Cumhuriyet kuruldu üzerinden iki yıl geçti. Devrim olmuş tabi dünyanın bundan haberi yok. Bas bas bağıran televizyon falan da yok. Tüm dünya Osmanlı 'hasta' bir şekilde sürünerek varlığını devam ettiriyor sanıyor.
Osmanlı denince de tüm Avrupa’nın kafasında fesli sarıklı deveye binen adamlar canlanıyor. Atatürk de bunun böyle olmadığını, Osmanlı’nın yerine çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığını duyurmak istiyor. Tabi o dönem kitle iletişim araçları yaygın değil .
adamları da ayağına getiremezsin “Bakın biz deveye binmiyoruz“ demek için. E o zaman diyorlar, biz gidelim
Haliç’te üç ay süren özel bir bakıma alınmış, süslenmiş bir vapur olan Karadeniz Vapuru'yla tam seksen altı gün sanatçı, gazeteci, milletvekili, öğretmen, müzisyen ve denizcilerden oluşan toplam 285 kişilik bir ekiple dünyayı Avrupa’yı geziyorlar. Vapura bir sergi bölümü yapıyorlar Türkiye’ye ait ne varsa dünyaya sunmak için. Kütahya çinileri, Hacı Bekir Lokumları,Bursa Hereke kumaş ve halıları,Beykoz Fabrikası malları,tekel ürünleri,kehribar ve kıymetli taşlarla yapılmış süslemeler gibi pek çok ürün konuyor.. Ayrıca Sanayi-i Nefise Mektebi öğrencilerinin yaptıkları heykel,resim ve biblolarla tüm vapur süsleniyor.
Ürünlerin üzerlerine dört dilde bilgi veren etiketler konuluyor. Ünlü ressam İbrahim Çallı’ya yaptırılan Mustafa Kemal’in yağlı boya tablosu salonun baş kösesinde. Gemide ayrıca İstiklal Marşının bestecisi Zeki Bey’in başında olduğu Cumhurbaşkanlığı orkestrası da var .
gidilen yerlerde konserler vermek için.
Vapur, Barcelona, Le Havre, Londra, Amsterdam, Hamburg, Stockholm, Helsinki, Leningrad, Danzig, Gdynia, Kopenhagen, Anvers, Marsilya, Cenova, Napoli gibi şehirlere uğruyor ve büyük ilgiyle karşılanıyor.
Doğu’dan gelen bu vapurun orient esintiler sunacağı beklenirken vapurdaki modern görünümlü Türk kadınları, siyah takım elbiseli beyaz gömlekli türk erkekleri, Cumhurbaşkanı orkestrasının başarısı herkesi şok içinde bırakıyor.
Sunulan birçok ürünler için ticari anlaşmalar yapılıyor. Gittiği her ülkenin basınında ertesi gün Karadeniz Vapuru’ndan bahsediliyor. Beğenilerle dolu makaleler yazılıyor. Amsterdam Belediye Başkanı’na gemiyi gazeteci Bedia Celal Hanım’la beraber geziyor. Yabancı dil bilen başı açık Türk kızı belediye başkanını o kadar çok şaşırıyor ki başkan ‘Ben böyle bir Türk kadınıyla karşılaşacağımı bilmiyordum’ diyor. Gemi Stockholm’deyken büyük bir baloya ev sahipliği yapıyor. Misafirler, gemiye motorlarla taşınıyor.
Şehrin belediye başkanının da katıldığı gecede, kadehler Atatürk ve İsveç Kralı için kalkıyor. Vakit gece yarısını geçtiğinde, dans tüm hızıyla devam ediyor. Totalde on binlerce kişinin ziyaretine uğrayan gemi, dünya basınında beklenmedik yankı uyandırıyor.
86 gün süren bu yolculuğun sonunda gemi tekrar Türkiye’ye dönüyor. Cumhuriyet tarihimizin ilk PR çalışması olarak anılan bu olay, yeni Türkiye Cumhuriyeti’ni dosta düşmana tanıtmak için önemli bir adım oluyor.