Eğitim ister özelliştirilsin, ister devletin tekelinde kalsın; varolan sorunlar yamalarla kapatılmaya çalışıldıktan sonra; sivrisineklerin kökünü kurutmak için onları öldürmeye çalışmak yerine bataklığı kurutmadıktan sonra, eğitim adına yapılan değişikliklerin bir fayda sağlayacağına inanmıyorum.
Ne zaman ki, sorunlar gerçek anlamda masaya yatırılıp, analiz edilip, birilerinin değil çocukların çıkarları göz önüne alınır, işte o zaman mutlu yarınlar doğacağına inanırım.
Yoksa, yap-boz tahtasına dönen ve bu karmaşa içinde tutunmaya çalışan bugünün küçükleri, bize nasıl bir yarın hediye derler işte orası bilinmez !!!
Emrullah Efendi'ye göre eğitimin amacı bir fertteki bedenî ve nefsanî güçleri olgunluk derecesine çıkartmaktır. Eğitim, fıtrat ve hürriyet üzerine kurulmalı; kişinin tabiî hürriyetini sağlamalıdır.
Eğitim, kişileri din hükümlerine ve vatan çıkarlarına uygun bir faziletle ve uygulamalı bilgilerle donatmak demektir.
Emrullah Efendi bir politikacı olduğu için, ortaya koydukları da genellikle eğitim politikasının amaçları olmuştur. Ona göre eğitimin gelişmesi öğretmenden öğrenciye, üniversiteden liseye, yukarıdan aşağıya doğrudur. Eğitim kademeleri arasında yukarıdan aşağıya, aşağıdan yukarıya kuvvetli bağlar vardır Ama
"İlim yukarıdan başlar. Fakat ben bu nazariyeyi söylediğim vakit mekâtib-i ibtidaiyeye ehemmiyet vermeyeceğim demedim. En ziyade oraya ehemmiyet vereceğim. Mekâtib-i ibtidaiye içindir ki ben yukarıdan başlıyorum. Evet, şecere-i marifet şecere-i Tûba gibidir, onun kökü yukarıdadır. Bugün tarih tedkik olunsun, bütün fünun meydana konsun; acaba ilm-i beşer nasıl terakki etmiştir?"
Emrullah Efendi, genellikle "Tûba Ağacı Nazariyesi" denilen bu görüşü ile tanınmıştır. O, bu konuda Sâtı Bey ve Ethem Nejat ile seviyeli bir tartışmaya girmişken Feridun Vecdi ve Ziya Gökalp de bu tartışmada kendisini desteklemişlerdir.
Emrullah Efendi, Bakanlığı sırasında İstanbul Dârülfünunu’nu mükemmelleştirmeye çalışmış; ancak ona özerklik verme yerine onu tamamen Bakanlığın kontrolüne alma teşebbüslerinde de bulunmuştur. Ancak bunun yanı sıra "yüksek öğretimin yatılı olamayacağı, yatılılık yerine öğrenci yurtlarının (dârü't-tüllab) yaptırılması gerektiği", "yükseköğretimin özel olamayacağı", üniversitedeki anarşik olaylara normal polisin değil de "üniversite polisinin" müdahale etmesi gibi esaslı prensipler koymuştur.
Eğitimin temeli öğretmendir; bir ülkedeki eğitimin amacı öğretmen yetiştirmede kendisini gösterir. Bu nedenle, yüksek öğretimde yatılılık politikasına karşı çıkan Emrullah Efendi, öğretmen yetiştirmede yatılılığı savunmuştur. Öğretmenlik bir meslektir, bir sınıftır. Bu sınıf özel bir şekilde yetiştirilerek toplumun ve bilhassa köylülerin aydınlatılması sağlanmalıdır. Öğretmen yetiştirmedeki bu ilkeler, Türk öğretmen yetiştirme politikasının daha sonra izlediği ana düsturlardan birisi olmuştur.
Emrullah Efendi, İlköğretimde parasız mecburî öğretim sistemini getiren bir düşünürümüzdür. Ona göre ilköğretimin temeli parasız-mecburi öğretimdir. Devlet, suç işleyen çocuğu nasıl zorla hapishaneye götürüyorsa, onları zorla okula da götürmelidir. İlkokullarda eğitimin amacı dinî, ahlakî ve askerî bir osmanlı eğitimidir. Bu arada zihnin ihtiyaçlarına göre faydalı bilgiler de verilmelidir.
Tûba Ağacı Nazariyesine rağmen Emrullah Efendi, "maarifin temeli maarif-i ibtidaiyedir", yüzyılımız "tedrisat-ı ibtidaiye asrı"dır, demektedir.
Emrullah Efendi, Osmanlı hükûmetinin Maarif Nâzırı olduğu için osmanlı birliğini sağlamayı amaçlıyordu. Onun yaptığı pek çok reformların esas amacı, bütün Osmanlı vatandaşlarını Osmanlı okullarına çekebilmekti. İdadilerin "mekteb-i sultani"ye çevrilmesinde, azınlık okullarını sıkı bir denetimle devlet okullarına yaklaştırma çabasında hep bu ideal yatmaktadır. O, bazı eğitim kurumlarının, ülkenin genel çıkarları aleyhinde çalışmasını kabullenemiyordu. (Alıntıdır)
Sudee hocam eğitim politikalarımız dediğiniz gibi yeniden masaya yatırılmalı. Emrullah Efendi'nin görüşlerine öncelik verilerek "Tûba Ağacı Nazariyesi" dikkate alınmalıdır. Biz öncelikle öğretmen yetiştirme sistemizi gözden geçirmeliyiz. "Üniversitelerimizde ne kadar bilimsel araştırma yapan insanlar yetiştiryoruz?" iyice düşünmeliyiz diye düşünüyorum.