1) Ukbe bin Amir el-Cuheni (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)e on kişilik bir topluluk (heyet) geldi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) dokuzu ile beyatleşti ve birinden el çekti.
Dediler ki:
−Ya Rasulallah! Dokuzu ile beyatleştin, bunu neden terk ettin?
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−Şüphesiz ki onun üzerinde temime (muska) var! dedi.
Sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onu eliyle kopardı ve onunla da beyat etti ve:
−Kim, temime (muska) takarsa, kuşkusuz ki Allaha şirk koşmuştur! buyurdu.
Ahmed 17427, Albânî Silsiletul-Ehadisis-Sahiha 1/492
2) Zeynep (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:
Abdullah ibni Mesud (Radiyallahu Anh) (çarşıda) ihtiyacını gördükten sonra evin kapısına geldiği (eve gireceği) zaman, yanımızda kendisinin hoşlanmayacağı bir şeyle ansızın karşılaşmamak için öksürüp tükürürdü. Nitekim bir gün Abdullah aynı şekilde geldi ve kapının önünde öksürdü. Bu sırada yanımda yaşlı bir kadın vardı, bana humra (denilen bir veba çeşidine) karşı rukye yapardı. Yaşlı kadın Abdullahın sesini işitince korkusundan sedirin altına gizlendi.
Abdullah gelip yanıma oturdu. Bu sırada boynumdaki ipi görünce, bana:
−Bu ip nedir? dedi.
Ben de dedim ki:
−Humreden dolayı onunla bana rukye yapılan bir iptir.
Abdullah hemen onu çekip koparıp attı ve şöyle dedi:
−Andolsun ki, Abdullahın ailesi şirkten uzaktır! Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)i şöyle buyururken işittim:
−Şüphesiz temaim ve tivele şirktir!
Zeynep (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:
−Allaha yemin ederim ki, bir gün dışarı çıktım, biri bana baktı ve gözümden yaş aktı. Gözümü Yahudi bir kadına okuduğum vakit yaş akması kesildi! Okumayı terk ettiğim vakit ise gözümden yine yaş aktı!
Abdullah ibni Mesud (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
−O ancak şeytanın işidir! Yahudi sana rukye yapıp sen şeytana itaat ettiğin vakit seni bırakıyor. Sen ona asi olduğun vakit parmağını gözüne sokuyor! Eğer sen, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)in yaptığı gibi yapsaydın daha hayırlı ve şifa bulmaya daha layık olurdun! Gözün ağrıdığı zaman, gözüne suyu serpersin ve şöyle dersin dedi.
أَذْهِبِ الْبَاسَ، رَبَّ النَّاسِ، اِشْفِ، أَنْتَ الشَّافِي، لاَشِفَاءَ إِلاَّ شِفَاؤُكَ، شِفَاءً لاَيُغَادِرُ سَقَماً
Duanın Manası Ey İnsanların Rabbi! Hastalığını giderip, şifa ver. Sen şifa verensin. Senin şifandan başka hiçbir şifa yoktur. Hiçbir hastalık bırakmayacak şekilde şifa ver!
Ahmed 3615, İbni Mace 3530, Ebu Davud 3883
Temaim: Temimenin çoğuludur.
Temime: Nazar boncuğu ve muska demektir. Çocukların veya büyüklerin boyunlarına asılan veya kötülüğü özellikle de göz değmesini gidermesi veyahut da fayda vermesi için ev ve arabaların üzerine asılan boncuk ve kemiktir.
Temime; kulun, istenen ve arzulanan hayırlı işini tamamlanması veya zararı kendisinden savması için boynuna astığı veya edindiği, onda sebep olduğuna inandığı şeydir. Çünkü Allah-u Teâlâ o şeyi ne şerî, ne de kaderi bir sebep kılmıştır.
O halde temime (muska ve nazarlık), deriden, kâğıttan, boncuklardan veya ip gibi şeylerden edinilen ve göğüs, pazu ve bileğe veya evin kapısına veya arabaya veyahut da herhangi bir yere asılan içerisinde zikir ve dualar olan muskalardır.
Bu, bazı kimselerin ishal ve kusma gibi iç hastalıkları gidermesi için karın bölgesine astıkları ve zamanımızda çokça gördüğümüz şeylerdir. Bazı kimseler arabasına ayı veya tavşanın başını koymakta veya arabasının dikiz aynasına boncuklar ve ağaçtan yapılmış tesbihler asmakta veya siyah kayışlar ve iplikler koymakta ve bunların trafik kazalarını savdıklarına, kötülük ve afetlere engel olduklarına inanmaktadırlar.
Bazıları da nazardan korunmak için içerisine küçük göz şeklinde zincir takmaktadırlar. Bütün bunlar, muska ve nazarlıkların tür ve şekilleridir ve hepsi de, eğer bu gibi şeylerin iyiliği sağlama ve zararı savmanın bir sebebi olduklarına inanıyorlarsa, şirktir!
Temimenin anlamları:
a) Göz değmesini engellemek için boyna takılan bir nesne.
b) Sırma yahut ipe dizilen alacalı, beyazlı, siyahlı boyuna asılan boncuktur.
c) İçerisine sure veya koruma duaları yazılan kolyedir.
d) Çocukların boyunlarına asılan muskadır.
Tivele: Kadını kocasına, kocasını da karısına sevdirdiğini idda ettikleri şeydir. Bu, bir tür sihirdir ve halk arasında muhabbet muskaları diye bilinir. Gerçekte bu, muskanın bir türüdür ve sihirbaz onunla şirki rukye ile rukye yapar. Böylelikle kadını, kocasına, kocasını da karısına sevdirir.
3) Ruveyfia bin Sabit (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
Ya Ruveyfia! Her halde benden sonra hayat senin için uzun olacak. İnsanlara haber ver ki; herkim, sakalına düğüm atarsa yahut boynuna göz değmemesi için boncuk vs. takarsa yahut hayvan dışkısıyla veya kemikle istinca ederse, Muhammed o kimseden uzaktır! buyurdu.
İstinca: Tuvalet temizliği.
Nesei 5082, Ebu Davud 36, Ahmed 4/108
4) Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
Kim, nazar boncuğu veya muska takarsa Allaha şirk koşmuştur!
Ebu Davud 3910, Tirmizi 1614, İbni Mace 3538, Albânî Sahiha 430, 492, Ahmed Müsned 4/156
5) Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
Efsun yapmak, muska takmak ve muhabbet için okuyup üflemek şirktir!
Ebu Davud 3883, İbni Mace 3530, İbni Hibban 1412, Ahmed bin Hanbel Müsned 1/381, Albânî Sahiha 331
6) Hamza (Rahmetullahi Aleyh) şöyle dedi:
Ben, Abdullah bin Ukeym (Radiyallahu Anh)ın yanına girdiğimde yüzünde bir kızıllık vardı.
Bunun üzerine kendisine:
−Temime (muska) takmaz mısın? dedim.
Bunun üzerine Abdullah bin Ukeym (Radiyallahu Anh) bana:
−Temimeden (muskadan) Allaha sığınırız! dedi.
Çünkü Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
Kim, (kendisine fayda verdiğine veya kendisinden zararı giderdiğine inanarak muska, nazarlık ve buna benzer) bir şey takarsa, Allah onu o taktığı şeyle başbaşa bırakır! buyurdu.
Ahmed bin Hanbel Müsned, Tirmizi 2152, Hakim
Allâme Muhammed Nâsıruddin el-Albânî (Rahmetullahi Aleyh) şöyle demiştir:
Bu dalalet yani sapıklık, günümüzde bedeviler, çiftçiler ve bazı şehirli insanlar arasında hâlâ yaygın bir durumdadır. Bunun bir benzeri de, bazı şoförlerin arabalarının önlerine ve aynanın üzerine astıkları boncuklardır. Bazıları ise arabasının önüne veya arkasına eski bir at nalı asmaktadırlar.
Yine başkaları evinin veya dükkânının önüne at nalı asmaktadırlar. Bütün bunları, göz değmesini nazarı kovmak için yaptıklarını idda etmektedirler. Bunun dışında daha büyük bela ve musibetler de vardır ki bunların da sebebi, tevhidi bilmemek ve tevhide aykırı olan şirki amellerdir.
Zira Nebilerin gönderilmesi ve kitapların indirilmesindeki gaye, putperestlerin amellerinden olan bu gibi şeyleri ortadan kaldırıp yok etmektir. Günümüzde Müslümanların cahil kalmalarını ve dinden uzaklaşmalarını, Allah-u Teâlâya şikayet ederiz!
Albânî Silsiletul-Ehadisis-Sahiha 1/490, 492
Cevşen Takmak Haramdır!!!
Cevşen diye bilinen ve insanların boynuna astığı, Kuran ve Sahih Sünnette yeri olmayan uydurma bir şeydir. Cevşen, sözlükte bir tür zırh, savaş elbisesi anlamına gelmektedir.
Terim olarak ise Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)e isnad edilip Cevşen-i Kebir ve Cevşen-i Sagir diye bilinen, birbirinden farklı uzun Kuran ve Sahih Sünnette yeri olmayan bir duanın adıdır. Bu, Kuran ve Sahih Sünnette yeri olmayan cevşeni şöyle açıklıyorlar.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
Cebrail geldi ve bana dedi ki; Ya Muhammed! Sana birkaç kelime getirdim. Bunları senden önce hiçbir Nebiye getirmedim!
Bu hadis dedikleri şey tamamen uydurma olup asılsızdır! Güya diyorlar ki, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) savaşta zırhını çıkartıp, cevşeni boynuna asmıştır. Allah (Azze ve Celle)den biraz olsun korkan böyle bir şey söyleye bilir mi?
Cevşenle muskanın arasında hiçbir farkı yoktur! Çünkü insanlar her ikisinide kendilerini kötü şeylerden koruduğuna inanarak takıyorlar. Yoksa neden taksınlar ki? Kişi vücudunun her hangi bir yerine kendini koruması için her hangi bir şeyi takması şirktir!!!
alıntı