'de yüzde 2.1 iken 2006'da yüzde 2.6'ya çıktı. İrlanda, Malta, Slovakya, İzlanda ve Bulgaristan dışarıya en çok öğrenci gönderen Avrupa ülkeleri konumunda, bu ülkelerin üniversite öğrencilerinin yüzde 10'u başka Avrupa ülkelerinde okuyor. Tersine İngiltere, İspanya, İtalya, Macaristan, Polonya ve Türkiye, yüzde 2'lik yurtdışında öğrenci okutma oranıyla en az hareketli olan ülkeler. 2002-2006 döneminde Avrupa ülkeleri arasında yurtdışına gönderdiği öğrenci sayısı en dikkat çekici miktarda azalan ülkeler Yunanistan, Malta ve Türkiye oldu.

KAMU EĞİTİM HARCAMALARININ ÜÇTE BİRİ ORTAÖĞRETİME


Hemen hemen tüm Avrupa ülkelerinde eğitime yönelik toplam kamu harcamasından ortaöğretime giden pay Gayrısafi Yurt İçi Hasıla'da diğer eğitim seviyelerine giden paylardan daha fazlasını alıyor. Ancak kesinlikle Kıbrıs'ta görülen GSYİH'nın yüzde 3.1'i geçemiyor. Bulgaristan, Yunanistan, İspanya, Lüksemburg, Malta, Romanya, Slovenya, Slovakya, Liechtenstein ve Türkiye'de ortaöğretime GSYİH'nın yüzde 2'si oranında pay ayrılıyor.

AVRUPA'DA ÖĞRETMENLER İÇİN GENEL EMEKLİLİK YAŞI 65

Avrupa ülkelerinin yarısından fazlasında öğretmenler resmi emeklilik yaşından önce emekli olabiliyor. Genelde 60-65 yaşında emekli olabilen öğretmenler bu yaştan sonra tam emekli maaşına kavuşabiliyorlar. Norveç'te öğretmenler için emeklilik yaşı 67 olarak kabul edildi. Ancak bu rakam ülkeden ülkeye değişebiliyor, örneğin Liechtenstein'da 15, Türkiye'de 25, Belçika, Avusturya ve İrlanda'da ise 40 yıl hizmet etmiş olmak gerekiyor.

KADIN ÖĞRETMENLER İLK VE ORTAÖĞRETİMDE FAZLA, ÜNİVERSİTEDE AZ

Avrupa'da ilk ve ortaöğretimde kadın öğretmenler çoğunlukta bulunuyor. Ancak üniversite eğitiminde kadın öğretmenlerin üstünlüğü kayboluyor. 2006 rakamlarına göre Yunanistan, Lüksemburg, Liechtenstein ve Türkiye hariç tüm Avrupa ülkelerinde ilk ve orta öğretim öğretmenlerinin yüzde 60'ından fazlası kadın idi. Bulgaristan, Estonya, Letonya ve Litvanya'da ise ilk ve orta öğretimde, öğretmenlerin yüzde 80'i kadınlardan oluşuyor


OKUL İDARECİSİ OLMAK İÇİN -TÜRKİYE HARİÇ- EN AZ ÜÇ YIL DENEYİM GEREKİYOR


Okul yöneticisi (School head) olma şartları arasında asgari bir profesyonel öğretim deneyimi yaygın olarak aranıyor. Bu süre Türkiye'de 1 yıl, İzlanda'da ilköğretim için 2 yıl, Yunanistan'da 12 yıl, Kıbrıs'ta ise 13 yıl. Birçok durumda gerekli asgari 3 ila 5 yıl arası profesyonel öğretim deneyimi aranıyor. Yunanistan, İspanya, İtalya, Slovenya, Slovakya ve Romanya gibi bazı ülkelerde profesyonel deneyim süresini hesaplamak için sadece full-time öğretim görevi dikkate alınıyor.


DERS SAATLERİ


Eğitim süresi genellikle haftanın beş gününe yayılıyor, ancak İtalya'da altı gün eğitim yapılıyor. Öğrencilerin ders saati süresi ülkeye ve eğitim yıllarına göre değişiyor. Belçika, İspanya, İtalya, Kıbrıs ve Portekiz'de ilköğretim ve ortaöğretim arasında, yıllara göre de değişen yıllık ders saati artışı söz konusu. Toplam yıllık ders saatleri Türkiye, Lüksemburg ve Belçika'nın Flaman bölgesinde ilkokul ve orta öğretimin ilk kademesinde aynı belirleniyor."


ANADİL, MATEMATİK, ESNEK DÜŞÜNCE EĞİTİMİ İLKÖĞRETİMİN TEMEL UNSURLARI

Rapora göre, ilköğretimde doğal bilimlerle sosyal bilimlere ayrılan ders saatlerinin payı genelde yüzde 9 ile yüzde 14 arasında değişiyor. İsveç ve Türkiye'de ise doğal bilimlere yüzde 25, sosyal bilimlere yüzde 21 ağırlık veriliyor. Beden eğitiminin toplam ders süresi içinde aldığı pay Avrupa'da yüzde 7 ile yüzde 12 arasında değişiyor, İrlanda ve Türkiye'de ise yüzde 5'ten daha az pay alıyor.
15 yaşındaki öğrencilerin üçte birinden fazlası haftada iki saatten fazla dil ya da matematik ev ödevi alıyor. Bu ev ödevleri Bulgaristan, Polonya, Romanya ve Türkiye'de öğrencilerin yüzde 40'ı, İtalya'da da yüzde 60'ından fazlasını ilgilendiriyor. Belçika, Çek Cumhuriyeti, Hollanda, Finlandiya ve İsveç'te ise öğrencilerin yüzde 80'i dil öğrenim konusunda haftada iki saatten az ev ödevi aldıklarını ya da bu konuda hiç ödev almadıklarını belirtiyor.(anka)

Çevrimdışı uNNamed

  • Uzman Üye
  • *****
  • 760
  • 1.805
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 760
  • 1.805
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 21 Tem 2009 22:06:18
gerçekten üzücü bir durum.Ama bu gerçeğin ta kendisi.Türkiye'de eğitim sisteminde dogru olan uygulama sayısı 2 elimizin parmagını gecmez.

Çevrimdışı beyay77

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.065
  • 668
  • 1.065
  • 668
# 21 Tem 2009 22:51:42
evet çok kötü bir görüntü. ama ben daha çok şunu merak ediyorum. acaba biz öğretmen olarak kendi eğitim sistemimize kaç veriyoruz?

Çevrimdışı nevin07

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.313
  • 3.610
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 1.313
  • 3.610
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 21 Tem 2009 22:57:29
Evet maalesef gerçek. Bizler de çok iyi görmüyoruz durumumuzu.
İlköğretimden üniversiteye kadar tüm sistem hatalar üzerine kurulu. Yavan düzeltmeler yüzeysel kalmaktan ileri gidemiyor. Her yeni nesil bir öncekinden daha kalitesiz eğitim alıyor.
Öğrenci güvensiz, öğretmen tedirgin, okullar yetersiz, program ülke şartlarına uygun değil vs vs..
Çok acı bir tablo...

Çevrimdışı S.OZKAN

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.699
  • 7.305
  • 2.699
  • 7.305
# 22 Tem 2009 02:09:37
Sayın öğretmenlerim. Bizim eğitim sistemimizi Avrupa Birliği düzenlemiyor muydu? Kendi sistemlerini mi beğenmiyorlar? Yoksa, bize zorla empoze edilen eğitim sistemleri ülkemizi baltalamak için mi? Pek anlayamadım.

Çevrimdışı volkan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 464
  • 404
  • 464
  • 404
# 22 Tem 2009 08:12:36
bende avrupaya -1 veriyorum.

Çevrimdışı papatya 21

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.403
  • 2.213
  • 5. Sınıf Öğretmeni
  • 1.403
  • 2.213
  • 5. Sınıf Öğretmeni
# 22 Tem 2009 11:18:23
EĞİTİMİ SATACAK YASA GELİYOR


Merkezi eğitim sistemini yerel yönetimlere devretmek için çalışma başlatıldı.  Bakan Çubukçu'nun gizlilik içinde yürütmek istediği çalışma, belediyeleri eğitim hizmetinden sorumlu kılıyor. Belediyeler kendi bütçelerinden kaynak yaratmak zorunda kalacak
Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, okulların valilik yetkisinden alınarak belediyelere devredilmesine ilişkin Bakanlık içerisinde bir çalışma başlattı. Bakanlık, teşkilat yapısının yeniden organize edilmesine ilişkin okullardan alternatif model isterken, okullara rapor hazırlamaları için sadece iki gün verdi.  Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, göreve başlamasının ardından bakanlığın teşkilat yapısında radikal bir değişikliğe gitme kararı aldı. Çubukçu, Valiliklere bağlı olarak çalışan okulların artık belediyelere bağlı olarak çalışmasına ilişkin yeni bir teşkilat yapısı oluşturulmasını istedi. Bakanlık içerisinde yeni bir organizasyon modeli hazırlanması için talimat veren Bakan Çubukçu, söz konusu çalışmasın ise büyük gizlilik içinde yapılması emrini verdi.
Bu çerçevede okullara da 29 Mayıs’ta 230/2589 sayılı bir yazı gönderen Bakanlık, Mesleki Eğitim ve Öğretim Sisteminin Güçlendirilmesi Projesi kapsamında okullardan iki gün içerisinde bir rapor hazırlamalarını istedi. Söz konusu yazıda, söz konusu raporun “bakanlığımızın kapasitesinin artırılması ve teşkilat yapısının yeniden organize edilmesi için oluşturulacak alternatif modellerin oluşturulmasına yönelik” olması istendi. İstenilen raporda ayrıca “eğitim hizmetlerinin yerel yetkililere devredilmesi” konusunun ilk konu başlığı olması gerektiği de vurgulandı. Bakanlık, okullardan istediği raporda yer alması gereken diğer konu başlıklarını da şu şekilde bildirdi:
»“Finansman ve kaynakların etkin kullanımı.
»İç kontrol ve denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi.
»İzleme ve değerlendirme mekanizmalarının güçlendirilmesi.
»Bakanlığımızın merkez ve taşra teşkilatları için Roller, Sorumluluklar ve Görev Kodlarının Belirlenerek İhtiyaçlara Göre Yeniden Tanımlanması.
»Eğitim olanaklarının rol ve sorumluluklarının Türkiye’deki eğitim hizmetlerinin ihtiyaçlarına göre yeniden tanımlanması.”

MÜŞTERİ ODAKLI EĞİTİM
Eğitim-Sen Genel Başkanı Zübeyde Kılıç, eğitim hizmetlerinin yerel yönetime devir edilmek istenmesinin temelinde  kamusal alanların bütünüyle piyasa ilişkilerine terk edilmesinin yattığını söyledi. Kar amacı gütmemenin kamu hizmetinin en önemli öğelerinden biri olduğunu ifade eden Kılıç, Bakanlığın çalışmasıyla ilgili şunları söyledi: "MEBGEP projesi, eğitim gibi geniş ve yaygın bir kamu hizmetinin 'yerelleşme' adı altında, sözde demokratik bir görüntü vererek,  ticarileştirilmesi ve özelleştirilmesini hedeflemektedir. Böylesi bir uygulamanın eğitim gibi tüm ülke çapında düzenli ve sürekli yapılması gereken bir kamu hizmetine yaratacağı olumsuzluklar saymakla bitmez. Bu açıdan bakıldığında, eğitim sisteminde bugüne kadar yapılan değişiklikler ve atılan adımları, eğitim hizmetlerinin 'piyasanın ihtiyaçlarına' göre yeniden tanımlanması ve eğitimin kamu hizmeti, temel bir insan hakkı olmaktan çıkarılarak, 'müşteri odaklı' hale getirilmesi olarak ifade etmek mümkündür. Eğitimi temel bir insan hakkı olmaktan çıkarmaya yönelik böyle bir girişimin bizzat Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yürütülüyor olması, eğitim hakkının ne kadar büyük bir saldırıyla karşı karşıya olduğunu gösteriyor.

ZORUNLU EĞİTİMDE ÜÇ ÖNEMLİ SIKINTI
Bakanlığın bir diğer çalışması ise zorunlu eğitimin 9 yıla çıkarılması. Milli Eğitim Bakanlığı, çocukların okullaşma oranını arttırmak amacıyla, okul öncesi eğitimi zorunlu hale getirdi. Bu kapsamda 32 pilot il belirlendi ve bu illerde gelecek eğitim yılından itibaren zorunlu eğitim 9 yıla çıktı. Eğitim-Sen Genel Başkanı Zübeyde Kılıç, zorunlu eğitimin 9 yıla çıkarılmasını ise şöyle değerlendirdi: "Okul öncesi eğitim tartışılması, pilot olarak uygulanması ve test edilmesi gereken bir konu değil. Bilimsel eğitim verilerine göre 3-6 yaş grubunun eğitim süreci içerisinde olması, onların ileriki dönemlerdeki, eğitim yaşantıları açısından hayati öneme sahip. Zorunlu 9 yıllık eğitimde sıkıntılı ve tartışılması gereken konular var. Birinci problem bu meselenin test edilmesi gereken bir süreç olarak ortaya konulması. İkinci olarak, sadece belli illerde pilot olarak uygulanması. Sadece belli bölgelerde değil, okul öncesi eğitim tüm Türkiye'ye yaygınlaştırılmalı. Diğer bir nokta ise zorunlu eğitimin dokuz yıl olması. Biz zorunlu eğitimin 11 yıla çıkarılması gerektiğini düşünüyoruz. Zorunlu eğitim konusunda gerekli donanım ve altyapı çalışmaları yapılmadan bir çalışmaya girilirse, ileride ciddi sorunlarla karşı karşıya kalabiliriz."
Türk Eğitim Sen'den yapılan yazılı açıklamada ise okulların belediyelere devredilmesi, eğitim kurumlarında siyasalllaşma, kadrolaşma ve fırsat eşitsizliğine neden olacağı belirtilerek,  bu konudaki çalışmalar "sakıncalı" bulundu.



Çevrimdışı okuls

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.264
  • 1.325
  • 3.264
  • 1.325
# 22 Tem 2009 11:22:51
tabii sıfır verirler...zırt pırt oynanırsa sistemle olacağı budur...ha bi de otomatiğe bağlanmıştı sanırım ondan da çıkmadığımız sürece böyle devam eder  :)

Çevrimdışı papatya 21

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.403
  • 2.213
  • 5. Sınıf Öğretmeni
  • 1.403
  • 2.213
  • 5. Sınıf Öğretmeni
# 22 Tem 2009 11:26:50
BİR LİBERAL PROJE OLARAK EĞİTİM
aylin.gocmen@hotmail.com / 13:53 21 Temmuz 2009
   
Doksanlı yıllardan bu yana eğitime yönelik eleştirel görüşler okulların neredeyse tamamıyla depolitize olduklarını ve işlevsizleştirildiklerini söyler. Benim kişisel görüşüm bunun tam tersi. Bence bugün okullar daha önce hiç olmadıkları kadar politik hale geldiler. Ancak bu bir karşı politika. Bugün okullar neo-liberal projenin ve küreselleşmenin dilini topluma yayan en önemli araçlardan birisidir. Ya da şöyle diyelim: Bu karşılıklı bir dönüştürmedir: Liberal politikalar okulları yapısal olarak olduklarından başka bir hale dönüştürür; bunun sonucunda okullar da toplumu başka bir hale dönüştürür.
Bu dönüşümün özünde okullara bakış açımız vardır. Okullar dünyanın her yanında ancak sürekli artan işsizlik nedeniyle özellikle bizde bir çeşit işçi yetiştirme, mesleklendirme kurumu haline dönüşmüştür. En iyi okul bir mesleği garantileyen okuldur. Böylece özgür değil mümkünse en disiplinli, düşündüren değil en iyi ezberleten ve hayata değil mesleğe hazırlayan okullar öne geçer. Okulların başka alanlardaki yetkinlikleri sorgulanmaz.
Örneğin- bazı üniversite öğrencileri dışında- hiç kimse okulların daha özgür kurumlar olmasını istemez. Hiç kimse okulların ve öğretmenlerin tek tipleşen yapısını sorgulamaz. Neden? Çünkü liberal iklimde okulun meslek kazandırmak dışında hiçbir fonksiyonu kalmamıştır.
Bu okul-meslek bağlantısı bizi okullarının bir başka yapısal özelliğine taşır. Okul bir mesleklendirme kurumudur ve liberal ekonomide meslek bir kişisel yatırımdır.  O zaman bu kişisel yatırımı devlet eliyle yapmaya da gerek yoktur. Böylece eğitim bir sektör, eğitim hizmetleri alınıp satılabilecek metalar haline gelir.
Öğrencilerin neredeyse %80’ini hala devlet okullarında eğitim almaktadır Türkiye’de. Ancak her 100 öğrenciden yaklaşık 90’ı yüklü özel eğitim harcaması yapmaktadır. Nasıl mı?  Özel dersinden, özel üniversitesine kadar her bütçeye uygun ‘ürün’  seçenekleri hazırlanır veliler için. Zaten aileler devlet okullarının çok kötü olduğuna inandırılmışlardır. Böylece ucundan kıyısından herkes bu yeni patlayan ‘sektörün’ müşterisi olur.
Böylece neoliberal okulların bir başka özelliğine geliriz. Artık bir ‘sektör’ ya da ‘piyasa’ haline gelmiş olan eğitim hizmeti buna göre düzenlenir. Bir başka deyişle okullar tıpkı özel sektör gibi yönetilmelidir. Sözleşmeli öğretmenlik, kadrolu öğretmenlik gibi buluşlar yeni dönemin karakteristikleridir. İşgücünün  ‘esnek’ bir şekilde planlanması öğretmenlerin iş güvencelerinin, sendikal haklarının ellerinden alınması anlamına gelir. Ücret yapısı bozulur. Öğretmen adayları tekrar tekrar sınavlara girerek, sıralanarak, kadro için aylarca hatta yıllarca bekleyerek sınanırlar.
Okulların bir başka özelliği/fonksiyonu ise neo-liberal dilin pekiştirilmesidir. Çünkü bu ekonomik projenin hala topluma ve gelecek kuşaklara ‘pazarlanması’ gereklidir. Kitapların, müfredatın, öğretmenlerin değişen diliyle yeni toplum çocuklarımıza aktarılır. Meritokrasi, yarışma, kazanma öğretilir. Böylece bir balığın akvaryumundaki yaşamı evrenin kendisi sanması gibi yeni kuşaklarda liberal yapıyı olası en iyi ekonomik model, tek yol, tek çözüm olarak benimserler.
Bu kısır döngü böylece devam eder. Bizde oturup düşünürüz bu hormonlu yumurta mı hormonlu tavuktan yoksa hormonlu tavuk mu hormonlu yumurtadan çıktı diye… Sanırım her ikisi de hormonlu bir dünya görüşünden çıkmaktadır…

Çevrimdışı alpercan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 551
  • 95
  • 551
  • 95
# 22 Tem 2009 11:33:47
olaylara kötü bakmak herzaman olumsuz sonuç doğurur bence ülkemizdeki eğitim tam işleviyle uygulanırsa değil avrupa dünyaya hüküm bile süreriz ama malesef sistemi işleten kişilerde zaaf var ve suç hep sisteme yükletiliyor bu halde yarım yamalak işlenmesine rağmen yine de avrupanın bir çok üniversitesini yüksek yerlerinde bir çok türk olduğu unutulmamalıdır.

Çevrimdışı sitemkar45

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.871
  • 936
  • 1.871
  • 936
# 22 Tem 2009 12:23:40
Doğrusu da bu zaten..Eğitim sistemi makyajlarla düzeltilmeye çalışılıyor ama nafile..Felsefe değişmeli,zihniyet değişmeli..Eğitim sistemi bilim üzerine inşa edilmeli..Biz de eğitim sisteminin dayanak noktalarını incelediğinizde karşınızda kocaman bir devlet felsefesi çıkar..Birey devlet için yaşasın,çalışsın üretsin ama kendisi için hiç bir şey olsun..Makbul vatandaş yani..

Özetle Eğitim sistemimiz:mission failed maaleseff..

Çevrimdışı gmzhmt

  • Uzman Üye
  • *****
  • 687
  • 2.087
  • Türkçe Öğretmeni
  • 687
  • 2.087
  • Türkçe Öğretmeni
# 23 Tem 2009 11:01:40
Bu sistemle nereye kadar gidebiliriz acaba? Birçok uygulama doğru ve yerinde değil...

Çevrimdışı parpali-eren

  • Uzman Üye
  • *****
  • 615
  • 3.243
  • 615
  • 3.243
# 23 Tem 2009 19:33:20
madem o kadar salaktık en son yapılan matemetik olimpiyatlarında 3 dalda altın madalya niye verdiler ki

Çevrimdışı parpali-eren

  • Uzman Üye
  • *****
  • 615
  • 3.243
  • 615
  • 3.243
# 23 Tem 2009 19:36:50
arkadaşlar açın artık gözlerinizi .Türkiye genç nüfusa sahip büyük bir pazar.bu tür raporlar yazarak ve tv lerdende bol bol şamar atarak eğitimide peşkeş çekme sevdasında bazıları.satacak bişe kalmadı siz zaten anlamıyosunuz bu işlerden satalım şu okullarıda ya...

Çevrimdışı sakin

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.253
  • 902
  • 1.253
  • 902
# 25 Tem 2009 12:54:38
Olacağı buydu,100 üzerinden 100 beklemiyorduk.Öss de sbs de sıfır puan alan öğrenciler gittikçe çoğalıyor.

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK