YEDİ KANDİLLİ SÜREYYA
- Değirmene ne zaman gideceğiz baba?
- Biraz sıra azalsın hele, gideriz nasip olursa.
Sıranın azalması gerektiğini biliyorduk hepimiz ama kalan unumuzun bundan haberi yoktu. Unumuz bitmeden yenisi gelmeli ambarda yerini almalıydı.
Hem Sülüklü’de hem de Sevinç’te değirmen vardı. Biz yıkaması olmadığı için ya da sahipleri babamın eski ahbabı olduğu için Sülüklü’yü tercih ederdik. Buğday yıkanıp da öğütülürse bitleneceğini söylerdi babam, hem annem.
Ağustos’un sonuna doğru bir gün ikindiden sonra unluk buğdayları çuvallar römorka dizerdik. Birkaç komşumuzun da üçer beşer çuvalı olurdu. Onları da gezer alırdık evlerinden.
Yatsı namazından sonra Sülüklü yoluna düşer bir saate yakın yol giderdik. Üç günlük sıra olurdu kimi yıl. Bazen römorku bırakır geri dönerdik.
Sıra bize gelmeye yakın telefon ederdi değirmenci, tekrar giderdik. Sıra geldiğinde dünyalar çocuk yüreğimin olurdu. Çünkü unun ayrı yerde, kepeğin ayrı yerde çuvallanması, ağızlarının dikilmesi apayrı heyecan verici şeylerdi. Hele çuvalları ikinci kattan kanalla römorka atmak çok güzeldi.
Değirmenci, değirmene ilk kez geldiğini fark ettiği çocuklara ‘değirmen şakası’ yapardı. Avucuna aldığı unu koklar gibi yapar, bu un ekşimiş galiba derdi; ekşi ekşi kokuyor. Tabi çocuk aklı onun ‘gibi yaptığını’ anlamaz avucundaki unu burnuna çekerdi. Sonrası öksürme, tıksırma. Ve karşıda kahkahalar..
Bu macera sanırım 2005 yılında bitti. Babam, Oruç abim ve ben gittik değirmene. Eski sıranın yerinde yeller esiyordu. Önümüzde bir traktör vardı sadece. Hem de sabahtan gitmiştik. Öğleye varmadan sıra geldi ve ikindiye doğru işimiz bitti. Biraz oyalandıktan sonra akşam namazından sonra evimize yollandık.
Traktörü abim sürüyordu, babam ve ben kepek çuvallarının üstüne uzanmış yıldızları seyrede seyrede yolculuk yapıyorduk.
Yedi Kandilli Süreyya’yı babamdan o gün öğrendim. Önce gökyüzündeki yerini gösterdi sonra Akif’in Çanakkale Şehitlerine şiirinde de geçer hatta dedi ve ezberinden şu dizeleri okudu:
“Bu taşındır" diyerek Kabe'yi diksem başına,
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına.
Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namiyle,
Kanayan lahdine çeksem bütün ecramiyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan
Yedi Kandilli Süreyya'yı uzatsam oradan..
Ben üniversite üçüncü sınıftaydım, babam ilkokul mezunu...