Hazırlıksız konuşmalar
Günlük Konuşma Örnekleri
Bir topluluk karşısında yapılan sunuş konuşmaları hazırlıklı konuşmalardır. Bir topluluğa hitabeden konuşmalar siyasî, hukukî, ilmî yahut akademik, dinî, ticarî vb. gibi hangi türden olursa olsun hepsinde de dinleyici grubunu göz önüne alarak uygun bir konu seçmek ve bu konuda bir konuşma planı hazırlayarak hazırlık yapmak şarttır.
Hazırlıksız konuşmalar
Güzel konuşma kuralları bölümünde bahsettiğimiz prensipler hazırlıksız konuşmalar için de geçerlidir. Yetersiz hazırlık, kendine güvenmeme, heyecanlanma gibi birtakım sebeplerle bazı kişiler toplum karşısında bir sunuş konuşması yapmak istemezler. Fakat bu arada günlük konuşmaları sırasında devirdikleri çamların, kırdıkları kalplerin farkına bile varmazlar. Kişilerin kılık kıyafetleriyle karşılanıp fikirleriyle, konuşmalarıyla uğurlandıklarını unuturlar.
İnsan konuşmaya başladığı andan itibaren kendi terbiyesi, görgüsü, bilgisi, dünya görüşü, ahlâkı, kelime hazinesi, sosyal çevresi, bölgesi,...hakkında muhatabına ipuçları vermeye başlar. Bu sebeple “ kuşlar ayaklarıyla insanlar dilleriyle yakalanırlar.”, “Dilim, seni dilim dilim olasın.” atasözünde de ince bir espri vardır. Hatta bazı zamanlar susmak, konuşmaktan daha iyi bir etki bırakabilir. “Söz biliyorsan konuş ibret alsınlar , bilmiyorsan sus, adam sansınlar.” sözünü yabana atmamak gerekir. Tıpkı aşağıdaki nüktede olduğu gibi:
“Mehmet Âkif hastayken kendisini ziyarete gelenler arasında kılığıyla kıyafetiyle büyük bir adam izlenimini veren birisi içeriye girince üstat ,edebinden dolayı yatağında toplanma ihtiyacı hisseder. Geçmiş olsun dileklerinden sonra bu heybetli şahıs, Âkif’e şöyle bir soru yöneltir:
-Gök kuşağının altından erkek geçerse kız, kız geçerse erkek olurmuş. Peki hünsa (homoseksüel) geçerse ne olur?
Âkif’in karşılığı şu olur:
-Böyle bir sorudan sonra ayağımı dilediğim kadar uzatabilirim.
Bu hatırlatmaları yaptıktan sonra herhangi bir hazırlığa ihtiyaç duymadan yaptığımız karşılıklı konuşmalarda dikkat edilmesi gereken birkaç noktayı belirtelim:
Karşılıklı konuşmalarda da içtenlik, inandırıcılık., tatlı dillilik, dürüstlük, doğruluk, saygı ön plandadır. Konuşulanlar dikkatle dinlenmeli, konuşanın sözü kesilmemelidir.
Günlük konuşma örnekleri
Tanışma ve tanıştırmalar:
Birbirini tanımayan, fakat çeşitli sebeplerle bir arada bulunan kişiler birbirleriyle tanışmak gereğini duyabilirler. Esasen selamdan sonra kelama geçmeden muhatabımız tanımalı konuşmamızı ona göre sürdürmeliyiz. Tanışmada önce kişiler adlarını birbirlerine söylerler, ardından tanıştıklarına memnun olduklarını ifade ettikten sonra tanışmalarının nedeni olan konuşma konusuna geçerek konuşmalarını sürdürürler.
Tanıştırmada ise tanıyan, birbirlerini tanımayanları belli kurallara göre adlarını söyleyerek tanıştırır. Bu kurallar şöyledir: Yaşı, ünü, makamı küçük olanlar büyüklere; erkekler kadınlara; misafirlikte sonra gelenler öncekilere adı ve kim olduğu kısaca söylenerek tanıştırılır. Toplu tanıştırmalarda ise isimler tek tek söylenir. El sıkışmada da büyükler küçüklere, kadınlar tanıştırıldıklarına önce el uzatırlar. Ayrılırken de tekrar görüşme isteği belirtilir
Özür dileme: İnsan yaratılışı gereği zaman zaman kusurlu davranışlarda bulunabilir, hatalar yapabilir. Bu gayet normaldir. Fakat kişi hatasını fark ettikten sonra bu olumsuz durumu ortadan kaldırmak için en kısa zamanda özür dilemiyorsa bu durumda birincisinden daha büyük bir yanlışı yapmış olur. Öncelikle özür dilemeyi gerektirecek sözler söylememeye ve özür dilemeyi gerekli kılan davranışlarda bulunmamaya gayret etmeliyiz. Eğer dalgınlık, dikkatsizlik,... gibi sebeplerle özür dilemek gerekirse zaman geçirmeden , samimi bir üslupla özür dilemeliyiz. Unutulmamalıdır ki özür dilemek, korkaklığın, pısırıklığın, sünepeliğin bir ifadesi değil insan olmanın bir gereğidir. Zira özür dileyen kişi yaptığı hatayı fark etmiş, bunun yanlışlığına inanmış ve bunu bir daha yapmayacağını karşı tarafa içtenlikle beyan ederek insanlığın gereğini yerine getirmiştir. Kendisinden samimiyetle özür dilenen kişi de affetmesini bilmelidir.
Teşekkür etme: Teşekkür etmek için mutlaka çok önemli bir iyiliğin, yardımın yapılmasını beklemeye gerek yoktur. Burada bilinmesi gereken husus, teşekkür etmenin medenî bir insana yakışan davranış olduğudur. En basit şekliyle örneklemek gerekirse otobüste, hasta veya yaşlı birine yer veren delikanlı “Şuna bir yer vereyim de bana teşekkür etsin.” anlayışıyla yer vermiyordur. Kendisine yer verilen kişi de karşı tarafın böyle bir mecburiyeti olmadığını bilerek teşekkür etmeyi ihmal etmemelidir.
Kutlama: İstenen bir sonucu almak, beklenen bir işi başarmak, gibi sebeplerle yapılan kutlamalarda duyulan sevinç ve memnuniyet, yapmacıklığa düşmeden, abartıya kaçmadan samimî bir üslupla yapılmalıdır. Tebrik edilen kişi de tevazu göstermeli ve karşı tarafa teşekkür etmelidir.
Soruya karşılık verme: Herhangi bir şeyi öğrenmek için soru sorulacağı zaman önce izin istenmeli, sorunun karşılığı alındıktan sonra da teşekkür edilmelidir. Kendisine soru yöneltilen kişi cevabı bilmiyorsa yalan yanlış bir şeyler söyleyerek muhatabını yanıltmamalı, özür dileyerek bilmediğini ifade etmelidir.
Eğer size sorulan soru içinde bulunduğunuz gruptan bir başka arkadaşın uzmanlık alanına giriyorsa tereciye tere satma durumuna düşmemek için uygun bir şekilde soruyu uzmanına yöneltiniz.
Adres sorma, yer tarifi: Bir adres veya yer sorulduğunda eğer sorulan yer kesin olarak bilinmiyorsa soranı yanıltmamak ve zaman kaybını önlemek için bilmediğimizi açıkça ifade etmeliyiz. Birtakım tahminlerde bulunarak yanlış yönlendirmeden sakınmak gereklidir. Adres tarif edilirken mümkün olduğu kadar sade bir tarif yapılmalıdır. Sorulan yerin yakınlarında hemen herkesçe bilinen bir yapı, bir mekan varsa önce kişiye burayı bilip bilmediği sorulmalı; biliniyorsa tarif buradan itibaren yapılmalıdır.
Fıkra anlatma: Herhangi bir konuşma sırasında yeri gelir de bir fıkra anlatmak gerekirse fıkrayı anlatmaya başlamadan önce süratle dinleyecekler gözden geçirilmeli; anlatılacak fıkradan kendine pay çıkaracaklar ve alınacaklar varsa bu fıkrayı anlatmaktan vazgeçmelidir. Fıkra, yerine, zamanına ve kişisine uygun ise anlatılmadır Meselâ, kellerle ilgili güzel bir fıkra aklınıza geldi ve anlatmak istiyorsunuz. Fakat sizi dinleyenler arasında saçları dökülmüş arkadaşlarınız varsa bu fıkrayı başka bir zamana ve yere ertelemelisiniz.
.Fıkra anlatan herkesten önce gülerse veya kesik kesik gülmelerle fıkrayı kesintiye uğratırsa ya da fıkranın asıl espriyi taşıyan unsurunu uygun yerde ve şekilde anlatamazsa fıkranın bütün güzelliği kaybolur. Dinleyicilerin kültür seviyesi anlatacağınız fıkrayı kavrayamayacak derecedeyse bu fıkrayı anlatmamanız daha uygundur.
Telefonla konuşma: Telefonla konuşmanın yüz yüze konuşmaktan bir farkı yoktur. Ancak araya telefon makinesinin girmesi birtakım görgü kurallarına uymayı gerektirir:
Birine telefon etmek gerekince öncelikle vaktin telefon etmek için uygun olup olmadığına bakılmalıdır. Numara dikkatli bir şekilde çevrilmeli veya tuşlanmalıdır. Sayısal santrallerde numaranın yanlış düşmesi ihtimali çok zayıftır. Bu sebeple kaba bir tarzda “orası nere, sen kimsin gibi ifadeler kullanmak son derece yanlıştır.
Telefon eden kişi selam verdikten sonra hemen kendisini tanıtmalı, kısaca bir hâl- hatır sorduktan sonra niçin telefon etmişse konuya geçmelidir. Konuşma tamamlandıktan sonra iyi dileklerle telefon kapatılmalıdır.
Hazırlıklı konuşma çeşitleri
Nutuk (Söylev):
Bir dinleyici grubuna belli bir fikri, bir duyguyu aşılamak; önemli açıklamalarda bulunmak için yapılan coşkulu konuşmalardır. Siyasî, içtimaî, millî, ahlakî, hukukî, askerî...olabilir. Nutuktan amaç heyecanlandırarak bir fikri aşılamaktır.
Nutuk, herkesin anlayabileceği, herkesin heyecan duyabileceği bir yalınlık, açıklık taşımalıdır. Hatip, sözlerine önce kendi inanmalı, fikirleri önce kendini heyecanlandırmalıdır. Ancak samimiyetle inandığımız fikirlerle başkalarını inandırabilir, önce bizi heyecanı getiren duyguları başkalarına duyurabilir, onları heyecana sürükleyebiliriz.
Victor Murdock’un “Söze iyi başlayın, iyi bitirin, arasını neyle doldurursanız doldurun.” Sözü özellikle nutukta başlangıç ve sonuç bölümünün önemini göstermesi açısından ilginçtir.
Türk milleti 8. yy. da yazılmış ilk yazılı belgeler olan Orhun Kitabelerinden başlayarak Atatürk’ün Nutk’una kadar geçen zamanda , bu türde pek çok eser vermiştir.
Konferans:
Sahasında uzman bir kişinin bir konu hakkında, duygu ve düşüncelerini açıklamak, öğretmek gayesiyle yaptığı hazırlıklı konuşmadır. Konferansçı istediği konuyu anlatabilir. Popüler konularda konferanslar verilmekle birlikte daha çok bilimsel konularda konferanslar hazırlanır. Konferanstan amaç dinleyenleri coşturmak veya onlara bir fikir aşılamak değil, dinleyicileri belli bir konuda bilgilendirmektir.
Konferansta anlaşılması güç cümleler kurulmamalı, çok teknik kelimelere yer verilmemeli, kitabî bir üslupla konuşulmamalı; monotonluktan sakınmalı, bolca verilen örnekler dinleyenlerin hayatından alınmalı, ses çok iyi kontrol edilerek yerine göre vurgu ve tonlamalar yapılmalı, mümkün olduğu kadar konuşma diline yaklaşılmalıdır.
Konferans şöyle bir planla sunulabilir:
1. Seslenme
2. Konferansın gayesi
3. Konunun kısaca özeti
4. Sorulabilecek soruların cevapları
5. Sonuca götüren notlar
6. Sonuç
Tartışma:
Önceden belirlenmiş bir konu hakkında değişik fikirlere sahip kişilerin bir araya gelerek konuyu çözümlemek, kendi görüşlerini açıklamak, ispatlamak, karşı tarafın zayıf noktalarını aramak için yaptıkları karşılıklı konuşmadır.
Tartışırken , konuşurken, birbirimizi daha yakından tanıma fırsatını buluruz. Konuşarak birbirimizi etkiler, sorulara çözüm yolları bulabiliriz.” Benim düşünceme göre...”, Bana öyle geliyor ki...”, “ Siz ne dersiniz?” gibi sözlerle dile getirilen, fikirlere karşı saygı hoşgörü anlayışı bulunan toplumlarda demokratik hayat kendini gösterebilir.
Fikre karşı fikirle yapılan tartışmalar, iyi niyet sınırlarını aşmazsa birçok faydalı gerçekleri ortaya çıkarır.
Tartışmadan beklenen, gerçeği aramak , gerçeğin aydınlattığı hareket yolunu seçmektir. Söz cambazlıklarının, körü körüne direnmelerin, içten pazarlıklı propagandaların, duygusal çıkmazların gerçekleri kararttığı yerde tartışmadan beklenen faydalar elde edilemez.
Tartışmalarda mümkün olduğunca ön yargılardan uzak durulmalı, aydınlanmış, ispatlanmış konular üzerinde direnilmemelidir. Tartışma konusu önemli ve tartışmaya değer olmalı, düşünmeye ve düşündürmeye yal açabilmelidir.
Tartışmalarda herkesin işitebileceği normal bir ses tonuyla konuşulmalıdır. Dedikodu yapmaktan, bağırıp çağırmaktan , demagoji yapmaktan, saygısızlıktan, kişilik yapmaktan , konu dışına çıkmaktan ve özellikle konuşanın sözünü kesmekten kaçınılmalıdır.
Sakin konuşan, soğukkanlılıkla cevap veren, söylenecek sözü olmadığı zaman susmasını bilen, konuşurken kendine güvenen bir kişinin hemen her çeşit konuşmada başarılı olacağı unutulmamalıdır.
Toplu tartışmalarda izlenecek yolu şöyle gösterebiliriz:
a) Konunun belirtilmesi
b) Konuyu sınırlandırma
c) Çözüm yolları
d) Çözüm önerilerinin tartışılması
e)Sonuca varma
f) Karar
Tartışmaları bir başkan yönetir. Tartışma sırasında başkanın görevlerini hatırlayarak başkana yardımcı olmakla bir anlamda tartışmanın kurallarına da uyulmuş olunur.
Tartışmada başkanın görevleri:
1. Konuyu belirtmek. Konunun özelliklerini, sınırlarını, tartışma kurallarını seyircilere açıklamak.
2. Konuşmacıları dinleyicilere tanıtmak.
3. Tartışmayı başlatmak.
4. Konuşmacıların konu dışına çıkmalarını ve kişilik yapmalarını engellemek.
5. Herkese eşit sürede konuşma hakkı vermek.
6. Konuşmacılara yerine göre sorular yöneltmek.
7. Tartışanların düşüncelerini rahatça söyleyebilecekleri bir ortam yaratmak.
8. Tarafsız olmak.
9. Tartışma kurallarına uymayanları uyarmak.
10. Yer yer kısaca özetler yaparak konuyu toparlamak.
11. Tartışmanın sonucunu açıklamak.
Münazara:
Birer cümle halinde ifade edilen bir tezle antitezin , iki grup arasında bir hakem heyeti –jüri- huzurunda tartışılmasıdır. Tartışmalarda yarışma kaygısı olmadığı halde, münazaralar birer fikir ve söz yarışmasıdır.
Münazaradan amaç, öğrencinin ders kitapları dışında kitap okuyup inceleme, konuşma yeteneğini geliştirme , düşünceler arasında bağlılık kurabilme , düşünceleri kusursuz cümle haline getirebilme , savunmalarla düşünme yeteneğini besleme olmalıdır.
Tartışmalar için geçerli olan kurallar münazaralar için de geçerlidir.
Tartışma yöntemi süslü kelimelerden, parlak cümlelerden çok, kuvvetli görüş ve fikirler üzerine oturtulmalıdır. Boş kelimeler, söz oyunları münazarayı dejenere etmekle kalmaz, temel gayesinden uzaklaştırır.
Bir başkan yönetiminde,jüri önünde yapılan münazarada gruplardaki konuşmacı sayısı bir ila dört arasında değişebilir. Her grup kendi başkanını veya grup sözcüsünü önceden belirler. Münazarada konuşma sırasında farklılıklar olmakla birlikte grup sözcüleri sırasıyla gruptaki arkadaşlarını tanıtır ve konuyu hangi açılardan ele alacaklarını belirtirler. Daha sonra grup üyeleri konuşmalarını yaparlar. Son olarak başkanlar savunmalarını yaparak münazarayı tamamlar. Jüri konuşmacıların hazırlıklarını ,savunmalarını ve konuşmadaki başarılarını göz önünde bulundurarak bir değerlendirme yapar ve galip tarafı ilân eder.
Açık oturum:
Geniş halk kitlelerini ilgilendiren bir konunun , uzmanlarınca bir başkan yönetiminde dinleyici grubu önünde tartışılmasıdır. Açık oturum büyük bir salonda dinleyiciler önünde yapılabileceği gibi stüdyoya davet edilen dinleyiciler önünde veya dinleyici grubu olmadan da radyoda ya da televizyonda yapılabilir.
Açık oturumlarda başkan önce konuyu açıklar, sonra konuşmacıları tanıtır ve sırayla söz verir. Konuşmacı sayısı üç veya beş kişi olarak seçilir. Başkanın konu hakkında bilgi sahibi olması gerekir. Başkan, sırasıyla ve dönüşümlü olarak konuşmacılara sorular yöneltir, gerektiğinde kısa bir değerlendirme yapar. Tartışma boyunca tarafsız olmak, konuşmacılara verilen süreyi dengeli bir şekilde ayarlamak , tartışma kurallarının dışına çıkılmasını engellemek başkanın görevleri arasındadır.
Panel:
Toplumu ilgilendiren bir konunun dinleyiciler önünde, sohbet havası içinde , 3 – 5 kişiden oluşan uzmanlarınca tartışıldığı konuşmalardır. Panelden maksat , karara varmaktan ziyade bir meseleyi çeşitli yönleriyle aydınlatmak, farklı görüşleri, eğilimleri ortaya çıkarmaktır.
Panelde de bir başkan bulunur. Konuşmacılar uzmanı oldukları konunun ayrı birer yönünü ele alırlar. Konuşmalar, açık oturumda olduğu gibi başkanın verdiği sıraya ve süreye göre yapılır.
Panelin sonunda, dinleyiciler panel üyelerine soru sorabilirler. Tartışma dinleyicilere de geçerse o zaman tartışma forum şekline dönüşür.
Forum:
Bir başkanın yönetiminde , toplumu ilgilendiren bir konuda , farklı gruplardan oluşan dinleyicilerin söz sırası alarak konuşma kuralları içerisinde yaptıkları tartışmalar, konuşmalardır. Forum , panelin devamında yapılacaksa başkan, panelin süresini bir saat ,.forumun süresini de yarım saat olarak sınırlayabilir. Bu durumda panelden sonra forum yapılacağı konuşmalara başlanmadan duyurulmalıdır.
Forum, toplu tartışmaların başlı başına bir çeşidi sayılmamakla birlikte, dinleyicilerin konu üzerinde daha aktif düşünmelerini sağlar, foruma davet edilen uzmanların görüşlerine de müracaat edilerek ortaya çıkabilecek yanlış anlayışların önüne geçilir.
Esasen forumdan amaç belli kararlara varmak değil konuyu değişik anlayışlarla farklı boyutlarıyla ortaya koymaktır.
Forumda söz alan dinleyiciler, konuyla ilgisi olmayan özel sorunlarına değinmemelidir. Sorular kısa, açık ve net olmalı, tartışma saygı kuralları içerisinde, kırıcılıktan uzak, samimi bir hava içerisinde yapılmalı, tartışmadan beklenen gayeye yardımcı olunmalıdır.
Sempozyum:
Bir konunun çeşitli yönleri üzerinde, aynı oturumda, konunun uzmanları değişik kimseler tarafından yapılan seri konuşmalara sempozyum denir.
Sempozyum, diğer konuşma türlerine göre daha ilmî ve ciddî bir sohbet havası içinde geçer. Konuşmacılar, konuyu kendi ilgi alanları açısından ele alırlar. Meselâ, eğitim konusu ele alınmışsa bu konu, idareci, öğretmen, veli, doktor, psikolog, sosyolog,...gözüyle dinleyenlere aktarılır.
Sempozyumdan amaç, konuyu tartışmak değil, uzmanları tarafından olumlu ve olumsuz yönleriyle değerlendirilen konuya bir çözüm üretmektir. Sempozyum sonunda başkan, konuyu özetler ve çıkan sonucu dinleyicilere aktarır.
Sempozyumu da bir başkan yönetir. Konuşmacı üyelerin sayısı üç ila altı arasında değişebilir. Üyelerin konuşma süreleri genellikle beş dakikadan az, yirmi dakikadan çok olmaz. Konunun önemine ve uzunluğuna göre oturumlar halinde, ayrı salonlarda birkaç gün boyunca da sürebilir. Genelde bu tarz sempozyumlar akademik konularda olur.