İnsan Hayatı Üzerine

Gençliğinde geçimsiz, huysuz insanların yaşlılıkta da huysuz olduğu görülür.
İnsanların değişime direnmesi sonlarını da zorlaştırıyor.
Bu durum şu sözün gerçek kanıtı:
Can çıkmadan huysuz çıkmaz..
Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz...

Oysa ılık yüreğe sahip olup merhamet ve empati ile yaşamak hiç de zor değil..

    Hayat, küçücük şeylere takılmaya değmeyecek kadar kısa; sonsuz zamandaki ödülü kazanacak kadar uzundur aslında.

Çoğu insanın esas sorunu henüz kendisiyle tanışmamış olmasıdır.

Çoğu insanın esas sorunu henüz kendisiyle tanışmamış olmasıdır.

Kesinlikle sayın hocam. Olaylar, durumlar vuku bulduğunda verdiğimiz tepkiye şasırıyoruz çoğu zaman ve "Böyle olduğumu bilmiyordum." diyoruz.
   İnsan farkında olmadan çoğu zaman kendiyle savaş halindedir. Kendi iç dünyasıyla, daha da doğrusu; iç dünyasındaki yanlışlarıyla.

"Bazen senden alırken sana verir, bazen de verirken senden alır."

Hangi yaşta ölürseniz ölün, daha hiç bir işiniz bitmemiş olacak. İnsanlar planlarını hep yarın için yapar...

Ömür yel gibi geçmekte.Olaylar,duygular hepsi aynı hıza kaptırmış kendini.Birini anlayıp özümseyene kadar yeni icatlar,yeni tavırlar çıkmakta habire.Özü sağlam olanlar bu gidişten etkilenmiyor.O da belki devede kulak
Ahirzaman dedikleri bu olsa gerek.Allah korusun kaybolmak,kaybetmek an meselesi.Demem o ki önce canlar sıkı tutunmalı hakikat dalına,Sonra cananları tutup  kurtarmalı..Yoksa akıbet hayra alamet değil...

Zaman kısıtlı ,ömür az, mutlu ol, mutlu et..

Hoşumuza giden yalanları avuç dolusu yutarız da, acı gerçekleri yudum yudum içeriz.

    Cenap Şahabettin

Sokrates, bir gün tanıdığı büyük bir filozofa rastlar ve filozof şöyle der:

"Arkadaşınla ilgili ne duyduğumu biliyor musun ?"

"Bir dakika bekle." diye cevap verdi Sokrates.
"Bana bir şey söylemeden evvel senin küçük bir testten geçmeni istiyorum. Buna Üçlü Filtre Testi deniliyor."

"Üçlü Filtre?"

"Doğru, " diye devam etti Sokrates. "Benimle arkadaşım hakkında konuşmaya başlamadan önce, bir süre durup ne söyleyeceğini filtre etmek, iyi bir fikir olabilir."

Birinci filtre: Gerçek Filtresi
"Bana birazdan söyleyeceğin şeyin tam anlamıyla gerçek olduğundan emin misin?"
"Hayır, " dedi adam. "Aslında bunu sadece duydum ve ..."
"Tamam, " dedi Sokrates. "Öyleyse, sen bunun gerçekten doğru olup olmadığını bilmiyorsun. Şimdi ikinci filtreyi deneyelim."

İkinci Filtre: İyilik Filtresi
"Arkadaşım hakkında bana söylemek üzere olduğun şey, iyi bir şey mi?"
"Hayır, tam tersi..."
"Öyleyse, " diye devam etti Sokrates. "Onun hakkında bana kötü bir şey söylemek istiyorsun ve bunun doğru olduğundan emin değilsin. Fakat yine de testi geçebilirsin, çünkü geriye bir filtre daha kaldı."

Üçüncü Filtre: İşe Yararlılık Filtresi
"Bana arkadaşım hakkında söyleyeceğin şey benim işime yarar mı?"
"Hayır, gerçekten değil."
"İyi, " diye tamamladı Sokrates.

"Eğer, bana söyleyeceğin şey doğru değilse, iyi değilse ve işe yarar ya da faydalı değilse bana niye söyleyesin ki?"

 

Hayat, yüreğinde taşıdığın insanın sesine, bakışına göre şekilleniyor.
Bir bakıyorsunuz her şey mavi, bir bakıyorsunuz gökyüzünü çalmışlar...

Şöyle içten gülmek, her şeyden tat almak, yaşama sevincini tatmak; güler yüzle, hiçbir korku duymadan başkalarının yüzüne, gözlerinizi kaçırmadan bakabilmek....

    Aslında hayat çocukken öğrenilmeye başlanıyor.
    Daha küçük yaşta arkadaşlarının jest ve mimiklerinden samimi olup olmadıklarını öğreniyorlar. Söz ve eylemlerindeki tutarlılıklarını tecrübe ediliyorlar fark etmeden. Bunları ise gençlik dönemlerinde çok iyi değerlendirenler, şu içinde bulunduğumuz ortamda avantajlı oluyorlar.

"Mevzuları konuşmak için mevzilerimizden çıkmalıyız. Yani önyargılardan uzaklaşıp birbirimizi anlamalıyız. Istişare etmeliyiz. Böylece toplumsal bireysel sorunların çözülmesi kolaylaşacaktır."

Biri 'Yaşam olduğu sürece umut da vardır' derken,
diğeri 'Yaşam olduğu sürece umutsuzluk da vardır' diye düşünecek.