-YORUMSUZ-
Bu domuz gribi işinde bir domuzluk mu var?
Aylardır milyonlarca insanın domuz gribinden öleceği söylendi. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) salgının en üst düzeyde (6) alarma geçti. Aşı firmaları en geç sonbaharda yeni aşının hazırlanmış olacağını söylüyor. Şimdiden milyonlarca dolarlık aşı siparişi almış durumdalar. Halbuki ileri sürülen salgının o kadar da ağır bir hastalık tablosuna yol açmadığı artık belli oldu. Virüs bulaşan insanların çoğu hastalığı tedavi görmeden ayakta atlatabiliyorlar. Bugüne kadar tüm dünyada ölen insan sayısı 140 kadar. Oysa standart grip salgınlarında her sene 250-500 bin insanın öldüğü biliniyor. Yani yaklaşık 2000 kat daha fazla. Hergün binlerce insan sıtmadan ölüyor, basında ses seda çıkmıyor. Sıtmanın aşısı yok, ilaçlarını kullanacaklar da onları satın alamayacak kadar fakir. Peki domuz gribi aşısı için bu acele ne? Bu aşı gerçekten gerekli mi, etkili mi, yan etkileri var mı, herkes olmalı mı, yoksa bu bir tür korku ticareti mi? Bültenimizin bu sayısını Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta’nı konuyla ilgili yazısına ayırdık. Yazının sonunda Prof. Dr. Ahmet Aydının ‘Gripten nasıl korunulur ve grip nasıl tedavi edilir?’ konulu yazısı da var.
Domuz gribi aşısı korku ticaretinin bir ürünü mü?
Nisan ayında Meksika’ dan başlayan domuz gribi salgını iki buçuk ay içinde dünyanın 74 ülkesinde 30 bine yakın insanın hastalanmasına ve 140 kadarının da ölmesine yol açtı.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) salgının alarm seviyesini geçen hafta 5'ten en üst seviye olan 6'ya yükseltti. Bu, bir pandeminin yani dünya çapında bir salgının resmen ilanı anlamına geliyor.
Bir virüsün kıtalar arasında yayılım göstermesi ve insandan insana bulaşması toplum sağlığı bakımından elbette çok önemli. Ancak, pandeminin (büyük salgın) insanlar arasında gereksiz bir panik yaratmasına fırsat verilmemesi ve özellikle de korku ticari yapanların oyunlarına karşı çok dikkatli olunması gerekiyor.
Grip aşısı ve grip ilacı üreten firmalar, sonbaharla beraber bu virüsün çok daha büyük salgınlara yol açacağını, bunu önlemenin tek yolunun ise bir an önce aşı olmak olduğunu beyinlere kazımaya çalışıyorlar.
Otuza yakın ülke şimdiden grip aşısı kuyruğuna girmiş durumda ki, Türkiye de buna dâhil. Sağlık Bakanımız Recep Akdağ, domuz gribine yönelik aşı üretecek firmalarla görüştüklerini bildirerek, ‘’Biz aşıyı satın alma konusunda masaya oturmuş, önde gelen ülkelerden biriyiz’’ şeklinde açıklamalar yapıyor.
İyi ama bu aşı gerçekten gerekli mi, etkili mi, yan etkileri var mı, herkes olmalı mı, yoksa bu bir tür grip ticareti mi?
Salgın çok ölümcül değil.
Önce bu salgın için iyimser olmamızı destekleyen pek çok sebep olduğunu görmemiz gerekiyor.
Birincisi, milyonlarca insan öleceği ileri sürülen salgının o kadar da ağır bir hastalık tablosuna yol açmadığı artık belli oldu. Virüs bulaşan insanların çoğu hastalığı tedavi görmeden ayakta atlatabiliyorlar. Bugüne kadar tüm dünyada ölen insan sayısı 140 kadar. Oysa standart grip salgınlarında her sene 250-500 bin insanın öldüğü biliniyor.
İkincisi, ülkemizde belirlenen domuz gripli 13 olgunun da yurt dışından gelen kişilerde saptanması ve bizde insandan insana bulaşmanın olmaması. Bu, domuz gribi saptanan pek çok ülke için de geçerli.
Üçüncüsü de virüsün yaz şartlarında üremesinin ve bulaşıcılığını sürdürmesinin çok zor hatta imkânsız olması. Okulların tatile girmiş olmaları ve mevsim dolayısıyla insanların zamanlarının çoğunu açık havada geçirmeleri de çok önemli bir avantaj.
Dolduruşa gelmeyelim
Birkaç gün önce iki ayrı firma, domuz gribine yol açan H1N1 virüsüne karşı kullanılacak aşının ilk seri üretimini gerçekleştirdikleri müjdesini(!) verdiler.
Hem ne kadar etkili olduğunu gösteren hiçbir bilimsel kanıt olmayan hem de ne gibi ciddi yan etkileri olabileceği henüz hiç bilinmeyen bir aşı için hemen sıraya girmek, bu kriz döneminde bu işe milyar dolarlar yatırmak bana hiç de doğru gelmiyor.
Domuz gribi virüsünün tabii mutasyonla oluşmadığına ve laboratuar ortamında yaratıldığına dair kuşkuların ve bunu destekleyen bulguların artması…
Bir ay kadar önce uzmanların aşı üretimi için en az 6 ay gerekir demelerine karşılık, iki firmanın aşıyı temmuz başında piyasaya verilebileceklerini bildirmeleri…
Pandemi ilânından sonra aşı üreticisi firmalardan birinin borsadaki hisselerinde bir günde yüzde 3.6 ve 3.1 gibi çok ciddi artışlar olması… insanın kafasını karıştırıyor.
Bir başka önemli konu da bunun ilk domuz gribi paniği olmaması. 1976 senesinde Amerika’ da Fort Dix’ te askerlerde görülen enfeksiyon bahane edilerek milyonlarca insan domuz gribine karşı aşılanmış, ama sonradan böyle bir salgının gerçek olmadığı ortaya çıkmıştı. Üstelik aşı yüzünden 25 kişi ölmüş ve yüzlercesi de ömür boyu felçli kalmıştı.
İşin bir de dini yönü var
Domuz gribi virüsünün DNA yapısını inceleyen uzmanlar salgına yol açan H1N1 virüsünün insan, domuz ve kuş gribi virüslerine ait genetik bir karışımından oluştuğunu açıkladılar.
Dolayısıyla hazırlanacak aşıda domuz gribi virüsüne ait genetik materyal de bulunacak.
Aşı içinde domuz virüsü genlerinin bulunması Müslüman ve Museviler’ in domuz gribi aşısı olmalarının caiz mi, haram mı olduğu sorularını da gündeme getiriyor.
Salgına yol açan virüsün domuz gribi virüsü yerine, ısrarla Meksika virüsü, İnfluenza H1N1 virüsü, 2009 H1N1 virüsü… gibi içinde domuz geçmeyen terimlerle isimlendirilmek istenmesi de aşının satışında dini faktörlerin etkisini ortadan kaldırmak için olabilir.
Kim ne derse desin, bu domuz gribi salgınında ve tedavisinde bir domuzluk olduğundan ciddi şekilde şüpheleniyorum.
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta
ahmetrasimk@mynet.com Bu e-Posta adresi istek dışı postalardan korunmaktadır, görüntülüyebilmek için JavaScript etkinleştirilmelidir
Prof Dr. Ahmet Aydın’ın yorumu
Grip mikrobu bir virüs olduğundan antibiyotik tedavisinden etkilenmiyor. Her yıl on milyonlarca insan gribe yakalanıyor. Yüz binlercesi de ölüyor.
Başta iki Nobel ödüllü Prof. Dr. Linus Pauling olmak üzere birçok bilim adamı C vitamininin grip, soğuk algınlığı, nezle gibi hastalıkların korunma ve tedavisinde son derece yararlı olduğunu öne sürmüşlerdir.
Gripten korunmanın yolları
1. D vitamini seviyenizi ölçtürün ve sağlıklı kabul edilen 40-120 ng/ml arasında tutun.
2. İşlenmiş gıdaları, unlu gıdaları ve şekeri en aza indirin (taş devri diyeti).
3. Yeteri kadar dinlenin.
4. Düzenli ve yeterli egzersiz yapın.
5. Günde 1-2 gram balık yağı ve 1-2 gram C vitamini kullanın.
6. Ellerinizi daha sık yıkayın. Mümkün ise ve kimyasal madde içermeyen bir sabun kullanın.
7. Bol bol sarımsak yiyin. Sarımsak bilinen en kuvvetli ve en doğal antibiyotiktir.
8. Hastanelerden ve aşılardan mümkün olduğunca uzak durun!
Grip sırasında alınacak tedbirler
D vitamini
Gribal enfeksiyonun 1. ve 3 gününde 300,000 ünitelik D vitamini ampulünü kırın ve ağızdan alın
C vitamini
Soğuk algınlığı ya da gribal enfeksiyonun ilk işaretlerinde (boğaz ağrısı, aksırma, ateş kırgınlık, burun çekme vb) 1-2 gram C vitamini alın. (1 silme çay kaşığı askorbik asit 1 gramdır, eczanede satılan tabletler genellikle 0.5gram ya da 1gram’dır).
Her saat aynı miktarı almaya devam edin. Genellikle birkaç saat içinde semptomlarınız hafifletecektir.
Eğer hastalık belirtileri hafiflemezse saatlik miktarı 2-4 grama çıkartın. Hafif ishal çıkmaya başlamışsanız dokularınız doymuş demektir. O zaman bir önceki doza dönebilirsiniz.
Bu sırada şekerli bir gıda, antibiyotik, vazokonstriktör (damar büzücü) burun damlası, antihistaminik ve dekonjestan alınması ise mevcut hastalığın şiddetini artırır ve süresini uzatır.
C vitaminini birden keserseniz hastalık belirtileri tekrarlayabilir. O nedenle tedaviyi azalta azalta sonlandırın. Hastalık genellikle 2-3 gün içinde, en geç bir haftada tedavi olur.
C vitamini tozunun gramı 5 kuruş, kilosu 50 YTL’den satılıyor. Hap formları doğal olarak biraz daha pahalı. Tozun avantajı suda eriyebilmesi. Belli bir miktarı (örneğin 10 gram) bir pet su şisesi içinde eritin ve sık sık için. C vitamini, askorbik asit adı altında gıda kimyasalları dükkanlarında kilo ile satılmaktadır. İstanbul’da daha çok satıldığı yerler Sirkeci, Mısır Çarşısı ve Tahtakale üçgenidir.