new york'ta bir grup iş arkadaşı, öğle tatilinde dışarıya çıkarlar.. gruptan biri, kızılderili’dir hikâye gereği, çünkü olay amerika'da geçmektedir..insan kalabalığı, siren sesleri, yoldaki iş makinelerinin çıkardığı gürültü ve korna sesleri arasında yürürlerken kızılderili olan, kulağına neşeli bir ağustos böceği sesinin geldiğini söyleyerek böceği aramaya başlar.. arkadaşları, kızılderili'ye, bu kadar gürültünün arasında bu sesi duyamayacağını, kendisinin öyle zannettiğini söylerler, ona inanmazlar ve yollarına devam ederler.. aralarından bir tanesi inanmasa da, onunla şehirde ağustos böceği aramaya devam eder..
kızılderili, yolun karşı tarafına doğru yürür, arkadaşı da onu takip eder.. binaların arasındaki bir tutam yeşilliğin arasında gerçekten bir ağustos böceği bulurlar.. arkadaşı kızılderili'ye: "senin insanüstü güçlerin var, bu sesi nasıl duyabildin?" diye sorar.. kızılderili ise bu sesi duymak için insanüstü güçlere sahip olmaya gerek olmadığını söyleyerek, arkadaşına kendisini takip etmesini söyler.. kaldırıma çıkarlar ve kızılderili cebinden çıkardığı bir bozuk parayı kaldırımda yuvarlar.. birçok insan bozuk para sesini duyunca sesin geldiği tarafa bakarak, kendi ceplerinden düşüp düşmediğini kontrol eder.. kızılderili, arkadaşına dönerek: "önemli olan, nelere değer verdiğin ve neleri önemsediğindir.. her şeyi ona göre duyar, görür ve hissedersin" der..