Evlilikte Eşlerin Birbirine Uyum Sağlaması

Çevrimdışı nazan gülen

  • Uzman Üye
  • *****
  • 619
  • 1.779
  • 619
  • 1.779
# 04 Eki 2012 19:07:02
eşlerden biri sinirliyse diğeri sussun deniyorda ben de eşim de 1. sınıf okutuyoruz.zaten ikimizin de konuşacak hali olmuyor.

Çevrimdışı pınarOZDEMİR

  • Aktif Üye
  • **
  • 52
  • 15
  • 52
  • 15
# 04 Eki 2012 19:10:00
Ne güzel iste hocam yorgunluktan kavga etmeye bile halınız olmaz

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.795
  • 227.345
  • 28.795
  • 227.345
# 05 Eki 2012 07:22:01
Her Biriniz, Şükredici Bir Kalp, Zikredici Bir Dil, Ahiret İşlerinde Yardımcı Bir Eş Edinsin.
Hz. Muhammed (S.a.v)

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.795
  • 227.345
  • 28.795
  • 227.345
# 09 Eki 2012 16:33:47
Evlilik ;
Geçici Duygular Ve İmkanlar Üzerine Değil ;
İman Ve Ahlak Güzelliği Üzerine Kurulmalıdır..!

Hz.Mevlana..

Çevrimdışı alanyap

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.787
  • 4.682
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 1.787
  • 4.682
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 09 Eki 2012 16:40:45
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Evlilik ;
Geçici Duygular Ve İmkanlar Üzerine Değil ;
İman Ve Ahlak Güzelliği Üzerine Kurulmalıdır..!

Hz.Mevlana..

Ne kadar güzel bir sözmüş öğretmenim.Bir o kadar da doğru.Tanışır tanışmaz karşıdakinin malını,mülkünü,gelirini konu edenler de var,bir anda etkilenip işi hemen evliliğe götürenler de.

 

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.795
  • 227.345
  • 28.795
  • 227.345
# 09 Eki 2012 19:52:43
19-İyi ve başarılı bir evliliğin iki şeye bağlı olduğunu unutma:
a) Doğru insanı bulmak
b) Doğru insan olmak.

20-Ebeveynlerini, eşini ve çocuklarını eleştirmek istediğin zaman dilini ısır.

21-Evliliğini güzelleştirmek için hergün bir şeyler yap.

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.795
  • 227.345
  • 28.795
  • 227.345
# 09 Eki 2012 19:56:04
ÇOCUĞUNUZUN HAYATINDA VAR MISINIZ?

Yapılan bir araştırmaya göre babanın olmadığı evde büyüyen çocukların hapse girme riski 8 kat, cinayet işleme riski 5 kat, taciz ve şiddete uğrama riskinin 33 kat olduğu ortaya çıktı. Babanınyokluğu deyince sadece vefatı anlaşılmasın. Boşanma, kırgınlık, iletişimsizlik ya da yoğun iş temposu nedeniyle bir babanın evladının hayatında var olamaması yokluğun ta kendisi.

Bir başka araştırmaya göre ise ergen intiharlarının yüzde 63'ünün, evsiz ve evden kaçan gençlerin yüzde 90'ının, davranış problemleri gösteren çocukların yüzde 80'inin, tecavüz suçu işleyen gençlerin yüzde 80'inin, hapishaneye düşen gençlerin yüzde 85'inin evlerinde baba yok.

BABALARA TAVSİYELER

Geleceğimiz için babaların kendini eğitmesi gerekiyor

Yarının güvenli, değerli, mutlu çocuklarını babaların ilgisi, sevgisi ve şefkati büyütecektir. Bunun için baba olarak kendimizi eğitmeli, çocuğumuzun gelişimi ve dünyası hakkında okumalı, konuşmalı, dinlemeliyiz. Bunun yanında mutlaka ama mutlaka aşağıda yer alan maddelere de dikkat etmeliyiz:

Evinizi sadece uyumak, TV seyretmek ve yemek yemek için gittiğiniz bir otel gibi kullanmayın. Eviniz günlük hayatın stresinden kurtulduğunuz, nefes aldığınız, rahatladığınız, bedeninizle beraber ruhunuzu da dinlendirdiğiniz ve bütün bunları çocuklarınızın da hissetmesini sağladığınız bir yuva olsun.

Evde geçirdiğiniz vakitler çocuklarınız için işkence olmasın. Sizinle birlikte olmaktan onların da keyif alacağı faaliyetleri yapın.

Eğitim ve disiplin sizi çocuğunuza, çocuğunuzu size düşman etmesin. Çocuğunuza doğru yaklaşımda bulunmak ve onu doğru şekilde eğitmek için önce kendinizi eğitin.

Çocuğunuzdan saygı görmek istiyorsanız siz de ona saygı gösterin. Varlığını fark edin, sözünü dinleyin, görüşlerine değer verin.

Anneye müfettiş değil yardımcı olun. Bütün yükü anneye bırakıp sonrasında anneyi suçlamayın. Çocuk yetiştirmek tek başına kaldırılabilmesi çok zor olan bir yüktür.

Çocuklarla çocuk olmak ve mutlaka sabırlı olmak şarttır. Her şeyi eleştiren, hep hata gören, devamlı ceza veren bir baba yapmaz, yıkar.

Emeklerinizi çaldırmayın. Çocuğunuzun dünyasına girip onun hangi hayalleri ve hayatları yaşadığını öğrenin. Çocuğunuzun çevreden kolaylıkla ulaşılabilecek kötü örnekleri dünyasına sokarak verdiklerinizin çalınmamasına karşı dikkatli olun.

(ALINTI: MEHMET DİNÇ)

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.795
  • 227.345
  • 28.795
  • 227.345
# 12 Eki 2012 16:37:59
23- Kadın Nedir? / Sema Maraşlı

Geçen haftadan kaldığımız yerden devam edelim. Evlilik hayatını bir gemiye benzetmiştik. Erkek bu geminin kaptanı, kadın da kıymetli bir yolcusu demiştik. Tabi bedava yolculuk olmaz. Kadına da bu yolculuk karşılığı gemi içinde düşen işler vardır. Aslında ikisi içinde işlerden daha öncelikli olan geminin sağlamlığıdır. Geminin dışı muhabbet zırhı ile kaplanırsa, gemi en azgın fırtınalara bile dayanabilir.

“Deniz dalgasız olmaz, güzel sevdasız olmaz.” Her türlü dalga ve fırtınaya karşı, ancak muhabbet zırhı direnebilir. “Güzel sevdasız olmaz.” dedik. Kaptan, geminin yakıtını sevgi ile doldurursa işi kolay olur. Çünkü:

Kadın=Sevgidir: Kadınların erkeklerden beklediği, en çok ihtiyaç duyduğu şey sevgidir. Kadınlar, beynin duygusal merkezi olan sağ tarafı daha çok kullandıkları için, sevgi ihtiyaçları daha fazladır.

Minicik kız çocukları bile anne babanın yüz ifadelerini takip edip şirinlikler yaparlar ki daha fazla sevilebilmek için. Sevilen ve sevildiği hisseden kadınla yolculuk yapmak keyiflidir. Sevilmediğini düşünen kadın hırçındır, denizden daha dalgalıdır. Kaptan geminin selameti için yolcuyu sevgisiz bırakmamalıdır. Yolcuya ne kadar kızarsa kızsın, onu sevgiden mahrum ederek cezalandırmamalıdır.

Kadın=Duygudur: Kadınlar için duygular, gerçeklerden daha önemlidir. Bu yüzden duygularının dikkate alınmasını isterler. Kadınlar duygusal bir koca değil, duygularına saygılı olan koca isterler. Çok duygusal erkekler kadınları bir süre sonra bunaltır. Kadın, erkeğin onun duygularını dinlemesini ve anlamasını bekler. Yoksa erkeğin kendi duygularını uzun uzun anlatmasını değil. Kadınlar, kınanmadan ve suçlanmadan rahat rahat ağlayabilmek ister. Duygularını paylaşmak ister.

Kadın= Kelimedir: Kadınlar, hayat enerjilerini kelimelerle toplarlar. Tatlı sözler, iltifatlar, hoş hitaplar, kadınları güzelleştirir. Kırıcı sözler ve eleştiriler yaşam enerjilerini bozar. Kadınlar kelimelerle sevmek ve sevilmek isterler. Kelimeler kadınlar için önemlidir. Kadınlar sevildiklerini, güzel olduklarını, iyi olduklarını duymak isterler. Yaptıkları işin takdir edilmesini beklerler.

Kadın=Dildir: Erkek, kulak olursa ona, güzel bir uyum yakalamış olurlar. Kadınların çoğu zaman konuşalım demeleri bile “beni dinle” demektir. Konuşmak, yaşadıklarını sevdiği ile paylaşmak kadınların en büyük ihtiyacıdır. Erkeğin karısını dinlemek için mutlaka zaman ayırması gerekir. Bu ayırdığı zaman çok uzun bir zaman olmasa bile, bütün dikkati ile kadını dinliyorsa bu kadına yeterli olur. Fakat erkek kadına kulağını vermezse, kadının dili bir yılana dönüşebilir. Bu da oldukça tehlikelidir.

Kadın=Tendir: Yumuşaktır ve yumuşak dokunuşları sever. Hoyratlıktan, acelecilikten hoşlanmaz.

Kadın yumuşak erkek istemez. Onu incitmeden sevecek, yumuşak dokunmayı bilen güçlü erkek ister.

Kadın=Gönüldür: Çabuk kırılır, azarlanmayı, cezalandırılmayı sevmez. Önemli bir konu olmadıkça erkeğin onun her işine karışmasını, eleştirmesini istemez. Erkek de zaten kadının ıvır zıvır işlerine karışıp, çok konuşup saygınlığını yitirmemelidir.

Kadın= Detaydır: Küçük şeyler kadınlar için önemlidir. Kadın için küçük bir şey yapmak “bunu senin için yaptım” demeniz onun için çok değerlidir. Bir çiçek, hoş bir mesaj, sevdiği bir şeyi almak, tatlı bir bakış, tebessüm, ona ayrılmış kısa da olsa özel bir zaman…

Kadın=Şefkattir: Şefkat göstermeyi de görmeyi de sever. Erkek, kadına şefkatli davrandığında kadın değerli olduğunu hisseder.

Kadın=Neşedir: Erkeğe saçma ya da gereksiz gelebilecek pek çok konu, kadın için eğlencedir. Bu neşeye erkek, arada bir dahil olursa, birlikte gülebildikleri kadar yolculukları keyifli olur. Kadının neşesi ile neşelenmek erkeği rahatlatır.

Kadın=Hayattır: Kadın, erkeğin hayatının her alanında olmak ister. Dümeni ele almaya çalışabilir. Bu da yolculuğu tehlikeye düşürür. İşte o zaman kaptanın mahareti ortaya çıkar. Hayatın neşesini söndürmeden, geminin dümenini elinde tutmayı bilmesi lâzım. Bunun için de yolcunun diğer özelliklerini göz önüne alarak onu dümenden uzaklaştırması gerekir.

Kadın=Candır: Erkeğin canına can da katabilir, canından can da çıkarabilir.

Bu yüzden kaptanların işi çok önemlidir. Günümüzde erkeklerin çoğu, ben bu evin yöneticiliğini nasıl yapacağım, karıma nasıl davranmam gerekir, diye çaba sarf etmiyorlar. Kadınlar üzerinde oynanan pek çok oyunlar sebebi ile kadınların kafası zaten karışık. Sevmek sevilmek istiyorlar; fakat nasıl davranacaklarını bilmiyorlar. Kadın hata yaptığında erkek hemen sevgisini keserek, küserek, araya buz duvarı örerek onu cezalandırmaya kalkarsa batan gemi çok olur.

Kadının bir yanlışı olduğunda iş yönetici olan erkeğe düşer. Şefkat ile kadına yaklaşıp, yaratılış özelliklerini ortaya çıkarmayı başarırsa, gemi selametle yoluna devam edebilir.

Erkekten sevgi alamayan kadın, hırsını; paradan, alışverişten, oradan buradan çıkarmaya çalışır. Bu yüzden erkek, daha fazla kazanayım, diye muhabbetten çalmamalıdır. Çünkü kazandığını kadın bir şekilde harcamayı başarır. Muhabbet varsa daha çok çalışmaya da gerek yok zaten. Muhabbet olan evde, bereket mutlaka vardır.

Bu yüzden en önemlisi; gülü susuz, kadını sevgisiz bırakmayın.

Çevrimdışı delimit35

  • Bilge Üye
  • *****
  • 7.471
  • 4.980
  • Müdür Yardımcısı
  • 7.471
  • 4.980
  • Müdür Yardımcısı
# 12 Eki 2012 16:40:52
ya arkadaşlar o değilde benim kayınpeder akşam eşimle işten döndükten sonra hergün 2 kere arar gına geldi napmam lazım?

Çevrimdışı yaren60

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 245
  • 497
  • Okul Müdürü
  • 245
  • 497
  • Okul Müdürü
# 12 Eki 2012 16:44:53
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
ya arkadaşlar o değilde benim kayınpeder akşam eşimle işten döndükten sonra hergün 2 kere arar gına geldi napmam lazım?
sayın hocam 4 kere arayanlarında olduğunu bilip halinize şükretmeniz lazım.

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.795
  • 227.345
  • 28.795
  • 227.345
# 12 Eki 2012 16:46:02
1- Karı-Kocanın Muhabbet Saati / Sema Maraşlı

Önceki yıl Almanya’ya seminere giderken yanımda oturan Türk hanımla tanışıp sohbet ettik. Bir Almanla evliymiş.

“Nedir Almanların en çok beğendiniz yönü?” diye sordum.

“Ben onların disiplinini seviyorum” dedi. Sonra aile hayatlarına bunun yansımasını anlattı. “Kocam akşam saat altı gibi eve gelir. İki oğlumuz var. On iki ve on yaşında. İki saat bizimle zaman geçirirler. Saat sekiz olduğunda çocuklar odalarına giderler. Uyusalar da uyumasalar da bir daha odalarından çıkmazlar. Bilirler ki akşam bizim muhabbet zamanımızdır. Yanımıza gelmezler.”

Ben bu “karı kocanın muhabbet saati” uygulamasını çok beğendim. O günden sonra örnek olarak seminerlerimde anlatıyorum. Bizim Türk toplumunun “muhabbet saati” uygulamasına çok ihtiyacı var. Çünkü bizim toplumumuzda çocuklar erken yatmazlar, anne-baba yatana kadar onların tepesindedirler. Yaşları kaç olursa olsun.

Bu uygulama yapılırsa kadınların “Kocalarımızla muhabbet edemiyoruz.” şikayeti biter. Kadınlar kalabalık ortamlarda iletişim kurmakta zorlanmazken, erkekler ancak sessiz ortamlarda daha rahat iletişime geçebiliyorlar.



Mesela; kadın bir yandan televizyon izler, bir yandan telefonla konuşur, bir yandan bilgisayardan maillerini takip eder, arada çocuğun ödevine yardım eder, bu arada eşine çay, meyve falan getirir ve eşiyle de konuşmaya çalışır. Erkek konuşsa kadın hepsini bir arada idare edecektir; fakat erkek bu karmaşanın içinde konuşmakta fıtraten zorlanır. Bu yüzden iyi bir iletişim için erkeklerin daha az ses olan ortamlara ihtiyaçları vardır.

“Karı-koca muhabbet saati” aile üyelerinin hepsi için faydalıdır. Öncelikle çocuklar için faydalıdır. Akşam anne babaları ile çoğunluğu gereksiz olan televizyon programlarını ve dizilerini izlemezler. Erken yatıp uykularını alırlar. Büyüme hormonlarının çalışması saat on gibi başlıyor, bir kaç saat en yüksek seviyede kalıyor. Erken uyurlarsa vücut gelişimleri daha iyi olur. Tabii bu arada çocukların, gençlerin odasında televizyon ve bilgisayar olmaması lâzım. İkisi de çok büyük tehlike. Odalarına gidip bunlarla meşgul olurlarsa onlar için iyi olmaz. Bu ikisi olmayınca ya kitap okur ya uyurlar.

“Karı-koca muhabbet saati” uygulamasının “karı-koca” ya faydasına gelelim. Öncelikle kafalarını dinlerler. Kendi çocuğunuzda olsa, ne kadar severseniz sevin, insanın sessizliğe ihtiyacı oluyor. Çocuklar yatınca ortamda ses azalmış olacak. Bir süre televizyon ve bilgisayar da kapanırsa daha da güzel bir dinlenme olur.

“Muhabbet” deyince kadınların aklına ilk gelen “konuşmak” oluyor. Tabii ki konuşmak muhabbetin bir parçasıdır; fakat abartmamak lâzım. Sessizliği paylaşmak da muhabbettir. Birlikte çay içmek, sarılıp televizyon izlemek, başını omzuna yaslayıp kitap okumak, tatlı bakışmalar…

Sonra zorlamadan kendiliğinden başlayan sohbetler…

“Karı-koca muhabbet saati” uygulamak bizim toplumda biraz zordur. Neden? Ayıp. Çocuklara nasıl denir? “Siz odalarınıza gidin, biz baş başa kalmak istiyoruz” diye. Ya akıllarına bir şey gelirse? Rezalet! Sonra çocukların yüzüne nasıl bakılır? Ya derlerse “Baş başa kalıp ne yapacaksınız ?”

Tabii cinsellik bizim toplumda ayıp, günah, pis. Çocuk yapacak kadar yapılması yeterli bir eylem. Daha fazlası süfli ve gereksiz gibi görülür.

Cinsellik: “Karı-koca birbirlerini sevsinler, birbirlerinde rahatlasınlar.” diye Rabbimizin çiftlere verdiği güzel bir ikramdır, hediyedir. Ne pistir ne de kötüdür. Tam aksi karı-kocanın birlikte olması sevaptır. Pis olan zinadır.

Bu yüzden “Muhabbet saati uygularsak çocukların aklına bir şey gelir mi?” gibi kaygılara gerek yok. Bu kaygılar zaten çoğu zaman karı kocanın yatak hayatını bitiriyor. Çocuklarda anne- baba ile aynı saatte yatınca, bu kez de çocukların uyuması bekleniyor, derken çoğu zaman karı-koca çocuklardan önce uyuyor. Birbirlerine dokunmayı azaltan karı-koca arasında soğukluk başlıyor.

Evlilikte cinsellik konusu çok önemlidir. Ben yazmaya başladığım günden beri bu konuda yazıyorum. Evlilik kitaplarımda da bu konu ile ilgili bir kaç hikaye ya da yazı vardır. Bu konuyu dışarıda tutarak evlilik eğitim yapmak ya da evlilik kitabı yazmak çok büyük bir eksikliktir bence.

Cinsellik, hayatın ve dinin bir parçasıdır. Peygamberimiz zamanında hiç çekinilmeden konuşulmuş, hanımlar sorularını gelip Peygamber efendimize bizzat sormuşlar. Kınanmayı bırakın övülmüşler. Türk kültüründe ise ayıp bir konudur. Üstü örtülen, altından çok pislik akan bir yaradır cinsellik. Kişinin bir sorunu yokken özelini başkalarına eğlence olsun diye anlatması haramdır.

Bunun dışında bilgilenmek amaçlı konuşmak, sormak, sorunun çözümü için uğraşmak gereklidir. Fakat konu erkeklere bırakılmıştır. Cinsellik konusunun konuşulmasının sadece erkeklere bırakılması hiçbir sorunu çözmez. Çünkü cinselliği erkek hocalar ya da doktorlar konuştuğunda kadınlar tarafından bu bir erkek meselesi gibi algılanmakta.

Oysa ülkemizde kadınlar “namus koruma gayreti” yüzünden cinsellikten korkutularak büyütüldüğü için evlendikleri zaman cinsellik konusunda çok büyük sorun yaşıyorlar. Pek çok kadında cinsel isteksizlik sorunu var. Bu yüzden faydalı olabilecek kadınların bu konuda çalışma yapması çok gerekli. Yazarlar, danışmanlar, psikologlar, vâizeler, kadın hocalar…Konu önemli.

Bu sorunların çözümü üzerine çalışılmadıkça aile sorunlarında azalma mümkün olmaz. Anne babaların çocuklarına bu konuda eğitim vermesi ya da eğitim aldırması da gerekli. Bu üzerlerine büyük bir sorumluluktur. Yapılması gerekli farz bir eğitimdir. Çocuklar o konularda hata yaparsa vebali anne-babanın da üzerine olur. Fakat maalesef ki anne babalar bu konuda konuşmaya utandığı için çocuklar cinselliği yalan yanlış bilgilerle pornodan öğreniyorlar.

Gereksiz utanmaları bırakıp cinsellik eğitimi konusunda neler yapılabilir ona bakmak lâzım.

Gerçi çocuklarına “Biz akşamları biraz baş başa kalmak istiyoruz, lütfen odanıza erken gidin.” diyemeyen anne-babalar olduğu sürece bu konuda ne kadar adım atılabilir o da ayrı sorun.

“Muhabbet Saati” cinsellik saati değil; fakat içinde cinsellik de olabilir, o da çocuklarınız dahil, hiç kimseyi ilgilendirmez. Anne-babalar böyle bir uygulama yapmayı isteseler de çocukların tepkilerinden korkuyorlar. Aslında çocuklarına açık ve dürüst bir şekilde “karı- kocanın muhabbet etmek için birbirlerine zaman ayırmalarının önemini” anlatsalar, çocuklar önce garipseseler bile düşününce anlayışla karşılayacaklardır. Çünkü hiçbir çocuk anne-babasının arasının açılmasını istemez. Her çocuk anne-babasının mutlu olmasını ister.

Bir seminerimde sekiz yaşında erkek çocuğu da varmış. Hanımlara “muhabbet saati” uygulamalarını tavsiye etmiştim. Çocuk da dinlemiş. Daha sonra başka bir seminerde o çocuğun babaannesi ile karşılaştık. Torununun saat sekiz olunca odasına gidip bir daha çıkmadığını anlattı. “Sema Teyzem, çocuklar akşam erken yatsınlar ki anne babaları muhabbet etsinler, dedi.” diyor istikrarlı bir şekilde söylediğimi uyguluyormuş.

Bu arada “çocuklar babayı az görecekler.” diye itiraz edenler olacaktır. Elbette çocuklarla babanın da ilgilenmesi gerekiyor. Babaların görevi sadece çocuklarının karnını doyurmak, zaruri ihtiyaçlarını karşılamak değildir. Çocukların hem baba otoritesine hem de baba sevgisine ihtiyaçları var. Peygamberimiz çocuklarını, torunlarını öper, sever, şakalaşırdı. Onlara zaman ayırırdı.

Baba sevgisi çocuğun ruh sağlığı ve hayata güvenle bakabilmesi için çok önemli. Fakat aynı odada beş saat oturup düzgün bir iletişime geçmemek çocuk için faydalı değildir. Sohbet edilecek, dertleşip paylaşımda bulunacak bir saat, beş saatten daha değerlidir çocuk için. Erkek eve gelince önce çocukları ile ilgilenir, onlar odalarına geçince karı-koca daha sakin bir ortamda birlikte zaman geçirirler.

“Muhabbet saati” uygulamasını tavsiye ederim. Yuvanızda sorunlarınızı azaltacaktır. Muhabbet etmek sevaptır. El ele tutuşun, göz göze bakışın, Allah(c.c) ın rahmeti üzerinize olsun.

Çevrimdışı delimit35

  • Bilge Üye
  • *****
  • 7.471
  • 4.980
  • Müdür Yardımcısı
  • 7.471
  • 4.980
  • Müdür Yardımcısı
# 12 Eki 2012 16:47:37
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
sayın hocam 4 kere arayanlarında olduğunu bilip halinize şükretmeniz lazım.
Bu da iyiymiş galiba sizin durumunuz. Allah sabır versin sizi bilmem ama can sıkıcı bir durum.

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.795
  • 227.345
  • 28.795
  • 227.345
# 12 Eki 2012 16:47:53
3- Peygamberimizin Eşlerine Karşı Örnek Davranışı / Sema Maraşlı

Rabbimizin kelamı, hayat rehberimiz Kur’an-ı Kerîmi hayatımıza, evliliğimize katalım diye yola çıkmıştık. Nîsa 34. âyet-i kerîme ışığında evlilik ilişkisine bakmıştık. İlk bölümü üzerinde fazla durmamıştık. Âyetin ilk bölümünü hatırlayalım.

Rabbimiz “Erkekler kadınlar üzerine kavvamdır.” buyuruyor. Kavvam yönetici ve koruyucu demektir. Bu âyeti kerîme ile evin reisi, idarecisi erkek olarak Yaradan’ımız tarafından tayin edilmiştir.

Her görevin bir sorumluluğu vardır, ailenin yöneticisi olması erkek için bir lüks değil, ağır bir yüktür. Kadın için de bir rahatlıktır. Direksiyonda oturan her zaman gidişattan sorumludur.

Erkeğin evin reisi olması sanıldığı gibi asla kadının şahsiyetini ezici bir durum oluşturmaz. Her kurumda işlerin ve insanların sorumluluğunu üstlenen, yükü omuzlayan bir idareci vardır. Evde bu idareci erkek olmalıdır.

Evin reisi olan erkeğe gösterilmesi gereken saygıyı ve itaati daha önce yazmıştım. Bugün biraz kavvamlık üzerinde duralım.

Allah erkekleri yöneticilik vasıfları ile yaratmış, onlara gerekli özellikleri vermiştir. Peki, erkek bu görevini yerine getirirken nelere dikkat etmelidir?

Öncelikle şunu kabul edelim. Evde düzen ve intizamı sağlamak için erkek elbette otoriter olmalıdır. Fakat bu otoriteyi sertlik ve kabalıkla değil, tatlı-sert bir üslupla sağlamalıdır.

Ev halkının haklarına dikkat etmelidir. Çünkü o haklardan hesaba çekilecektir. Karısının ve çocuklarının hakları konusunda titiz olmalıdır.

Nîsa 19. âyet-i kerîmede Rabbimiz erkeklere eşleriyle iyi geçinmelerini emretmiştir.

“Onlarla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmazsanız, Allah’ın onda çok hayır takdir ettiği bir şeyden hoşlanmamış olabilirsiniz.”

ERKEKLER VE KADINLAR ARASINDA ZITLIKLAR VARDIR

Çok ilginç bir âyet-i kerîme. Erkeklerin kadınlarda hoşlanmadığı ne olabilir? Çok düşünmeye gerek yok. Erkekler kadınlardaki pek çok huydan hoşlanmıyor. Kadınlar da erkeklerdeki pek çok huydan hoşlanmıyor. Çünkü kadınlar ve erkekler birbirlerine zıt özelliklerde yaratılmışlardır.

Erkekler daha çok beyinlerinin sol tarafını; mantık ve matematik tarafını kullanıyorlar. Bu da onları gerçekçi yapıyor.

Kadınlar ise daha çok beyinlerinin sağ tarafını kullanıyorlar. Bu da onları duygusal yapıyor.

Erkekler konuşmayı çok sevmezler, susarak rahatlarlar.
Kadınlar konuşmayı severler, konuşarak rahatlarlar.
Biri konuşmak ister, biri susmak.

Erkekler sakin yapılıdırlar.
Kadınlar aceleci ve sabırsızdırlar.

Bunlar gibi pek çok zıtlık var. Bunlar çok hoşlanacak şeyler değil, dışarıdan bakıverince. Fakat Rabbimiz âyetin devamında buyuruyor ki:

“Eğer onlardan hoşlanmazsanız, Allah’ın onda çok hayır takdir ettiği bir şeyden hoşlanmamış olabilirsiniz.”
Demek ki bu zıtlıkta bizim göremediğimiz bir hikmet var.

Kadın ve erkek birbirinin aynı yaratılsaydı dünya çok can sıkıcı bir yer olurdu. Doğru davranırsak zıtlık hayatımızı güzelleştirir. Müminde en çok bulunması gereken haslet “Allah’tan gelene razı olmaktır.” Zıtlığı bozup eşimizi kendimize benzetmeye çalışmadığımız sürece zıt olmanın keyfini çıkarabiliriz.

Dünyaya imtihan için geldik. Erkek kadının, kadın da erkeğin en büyük imtihanıdır. Kadın ve erkek arasında bir çekicilik yaratılmış; bu nefisleri tatmin ediyor. Kadın erkek arasında bir zıtlık var; bu da nefisleri terbiye ediyor. Bu durumda kadına teslimiyet, erkeğe sabır gereklidir. Erkek sabır, kadın teslimiyet elbisesine bürünmelidir.

ALLAH’IN RESULÜ KADINLAR KONUSUNDA UYARMIŞTI

Bunları yaparken hatalarımız olacaktır. Nefis terbiye etmek kolay değildir. Mükemmelci değil, affedici olmalıyız.

Allah’ın resûlü kadınlardan mükemmellik beklememek hususunda erkekleri uyarmış: “Kadın kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Hep seni hoşnut edecek şekilde davranamaz. Eğer ondan faydalanmak istersen bu haliyle faydalanabilirsin. Şayet doğrultayım dersen kırarsın. Kadının kırılması da boşanmasıdır.” (Müslim, Radâ 59)

Resûlullah erkeklere eşlerinin hatalarına karşı kin tutmamayı ve affedici olmayı tavsiye etmiş:

“Bir kimse karısına kin beslemesin. Onun bir huyunu beğenmezse, bir başka huyunu beğenir.” (Müslim, Radâ, 61)

Aile sorunlarında erkeklerin yaptığı en büyük hata küsmek, tavır almaktır. Kadının yanlış davranışları karşısında erkek kadınla iletişimi kesiyor. Erkek evi otel gibi, lokanta gibi kullanmaya başlıyor. Kendini televizyona ya da bilgisayara gömüyor. Erkeğin ailesi ile iletişimini kesip “Ne haliniz varsa görün.” demek gibi bir hakkı yok. Hata yaptıkları için memurlarına küsmüş bir müdür siz hiç gördünüz mü?

Nisâ 34. âyet-i kerîmede “İtaatsizliklerinden korktuğunuz zaman nasihat ediniz.” buyruluyor. Rabbimiz “İtaatsizlik edince nasihat ediniz.” buyurmamış. “İtaatsizlikten korktuğunuz zaman, izleri belirdiği zaman nasihat ediniz.” buyurmuş.

Tabak kırıldıktan sonra değil, götürme şeklinden tabağın kırılacağını hissettiğinde uyarmak gerekiyor. Kadınların hatalarına karşı ilk adımın her zaman güzellikle uyarmak olması gerektiği bize bildirilmiş. Âlimler, daha sonra Allah’ın azabı ile korkutmak gerektiğini bildiriyor.

Tabi önceden uyarabilmek için erkeğin eşi ile ilgili olması gerekiyor ki gelecek olan yanlış adımları görebilsin. Eşi ile iletişimi iyi olmayan bir erkek gelecek tehlikeleri sezemez. Yöneticinin her daim maiyetinden haberi olması gerekir; çünkü onlardan hesaba çekilecek.

Erkek dünyalık konularda hoşgörülü fakat Allah’ın ahkâmına uyulması hususunda ısrarcı olmalıdır. Kadına iyi davranmak erkeğin, karısının her istediğini yapması, evde otoriteyi karısına bırakması demek değildir. Otoriteyi sevgi üzerine kurmak, yeri geldiğinde hayır diyebilmektir.

Günümüzde kadınlar çok hata yapıyor; fakat bu hatalara karşı tavır alıp kadına kötü davranmak işleri daha da kötü hale getiriyor. Erkeğin sevgi ve merhametle davranması eşinin hatalarını görmesine sebep olur.

Erkeklerin aileye yöneticilik görevini yaparken her konuda olduğu gibi bu konuda da örneği Allah’ın resûlü olmalı. Peygamberimizin eşleri ile iletişimi nasıldı? Onlara nasıl davranırdı? Bir bakalım.

EŞLERİNE KARŞI ÇOK SABIRLIYDI

Allah’ın elçisi kadınlara iyi davranır ve erkekleri kadınlara iyi davranma konusunda uyarırdı:

“Siz onları Allah’ın bir emaneti olarak alıp, namuslarını yine Allah’ın emriyle helal edindiniz. O halde Allah’ın emaneti (haksızlık ve kötülük) hususunda Allah’tan korkunuz.

“İman açısından müminlerin en kâmili ahlakı en güzel olandır. Sizin en hayırlınız kadınlara karşı hayırlı olanınızdır.”

Eve selam ve güleryüz ile girerdi:

Nur sûresi 61. âyet-i kerîme:
“Evlere girdiğiniz zaman Allah tarafından bereket ve güzel bir sağlık dileği olarak kendi (ev halkınıza kimse yoksa kendi kendi) nize selam verin.”

Peygamberimiz Hz Enes’e:
“Ey oğulcuğum! Ailenin yanına girdiğinde selam ver, sana ve evdekilere selam ver.”

Peygamberimizin eşlerinin yanına girdiği zaman selam vererek söze başladığı, hanımına yaklaşıp elini omzuna koyduğu, öptüğü, onlarla sohbet ettiği, dertlerini dinlediği, onları teselli ettiği nakledilmektedir.

Her sabah ve ikindi vakti bütün eşlerine tek tek uğrar, hal-hatır sorar, onlarla ilgilendiğini belli ederdi.

Eşlerine karşı çok sabırlıydı: Hiçbir eşine tek fiske bile vurmamış, kötü söz söylememişti. Eşlerinin bazen sabahtan akşama kadar peygamberimize küstükleri olurdu. Peygamberimiz onların huysuzluklarına tahammül ederdi.

Eşlerine son derece yumuşak davranırdı:

Hz Âişe anlatıyor:”Bir gece hanımlarına mı gitti diye vesveseye düşüp, Resûlullahı yoklamıştım. Elim saçlarına girdi. Durumu anlayan resulullah “Sana yine şeytan gelmiş olmalı.” dedi.

Peygamberimiz, eşini azarlamadan ona hatasını göstermiştir.

Hz Safiye anlatıyor: Resulullah bir gece yolculuğunda beni devesine almıştı. Yolda uyuklamaya başladım. (Uyumamı önlemek için) bir taraftan beni okşuyor bir taraftan da “Hey! Ey Huyey’in kızı ey Safiye!” diyordu.

Peygamberimiz bir gün Hz Âişe’ye, hırçın ve sanki sert bir kömür parçası gibi siyah bir deve verdi. Ona dokunup bereket getirmesi için dua etti. Sonra şöyle dedi:

“Bu deveye bin ve ona yumuşak davran. Şüphesiz bir şeyde yumuşaklık varsa, bunu süsleyip güzelleştirir. Bir şeyde yumuşaklık çekilip alınırsa onu lekeler.”

Eşlerinin kusurlarını görmezden gelir, iyi huylarını överdi:

Bir gün resûlullah muhacir ve ensarın teşkil ettiği bir topluluk önünde ganimetleri taksim ederken eşi Zeynep Bint Cahş söze karıştı. Hz Ömer onu azarladı. Peygamberimiz: “Ömer onunla uğraşma. O evvâhe (yumuşak huylu, yufka yürekli ve çok dua eden)dir.” dedi.

ŞAKACI VE GÜLERYÜZDÜ

Onlarla şakalaşır, şakalarına iştirak ederdi:

Hz Âişe bir gün bulamaç pişirdi. Peygamberimiz sofraya eşlerinden Hz Sevde ile birlikte oturdu. Peygamberimiz iki hanımının ortasında oturuyordu. Hz Sevde bulamacı yemiyor, Hz Âişe yemesi için ısrar ediyordu. Hz Sevde ise yememekte ısrar ediyordu. Hz Âişe “Yemezsen yüzüne sürerim.” dedi. Sevde yememekte ısrar edince Âişe bulamacı onun yüzüne sürdü. Bunun üzerine peygamberimiz Sevde’nin elini alıp bulamaca batırdı. “Sen de ona bulaştır .” dedi. Daha sonra onların halini gülerek izledi.

Hoşgörüsü ve kadın ile eğlenmedeki müsamahakârlığını açık bir şekilde görüyoruz.
Erkeğin kadın ile şakalaşmaları kalbe sevinç ve ferahlık verir.

Hz Ömer “Erkeğin suhûlet ve ünsiyetle, hanımının yanında çocuk gibi olması gerekir, toplum içinde yine erkek olsun.” diye tavsiye eder.

Onların gönüllerini hoş edecek şeyler yapardı:

Hz Âişe anlatıyor:
“Peygamberimiz oturuyordu. Birden insanların ve çocukların gürültüsünü işitti. Bir de baktık ki Habeşli dans ediyor, insanlar etrafını sarmışlar. Bana: “Âişe gel bak.” dedi. Yanağımı omzuna koydum, iki omuzu arasından bakmaya başladım. “Doymadın mı Âişe?” demeye başladı. Ben de bana verdiği değeri anlamak için “Hayır.” diyordum. Yorgunluktan ayaklarını değiştirdiğini bir birine, bir ötekine bastığını gördüm.”

Peygamberimiz Hz Âişe ile koşu yarışı yapardı. Bazen o peygamberimizi, bazen peygamberimiz onu geçerdi.

Hatalarına karşı onlara kin tutmaz, affederdi:

Hz Ebu Bekir kızının kapısına geldiğinde Hz Aişe’nin peygamberimizle tartıştığını duydu ve içeri girince peygamberimizi üzdüğü için kızına vurmaya yeltendi. Hz Âişe peygamberimizin arkasına geçerek babasından saklandı. Peygamberimiz onu korudu ve Hz Ebu Bekir gidince “Gördün mü ya. Seni adamın elinden nasıl kurtardım.” diyerek ona tatlı bir uyarıda bulundu.

Hatalar karşısında bazen suskun kalır, eşinin hatasını anlamasını beklerdi:

Bir sefere eşleri Hz Safiye ve Ümmü Seleme ile beraber çıkmıştı. Ümmü Seleme’ nin hevdeci sanarak Safiye’nin hevdecinin yayına gitti. Konuşmaya başladı. Onun Safiye olmadığın anlayınca Ümmü Seleme’nin yanına geldi. Ümmü Seleme kendi gününde peygamberimizin Safiye ile konuşmasını bile kıskanmıştı.
Resûlullaha “Allah’ın elçisi olduğun halde benim günümde yahudinin kızıyla konuşuyorsun.” dedi.
Peygamberimiz suskun kaldı.
Ümmü Seleme söylediğine pişman oldu ve “Ey Allah’ın elçisi, benim için af dile. Beni böyle yapmaya kıskançlık sevk etti.” dedi.


Eşlerine önem verdiğini davranışları ile gösterirdi:

Hz Âişe peygamberimizle birlikte bazı seferlere çıkmıştı. Bu seferde Hz Âişe’nin gerdanlığı kopmuştu. Peygamberimiz gerdanlığın bulunması için yerinden ayrılmamıştı. Ashapta ayrılmayıp orda kaldı. Orada su olmadığı gibi yanlarında da su yoktu. Ashap Hz Ebu Bekir’e gelip: “Nedir bu kızın Âişe’nin ettiği? Resûlullahı ve bizi burada beklemeye mecbur etti, su da yok.” dediler.

Ebu Bekir kızının yanına geldiğinde peygamberimiz Âişe’nin dizlerinde uyuyordu.

Kızına dönüp “Resûlullahı ve diğer insanları alıkoydun. Üstelik su da yok.” dedi.
Ona epeyce laf saydı hatta eliyle böğrünü dürtmeye başladı. Peygamberimizin başı dizlerinde olduğu için Hz Âişe hareket edemiyordu.

Peygamberimiz sabah namazına kalktığında su yoktu, bunun üzerine teyemmüm âyeti indi.
“Eğer su bulamazsanız temiz toprakla teyemmüm ediniz. Ondan yüzlerinize ve ellerinize sürünüz.” (Nîsa sûresi 43)

Âişe üzerine bindiği deveyi gönderince gerdanlığı onun altında buldu.

Kolay kolay öfkelenmezdi:

Kadınlardan biri, Peygamberimizin eşlerinden Ümmü Seleme’ye: “Resûlullah öfkelendiği zaman ne yapardı?” diye sordu.
Ümmü Seleme: “Öfkelendiği zaman yanakları kızarırdı. Resulullah öfkelendiğinde onunla konuşmaya Ali’den başkası cesaret edemezdi.” diye cevap verdi.

Az kızdığı için, öfkelendiğinde eşleri karşısında konuşmaya cesaret edemiyorlardı.
“Çok söyleme, arsız edersin” atasözünde olduğu gibi erkek gerekli gereksiz her şeye kızmazsa sözü çok daha fazla etkili olur.

Sevgisini söylemekten ve davranışları ile göstermekten hiç çekinmezdi:

Bir gün Âişe peygamberimize sordu:
“Ya Resûlullah, bana olan sevgin nasıldır?”
Peygamberimiz:
“Kördüğüm gibidir.” diye cevap verdi.
Hz Âişe arada bir sorardı:
“Kördüğüm nasıldır?
Peygamberimiz:
“İlk günkü gibidir.” diye cevaplardı.

Kadınlar için sevgi sözcükleri önemlidir. Kadınlar sevildiklerini duymak isterler.
Peygamberimiz eşlerinden sevgi sözcüklerini eksik etmemişlerdir.

Evlilikte en önemli şey muhabbettir. Daha önce bir kaç kez yazdığım Rum sûresi 21. âyeti kerîme bizlere evliliğin amacını çok güzel anlatmaktadır.

“Sükûna ermeniz için size kendinizden zevceler yaratması ve aranıza sevgi ve merhamet koyması onun (kudretinin delillerindendir) ayetlerindendir. Şüphesiz ki bunda düşünen toplumlar için ibretler vardır.”
Karı kocanın birbirinde sükûna ermesi için en çok ihtiyaçları olan şey sevgi ve merhamet. Rabbimizin bize nikah hediyesi olarak ikram ettiği sevgi merhameti tüketmemek lazım. Birbirimize sevgi ve merhametle davranmamız lazım.

EŞLERİ İLE İLİŞKİLERİ İLE ÜMMETE ÖRNEK OLMUŞTU

Peygamberimiz eşleri ile ilişkileri ile de ümmete örnek olmuş. Eşlerine hep sevgi ve merhamet ile yaklaşmış.

Sevmek ve sevdiğini hissettirmek çok önemlidir. Hele kadınlar için sevgi hava, su, yiyecek kadar önemlidir. Daha bebekken kız çocukları anne ve babanın yüz ifadelerini takip ediyorlar. Ebeveynin davranışlarında ve yüz ifadesinde sevgiyi görmeyen kız çocukları, ona sevgisini gösteren bir yabancıya daha çok bağlanıp sevgisine karşılık veriyor.

Peygamberimiz sadece hanımlarına değil, kız çocuklarına ve sahabe hanımlarına da çok merhametli ve sevgi dolu davranmış. Ensar Hanımları “O bize bizden daha merhametliydi.” demişlerdir.

Gittiği seferlerden döndüğünde ilk önce kızı Fâtıma’nın evine uğrardı. Hz Fâtima onu ziyarete geldiği zaman ayağa kalkar ve onu alnından öperdi. Ashabına çocuklarına hediye dağıtmaya kız çocuklarından başlamalarını tavsiye ederdi.

Hatta sahabeden bir erkek şöyle demiştir: “Peygamberimiz zamanında eşlerimize çok iyi davranmaya başladık. Korktuk ki kadınlar hakkında âyet iner de biz erkekler mahvoluruz diye…”

Hz Ömer hanımlarından şikayet eden kocalara “sevmek ve sevdirmek için yollar arayın.” diye tavsiyelerde bulunurken “Yuvalar ancak sevgi esası üzerine kurulmuştur.” demiş.

İçinde sevgi olan her şey güzelleşiyor. Sevgi sözcükleri dinletilen su molekülleri donarken daha güzel kristal şekiller oluşturuyor. Öfke ve küfür dinletilen su molekülleri donarken kristalleri bozuluyor. İnsan vücudunun çoğunun da su olduğunu unutmamak lâzım.

HER ŞEY SEVİLMEK İSTİYOR

Her şey sevilmek istiyor. İnsanlar, bitkiler, hayvanlar. Sevilen ve ilgi gören inekler daha çok süt veriyor. Sevilen, onunla konuşulan bitkiler coşup taşıyor. Kalbi olmayan bitkiler bile sevgiye bu kadar ihtiyaç duyarken, sevgi mekanı kalplerimizin en çok ihtiyacı olan şey sevgidir. Yüreklerin en çok susadığı şey sevgidir.

Erkekler için de sevgi önemlidir; fakat kadınların en çok istediği şey sevgidir. Hep sevildiklerinden emin olmak isterler. Eşlerinin davranışlarını hep sevildiklerine ya da sevilmediklerine yorarlar. Sevilmediğini hisseden kadın hırçın olur.

Bir araştırmada eşini sevmeyen kişilerin daha sık nezle olduğu ortaya çıkmış. Bağışıklık sistemi sevgi ile kuvvetleniyormuş.

Erkek sevgisini esirgememeli, eşini sevgisini kısarak cezalandırmamalı. Hatalarımıza rağmen birbirimizi sevmeliyiz.

Muhabbet çok kazançlı bir şey. Dünya ve ahiretimiz için. Günahlardan mı kurtulmak istiyorsunuz, muhabbet edin. Allah’ın resûlü şöyle buyurmuş:

“Bir erkek karısına baktığı, karısı da kendine baktığı vakit Allah her ikisine rahmet nazarı ile bakar ve erkek karısının elini tuttuğu zaman her ikisinin günahları parmakları arasından dökülüp gider.”

Sevgi dolu bir bakış ve tatlı bir dokunuş. Bir kadın için ne kadar önemlidir. İki tarafın da günahları dökülüyor ve Allah’ın rahmetine mazhar oluyorlar.

Geçim sıkıntısından kurtulmanın yolu da muhabbetten geçiyor. Peygamberimiz “Allah bir evin rızkının bereketini, karı koca muhabbeti arasına gizlemiştir.” buyuruyor.

Ne kadar muhabbet o kadar bereket. Hep bereketsizlikten şikayetçiyiz. Allah bereketi muhabbetin içine saklamış. Dışarıda daha fazla kazanmak için vakit geçirmek yerine evine gelip eşiyle muhabbet eden erkekler daha kazançlı bu durumda.

Erkekler sevgi cimrisi olmamalılar. Sevgili Peygamberimizin, hanımlarının faziletlerini söylemesi, onları sevdiğini ifade etmesi, bineğine alması, aynı kabın suyu ile müştereken yıkanılması, hanımının hayvana binmesinde ona yardımcı olması ve onu dizine bastırarak bindirmesi, kendisine gelen yemek davetini “hanım da olursa” kaydıyla kabul etmesi, bir sıkıntıyla kederlenip ağlayan hanımının gözyaşlarını elleri ile silerek onu teselli etmesi gibi pek çok davranışı, sevgisini göstermeye, hanımlarını memnun etmeye yöneliktir.

GECE İBADETE KALKARKEN EŞİNDEN İZİN İSTERDİ

Peygamberimizin yaptıklarını yapmak sünnet değil midir? Peki siz karınıza en son ne zaman sevdiğinizi söylediniz? Onun güzel özelliklerini saydınız, iltifat ettiniz? Bineğe binerken hanımları dizlerine bastıran peygamberi örnek alarak, en azından arabaya binerken kapıyı açıp eşiniz arabaya binince kapıyı kapatarak yerinize geçtiniz?

Gecelerde kadınların hakkı vardır diye ibadete kalkarken bile eşinden izin isteyen peygambere bakıp kaç akşam geç kaldığınızda haber verdiniz? Haklı olduğunuz halde kaç kez öfkenizi yuttunuz? Kızdığınız zaman sevginizi keserek cezalandırmak yerine affederek onu utandırdınız? Karınız sevgi ve merhametinizi ne kadar hissetti.

Saygı erkeğin, sevgi kadının en büyük hakkıdır. Eşinizin hataları olabilir. Bir tarafın hata yapması diğer tarafın kendi üzerine düşeni yapmamasının mazereti olamaz. Dünyada hak peşine düşmeyelim ama öyle bir gün var ki her hak sahibi hakkını isteyecektir.

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK