Kelimeler etrafımızı sarıyor, onlardan bir dünya kuruyoruz, uzun sessizlikler kuruyoruz onlardan, kelimeler ruha değiyor ve bazen can yakıyor. Türlü cambazlıklar yapıyoruz onlarla, uç uca ekleyerek onları gidebildiğimizce kendimizden uzağa gidiyoruz. Ama kalp aynasını cilalamak, bir arı duruluğa ulaşmak için, alemi seyreyleyip de kendimize bir daha dönmek için de binek ediyoruz onları. Kelimeler bazen bizi bizden örtüyor, çünkü ruhun heyelanları çok kez söze gelmiyor. Sözü kalabalığa boğmakla acıdan uzağa savurduğumuzu sansak da kendimizi, derinlerde bir yara fokurdayıp duruyor. Sözün açmadığı yara, sözle iyileşmiyor. İnsan lisana sığmıyor.
Bu dünyaya tutunmak için sevebilmek gerek, sevmeyi bilmek gerek. Ne ki çoğu kez ihtiyaçlarımızla sevgiyi karıştırıyoruz birbirine, sevgiye susadığımızda delicesine sevdiğimizi sanıyoruz. Yağmurun toprağın izlerini silmesi gibi, siliyor dünya sağanağı yüreğe dişlerini geçirmemiş bir aşkın izlerini. Yürek kanamadıysa bize bu aşk pazarında ekmek yok. Beline zünnarı bağlayıp da sevdiğinle aynı renge boyanmayacaksan, bir köle değilsin sen aşk pazarında, seni alacak satacak kimse yok. Yok o zaman bu şehir içre senin söylediğin sevgili. Ömrünü yalan yere yaşadıysan, kalkan etme kendine kelimeleri, bırak kaza okları delsin de sineni, o acıyla bil, ömrünü bir gül için yakmak nedir : ‘Ballar balını buldum / Kovanım yağma olsun’.,
Kemal Sayar