yaşattıkları ve yaşattıkların kaplamaya başladığında hayatını, -ki baştan belirteyim bu insanın “sevgili”n olmasına da gerek yoktur bunun için- yavaş yavaş kendini “gör”meye başlarsın...neler için eğilebildiğini, nerede “bi dur” dediğini, neleri sevip, nelerden hoşlanmadığını, nelere gülüp geçtiğini, çaktırmasan da neleri içine dert ettiğini görürsün.. tüm bunların özetlerini karşındakine nasıl ifade ettiğini, ne beklediğini, neleri değiştirebildiğini bulursun...daha önce kendin hakkında kurduğun cümleleri düzeltir, sonlarına yenilerini eklersin..bazılarını silersin.. belki de hiç değişmezsin ama en azından değişmeyeceğini öğrenirsin.. ve en güzeli tüm bunları "aşk" gözlüğü gözündeyken bozulmuş dengen, aşırı sevinçlerin ya da aşırı hüzülerinle değil, adım adım, tane tane, içine sine sine tecrübe edersin...kısacası, “kendi”nin ufak da olsa bir parçasını bir insanı severek tanımamışsan hala gidecek çok yolun var demektir...
çok güzel ve anlamlı bir yazı ... ellerinize sağlık öğretmenim..
Şu an 1.709 kişi ve 168 üye var.