Eğitimde Vizyon Eksikliği

Çevrimdışı chns

  • Uzman Üye
  • *****
  • 510
  • 161
  • 510
  • 161
24 Tem 2007 16:50:54
Eğitim zor iş. Belki dünyanın en zor işi. Şu an bütün dünyanın en çok zorlandığı , içinden çıkamadığı büyük bir iş.

  Ülkemiz de de yıllardır her gelen hükümet yeni bir yaklaşım denedi, yeni programlar ile, yönetmeliklerle işin içinden çıkmaya çalıştı. Ama bu okadar kolay bir  mesele değilki . Dünyanın hangi ülkesi başarmış ki biz başaralım?
Hangi ülke içinden çıkabilmiş ki bu sorunun , biz çıkabilelim?

  Diğer ülkelerin bu işteki başarısızlık nedenleri üzerinde durmayı düşünmüyorum , bu konuda yeteri kadar birikimim olduğu kanaatinde değilim. Ama ülkemdeki eğitimi azçok takip eden biri olarak bazı eleştiriler getirip , birde çözüm önerisi sunmak istiyorum , müsadenizle.

  Müfredat , plan , program konusunda işini yapan kişilerin hakkını vermek gerektiğini düşünüyorum. Gerçekten bu konuda pek bir eksiklik göremiyorum. Hatta çok da başarılı bulduğumu söyleyebilirim. Gerçi yıllardır bu konuya yoğunlaşan insanların artık bu konularda profösyönelleşmelerini beklememek mümkümkün  değil.

   Peki ozaman sorun nedir?
   
   Asıl sorun bu programı uygulayacak olan kişilere yeterince değer verilmemesi. Evet , bence işin püfnoktası burası. Yani , eğitim ordusunun neferleri, cehalete karşı savaşta ne kadar güçlü olursa savaş o kadar kolay kazanılır. Neferler zayıfsa , stratejiniz nekadar güçlü olursa olsun bunun pek de işe yarayacağına inanmıyorum.

  Öğretmene verilen maaşa , öğretmenin geçinmesi açısından bakmak bence eğitim vizyonunun eksikliğinin göstergesidir. Bir ülkede öğretmen geçinmek için maaş alıyorsa , o ülkenin eğitiminin temeli çökmeye mahkumdur. Ki ülkemizde de bunu görmek mümkün .

  Düşünsenize öğrenci sınıfa girdiğinde karşısında , ulaşmak için can attığı konumda birini gördüğünde mi motive olup da eğitimi önemser , yoksa ekonomik sorunlar ile boğuşan birini karşısında gördünde mi?

   Biraz gerçekçi olalım. Öğrencimizin karşısında iki model var , özellikle ilköretimde. Birinci model öğretmen , ikinci model ise televizyon ( topçu , popçu) . Kendinizi öğrencinin yerine koyun , siz olsanız , ekonomik sıkıntılar içinde boğuşan öğretmeni (eğitimi ) mi hayatınıza model alırdınız , yoksa  topçu, popçu ( eğitime gerek olamayan yol) yu mu hayatınıza model alırdınız?
Yeni nesil modelini çoktan seçmiş , biz ise programlarla , müfredatla bunu değiştirmeye çalışıyoruz.

   Kısacası öğretmenlerin , tavır , davranış , yaşam tarzlarıyla , ekonomik seviyeleri ile öğrencilerin herzaman ilgisini çekecek seviyede olmaları memleketin eğitim politikası olmadıkça , eğitimde gerçek anlamda bir ilerleme sağlanamaz.

Çevrimdışı neo24

  • Bilge Üye
  • *****
  • 3.252
  • 4.837
  • Birleştirilmiş Sınıf
  • 3.252
  • 4.837
  • Birleştirilmiş Sınıf
# 24 Tem 2007 17:18:53
chns hocam,
öncelikle yazınız için teşekkürler.

     Anladığım kadarıyla öğretmenin toplum karşısında değerinin artması için ekonomik bakımdan güçlendirilmesi gerektiğini savunuyorsunuz.
Bence sadece maddi sorunun çözümlenmesi ile öğretmenin değerinin artacağını söylemek çok zor.bakın size bir örnek vereyim Küba'da bir profösör 20 dolar aylık alıyor,(ben bunu ilk duydugumda çok şaşırmıştım) ama oradaki profösör ve diğer çalışanlar ABD amgorgosuna rağmen ayakta durmaya çalışıyorlar ve onurlu bir mücadele veriyorlar...
neyse demek istediğim bu sorun para ile çözülecek bir sorun değil....
saygılar...

Çevrimdışı erdemc28

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.985
  • 443
  • 1.985
  • 443
# 24 Tem 2007 17:21:16
İSTANBUL - 'ÖSS kalkacak', 'Sınıf mevcutları 30 kişi olacak', 'Sözleşmeli öğretmenlik kalkacak', 'Yabancı üniversitelerin Türkiye'de kampüs açmasına izin verilecek', 'Seçmeli Kur'an-ı Kerim'i okuma ve anlama dersi konulacak'. 'Vakıf üniversitelerindeki öğrencilerin yarısı burslu okuyacak'.
Siyasi partilerin seçim bildirgelerinde eğitimle ilgili yer alan bazı vaatler bunlar. Eğitimcilerse bildirgeleri kötü hazırlanmış ödevlere benzetiyor, yüzeysel ve samimiyetsiz buluyor. Partilerin bildirgelerinde okullarda giderek artan şiddet konusunda bir satır
bulunmuyor...

Çevrimdışı chns

  • Uzman Üye
  • *****
  • 510
  • 161
  • 510
  • 161
# 26 Tem 2007 17:32:54
   Meseleye öğretmenin maaşı açısından bakılınca teşhis yanlış konulur. Öğretmen mesleği itibarı ile fedekardır. Şu an verdiğiniz maaşın yarısını da verseniz eminim ki öğretmenlerin büyük çoğunluğu yine fedekarca bu mesleği sürdürür.

Ama meseleyi maaş bağlamında değerlendirmek , meseleyi anlamamaktır. Mesele ilham kaynağı olmak , hayaldeki insan olmak , ulaşılmak istenen kişi olabilmek meselesidir.

Bir öğrenci idealinde bir öğretmenini modellemiyorsa, bunun yerini topçular , popçular alıyorsa bu geleceğimizin , neslimizin büyük bir tehlikede olduğu anlamına geliyor.

 Öğretmen ilham kaynağı olabilmeli , ulaşılmak istenen kişi olabilmeli . Bunu anlamamış bir yönetimin de eğitimde başarılı olacağına kesinlikle inanmıyorum.

Küba ya gelince , orda 20 doların ne kadar değerde olduğunu , diğer meslek gruplarının ne kadar maaş aldıklarını , onların eğitimlerinde ne kadar başarılı olduklarını açıkçası bilmiyorum.

saygılar.

Çevrimdışı halil88

  • Yeni Üye
  • 10
  • 0
  • 10
  • 0
# 26 Tem 2007 18:05:18
slm..ben halil bir ogretmen degilim ama dedem cumhuriyet doneminin ilk ogretmenlerinden ayrica kardesim ve akrabalarimizdan bir kac ogretmen daha var..yani ogretmenlerin sorunlarina yabanci degilim.ozellikle maddi sorunlarina....butun mesleklerin temeli ogretmen tarafindan atiliyorsa ogretmenlerimizin degeri bilinmeli ve onlara gerekli butun maddi ve manevi destek saglanmali..saygilar

Çevrimdışı chns

  • Uzman Üye
  • *****
  • 510
  • 161
  • 510
  • 161
# 01 Ağu 2007 23:36:32
  Gelelim işin ikinci bir boyutuna

Elbetteki öğretmene iyi bir gelir işi kökten çözmeyecektir. Ekonomi işin sadece bir ayağı. İşin hem görsel , hem psikolojik boyutu açısından öğretmenin ekonomik şartlarının oldukça cazip olması gerekiyor.

   Ancak daha önemli bir boyutu daha var eğitimin kalitesinin artırılması için yapılması gereken. Bunu belki direk yöneticiler yapamayacaktır , sadece buna önayak olabileceklerdir. Peki nedir bu?

   Öğretmeni üretileni tüketen konumdan çıkarıp , direk üreten konuma getirmek. Tabiiki bu üretim sanayi anlamında değil. Bu 'düşünce üretimi' anlamında bir üretim.

Yani öğretmen bulunduğu toplumun aydını olmalı , o topluma yön veren aksiyon bir kişiliğe sahip olmalı, fikirleri tüketen değil yeni fikirler üreten bir entellektüel olmalı. 

Öğretmen bazı fikirlerin seslendiricisi konumundan kurtulup , orjinal olabilmeli.

Peki neden bu kadar önemli öğretmenin fikir üretmesi , orjinal olması?

Çünkü gelecek nesilleri yetiştiren kişi öğretmendir. Yeni bir toplum yetiştiren de öyleyse öğretmendir. Madem gelecekteki yeni toplumları hep öğretmenler yetiştiriyor , herkesten önce öğretmenin kendisini yetiştirmesi lazım gelir. Kendisini yetiştirdikten sonra da yeni nesilleri en ideal şekilde yetiştirmenin yollarını araması gerekir.

Bunun için de başkalarının fikirlerini birebir kopyalayan bir insanın ideal bir nesil yetiştirmesini beklemek pek de mümkün değildir. 

Çevrimdışı emilii

  • Bilge Üye
  • *****
  • 1.578
  • 1.599
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 1.578
  • 1.599
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 02 Ağu 2007 00:00:32
yazılarınız çok anlamlı chns öğretmenim. size katılıyorum ne zamanki öğretmen öğrencinin modeli olmaktan çıktı bozuk ve içi boşalmış bi nesil yetişmeye başladı.bizler belki biraz kurtadık ama genç neslimiz ve ardından gelenlerin durumu çok vahim.
ben bi öğretmen çocuğuyum ve babam 40 yıl büyük bir sevgiyle çalıştı. devletin geçirdiği bir çok buhranı yaşadı iki darbe gördü ve öğretmenliğin nasıl tepeden aşağıya düşürüldüğünü de gördü.
onun tecrübelerine dayanarak söyleyebilirim ki gidişimiz gidiş değil. gençleri gördüğüm zaman içim sızlıyor atalarımızın bizim için yaptıkları nelerdi bizim geldiğimiz nokta neresi...
ne olursa olsun bize çok iş düşüyor öğrencilerimiz bizi model almasa da, üreten konumuna geçemesekte işimiz çok.
tek başına altından kalmak zor ama bi şeylerin değişeceğine olan inancımı kaybettim...

Çevrimdışı chns

  • Uzman Üye
  • *****
  • 510
  • 161
  • 510
  • 161
# 02 Ağu 2007 00:18:07
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
tek başına altından kalmak zor ama bi şeylerin değişeceğine olan inancımı kaybettim...

Hocam ben sizin kadar karamsar değilim. Sadece bakış açılarının değişmesi bile birçok sorunun çözülmesi için yeterli olacaktır diye düşünüyorum.
Yeterki gelişmeye , değişmeye , öğrenmeye herzaman açık olalım.

Çevrimdışı chns

  • Uzman Üye
  • *****
  • 510
  • 161
  • 510
  • 161
# 05 Ağu 2007 00:01:31
Gelelim işin üçüncü bir boyutuna

Kaliteli bir eğitim için kaliteli bir yönetici kadrosuna da en az kaliteli öğretmen kadrosu kadar ihtiyaç vardır.

Malesef en çok ihmal edilen konulardan biri de bu. Hani atalarımızın güzel bir sözü var , tam da bu durumu özetleyen.

   'Balık baştan kokar'

Evet , gerçekten de balık baştan kokmuş durumda. Yani idare kademelerine , idareciler seçilirken o kadar laobali davranılmışki...

(yanlış anlaşılmasın , amacım burda bir hükümeti karalamak değil, şu ana kadar gelmiş geçmiş genel uygulama bu)

Peki olması gereken nedir? Sınavla yönetici seçmek ne kadar gerçekçi ? Yada sınav ne kadar yeterli?

Burda biraz durup düşünmek lazım. İdarecilik özel meziyetler gerektiren ,
insanları yönetmeyi,
idare etmeyi gerektiren ,
kanunları , kuralları en iyi şekilde bilmeyi gerektiren ,
vizyonu geniş olmayı gerektiren,
aksiyon insanı olmayı gerektiren,
gelişmelere açık olmayı gerektiren,
çağın yeniliklerini takip edebilmeyi gerektiren...

Yani idareci olacak kişinin sırtına çok yüklerin bineceği bir iş. Ama malesef idareciliğe heveslenenlerde , onları idareci yapan diğer idareciler de işin galiba pek bu tarafını önemsememekteler.

Yapılması gereken şeye gelince,
sınav elbette olmalı , ama kesinlikle sınav yeterli değil. Sınavı geçen idareci adaylarına  'İDARECİLİK AKADEMİSİ' gibi bir kurum kurularak , bu kurumda işin incelikleri öğretilebilir. İşin inceliklerini öğrenen idareciler staj için tecrübeli müdürlerin yanında bir kaç yıl müdür yardımcılığı yaptıktan sonra idareci olarak yeterli görülürlerse atamaları yapılmalı.

Peki bu neden bu kadar önemli?

Neden olsun? Balık baştan kokuyor.

İlçede veya ilde öğretmenine veya memuruna nasıl davranması gerektiğini bilmeyen , kompleksleri ile hareket eden bir şube müdürü veya m e müdürü öğretmenin mesleğine olan saygısını dahi bitirebilir.

Bir okulda öğretmenleri iyi motive edemeyen bir idareci eğitime darbe vurur.


Gelişime ayak uyduramayan idare eğitime darbe vurur.

Öğrencilere iyi bir vizyon veremeyen , onları iyi bir şekilde motive edemeyen idare eğitime darbe vurur.

Veli ile okul arasında koordinasyonu sağlamayı başaramayan bir idare de eğitime darbe vurur.

Bunu daha çok uzatabilirsiniz.

Yani idareci olmak , çok büyük bir sorumluluk ve dolayısıyla bu işi yapacak kişilerin de en iyi şekilde seçilip , en iyi şekilde yetiştirilmesi gerek.

 

Çevrimdışı emilii

  • Bilge Üye
  • *****
  • 1.578
  • 1.599
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 1.578
  • 1.599
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 05 Ağu 2007 20:31:44
idareci seçimi konusunda haklısınız hocam
 ben müdür yetkili olarak çalıştığım için sık sık m.e.m. e gitmek zorunda kalıyorum şube müdürlerinin tavırları , bize yaklaşımı okadar tuhaf ki.
bi soru soruyorum ne soruma cevap verbiliyor ne de bana yol gösterebiliyor, tek yaptıkları bizi başlarından savıp susuturmak.
sene başındaydı milli eğitime ikinci gidişimdi köye gidiş gelişim zor oluyor diye normal öğretim yerine sabahçı yapabilir miyim? diye sordum. bana verdiği cevap ondan ve onun nezdinde bütün besnililerden nefret etmeme sebep oldu... ???

Çevrimdışı nazende77

  • Uzman Üye
  • *****
  • 258
  • 416
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 258
  • 416
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 05 Ağu 2007 22:15:19
sayın chns hocam tespitleriniz çok yerinde. bu tarz idareciler zaman geliyor çalışan öğretmeni cezalandırıyor. Bütün hevesimizi kaybetmemize neden oluyor. idareciliğin insanları mecazi anlamda idare etmek olarak anlaşıldığı bir düzende bir çoğumuzun hakkı yeniyor. ama öğretmenler artık lütfen okullara bir yıl boyunca aynı gömlek, aynı kravat, aynı takım elbiseyle gelmesinler. Artık giyinmek çok pahallı değil. Velilerin ve öğrencilerin gözünde bir yerde olmak istiyorsak bu mesleği yaparken belirli miktarda para harcamayı göze alarak başlamamız gerekiyor. Belki büyük şehirlerde öğretmenler geçinirken zorlanıyorlardır. Ama küçük şehirlerde kendine ve öğrencilerine yatırım yapmaktan kaçıp evini, arabasını, yazlığını alanlar çok. Bence iğneyi biraz da kendimize batıralım.

Çevrimdışı nghnkprl

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 178
  • 54
  • 178
  • 54
# 05 Ağu 2007 22:39:56
valla arkadaşlar doğru söze ne denir...
ibretle yazdıklarınızı takip ediyorum...

Çevrimdışı chns

  • Uzman Üye
  • *****
  • 510
  • 161
  • 510
  • 161
# 06 Ağu 2007 00:02:05
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
sayın chns hocam tespitleriniz çok yerinde. bu tarz idareciler zaman geliyor çalışan öğretmeni cezalandırıyor. Bütün hevesimizi kaybetmemize neden oluyor. idareciliğin insanları mecazi anlamda idare etmek olarak anlaşıldığı bir düzende bir çoğumuzun hakkı yeniyor. ama öğretmenler artık lütfen okullara bir yıl boyunca aynı gömlek, aynı kravat, aynı takım elbiseyle gelmesinler. Artık giyinmek çok pahallı değil. Velilerin ve öğrencilerin gözünde bir yerde olmak istiyorsak bu mesleği yaparken belirli miktarda para harcamayı göze alarak başlamamız gerekiyor. Belki büyük şehirlerde öğretmenler geçinirken zorlanıyorlardır. Ama küçük şehirlerde kendine ve öğrencilerine yatırım yapmaktan kaçıp evini, arabasını, yazlığını alanlar çok. Bence iğneyi biraz da kendimize batıralım.

Hocam takım elbise konusundaki tesbitinizede katılıyorum. Bazı şeyler vardır ki , ilk bakışta kıymetleri bilinmez , aman ne önemi var , diyip geçip gidersiniz. Ama derinlemesine düşününce bunun çok önemli olduğunu görürsünüz.

Her yıl bir takım elbise almak hiç bir öğretmenin bütçesine ağır gelmez. Alırken biraz paraya kıyıp kalitelisinden alınca da , hem öğrencinizin , hem velinizin gözünde farklı bir yere oturmaya başlarsınız. Bu ne külfetli , ne de zahmetli.

Sadece bir vizyon işi.

Çevrimdışı benusa

  • Uzman Üye
  • *****
  • 674
  • 132
  • 674
  • 132
# 06 Ağu 2007 00:55:29
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Hocam takım elbise konusundaki tesbitinizede katılıyorum. Bazı şeyler vardır ki , ilk bakışta kıymetleri bilinmez , aman ne önemi var , diyip geçip gidersiniz. Ama derinlemesine düşününce bunun çok önemli olduğunu görürsünüz.

Her yıl bir takım elbise almak hiç bir öğretmenin bütçesine ağır gelmez. Alırken biraz paraya kıyıp kalitelisinden alınca da , hem öğrencinizin , hem velinizin gözünde farklı bir yere oturmaya başlarsınız. Bu ne külfetli , ne de zahmetli.

Sadece bir vizyon işi.


   Özür dileyerek bu düşüncenize katılmadığımı söylemek zorundayım öğretmenim.
Yazılanları okurken Nasrettin Hoca 'nın fıkrası geldi aklıma "Ye kürküm ye..."
      17. yılıma girmek üzereyim meslekte. Çok güzel kürkler gördüm. Çok rağbet aldıklarını, bu kürklerin karşısında hem öğrenci, hem veli, hem öğretmen hem de idarecilerin çok saygıyla eğildiklerini de gördüm. Sadece utandım...Öğretmen olduğum için utandım...VEEE yemin ettim ki benim yetiştirdiğim öğrencilerim kürk yemeyecekler...
     Önemli olan insanlara öğretmen olarak bu bilinci verebilmek diye düşünüyorum.
           Ruj 1 lira, 2 lira. Keza diğer boyalarda öyle. En uygun fiyatlarla herşeyi bulabilmeniz mümkün artık. Tekstil de çok ucuza alınabiliyor. Ama bunlar idial öğretmen olmak için yeterli mi sizce?
          Öyle kürkler tanıdım ki ağızlarını açınca cümleleri biraraya getiremiyorlar. Öyle kürkler tanıdım ki yüreklerinde sevgi yok, öyle kürkler tanıdım ki meslektaşım demeye  utanıyorum...
         genç arkadaşlar, sizlere yıllarını bu meslekte geçirmiş birisi olarak tavsiyem; asla kürklere saygı duymayın. Asla kürklere saygı duyan idarecilerin karşısında eğilip bükülmeyin.
          Bizler her türlü şartlarda, adını kimselerin duymadığı, bilmediği en ücra köşelerde, yolu izi olmayan yerlerde fedakarlık üstü bir gayretle mesleğimizi en iyi yapmaya çalışan insanlarız.
           Benim kürküme, benim dudağımdaki boyaya selam veren idareciyi ben adam yerine koyup saygı duymam. O tipleri ezmek çok kolaydır...İnsanlığınızla, beyninizle, kültürünüzle, konuşmanızla, mesleğinizdeki gayret ve yeterliliğinizle...Mevzuata hakimiyetinizle...
         Veli ve öğrenciye gelince ise, onları eğitmek ise bizim görevimiz. Benim kıyafetim öğretmenlik yapmayacak onlara...Bunu çocuklar da veliler de hissediyorlar zaten zamanla...
        Eğer illa  kılık kıyafetimizle de örnek olacaksak temiz olalım. Yönetmelikte belirtilen esaslara uyalım...yeter...
         Benim kaç kıyafetim olduğu, her gün ne giydiğimin hiç bir önemi yok. Ben iyi bir öğretmen olduğumu biliyorum. Velilerim bunu değerlendirebiliyor...
   öğrencilerime de "Kıroyum, mıroyum ama  kürk bende" demeyi değil,  "  Kürküm falan yok ama;  bilgi bende, görgü bende.   Sevgi bende, inanç bende..." demeyi öğretiyorum...
                                   saygılarımla...
        
     
 























        

Çevrimdışı chns

  • Uzman Üye
  • *****
  • 510
  • 161
  • 510
  • 161
# 06 Ağu 2007 01:24:59
Hocam galiba bir yanlış anlama var ortada.

Kimse kıyafetle kaliteli öğretmen olunur demiyor. Eğer böyle bir anlam çıkardıysanız , kusura bakmayın , derdimi anlatamamışım.

Ancak öğtetmen komple öğretmen olmalı. Komple öğteretmen olmak için de komple örnek olmak gerek. Giyiminizle, hal ve hareketlerinizle, bilgi birikiminizle, hayata bakış tarzınızla, konuşmanızla, insani ilişkilerinizle hep örnek olmanız lazım.

Giydiği elbisenin içini dolduramayanlara benim bir sözüm yok. Bir öğretmen giydiği elbisenin içini dolduracak kapasitede değilse zaten o öğretmenlik mesleğini  haketmiyordur.

Ben kaliteli öğretmenlerden bahsediyorum. Kaliteli bir öğretmenin güzel giyinmesi onu tamamlar. Yoksa kalite olmayınca gerisi boş.

Saygılar. 

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK