ELAZIĞLI
Karşılaşma anında “Gakgo nedisin? Ne var ne yok? Yengem nasıl? Çağa çoluk nedi?” gibi seri sorular sorise,
“Nedisin?” sorusuna şu cevaplardan herhangi birini verise:
”Ambele gardaş nedek, gındırlanik gidik”
“Heç, nedem?”
“Ne var ki, nedem?”
“Geleni edik, gaçan gurtili...”
Sokağa zuvah, yalnıza yalavuz, şaşırdıya şaşırttı, herkese herkeş ve özlemeğe öskemek diyise,
“Hele ge otur iki çüt lafın belini gırak.” ya da “İki tene horata edek.” diyise,
Hahın görüşünü çok önemsise:
"Hah bize güler."
"Hah bizi gınar."
"Hah ele mi edi?"
"Hahın çağası da var bizimkisi de..."
Kızdığı gişiye, “Sen o boyda galasın, yere girmeyesin yere, derdalası ele parça pırçik olasın.” diyip garış verise,
Garagışda da yazın sıcağında da takım elbise giyise,
İstisnasız her bayram lahana sarması ve içli köfte bişirise,
Arkadaşını, evladını, gakgosunu askere uğurlarken arabanın arha camına "ÇAĞAM ASKERE GİDİ", evlendirirkende “ÇAĞAM EVLENİ” yazise, yazdirise,
Yanlarına gelen tanıdık birini görünce, yanındakilere “Ya diyidiz gelmez.” diyise,
“Yuhu gözümden tökili” sözüne, “O ki ele, gah yeren.” diye cevap verise,
Aşkı için ölmeyi, dostu için öldürmeyi tereddütsüz göze alise,
Gazi Caddesi’nde, oruç tutmayanı esseleyip, yahaladığını farş malamat edise,
Kaldırım boşta olsa, yolun ortasından yürümeyi marifet bilise,
“Selamın aleyküm.” deyip meclise girene, teker teker “Yegen Meraba.” denilise ve meclise girende sıradan herkese “Meraba, Meraba, Meraba....” diyise,
Memlekete geldiğinde otobüsten iner inmez köfteciler sokağına goşise,
Eşine herif diyise,
İpe dizilmiş kuru dolmalık biberlere kofik diyise
Evliyalar ve efsaneler diyarı Harput’u Elaziz’in başkenti bilip, Harput’a çıktığında oranın manevi havası içinde huzur bulise ve Harput’tan Elaziz manzarasına doyamise,
Eğer bir çağa “El el epenek, elden çıhan kepenek, kepeneğin yarısı, yumurtanın sarısı, nenem yoğurt getürdü, Pisik burnun batırdı, pisik burnun kesüle, minarede asıla.” diye oyun oynise ,
“Bu nasıl biri, tanırmısın bunu?” diye sorduğunda ''iyi, hoş, efendi bi çağa. Tek kusuru birazım aklı yoh.'' diyerek hem cevap veri hemi de inceden inceye tohandirise,
Sevgilisine “Hele gel gız, bi bıçedem.” diyise,
Bir yerde azımsanmayacak bir topluluk gördüğü zaman: “La goşun la goşun olum, orda bi polim dönderiler ha” diyise,
“Allah elden avuca düşürmesin”, “Allah göynen göre vere”, “Allah mıhannete möhdaç etmiye”, “Anan baban rehmet”, “Başa gadar murat alasın“, “Berhudar olasın”, “Bi yastukda gocıyasız” diye dua edise,
Çoh gezen birini gördügünde “Leylegi uçarı görmüş.” diyise,
Boşver yerine “Salla gideeeeee” diyise,
Eşgalı bozuk olana, ‘HOFLU’ diyise,
Gamanınca "Ben kaç parça olam bilmim ki." diyise,
Feti Ahmet Baba, Arap Baba ve birçok Alperenin, Evliyanın, Enbiyanın Aziz Diyar üzerindeki manevi koruculuğunu bilise,
MSN adresinin sonuna illam 23’ü goyise,
Universite ve KPSS sınavı arefesinde nefesi Harput’da alise,
“Anli misin?” yerine “Ayihi misin?” deyise,
Az önceye “Bayahıt”, geçen güne “Devürsü gün” ve geçen seneye de “Bıldır” diyise,
Şişman biri “Zayıflamış mıyım?” diye sorduğunda, 'Ele zayıflamışsın ki; avutların gölgesi Morning’e düşi.” diyise,
Konuşmaya başlayan bebeklere, “Çapik çal emi gele” diyise, yeni ayahlanan çağayada “Dodo dur.” diyise,
Israrnan “Neneee...” diye bağıran torununa “Nene deyi gottikkkk...” ya da “Garnahisi...” diye cevap verise
“Nanca?” sorusu sorulduğunda “Bunculuh” ya da “Bi kırtik” cevabını verise,
Çağaken aşıh oynayıp, mozik çevirise,
Birbirlerine rastladıklarında, birisinin "Noli?" sorusuna, diğeri de "Nola?" diye cevap verise,
Gırnatanın sesini duyduğunda, kılcal damarlarına ten hissedip hoppur hoppur edise,
Beğendiği bir kızdan bahsederken "Ele hoş bi gız ki, bubik gibi, çıtır çıtır dolani, heç bi dakka boş durmi." diyise,
Çok sallayana “Yav he he!” deyise,
Gazi Caddesi’ni günde en az 3 sefer tavaf edise,
Bişe söleyip vazgeçince “Söleyen gaçtı.” diyise,
Birinden su istediğinde 'Hele gadanalam bi üsküre su verisin'', içtikten sonra da ''Cedden rehmet, su gib aziz olasın çağam” ya da “Ölmüşlerin canına değsin çağam.” diyise. Eğer suyu getiren çocuksa bardak başından yüksekte tutularak "Bunca bunca olasın çağam." denilise,
Dut’a tut, tut’a da dut diyise,
Biri “Hastayım” dediğinde, “Niye sahan çor mu çıhmış?” diyise,
Oğluna veyahut torununa evden çıkarken “Çağam o ögün ört, kenardan yürü, kimseye garışma, itnen köpeklen bir olma.” diyise,
Kendine iyi bak yerine “Sen sahan mıhat ol” diyise,
Memleketinin değerini gurbette daha bi cigerden hissedise,
7 göbekten yabancı ile de konuşsa “Yanıdakilere selam söle” diyise,
Din kültürü dersinde kutsal topraklara “Harput”, ''Perçenç'', ''Hoğu'', ''Vertetil'' yazise,
Biri, bir yanlış yaptığı zaman ''Nefsen tükürem!” ya da “Topuğan tükürem!'' diyise,
Hafız Osman Öge’yi, Fikret Memişoğlu’nun, Paşa ve Enver Demirbağ kardeşleri, Abdullah Şekeroğlu’nu, Abbas Bakır’ı, Yeniceli Kemal’i ve Büyük Abe’yi ekol ve idol olarak görise,
Gurbette gözü fellik fellik 23 plaka arise ve bulduğunda ölümüne sellektör yapise,
Enaz bi akrabası, muhakkak polisse ve Türkiye’de ki her karakolda enaz bi hemşehrisi varsa,
Türk Bayrağı’na cigerden ve ölümüne sevdalısa,
“Ele mi veya essah mi?” sorularına "Ya ne ya?" diye cevap verise,
Dışarda üniversite okuyan, aylardır görmediği oğlu telefon açıp “Baba yarın gelim ha.” dediğinde ilk tepkisi
“Oğlum güveç yaptıram mı?” olise,
Spiker soru sorup mikrofonu uzattığında, söze 'Valla abla şimdi ben ne diyem ki sen ne anlıyasın?' diye başlise,
Çay ocağında çalışan çocuğa “Hele ÇETO ordan iki çay ver gele” diyise,
Bir çocuk uzanan diğer bir çocuğun üstünden geçtiği zaman, “Üstünden bi daha geç çağam, gısa galmıya” diyise,
Yıpranmış bir şeye “Erpülmüş” eskimiş kumaşa “Nezelmiş” diyise,
Sekiz köşe şapka takıp, yumurta topuk ayakkabı giyise, bi de bi ayakkabısının topuğuna basise,
Devlet-Millet düşmanını öz düşmanı görüp, bölücü piçlere it-köpek muamelesi yapise,
Cigarasını beyaz çorabının içinde muhafaza edise,
Adama deve bile bağışlise,
Canı yanan, düşen çocuğu “Askere gidince unutursun.” diye teselli edise,
Sıhıntı halinde arkadaşına “Nası edek ki nası ola?” diye sorise,
Üşüyüp de kat kat giyinen birine "O noli ha? Dersin gıllı gar yağmış?" diyise,
Otobüsün muavini “Arkadaşlar, lütfen cep telefonlarını ÖRTELİM.” diyise,
Tımarhanenin ELAZİZ’e yapılışında alakalı olarak “Sizin melmeketin delisi çohmuş...” gibi sözlere muhatap olup, bu konudan yüklenmek isteyenlere “Deli olmadan, veli olunmaz!” ve Şehy Edebali’nin “Atın iyisine doru, yigidin iyisine deli derler...” sözünden lakkk diye cevap otirtise,
Çok konuşan birine “Vay baba bu ne gadar vırli.” diyise,
O Elazığlıdır tıpkı benim gibi gakkoştur
ELHAMDULİLLAH...