ŞAİRE SESLENİŞ
Ey,şair!Sen şiir yazsan ne olacak?Sen insanı zayıf anında yakalarsın,beğendirirsin yazdıklarını.Bir anlık duygusunu yakalayıp aynı dili kullanırsın.
Başlarken acizlik gözyaşıyla sulayabilir misin? Damla damla sulayıp sabırla büyütebilir misin bir eğitici,öğretici gibi?Senin yazdığın senin içindir.Sanatlarla süslemişsin güzelim perdeler arkasındadır söylediklerin.Perdeleri arkasını görecek insanı sen mi yetiştireceksin?Yazdığını anlayıp yaşayacak olanı sen mi yetiştireceksin?
Peki olgunlaştırabilir misin böyle güzel?Olanın ne sıcak ne de soğuk kalması gerekir.Sıcak kalırsa çürür,sıcak bakanlar güler.Soğuk kalırsa donar,soğuk bakanlar nefret edip arkasını döner.
Bir de maya verip pişirmek lazım.Senin şiirin kaç
kişiyi pişirdi,adam etti,insanlık kazandırdı?Pişirmek de öyle hızlı değil ağır ağır yakmadan,çiğ bırakmadan,ateşi söndürmeden olur.
Senin pişirdiklerini de yiyen vardır elbet.Kimi yedikten sonra sana bağlanmıştır,kimi yazdıklarına,kimi de tuzak varsa kazdıklarına.
Konuşturma beni ne kadar söz bulsan da boş:
Öyle bir söz söylenir ki,sözün söz alsa sözü ancak SÜKUT olur.
Benim bu yazdığımla şairleri,sanatçıları küçümsediğim bile söylendi.''Öyle bir söz söylenir ki,sözün söz alsa sözü ancak SÜKUT olur.'' ne demek?
Normal konuşma sesi 30-60 dB arasındadır. İnsan kulağı, frekansı 20 titreşim/saniyeden küçük olan sesleri işitmez fakat bu seslerden olumsuz etkilenir. Sesaltı denilen bu titreşimlerin etkisinde uzun süre kalan insanlarda sağırlıklar görülmektedir.
Yani biz her sesi duyamayız.Annesinine sarılan bebeğin de annesine yüreğinden bir seslenişi var ama biz bu sesi duyamıyoruz.Mecnun'un içinden geçenler kağıda dökülmemiş olsa da yaşadığı pek çok şiirden güzel değil midir?Konuşmanın ve yazmanın alfabesi vardır.İşitemediklerimiz,kağıda ,yazıya dökülmeyenler belki bunlardan kat kat güzeldir.Biz duyamadık diye yok mu sayacağız?Etkisini de mi hissetmiyoruz?Ya yetimin,şehidin ahı?Bunların sesi yok mudur?Sesi vardır belki de biz duyamadığımız için yok sayarız.Onların ahı yazdığı zaman Allah korusun nasıl yazar?
(Ben yazarken kalem kullanmam.Hangi renkte yazacağımı da kimseye sormam.'En iyi ben görürüm.'diyenler bile göremezler beni.
Beni gördüğünde gözlerin açık gider.Ben çok yaşarım.Bana gelen eceli bile öldürmüşümdür belki.
Ben gülmeyen yetimin yüzünde,haksızca öldürülen şehidin bedeninde,emeği çalınan işçinin alın terinde,gözden akan salyalar altındaki dul kadının tenindeki ahım.Hoşgörüsü yüzünden soykırıma uğrayıp,soykırımla suçlanan milletin bayrağındaki vatan ve millet aşkı kokan kıpkırmızı gülüm.O bayraktaki ayyıldızlı,bembeyaz,insanlık kokan gülüm.
Kalem kullanırsam tutan eli iyi,kötü diye ayırmam.Kalemi tutan değişir belki...
Bana fransız kalanlara bakmayın.Onlar benim yüksek sesimi duyamazlar.Çünkü sesim o kadar yüksektir ki bunu duyacak aleti bulamamışlardır.
Ben onlara iyi öğretirim.Benden iyi öğretmen mi bulacaklar?Ama hiçbir zaman bana 'Öğretmenim' diyemeyecekler!)
Artık bilgi çağındayız. Her maddenin atomlardan oluştuğunu biliyoruz.Bunlar da bir yazılımdır.Maddeler yazıdır aslında.