Zil çalma lüksü olmayan bir çocukluktu benimkisi!
Kapıyı anahtarla açmanın, kederli, terk edilmiş insan ifadesi olduğunu öğrenmeden çok önce bilirdim, zile basamamanın, yalnızlık olduğunu…
Anne evde olan, evi ısıtan, kek yapan biri değil, bankada çalışan, para sayan, para kazanan ve bize kek alan biriydi.
"Yemek ye oğlum, sırtın terlemiş, üstünü kirletmişsin! Top mu oynadın yine?" Gibi can sıkıcı soruların duyulmadığı, mutlak sessizliğin, mutlak yalnızlığın hâkim olduğu can sıkıcı bir ev…
Kimse kızmazdı, her gün hamburger yememe, televizyonun karşısında geçirdiğim saatlere,
Tüm avuntum, hiç olmazsa akşam gelecek olmalı, ya yurtta kalan çocuklar. Onların akşam gelecek anneleri bile yoktu.
Üstelik ben hep,
" Sen akıllı bir çocuksun, her işini kendi, kendine yapabiliyorsun. Diğer çocuklar gibi değilsin, sorumluluk sahibisin. Oğlum seninle gurur duyuyoruz."
Sözleri ile avutulabiliyordum. Bu sözleri gerçekten ben avunayım diye mi söylüyorlardı, yoksa asıl kendilerini mi avutuyorlardı?
Sırtına kendi ayaklarının üzerinde durma sorumluluğu yüklenmiş bir çocuğun sorumluluk sahibi olmak dışında bir şansı var mıdır?
Bir çocuk düşünün bir sürü oyuncağı olsun ama hiçbirini kırmasın.
Böyle bir çocuk olmaz, o, olsa, olsa çocuk yaştaki bir yetişkindir.
Yetişkinlerin, yetişkin beyinleri ile benim geleceğimi düşünerek, aldıkları bir karardı. Ama bana sorsalardı, benim çocuk beynime sorsalardı,
Çocukça gözyaşı dökerken, "anne gitme bugün diye" yarınların canı cehenneme deyip gitmezdim.
Bugün, yani o evdeki yalnız çocuğun gelmiş olan geleceği olan bugün, hala fikrim değişmedi. Hala annemin gitmemesini doğru buluyorum.
Anne dediğin, evdedir.
Kendimi prematüre çocuk gibi hissediyorum. Anne evinde değil, küvez de büyümüşüm. Her ihtiyacım bana verilmiş. Bir şekilde hayatta kalmışım ve büyümüşüm. Ama işte hep bir şeyler eksik
Tüm çocukluğunu yaşayamamışlar gibi, belki hala çocuğum. Belki hala çocukça düşünüyorum fakat
Şundan eminim o sessiz evde yaşamış olmaktan nefret ediyorum.
sayın hocam, inanın okurken ağladım
ruhuma, içimden geçenlere,duygularıma öyle bir tercüman omuşsunuz ki...
saygılar...