*Dante Cehennem’i anlayamamış dostum. Cehennem hatıraların küllenmesi, ümitlerin susması. Cehennem haykıramamak, ağlayamamak. Cehennem çöl değil, kuyu: Sularında yıldızlar parıldamayan kör bir kuyu cehennem. Çölde yıldızlar konuşur, rüzgar konuşur…
*Kelime, ''narsis''in kendisini seyrettiği dere. Çok bakma içine düşersin!
*Sen istiyorsun ki, kucağında yaşadığın dünya hep aynı kalsın, havan aynı, suyun aynı, dekorun aynı… Bu mümkün mü? Mümkün değil çünkü hayatın kanunu değişmek.
*Günler nehir gibi akmıyor. Nehrin serinliği var, sularında yıkanabilirsiniz, gümüş pullu balıklar yaşar koynunda nehrin…Hayata zincirliyiz kollarımızdan, zaaflarımızdan çiviliyiz. Ve günler çehrelerinde kamçıdan sert bir istihza. Ve günler bakışlarında hançer… Birer birer geçiyor önümüzden.
*Günler senden birer parça götüren haramiler, kırk haramiler, kırk bin haramiler.
* İç dünya=sırları dökülmüş ayna.
* Her nesil dünyanın kendisi ile sona ereceğine inanır. Gemisini kurtamaya çalışan otuz milyon kaptan.
*Yazı doyurmuyor insanı, tedirgin ediyor.
*Fabrikaların uğultusu, İsrafil’in suru gibi insanlığın uykusunu kaçırıyor.
*Kelime, içine gönlün, günlerin kokusunu boşalttığımız bir şişe. Ama gönlün de günlerinde ıtırı öyle uçucu ki şişe boşalıveriyor kendiliğinden.
*Kahraman aramaktan vazgeçeli yıllar oluyor. Sen de kalabalıktan herhangi birisin. Küçük, tezatlar içinde bocalayan ne istediğini bilmeyen bir mösyö veya sör.
*Voltaire çok tanıdığınız olacak az dostunuz diyor.
*İşkence tekerrür ettikçe işkence olmaktan çıkar seyirci için. Ciğerinizi akbabalar kemiriyormuş. İlk şikayetiniz bir sempati çizgisi yaratabilir çehrelerde sonra unutulursunuz.
*Herkes gibi yaşamak. Tramvay biletçisi gibi, bahçıvan gibi, köpek gibi. Şuurun uykuda. Ve kalabalığa yaslanarak dev bir vücudun herhangi bir hücresi gibi yaşamak.
*Yuvarlanmamak için bir dikene tutunmak. Ve unutmak asıl acıyı. Uçurumu unutmaya çalışmak. Şuurun kendini koruması bu. Hep başkalarında yaşamak, dününü kendine dert etmek. Diş ağrısını geçirmek için tabanını dağlamak.
*Beni kurtarmanı istiyorum. Seni kurtarmak istiyorum . Ne olur kirli bir elbise gibi sıyrıl peşin hükümlerinden, kendine ve bana acı.
*Kanun insan haysiyetini kırmamalı diyor Gandi. Kırıyorsa kanun değil yumruktur. İnsanın haysiyeti düşüncesidir.
*Cümleler vardır, korkunç bir yer sarsıntısı gibi kıtaları birbirinden ayırır. Kıtaları yani gönülleri. Uçurumlara köprü atan cümleler de vardır…
*Ne garip bir oyuncak şu insan. Yürür konuşur, ve acı çeker. 70 kilodur. Kendisine ve çevresine ait hiçbir şey bilmez. Bir nevi ıstırap makinası. İplerini başkaları çeker. Hantal ve şapşal bir robot. Neye sevinir bilinmez. Sınırsız olan yalnız hayalleri ve acı kabiliyeti. Etten bir kafes ve acz içinde çırpınan bir ruh. Vücut araba akıl arabacı. Ama gözleri bağlı arabacının. Arabaya hükmeden atlar. Buda haklı. Var olmak için yok olmak lazım. Parça bütüne kavuşacak ki, hasret dinsin. Bütün musiki , bütün şiir, bütün aşk. Bu bir çuval kemik, bu asi ten bu aptalca endişeler ne olacak?… Ne olacağını bilen var mı? Kader hep oynayamayacağı rolleri yükler insana ve ıslıklar. Alkış sahtekarların. Evet, kitapta kültürde bütün sevgililer gibi kıskanç. Koparıyor insanı. Realiteden koparıyor. Ama asıl realite onlar değil mi? Yahut realiteden kalan parçası. Her okuyan Don Kişotlaşır. Yani gurur olur, feragat olur.
Cemil Meriç, ''Jurnal-1'' kitabından alıntılar...