Emile Ya Da Eğitim Üzerine

Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
# 27 Eyl 2016 08:20:48
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

JEAN-JACQUES ROUSSEAU'nun "EMILE YA DA EĞİTİM ÜZERİNE" isimli eserinden alıntı :

Gençlik hiçbir şeyi genelleştirmemeli; tüm eğitimi özel kurallar içinde verilmelidir.
...
Budalaca akıllı gibi geçinmek için öğrencilerini alçaltan, onlara her zaman çocuk gibi davranıp da her yaptırdıkları şeyde onları daima kendilerinden ayrı gören mürebbilerin o sahte saygınlığını burada belirtmekten kendimi alamıyorum.
Çocukların genç cesaretlerini kırmak şöyle dursun, ruhlarını yüceltmek için hiçbir şeyi esirgemeyin; size erişmeleri için onlarla kendinizi eşit yapın; henüz sizin düzeyinize yükselemiyorlarsa, siz utanç, tedirginlik duymadan onların düzeyine inin.
Şerefinizin artık sizin değil, öğrencinizin içinde olduğunu düşünün, düzeltmek üzere yanlışlarını paylaşın.
Utancını siz üstlenerek yok edin: Ordusunun kaçtığını gören, ama onu yeniden bir araya getiremeyince, askerlerinin başına geçip, ONLAR KAÇMIYORLAR, KOMUTANLARINI İZLİYORLAR, diye bağıran o cesur Romalı general gibi yapın.
O bu yüzden şerefini lekelemiş midir?
Tam tersine, böylece, şanını feda etmiş, ama artırmıştır.
Görevin gücü ve erdemin güzelliği zorla bizi ardından sürükler ve saçma önyargılarımızı yok eder.
Emile’in yanında görevimi yaparken bir tokat yesem, bu tokadın öcünü almak şöyle dursun, gidip her yerde bununla övündüğümü anlatırım; bu yüzden dünyada bana daha çok saygı göstermeyecek kadar alçak biri bulunacağından da kuşku duyarım.
...
Onu yanlışlar içine düşmeden önce uyarın; düşse de, onu bu yüzden kınamayın; kınarsanız, özsaygısını alevlendirir, başkaldırmasına yol açmış olursunuz.
Başkaldırmaya neden olan bir dersten yarar gelmez.

Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
# 28 Eyl 2016 07:37:08
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

JEAN-JACQUES ROUSSEAU'nun "EMILE YA DA EĞİTİM ÜZERİNE" isimli eserinden alıntı :

Evrenin neden var olduğunu bilmiyorum, ama nasıl değişikliğe uğradığını görmekten, onu oluşturan varlıkların yardımlaşmalarına olanak veren o derinden uyumu sezmekten geri kalmıyorum.
İçi açılmış bir saati ilk kez görüp, nasıl kullanıldığını bilmese, kadranını da hiç görmemiş olsa bile, buradaki düzene hayran olmaktan geri kalmayan bir insan gibiyim.
Bu insan şöyle diyecektir: Tüm bunların neye yaradığını bilmiyorum, ama her parçanın öteki parçalar için yapılmış olduğunu görüyorum, bunu yapan işçinin bu kadar ayrıntılı çalışmasına hayranım, tüm bu çark düzeninin benim için anlaşılması olanaksız ortak bir amaçla, uyum içinde çalıştığından çok eminim.
...
Tüm bu uyumun rastlantıyla hareket etmiş olan maddenin kör mekanizmasından doğduğu sonucunu çıkarmak ne kadar saçma varsayımlara dayanıyor!
Bu büyük bütünün tüm parçalarının aralarındaki ilişkilerde görülen niyet birliğini yadsıyanlar o saçmalıklarını soyutlamalarla, düzenlemelerle, genel ilkelerle, simgesel terimlerle boş yere doldurmaya çalışırlar.
Ne yaparlarsa yapsınlar, bu kadar süreklilikle düzenlenmiş bir varlıklar sistemini –bu sistemi düzenleyen bir zekâ olduğunu düşünmedikçe– düşünmem olanaksızdır.
Edilgin ve cansız maddenin canlı ve hisseden varlıklar yaratmış olabildiğine, kör bir talihin zeki varlıklar yaratmış olabildiğine, hiç düşünmeyen bir şeyin düşünen varlıklar yaratmış olabildiğine inanmak elimde değil.
Dolayısıyla dünyanın güç ve bilge bir irade tarafından idare edildiğine inanıyorum.

Bunu görüyorum, daha doğrusu hissediyorum ve bunu bilmem önem taşıyor.
Ama bu aynı dünya ilksiz ve sonsuz mudur, yoksa yaratılmış mıdır?
Şeylerin tek bir ilkesi mi vardır?
Yoksa iki ya da üç ilkesi mi vardır?

Nitelikleri nedir?
Bu konularda hiçbir şey bilmiyorum, hem bunların benim için ne önemi var?
Bu bilgiler bana ilginç geldiklerinde, onları öğrenmeye çalışacağım; o zamana kadar özsaygımı yaralayabilen, ama tuttuğum yola yararı olmayan ve aklımın alamayacağı boş sorunlarla uğraşmayacağım.
Hiç unutmayın ki ben düşüncelerimi öğretmem, açıklarım.
Madde ister ilksiz ve sonsuz olsun, ister yaratılmış, edilgin bir ilke olsun ya da olmasın, şurası kesin ki bütün tektir ve tek bir zekânın varlığını bildirir; çünkü aynı sistem içinde düzenlenmemiş olan ve aynı amaca, yani kurulu düzen içinde bütünü korumaya yardım etmeyen hiçbir şey görmüyorum.
İsteyen ve yapabilen bu Varlık, kendiliğinden etkin olan bu Varlık, kısacası, kim olursa olsun, evreni hareket ettiren ve şeyleri düzenleyen bu Varlık; ben bu Varlık’a Tanrı adını veriyorum.

Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
# 29 Eyl 2016 07:55:03
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

JEAN-JACQUES ROUSSEAU'nun "EMILE YA DA EĞİTİM ÜZERİNE" isimli eserinden alıntı :

Bizi mutsuz ve kötü yapan, yetilerimizin kötüye kullanılmasıdır.
Üzüntülerimiz, tasalarımız, acılarımız bizden kaynaklanır.
Tinsel kötülük hiç kuşkusuz bizim işimizdir; maddesel kötülüğü ise, bize onu algılanabilir duruma getiren kötülüklerimiz olmasaydı, tanımayacaktık.
Doğa bize gereksinimlerimizi hayatta kalabilelim diye hissettirmiyor mu?
Beden acısı makinenin bozulduğunun bir işareti ve bu bozukluğu gidermek için bir uyarı değil mi?
Ölüm... Kötüler hem kendi yaşamlarını, hem de bizimkini zehirlemiyorlar mı?
...
Acı, az düşünmüş olduğu için ne anısı ne de öngörüsü olan bir kimseyi pek az etkiler.
O uğursuz gelişmelerimizi kaldırın, o yanlışlarımızı, o kötülüklerimizi kaldırın, insan işi olan şeyleri kaldırın, o zaman her şey iyi olur.
...
Bunun için yalnızca kazanılmış fikirlerimizi doğal duygularımızdan ayırt etmek gerekiyor; çünkü önce hissediyor, sonra tanıyoruz.
İyiliğimizi istemeyi ve kötülükten kaçmayı öğrenmediğimiz, ama bu istenci doğadan aldığımız için, iyilik sevgisi ve kötülükten nefret de özsevgimiz gibi doğaldır.
Vicdanın edimleri yargılar değil duygulardır.

Tüm fikirlerimiz bize dışarıdan gelseler de, bunları değerlendiren duygular bizim dışımızdadır ve irademiz ya da kaçınmamız gereken şeylerle kendimiz arasında var olan uygunluğu ya da uygunsuzluğu ancak bu duygular sayesinde biliriz.
Bizim için var olmak, hissetmektir.
Duyarlılığımız kesinlikle zekâdan öncedir, dolayısıyla fikirlere sahip olmadan önce duygulara sahip olmuşuzdur.
Varlığımızın nedeni ne olursa olsun, bu neden bize doğamıza uygun duygular vererek, varlığımızı korumamızı sağlamıştır.
En azından bu duyguların doğuştan geldikleri de yadsınamaz.
Bunlar bireyde özsevgisi, acıdan korkma, ölüm korkusu, mutluluk arzusudur.

Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
# 30 Eyl 2016 07:37:08
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

JEAN-JACQUES ROUSSEAU'nun "EMILE YA DA EĞİTİM ÜZERİNE" isimli eserinden alıntı :

Duygu ve zekânın olduğu her yerde ahlaksal bir düzen vardır.
Şu farkla ki: İyi insan her şeye göre kendini düzenler, kötü insan ise her şeyi kendine göre düzenler.
Kötü insan kendini her şeyin merkezi yapar,
iyi insan yarıçapını ölçer ve çember üzerinde kalır.
O zaman, Tanrı’yı oluşturan ortak merkeze ve varlıkları oluşturan tüm tek merkezli dairelere göre kendini düzenlemiş demektir.
...
Artık yaşamınızı sefilliğin ve umutsuzluğun kışkırtmalarına kaptırmayın, alçakça davranıp yabancıların eline teslim etmeyin; sadaka olarak verilen o bayağı ekmeği yemekten vazgeçin.
Ülkenize dönün; yeniden atalarınızın dinini kabul edin; bu dine yüreğinizin tüm içtenliğiyle uyun ve onu bir daha hiç bırakmayın.
O çok yalın ve çok kutsal bir dindir.
Onun tüm dinler içinde ahlak anlayışı en saf ve mantıklı din olduğuna inanıyorum.
Yolculuk masraflarına gelince, bunun için tasalanmayın; masraflarınız karşılanacaktır.
Böyle küçük düşürücü bir dönüş çok utanç verici olur diye de çekinmeyin. İnsanın yüzü bir yanlışı yaparken kızarır, bu yanlışı tamir ederken değil.
Siz henüz her türlü kabahatin bağışlanacağı, ama artık ceza görmeden günah işlenemeyeceği bir yaştasınız.
...
Emile çocukluğunu tam bir özgürlük içinde geçirdiği için –ki onlar ancak gençliklerini böyle bir özgürlük içinde geçirirler–, onlara çocukken benimsetilmiş olan disiplini Emile gençliğinde benimsemeye başlar.
Bu disiplin onlar için bir felakete dönüşür; bundan nefret ederler; bunda yalnızca öğretmenlerinin zorbalığını görürler.
Ancak her türlü boyunduruktan kurtularak çocukluktan çıktıklarını sanırlar.
O zaman, tıpkı zincirlerinden kurtulup da kollarını bacaklarını gerip, gevşetip, eğip büken bir tutsak gibi, içinde bulunduruldukları o uzun baskıyı telafi etmiş olurlar.
Emile ise, tersine, yetişkin olmaktan ve doğmakta olan aklının boyunduruğuna girmekten onur duyuyor.
Çoktan oluşmuş olan vücudunun artık aynı hareketleri yapmaya gereksinimi yoktur.
Zaten kendiliğinden durmaya başlıyor, bu arada yarı yarıya gelişmiş olan zihni de gelişmesine hız vermeye çalışıyor.
Akıl çağı kimilerine göre aşırı serbestlik çağıdır, Emile’e göre ise düşünce yürütme çağı.

Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
# 01 Eki 2016 08:14:14
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

JEAN-JACQUES ROUSSEAU'nun "EMILE YA DA EĞİTİM ÜZERİNE" isimli eserinden alıntı :

Uykusunda dolaşan bir uyurgezer, uyuyarak bir uçurumun kenarlarında yürür, oysa ansızın uyansa bu uçurumun içine düşecektir.
İşte, Emile’im de cahillik uykusunda hiç fark etmediği tehlikelerden kurtuluyor.
Eğer onu sıçrayarak uyandırırsam, mahvolur.
Önce onu uçurumdan uzaklaştırmaya çalışalım, sonra bu uçurumu uzaktan görmesi için uyandıracağız.
Okuma, yalnızlık, işsizlik, aynı yerde oturarak geçen cansız yaşam, kadınlarla ve gençlerle düşüp kalkma; işte yaşına göre açılması zararlı ve onu durmadan tehlikenin yanında tutacak yollar.
Ben başka algılanabilir nesnelerle onun duyularını kandırıyorum.
Ruhunu başka bir yöne sokarak, duyularını girmeye başladıkları yönden çeviriyorum.
Vücuduna ağır işler gördürerek, onu sürükleyen hayal gücünün etkinliğini durduruyorum.
Kollar çok çalıştığında hayal gücü dinlenir.
Vücut çok yorgun olduğunda, yürek kızışmaz.

En çabuk ve en kolay önlem onu çevredeki tehlikeden uzaklaştırmaktır.
Önce onu kentlerin dışına, onu imrendirebilecek nesnelerden uzağa götürürüm. Ama bu yeterli değildir.
...
Bir kez daha söylüyorum; tekelci zevkler zevki öldürür. Gerçek zevkler halkla paylaşılan zevklerdir. Tek başınıza almak istediğiniz zevkler yok sayılır

Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
# 02 Eki 2016 08:08:49
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

JEAN-JACQUES ROUSSEAU'nun "EMILE YA DA EĞİTİM ÜZERİNE" isimli eserinden alıntı :
BEŞİNCİ KİTAP

Peki, erkekler ne zamandan bu yana kızların eğitimine karışıyorlar?
Annelerin kızlarını diledikleri gibi yetiştirmelerini kim engelliyor?
Kızların kolejleri yok: Ne büyük felaket ya!
Ah, keşke erkek çocuklarının da olmasaydı,
o zaman bu çocuklar daha sağduyulu, daha uygun biçimde yetiştirilirlerdi!
Kızlarınız saçma sapan şeylerle vakit geçirmeye mi zorlanıyor?
İstemedikleri halde, ömürlerinin yarısını ille de sizin gibi tuvalet yapmakla mı geçirmeleri isteniyor?
Onlara istediğiniz gibi eğitim vermeniz ya da verdirmeniz engelleniyor mu?
Güzel iseler, hoşumuza gidiyorlarsa, cilveleri bizi baştan çıkarıyorsa, sizden öğrendikleri ustalıklar bizi çekiyor, ayartıyorsa, onları zevkli bir biçimde giyinmiş görmeyi seviyorsak, bizi kendi silahlarıyla boyundurukları altına alıp da bunları gönüllerince biliyorlarsa kabahat bizde mi?
Peki öyleyse, onları erkekler gibi yetiştirmeye karar verin, erkekler buna seve seve razı olurlar!
Kızlar erkeklere ne kadar çok benzerlerse, erkeklere o kadar az söz geçirecekler, o zaman da gerçek efendi erkekler olacaktır.
...
Kadın süsüyle göze çarpabilir, ama ancak kişiliğiyle kendini beğendirebilir.
Giyim kuşamlarımız bizim kişiliğimiz değildir.

Çoğu zaman özentili ola ola güzelliklerini yitirirler.
Çoğu zaman da bunları giyen, takan kadını en çok dikkat çekici kılan şey, en az dikkat çeken süslerdir.
Genç kızlara bu noktada verilen eğitim tümüyle yanlıştır.
Onlara ödül olarak birtakım süsler vaat ediliyor; özentili süs eşyaları sevdiriliyor.

Çok süslü olduklarında, Aman ne güzel! deniyor onlara.
Oysa tam tersine, bu kadar süs püsün birtakım kusurları kapatmaktan başka bir işe yaramadığı ve güzelliğin kendiliğinden göze çarpmakla ancak gerçek güzellik olabildiği onlara anlatılmalıdır.
Modaya düşkünlük zevksizliktir, çünkü yüzler moda değiştikçe değişmez; yüz aynı kaldığına göre, ona bir kez yakışmış olan, her zaman yakışır.

Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
# 03 Eki 2016 07:55:37
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

JEAN-JACQUES ROUSSEAU'nun "EMILE YA DA EĞİTİM ÜZERİNE" isimli eserinden alıntı :

Kadınlar çenebazdır.
Erkeklerden daha çabuk, daha kolay ve daha hoş konuşurlar.

Çok konuşmakla da suçlanırlar.
Böyle olması doğaldır ama ben suçlamayı seve seve övgüye dönüştüreceğim.
Onlarda ağız ve gözler aynı etkiyi taşır; hem de aynı nedenle.
Erkek bildiğini söyler, kadın ise hoşa gidecek olanı.
Erkeğin konuşmak için bilgiye, kadının ise sağbeğeniye gereksinimi vardır.
Erkeğin başlıca konuşma konusu yararlı şeylerdir, kadınınki ise hoşa giden şeylerdir.
Her ikisinin konuşmalarındaki ortak noktalar yalnızca gerçeği yansıtan noktalar olmalıdır.
...
Çocuklara ve gençlere kazandırdığınızı sandığınız alışkanlıkların birçoğu gerçek alışkanlık değildir, çünkü onlar bu alışkanlıkları zorla edinmişlerdir, istemeden uyguladıkları için de durmadan bunlardan kurtulma fırsatı kollarlar.
Hapis yata yata, hapis yatmaktan zevk alınmaz: Alışkanlık nefreti azaltmak şöyle dursun, çoğaltır.
Her şeyi yalnızca isteyerek ve zevk alarak yapmış olan ve büyüdüğünde aynı şekilde davranmayı sürdürerek, yalnızca alışkanlığın sözü geçerliğini özgürlüğün hoşluklarına katan Emile için durum böyle değildir.

Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
# 04 Eki 2016 09:04:43
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

JEAN-JACQUES ROUSSEAU'nun "EMILE YA DA EĞİTİM ÜZERİNE" isimli eserinden alıntı :

“Akıl çağına girdiğinde, seni insanların düşüncelerinden korudum.
Yüreğin duyarlılaştığında, seni tutkuların etkisinden korudum.
Bu içsel dinginliği ömrünün sonuna kadar uzatabilmiş olsaydım, yapıtımı güven altına almış olacaktım, sen de bir insanın olabildiği kadar hep mutlu olacaktın.
Ama sevgili Emile, ruhunu boş yere Styks Irmağı’na daldırdım.
Onu her yerinden yara almaz duruma getiremedim.
Senin henüz yenmeyi öğrenemediğin, benim de seni kendisinden kurtaramadığın yeni bir düşman ortaya çıktı.
Bu düşman senden başkası değil.
Doğa ve zenginlik seni özgür bırakmışlardı.
Sefalete katlanabiliyordun, beden acılarına dayanabiliyordun; ruh acılarını bilmiyordun.
Yalnızca insanlık durumuna çok önem veriyordun.
Oysa şimdi benimsediğin tüm bağlılıkları önemli sayıyorsun.
Arzu etmeyi öğrenmekle kendini tüm arzularının kölesi yaptın.
Senin içinde hiçbir şey değişmeden, hiçbir şey onurunu kırmadan, hiçbir şey varlığına dokunmadan ne çok acı ruhuna saldırabiliyor!
Hasta olmadan da ne çok hastalığa dayanabiliyorsun!
Bir yalan, bir yanılgı, bir kuşku seni umutsuzluğa düşürebiliyor.
....
Acı çekmeyi ve ölmeyi biliyorsun. Fiziksel acılarda zorunluluk yasasına katlanmayı biliyorsun.
Ama yüreğinin heveslerine henüz bir yasa benimsetmedin.
Oysa yaşamımızın karışıklığı gereksinimlerimizden çok duygulanımlarımızdan doğar.

Arzularımız geniştir, gücümüz ise neredeyse hiç yoktur.
İnsan dilekleriyle bin türlü şeye bağlanır, ama kendisiyle hiçbir şeye bağlanmaz, hatta kendi yaşamına bile.
İnsan bağlılıklarını çoğalttığı ölçüde üzüntülerini de çoğaltır.

Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
# 05 Eki 2016 08:42:32
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

JEAN-JACQUES ROUSSEAU'nun "EMILE YA DA EĞİTİM ÜZERİNE" isimli eserinden alıntı :

Öyleyse erdemli insan kimdir?
Duygulanımlarını yenmesini bilendir.

Çünkü o zaman aklını, vicdanını izler, görevini yapar, düzene uyar ve hiçbir şey onu düzen dışına çıkaramaz.
Şimdiye kadar yalnızca görünüşte özgürdün; kendisine hiçbir şey buyrulmamış olan bir kölenin geçici özgürlüğüne sahiptin.
Şimdi gerçekten özgür ol; kendi kendinin efendisi olmayı öğren; yüreğine buyur. Ey Emile, böylece erdemli olacaksın!
...
Ülke görmek için yolculuk etmekle halkları görmek için yolculuk etmek arasında çok fark vardır.
Birinci amaç meraklıların güttüğü amaçtır; öteki amaçsa onlar için ancak ikinci derecede kalır.
Bu, insan üzerinde düşünmek isteyen için tümüyle tersi olmalıdır.
Çocuk daha sonra insanları inceleyebilmek için nesneleri inceler.
Yetişkin insan da türdeşlerini incelemekle işe başlamalıdır; daha sonra zamanı kalırsa nesneleri inceler.

...
Ama genelde yönetimlerin göreli iyiliği hakkında düşünce yürütmek için kolay ve basit iki kural vardır.
Bunlardan biri nüfusla ilişkilidir. Nüfusu azalan her ülkede devlet yıkıma doğru yönelir ve nüfusu en çok artan ülke, en yoksul ülke bile olsa, kaçınılmaz olarak en iyi yönetilendir.
Ama bunun için bu nüfusun yönetimin ve törelerin doğal sonucu olması gerekir:
Çünkü bu artış sömürgelerle ve başka rastlantısal ve geçici yollarla sağlanıyorsa, o zaman bunlar sanki ilaçla hastalığı ortaya çıkarmak gibi bir işe yararlar.
Augustus bekârlığa karşı yasalar çıkardığında, bu yasalar Roma İmparatorluğu’nun gerilemesinin göstergesiydi.
Yönetimin iyiliği vatandaşları evlenmeye yönlendirmeli, yasa evlenmelerini engellememelidir.
Zorla yapılan şeyi incelememek gerekir, çünkü yasallığa karşı koyan yasa savsaklanır ve geçersiz olur, ama törelerin etkisiyle ve yönetimin doğal eğilimiyle yapılan şey incelenmelidir; çünkü yalnızca bu yolların sürekli bir sonucu olabilir.

Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
# 06 Eki 2016 08:18:26
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

JEAN-JACQUES ROUSSEAU'nun "EMILE YA DA EĞİTİM ÜZERİNE" isimli eserinden alıntı :

Çocuğa yapılmak istenen her açıklamada, bu açıklamadan önce gösterilen küçük bir aygıt onun dikkatini çekmek için çok yararlıdır.
....
Bana öyle geliyor ki, modern felsefe, kayaların düşündüklerini söylemek şöyle dursun, tersine, insanların hiç düşünmediklerini keşfetti.
Doğada yalnızca duygusal varlıklar bulunduğunu kabul ediyor.
Bir insanla bir taş arasında bulduğu fark da şu: İnsan, duyumları olan duygusal bir varlık, taş ise duyumları olmayan duygusal bir varlık.
Ama tüm MADDELERİN HİSSETTİKLERİ DOĞRUYSA,
duygusal birlik ya da bireysel benlik nerededir?
Her madde molekülünde mi, yoksa birleştirici cisimlerde mi?
Bu birliği aynı zamanda akışkan maddelerde ve katı maddelerde, karışık maddelerde ve elementlerde mi göreceğim?
Doğada yalnızca bireyler vardır deniyor, peki ama bu bireyler kimler?
Bu taş bir birey mi, yoksa bir bireyler kümesi midir?
Tek bir duygusal varlık mıdır, yoksa kum taneleri kadar çok varlık mı içeriyor?
Eğer her basit atom duygusal bir varlıksa, bunların iki ben’i bir ben halinde karışacak şekilde, birinin kendisini ötekinin içinde hissetmesini sağlayan o derinden iletişimi nasıl düşüneceğim?
Çekim, gizini bilemediğimiz bir doğa yasası olabilir; ama en azından kitlelere göre etkisini gösteren çekimin yaygınlık ve bölünebilirlikle bağdaşamaz hiçbir yanı olmadığını düşünüyoruz.
Aynı şeyi duygu için de düşünebilir miyiz?
Algılanabilir parçalar yaygındır, ama duygusal varlık bölünemez ve tektir, parçalara ayrılamaz, ya tamdır ya da hiç:
Öyleyse, duyarlı varlık bir cisim değildir.
Bizim maddecilerin bunu nasıl anladıklarını bilmiyorum, ama bana öyle geliyor ki düşünceyi reddetmelerine neden olan aynı güçlükler duyguyu da reddetmelerine neden olabilirdi, ilk adımı attıkları halde, neden ikinci adımı da atmadıklarını bilmiyorum; bu onları ayrıca ne gibi bir külfete sokardı?
Hem, düşünmediklerinden emin olduklarına göre, hissettiklerini söylemeye nasıl cesaret ediyorlar?


 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK