Göz gözü görmez tipide başlar bir gün. Hayrettir ki kesik değildir elektrikler. Bir öğretmen, lojman perdesini usulca kaldırıp baktığında, camın yarıya kadar karla kaplı olduğunu görür. Çocuklar gelebilir mi acaba diye düşünür bir an. Ya gelirlerse düşüncesiyle gidip yakar okulun sobasını. Rüzgâr adeta sobanın içinde esmektedir. Geceden kalan közler henüz tükenmemiş sınıf ideal ısısına kavuşmuştur. Tazeler kovayı öğretmen.. Lojmana döndüğünde çay artık kaynıyordur. Sınıf sobasını yakmakta geçen sürede çayın hangi tüp derecesinde kaynadığını öğrenmek de bir tecrübedir artık. Lakin uzaktan göründüğü kadar kolay değildir. Van gölü kıyısında Van kahvaltısı yapıyormuşçasına keyif alır şartların önüne sunduğu nimetleri yerken. Çocuklardan henüz ses yoktur. Halbuki Adem gelmeliydi şimdiye kadar diye geçer aklından öğretmenin. O Adem ki kimi zaman dersten 70 dakika önce gelebilmektedir sırf okula ilk gelen olmak için. Rüzgarı dinleyip sıcak çayı yudumlarken öğretmen göz gözü görmez tipiyi izlemektedir. Bugün bu çocuklar gelmez diye geçer aklından. Çalan telefondan bir veli, hocam okul var mı diye sormaktadır. Şevket abi, ben buradayım ama daha henüz gelen olmadı, çocuklar gelirse ben seni ararım sen de o zaman gönderirsin olur öğretmenin cevabı. Televizyondan sabaha haberlerini izlerken giyinen öğretmenin gözüne çivide asılı duran Personel Daimi Giriş Kartı çarpar. Şunu da asayım bugün boynuma, bir güzel akredite edeyim kendimi de alem öğretmen görsün diye düşünür ve kartı boynuna asınca bir gülme tutar.. Göz gözü görmez tipide, sıfır noktasında kendini akredite etmiş bir öğretmen öğrencilerini beklemektedir sıcacık sınıfta.. Bugün bir müfettiş gelse diye geçer aklından, galiba teşekkür, takdir, başarı, üstün başarı belgesi verirlerdi bana diye hayaller kurar. Bilir ki teftiş için daha en az iki buçuk ay vardır. Ve günlük güneşlik bir havada geçen teftişte zimmet defteri sıkıntı çıkarabilecek bir yapıdadır. Ben ki yüreğimi dağlara zimmetlemişim diye bir de kahramanca cümle geçirir aklından öğretmen. Sınıfa taşınan çaydanlıktan bir bardak daha çay alınıp o klasik camdan bakan öğretmen pozu vermenin tam da zamanıdır. Hatta bir de türkü söylemelidir şöyle bağıra çağıra.. Kimse duymaz nasılsa diye düşünerek ve hiç kasmadan.. Sürerim sürerim gitmez gadanaFransız kurşunu da geçmez adamaVarsın söyleyin mazlum anamaAnalar da böyle yiğit doğurur..(Eskilerden..)
Birleştirilmiş sınıf tecrübesi olan öğretmenlerim, o günlere ilişkin görüşlerini belirtirlerse sevinirim. *Eğitimhane'de hangi öğretmenlerim BSİ'de çalıştı veya çalışmakta bunları da merak ediyorum.. *BSİ'de çalışmayıp BSİ'lilere sözü olanlar da varsa, buyursunlar.. Hepinize saygı ve selamlarımı sunarım..
Şu an 3.628 kişi ve 186 üye var.