Hayırlı günler dilerim.
David Passig'in yazmış olduğu 2050 isimli kitabın
ÜÇÜNCÜ BÖLÜMünde altını çizdiğim cümleler şunlar :
Anlaşmazlık Eğilimlerinde Dört Güç
Bu kitabın temelindeki soru, 21. yüzyılın süper güçlerinin kim olacağı değil, hangi ülkelerin coğrafi baskılara maruz kalıp korkularını yenmek için askeri güç toplayacağıdır.
21. yüzyılın başında bu ölçülere uyan dört ülkenin bulunduğunu söylemem uç bir görüş olarak algılanmaz.
Kitabın bu bölümünde bu ülkeleri ayrı ayrı inceleyip coğrafi şartları dolayısıyla hangi kaygıları taşıdıklarını belirteceğim.
Bu dört ülke Amerika, Rusya, Türkiye ve Japonya'dır.
Türkiye, Amerika'nın kendisine karşı takındığını hissettiği tehditkar tavra karşı Japonya'yla bir pakta girmek isteyecek.
Bu tehdit duygusu, 2050 yılı civarında ortaya çıkacak yeni bir mücadelenin temelini oluşturacak.
Amerikan seçim propagandasının yarattığı gürültü, insanları yeni başkanların ABD'nin korunma ve saldırı stratejileri açısından yeni fikirler getirdiğine inanıyor.
Ancak bu stratejilerin doğrudan ABD'nin coğrafi konumundan ortaya çıktığını unutuyorlar.
Her başkan stilini veya ince ayrıntılarını değiştirebilir ancak bu stratejiye önemli bir eklemede bulunamaz ve önemli bir şeyleri de çıkaramaz.
ABD'nin stratejisine beş prensip hakim:
1) Amerika kıtası, özellikle de Kuzey Amerika üzerindeki kontrolünü devam ettirmek
2) Stratejik derinliğini korumak
3) Kuzey Amerika kıyılarına ulaşan yolları elinde tutmak
4) Okyanuslara egemen olmak
5) Avrasya ülkelerinin bölünmüşlüğünü devam ettirmek
Bu nedenle Meksika, ABD'nin ana sorunu. ABD'de oturan Meksikalıların Meksika körfezi, Atlantik Okyanusu ve Pasifik Okyanusu kıyılarındaki
bazı merkezleri ABD'den koparabileceğini söyleyenler var. Friedman'a göre 21. yüzyılın sonuna doğru Amerika'nın savaşı bu olacak.
Bu nedenle, ABD'nin İsrail'i bir gün Birleşik Devletler'in bir parçası yapacağını düşünen İsrail'liler hayal kuruyor.
ABD, İsrail'in bulunduğu bölgeyi Amerika kıtasını koruyacak bir alan olarak görmüyor.
İsrail, ABD'nin alansal savunma stratejisinin bir parçası değil.
İsrail'in Amerika'nın müttefiği olmasının nedenledi coğrafi değil.
Ancak bu nedenler o kadar karmaşık ve hassas ki bu ilişkilerin bozulması çok kolay.
Norveç, Danimarka, Japonya ve Türkiye daha çok Rusya'nın denizyolu olanaklarını kısıtladıkları için ittifak kurulan ve tesadüfen
Amerikalılarla başka çıkarları da çakışan ülkelerdir.
ABD, sadece birleşik bir kıtasal kuvvetin başka bir kıtasal gücü istila edip kontrol edebileceğini biliyor.
Avrupalılar 20. yüzyılın iki savaşında birbirini vururken Amerikalı stratejistlerin o kadar sevinmesinin nedeni budur.
Aynı sebeple 2003 yılında Avrupa Birliği'nin oluşturmaya çalıştığı "ortak" dış politikanın değersiz bir evraktan öteye gitmediğini görünce memnun oldular.
Avrupalıların ABD'yle beraber Irak operasyonuna katılıp katılmama konusunda farklı görüşlere sahip olması, tek bir siyasi ve askeri
oluşturamayacaklarının kanıtıydı.
Dünyanın herhangi bir yerinde yeni bir güç ortaya çıktığında ABD hemen yakınında karşı bir kuvvet kuruyor.
ABD, Rusya'nın etrafındaki birkaç gücü organize ediyor, destekliyor ve birbirine düşürüyor.
Bunlardan ilki Türkiye, diğerleri de Polonya ve Çek Cumhuriyeti.
Savaştan sadece 21 sene sonra Almanya, Fransa'ya yeniden saldırdı ve sadece 6 hafta içinde tamamen işgal etti.
Günümüzde hiçbir ülke ABD nin onayı olmadan başka bir ülkeye karşı deniz saldırısına girişemez.
Amerikalılar Berlin Duvarının yıkılmasını ve Sovyetler Birliğinin parçalanmasını zafer olarak gördü.
Ruslar içinse bu, Putin'in bir süre önce söylediği gibi trajik bir olaydır, ancak tüm sistemin çöküşü değil sadece bir cephede yenilgidir.
Avrupalılar Rusların doğalgazına bağlı durumda ve çatışmalara girme istekleri o kadar zayıf ki güç denkleminde önemsiz durumdalar.
On yıllık yeni soğuk savaş
Bu oyun, yüzyılın ikinci onyılı süresince oynanacak. Soru oyunun yeniden başlayıp başlamayacağı değil nasıl oynanacağı.
Rusya, ABD'nin dikkatini Müslüman dünyasına çekmeye devam edecek; bunun için Ortadoğu'yu da güzelce karıştırmaya çalışacak.
İran'a teknoloji, destek ve kaynak sağlayarak ABD'nin dikkatini oraya çekecek; diğer konulara eğilmemesini sağlayacak; asıl ilgilendiği alan olan Orta Avrupa'da ABD'den tavizler elde edebilmek için kapalı oynayacak.
Bu seçeneklerin ortak sonucu şudur :
Radikal İslam'a karşı mücadele Amerika'ya pahalıya mal oluyor.
Uzun vadede Rus tehdidi, İslami tehditten çok daha büyüktür.
Korku, dünyadaki en önemli dürtüdür. Karşısında başka bir korku olmadığında, insanları kendilerinin bile mantıksız gördüğü şeyleri yapmaya itebilir.
Moskova, iyi savunma seçeneklerine sahip olmadığı için hep saldırgan davrandı.
Rusya'nın güney sınırında bu çatışmaya hazırlayabilecekleri, yeterince büyük ve kuvvetli bir ülke bulmak.
Bu zamanı geldiğinde ABD'ye karşı bir tehlike oluşturmayacak ancak güvenlik ve kültür engellerini aşabilecek bir ülke olmalı. Tabi ki ABD göreve hazırlama aşamasında bu ülkeye yardım edecek, finansmanını sağlayacak ve teşvik edecek. Seçilen ülkenin stratejik risklere atılmayı göze alması için,
başarıya ve yenilenmeye özlem duyan bir ülke olması gerekir.
Batıyla, Avrupayla, Asyayla, Ortadoğu ülkeleriyle ve mümkünse İslam alemiyle kültürel, finansal ve güvenlik ilişkileri içinde olmalıdır.
Bu şartlara uyan tek doğal seçenek Türkiye'dir.
TÜRKİYE
(Araplar) Ancak sonunda bölgedeki gücün İran veya İsrail yerine Türkiye'de olmasını tercih edecekler.
Arap Yarımadası yüzyılın ikinci on yılında sosyal ve siyasi gerilemesine devam ederken, Ortadoğu'daki bazı devletler güvenlikleri ve ekonomik gelişmeleri için Türkiye'ye bağlı olacaklar.
Türkiye'nin eski Arap diktatörler devrildikten sonra kurulacak rejimlere yardım etmesi, özellikle de radikal dini grupların başa gelmesinin
önlenmesine veya yeni rejimlerin beklentileri karşılamasına yardımcı olması istenirse, hiç şaşırmam.
Türkiye'nin coğrafi konumu, Orta Asya'daki kaynaklardan gelen petrol ve gaz hatlarının anayolu olmasına olanak veriyor.
Bu hattın adı Transhazar Boru Hattı ve Rusya'yla İran'ı devre dışı bırakıyor.
Türkiye çeşitli enerji kaynaklarını kullanmak zorunda, zamanı gelip tedarikçilerinden birine karşı hareket ettiğinde diğerlerine güvenebilmesi şart.
Arnavutluk ve Bosna'daki Müslümanlar hehp Türkiye'nin yanında oldu ve Avrupa'yla köprü görevini gördüler.
Eğer Türkiye Kürt özerk bölgesinin sınırındaki Irak bölgelerine, örneğin petrol dolu Kerkük'e el koyabilirse, ABD'nin Irak'tan çıkmasından sonra istikrarı sağlayacak ekonomik konumu ve gücü elde edecektir.
ABD'nin tek yapması gereken, bölgesel güçler arasında düşük yoğunluklu çatışmaların devam etmesini ve hiçbirinin kazanmamasını sağlamaktır.
2020 RUS SAVAŞI
Ruslar da askeri maceralara girmek istemiyor. Bu nedenle askeri çatışmayı önlemek için onlarda ABD sponsorlu Türkiye kaldıracına karşı baskı kurmaya çalışacak. Doğu Avrupa'yı yalnız bırakmak amacıyla NATO'nun moralini bozmaya çalışacaklar.
Bunu yapmanın en kolay yolu Rusya'dan gelen gaz hattına güvenen Almanya ve Fransa'yı, ABD VE Polonya kuvvetlerini arttırmayı durdurmazsa,
büyük bedel ödeyeceklerine ikna etmektir.
2020 İsrail - Suriye Savaşı
İki tarafın da elindeki teknolojiler insan hayatı değil ama alt yapı bakımından büyük yıkıma neden olacak.
İsrail böyle bir yıkımı göze alamayacağından, tüm enerjisini kullanarak sınırlarını merkezinden olabildiğince uzağa çekmeye ve Ortadoğu'da önceki savaşlarda elde ettiklerinden daha etkili tampon bölgeler oluşturmaya çalışacak.
2020 Rusya-Türkiye Savaşı
Rusya zengin kaynaklarına odaklanmaya devam edecek ancak bu kaynaklar zamanla stratejik gücünü kaybedecek.
Sonuç olarak Rusya, 21. yüzyılın ikinci yarısını şekillendirecek teknolojilerin gelişmesi konusunda geride kalacak.
2050 Japon Savaşı
Dünya Bankası'nın tahminlerine göre 2030'larda 1,8'e inecek olan doğurganlık oranı Çin'in bunun ciddi sonuçlarıyla uğraşmasını gerektirecek.
0-14 yaş arasındaki çocukların nüfusun sadece % 15'ini oluşturacağı bu durumda Çin'in yaşayacağı dahili ekonomik kriz devleti yıpratacak ve ülkenin artık gizleyemeyeceği ciddi ayaklanmalara yol açacak.
Bu nedenle, çoğu kişinin düşündüğünün tersine Çin 21. yüzyılın her şeye kadir süper gücü ABD'ye meydan okuyamayacak.
Tüm Asya ülkeleri arasında ve tüm gelişmiş ülkeler arasında demografik krizi 21. yüzyılın ortasında en şiddetli yaşayacak ülke Japonya.
Nüfusunun sadece %10'u 0-15 yaş arası çocuklardan oluşacak.
Staratejik Silah
2040'lı yılların stratejik silahlarından biri sesten 10 kat hızlı, saatte 13.000 km hızla uçabilen hipersonik uçaklar veya Cruise füzeleri olacak.
Endonezya Takımadası dünyanın geri kalanının göreceği demografik krizi yaşamayacak.
ABD'nin dünyadaki mutlak hegemonyasını engellemek isteyen Japonya ve Türkiye, bu ortak amaç uğruna birleşerek gizlice bu hegemonyayı altüst edecek hareketlerde bulunacak.
Burada verilen senaryolar pek çok eksikle dolu.
Buradaki itici güç, bu insansız araçlara kolayca erişebilen ve hareketli enerji kaynakları bulmaktır.
21. yüzyılda insan çok değerli bir kaynak olacak.
O sırada hala müttefiki olan İsrail, Türkiye'nin bölgeyi istikrara kavuşturmasına açık veya gizli yollardan yardım edecek.
*************
Kitabın bu bölümünde verilen bilgilerin çoğunu ikna edici bulmadım.
"Şeyh uçmaz, mürit uçurur." sözünü çok beğenirim.
Çoğu kimsenin Amerika ve İsrail'i uçurduğunu düşünüyorum.
Bana göre David Passig kitabının tüm bölümlerinde Amerika'yı uçurmuş.
Amerika ve İsrail hakkındaki düşüncelerimi bir başka mesajda yazacağım.
David Passig'e göre şu anda soğuk savaşın içindeyiz ve 2020 yılında soğuk savaş sıcak savaşa dönüşecek.
David Passig'in 2020 yılında olacağını öngördüğü hiç bir savaşın gerçekleşeceğine inanmıyorum.
Sebeplerini daha sonra açıklayacağım.
David Passig'ini 2050 yılında gerçekleşeceğini öngördüğü Türk-Japon ittifakının bazı şartlara bağlı olarak daha erken dönemde gerçekleşeceğini tahmin ediyorum.