Gökhan Özcan Yazıları

Çevrimdışı bilaldikici

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 2.512
  • 57.273
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 2.512
  • 57.273
  • 1. Sınıf Öğretmeni
21 Ara 2016 21:04:42
Onu en güzel tarif eden cümleyi Prof.Dr.Kemal Sayar söylemiştir:
Gökhan Özcan okunan eve psikiyatrist girmez..

Yazılarını okumaya başladığınızda büyüsüne hemencecik kapılacağınız bir yazardır Gökhan Özcan..
okuyucusuna bir damla söz ile bir derya mana hissettirir..
meczubun dilinden akillere seslenir..
Nihat Genç'in deyimiyle Sarışın Evliya..

ruhunuza ilaç gibi gelecek,gönlünüze ferahlık verecek, idarakinize kemalat kazandıracak yazılarından bazılarını burada paylaşabiliriz..

Çevrimdışı bilaldikici

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 2.512
  • 57.273
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 2.512
  • 57.273
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 21 Ara 2016 21:06:34
Bir dua cümlesi geçiriyor kalbinden kalabalıklar içinde yapayalnız bir adam; duasına kim amin diyecek?
Bir turna sürüsü geçiyor şehrin üstünden; onları kim farkedecek?
Ufukları dünyanın en güzel kızıl tonlarına boyuyor güneş, şiirini kim yazacak?
Limanda hafifçe sallanarak uyukluyor bir sandal; resmini kim çizecek?
Hayatın sırrını ulu orta ifşa ediverse mesela bir bilge; o sırra kim can kulağını verecek?
Yolunu kaybetmiş şen şakrak bir nakarat; şarkısını bulmasına kim yardım edecek?
Yuvasından düşmüş bir serçe yavrusu; yuvasına kim geri koyacak?
Havada asılı duruyor bir feryad; imdada kim koşacak?
Ağlar gibi uluyor uzun uzun sokakta terkedilmiş bir köpek; başını kim okşayacak?
Bir köşede ömrünü tüketiyor eski bir ahşap konak; içine kim yeniden bir parça hayat koyacak?
Hikayenin bir yerinde ayrı düşmüş iki sevgili, aralarını kim bulacak?
Nasıl sevebildiğini unutmuş bir gönül, sevdayı kim hatırlatacak?
Kırık kalpler, kırık hayaller, hayrına kim yapıştıracak?

Çevrimdışı bilaldikici

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 2.512
  • 57.273
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 2.512
  • 57.273
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 21 Ara 2016 21:12:16
Allah’ım, günleri bir rahmet yorganı gibi üstümüze sar ve içimizi ısıt yarabbi.

Allah’ım, zamanı bizi kirlerimizden arındıran bir nehir gibi içimizden akıt yarabbi.

Allah’ım, nûrunla süsleyip bezedeğin aydınlık akşamları, ateşi sönmeyen kandiller gibi kararn gökyüzümüze as yarabbi.

Allah’ım, sıkıntılarla ağırlaşan uzun gecelerimizi hafiflet ve tünelin ucunda ışıyan güneş gibi ferah sabahlara bağla yarabbi.

Allah’ım, sadece idrakine varmanın niyetiyle kuşanabildiğimiz bu meşakkatli günler hürmetine bizi çoğalt, fazlalaştır ve kalıbımıza doldur
yarabbi.

Allah’ım, unuttuklarımızı yakınlaştır ve yanlışlarımızı doğrulaştır yarabbi.

Allah’ım, bizi hırsın köpüren denizinde dalgalara tutulmuş bir sandal gibi yalnız ve dirençsiz bırakma yarabbi.

Allah’ım, öfkenin körleştiren nöbetlerinde sıtmalanan zavallı bedenlerden birine koyma ruhumuzu yarabbi.

Allah’ım, yüreğimizi kinin katran kuyularından birine düşen çarpıntılardan ibaret bırakma yarabbi.

Allah’ım, yalanın boyasıyla boyanmamıza, ateşiyle kavrulmamıza, neş’esiyle oynaşmamıza meydan verme yarabbi.

Allah’ım, paranın cüzdanımızdan bedenimize yayılan çıldırtıcı baş döndürmelerine karşı içimizin iman ağacını bir tutamak olarak daim kıl yarabbi.

Allah’ım, havaya savrulan kuru bir yaprak gibi titreyen biçare kullarının ellerini bırakma yarabbi.

Allah’ım, gönüllerimizi işgal eden buzdağlarını erit, hayatın renklerinden bir gökkuşağı iklimi ile donat günlerimizi yarabbi.

Allah’ım, umarsız bekleyişlerle sıkıntı duvarları ören yalnız kullarına, bir kardelen heyecanıyla filizlenen umutlar ver yarabbi.

Allah’ım, sabır kalelerimizi sağlamlaştır, dünyanın oklarından bunalan göğüslerimizi tevekkül zırhıyla zırhlandır yarabbi.

Allah’ım, bir masal kuşu gibi Kafdağı’nın ardına gizlenen adaleti dallarımıza kondur, düşüncelerimizde yuvalandır yarabbi.

Allah’ım, yoksulları yoksulluklarıyla, zenginleri zenginlikleriyle güzelleştir, fazileti aramızda üleştir yarabbi.

Allah’ım, dert çöllerinin susamış yolcularına deva, hastalıklarla kuraklaşan yağmur duacılarına şifa ulaştır yarabbi.

Allah’ım, kendisiyle ve başkalarıyla konuşurken samimi, sözlerinde kavi, suskunluklarında münzevi ve adımlarında muttaki olmanın kararlılığını
bağışla bilincimize yarabbi.

Allah’ım, bakışımıza bir başkasının bakışı, kulağımıza bir başkasının kulağı ve sesimize bir başkasının sesi olabilme maharetini kazandır yarabbi.

Allah’ım, kapıldığımız akıntıların pisliğini, koştuğumuz hedeflerin faniliğini ve kuşandığımız silahların bîgâneliğini aşikâr kıl yarabbi.

Allah’ım, hatalarla irileşen bedenimizi hatalarından, günahlarla tıkanan zihnimizi günahlardan ve avuntularla avunan nefsimizi avuntulardan arındır yarabbi.

Allah’ım, nice kargaşa ile gerilen hayat tellerimizi gevşet, dönüşsüz kopmalara dûçar eyleme yarabbi.

Allah’ım, yönsüz kaldığımızda yönümüzü, yolsuz kaldığımızda yolumuzu göster yarabbi.

Allah’ım, bilemeyeceğimiz bilmeceleri sorma, taşıyamayacağımız bilgileri yükleme ve açamayacağımız kapıları açtırma yarabbi.

Allah’ım, yaşayışımızı bir dua cümlesini dizer gibi kurmamıza yardım et yarabbi.

Allah’ım, ümit kesilmeyecek merhametinle bizi, hayatımızı, dünyamızı temizle yarabbi.

Gökhan Özcan..

Çevrimdışı kurthan

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 10.699
  • 73.136
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 10.699
  • 73.136
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 21 Ara 2016 21:16:38
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Allah’ım, günleri bir rahmet yorganı gibi üstümüze sar ve içimizi ısıt yarabbi.

Allah’ım, zamanı bizi kirlerimizden arındıran bir nehir gibi içimizden akıt yarabbi.

Allah’ım, nûrunla süsleyip bezedeğin aydınlık akşamları, ateşi sönmeyen kandiller gibi kararn gökyüzümüze as yarabbi.

Allah’ım, sıkıntılarla ağırlaşan uzun gecelerimizi hafiflet ve tünelin ucunda ışıyan güneş gibi ferah sabahlara bağla yarabbi.

Allah’ım, sadece idrakine varmanın niyetiyle kuşanabildiğimiz bu meşakkatli günler hürmetine bizi çoğalt, fazlalaştır ve kalıbımıza doldur
yarabbi.

Allah’ım, unuttuklarımızı yakınlaştır ve yanlışlarımızı doğrulaştır yarabbi.

Allah’ım, bizi hırsın köpüren denizinde dalgalara tutulmuş bir sandal gibi yalnız ve dirençsiz bırakma yarabbi.

Allah’ım, öfkenin körleştiren nöbetlerinde sıtmalanan zavallı bedenlerden birine koyma ruhumuzu yarabbi.

Allah’ım, yüreğimizi kinin katran kuyularından birine düşen çarpıntılardan ibaret bırakma yarabbi.

Allah’ım, yalanın boyasıyla boyanmamıza, ateşiyle kavrulmamıza, neş’esiyle oynaşmamıza meydan verme yarabbi.

Allah’ım, paranın cüzdanımızdan bedenimize yayılan çıldırtıcı baş döndürmelerine karşı içimizin iman ağacını bir tutamak olarak daim kıl yarabbi.

Allah’ım, havaya savrulan kuru bir yaprak gibi titreyen biçare kullarının ellerini bırakma yarabbi.

Allah’ım, gönüllerimizi işgal eden buzdağlarını erit, hayatın renklerinden bir gökkuşağı iklimi ile donat günlerimizi yarabbi.

Allah’ım, umarsız bekleyişlerle sıkıntı duvarları ören yalnız kullarına, bir kardelen heyecanıyla filizlenen umutlar ver yarabbi.

Allah’ım, sabır kalelerimizi sağlamlaştır, dünyanın oklarından bunalan göğüslerimizi tevekkül zırhıyla zırhlandır yarabbi.

Allah’ım, bir masal kuşu gibi Kafdağı’nın ardına gizlenen adaleti dallarımıza kondur, düşüncelerimizde yuvalandır yarabbi.

Allah’ım, yoksulları yoksulluklarıyla, zenginleri zenginlikleriyle güzelleştir, fazileti aramızda üleştir yarabbi.

Allah’ım, dert çöllerinin susamış yolcularına deva, hastalıklarla kuraklaşan yağmur duacılarına şifa ulaştır yarabbi.

Allah’ım, kendisiyle ve başkalarıyla konuşurken samimi, sözlerinde kavi, suskunluklarında münzevi ve adımlarında muttaki olmanın kararlılığını
bağışla bilincimize yarabbi.

Allah’ım, bakışımıza bir başkasının bakışı, kulağımıza bir başkasının kulağı ve sesimize bir başkasının sesi olabilme maharetini kazandır yarabbi.

Allah’ım, kapıldığımız akıntıların pisliğini, koştuğumuz hedeflerin faniliğini ve kuşandığımız silahların bîgâneliğini aşikâr kıl yarabbi.

Allah’ım, hatalarla irileşen bedenimizi hatalarından, günahlarla tıkanan zihnimizi günahlardan ve avuntularla avunan nefsimizi avuntulardan arındır yarabbi.

Allah’ım, nice kargaşa ile gerilen hayat tellerimizi gevşet, dönüşsüz kopmalara dûçar eyleme yarabbi.

Allah’ım, yönsüz kaldığımızda yönümüzü, yolsuz kaldığımızda yolumuzu göster yarabbi.

Allah’ım, bilemeyeceğimiz bilmeceleri sorma, taşıyamayacağımız bilgileri yükleme ve açamayacağımız kapıları açtırma yarabbi.

Allah’ım, yaşayışımızı bir dua cümlesini dizer gibi kurmamıza yardım et yarabbi.

Allah’ım, ümit kesilmeyecek merhametinle bizi, hayatımızı, dünyamızı temizle yarabbi.

Gökhan Özcan..
Amin amin amin.
Yüreğinize sağlık öğretmenim.

Bir süre için dilsiz bir konuşmaya değil, konuşmayan bir dile ihtiyacımız var.
Hayatı ve kendimizi kavrayan bir dile ihtiyacımız var.
Sonra belki konuşabiliriz.
  Gökhan ÖZCAN

Çevrimdışı bilaldikici

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 2.512
  • 57.273
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 2.512
  • 57.273
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 21 Ara 2016 21:16:56
"Kaybolmak istemiyorsan” dedi meczup, “bütün hayatını, en son nefesinden bir önceki nefesinde yaşa!”.

Çevrimdışı bilaldikici

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 2.512
  • 57.273
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 2.512
  • 57.273
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 30 Ara 2016 23:37:09
Ben bir bireyim..
Kendi istediğim hayatı yaşıyorum..
Özgürlük alanımı kendi bilincimle seçtiğim bir inanışın sınırlarıyla çerçeveliyorum..
Bana ait zamanı; modern koşturmacaların mümkün olduğunca uzağında geçirmeyi, uygulanabilir bir program olarak hazırkıta bekletiyorum..
Bana ait hayatı, kendi doğrularımın rehberliğinde düzenliyor ve başkalarına söz hakkı tanımıyorum..
Meraklarımın peşinde uzun zihinsel yolculuklara çıkmayı göze alıyor ve bunlara vakit kaybı olarak bakmıyorum..
Nefes aldığım dakikaları kendi zevklerimle zenginleşleştiriyor, kimsenin estetik limanlarına sığınmıyorum..
İrademi, temel tercihlerimi, yaşama bilincimi ve inanma sorumluluğumu kimsenin ellerine bırakmıyor, devretmiyor ve bu temel haklarımdan asla vazgeçmiyorum..
Birey olmanın vazgeçilmezlerini bitmez bir heyecanla savunuyorum..

Gökhan Özcan..
Ruh Yordamı, Vadi yayınları s.80 1997

Çevrimdışı seliali

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 4.869
  • 31.328
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 4.869
  • 31.328
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 09 Oca 2017 13:35:15
Havada süzülen şu kar tanelerinin yaptığına bir bakın; nasıl da örtüyorlar el ele tutuşarak hayat diye peşinde koştuğumuz şu sonu gelmez kargaşanın üstünü boydan boya? Bütün nefretlerimizi, kabalıklarımızı, kalabalıklarımızı, çiğliklerimizi, sığlıklarımızı, birbirimizin canını acıtmak için kurduğumuz bütün o süngü takılmış cümleleri, bütün o yaralayıcı didişmelerimizi, küçük ve o yüzden zor farkedilen, bazen hiç farkedilmeyen ve işte sırf bu sebeple fazlasıyla tahripkâr olabilen kötülükleri, kötülüklerimizi, açlıklarımızı, doymak bilmezliğimizi, abartılı takılar gibi üstümüze takıştırdığımız ihtiraslarımızı, kendimizden bile saklamaya çalıştığımız sırları, sırlarımızı, yalnızlığımızı, yalnızlıklarımızı, tenhalıklarımızı, karşılığını bulamayan bütün o duyguları, sıkışan, daralan, ama hiç azalmayan sıkıntılarımızı, bütün bunları, bunları ve başka şeyleri, haberdar bile olmadığımız yaraları, yaralarımızı, nasıl da görünmez hale getiriyor, unutturuyor, görünmezleştiriyor kar tanelerinin el ele tutuşarak hayatın üstüne yaydıkları bu lekesiz örtü...

Çevrimdışı bilaldikici

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 2.512
  • 57.273
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 2.512
  • 57.273
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 20 Oca 2017 20:58:05
Geri alınamayacak kadar yanlış bir şey söylemiş gibi hissediyorum bazen kendimi..
Kimsenin ölmediği bir cinayet işlemiş gibi..
Hiç uğramamam gereken bir limana uğramış, çalmamam gereken bir kapıyı çalmış ya da ne bileyim, atlayıp geçmemem gereken bir pazartesinin üstüne basmış gibi mesela..
Kağıt hiç durmadan eskiyor. Ya kağıdın üstündeki kelimeler gibi günden güne eskiyip gidersem diye bir korku kaplıyor içimi..
Tuhaf şey, olmadığım şeylerin korkuları var benim içimde..
Bozkırda yalnız bir ağacın üstüne bir yıldırım düşecek diye endişeleniyorum mesela..
Çocukların oynadığı bir bahçeye bir göktaşı düşer diye, herhangi bir ayrılık acısı herhangi bir insanın yüreğine iner diye, düşünülmeden söylenmiş bir söz oradaki birinin içini acıtır diye tedirginim sürekli..
Sonu gelmeyen tedirginliklerin bir insanı nasıl yavaş yavaş parçalayabileceğini biliyor musunuz?
Bilmeseniz daha iyi..
Avazınız çıktığı kadar bağırmak, içinizde biriken bütün sıkıntıyı bir tek çığlıkla dışarıya atmak istiyorsunuz ama sesiniz çıkmıyor sanki..
Biri giderken sesinizi kontrol eden sigortaları kapatmış gibi..
Aslında bir felaket anında sesi çıkmayan birinin hiç geri alamayacağı kadar yanlış bir şey söyleme ihtimali..
Açık unutulmayan bir lambanın ya da damlatmayan bir musluğun o tuhaf, kendini önemsiz hissetme hali..

İşte tam öyle oluyorum ben de bazen..
Lüzumsuzca karmaşık bir hal almışım da sanki, dünya bir türlü çözemiyormuş beni..
Bir çığlık olarak doğmuşum da aslında, bunca zaman nedense kimse duymamış sesimi..
Yanlışlıkla açıldığı için bir türlü kendini kapatamayan parantezler vardır ya hani, öyle bir çırpınıp durma hali! Göz uçlarımda sonu gelmeyen bir kayboluş seğirmesi..
..........

Bir şeyleri işitmekle işittiğini sanmak arasında bir tür boşluktayım..  Gürültücü bir papağan bezdirici sesiyle sürekli ismimi tekrar ediyor sanki uzakta bir yerde..
Ya da ne uzak diye bir yer var ne de tanışıklığım olan herhangi bir bezdirici papağan..
Uğultulu bir kalabalığın içindeyim sanki ben ve bütün aramalarıma rağmen bulamıyorum bir türlü durduğum yeri..
Yüzümün neye benzediğini hatırlamaya çalışıyorum..
Yüzümün çizgilerini, noktalarını, virgüllerini hafızama geri götürmek için uğraşıyorum..
İnanması zor, giden hiçbir şey geri gelmiyor..
Bu kadar mı uzağa düşer bir özne, hayatının irili ufaklı bütün o yüklemlerinden..
Her günün sonunda evine döner gibi, hep aynı kendine acıma haline geri dönenlerden olmak istemiyorum..
Ne zaman kendime acısam ben, kırılmış gibi acımaya başlıyor aynı anda bütün kemiklerim..

..........

Hep böyleyim: hayatın önüme getirip bıraktığı ihtimallerle ilgili olarak tek tek ve topluca tereddütler yaşayarak geçiyor benim ömrüm..
Bu çok iyi bildiğim, adeta ustası olduğum bir şey!
Çoktan emekliliğim gelmiş olmalıydı aslında, bu çok uzun sürmüş tereddüt mesailerinden..
"İnsan hayatta en az bir şeyi çok iyi yapmalı!" derdi babam..
Benimki işte bu, bütün bu dört dörtlük tereddütler..
İnsan değil de bir kelebek olsaydım, her halde biterdi sayılı saatlerim; tükenirdi, açık kalmış bir pencereden içeriye girsem mi girmesem mi, diye düşünürken..
Her neyse, kelebek değilim zaten!
Yoksunum, kelebek olmaya yetecek bütün o uçarı renklerden..

..........

"Hep uzaklara bakıyorsun." dedi kadın..
"Öyle mi, farkında değilim." dedi adam..
"Hiç farkında olmuyorsun." dedi kadın..
"Neyin?" diye sordu adam..
Sustu ve sonra sonsuza kadar hep bu suskunluğu yaşadı kadın..

..........

Hayır, adamın neyin farkında olmadığına dair en ufak bir fikri olmaması değildi kanatlarını kıran..
Bunu artık kendisinin de hatırlamıyor olmasıydı..

Gökhan Özcan / İzdiham Dergisi - Sayı 24

Çevrimdışı bergüzar

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.141
  • 10.627
  • Okul Müdürü
  • 1.141
  • 10.627
  • Okul Müdürü
# 06 Şub 2017 01:35:59
Asıl yalnızlık, insanın hiç kendinde bulunmayışından değil mi?…”
.................
Her şey sadece senin bildiklerinden ibaret sanıyorsun, her bildiğinle körlüğünü bir kat daha arttırıyorsun!
...............
İnsanlar mı okullarını bitiriyor, okullar mı insanları bitiriyor, ciddi şüphem var!
İnternet çok özgür bir yer diyorlar ama her yere parola ve şifreyle giriliyor!
Bazı sözler sanki ölü doğuyor!
Herkes herkesi durmadan sağduyuya çağırıyor ama hep kendi sağduyusuna!
Bu devirde belki de sadece yanıldığımızı anladığımızda doğrunun varlığından haberimiz oluyor.
Bir yanlışı sürdürülebilir kılmak için bulduğumuz günübirlik çarelerle yaşamaya çalışıyoruz.
“Ölüme çare bulunmuş” diye seslendi bir münadi. “Ama biz hayata çare arıyoruz!” diye söylendi kalabalık.
“Bildin ki biçaresin” dedi meczup, “belki de derdine bir çaresin!

Gökhan Özcan
...........


Çevrimdışı seliali

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 4.869
  • 31.328
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 4.869
  • 31.328
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 01 Mar 2017 17:18:59
İsimleri yerine 'nick'leri, resimleri yerine 'avatar'ları, sözleri yerine 'twit'leri, sokakları yerine 'ortam'ları, gülücükleri yerine 'smiley'leri, sembolleri yerine ikon'ları olan, hayata sırt çevirerek 'face'ini ekranlara dönen, birbirinin hayatına dokunabilmek için bile tuşlara dokunması gereken, dünyasını, duygularını, düşüncelerini sayılı karakterlere sığdırabilen, fazlasını aramayan, kendince takipçi kasan, paydaş olmadan paylaşan, yediğini, içtiğini, gezdiğini, nerede kimle takıldığını anında teşhir eden, izlenmek, beğenilmek, takip edilmek için adeta çırpınan, kendinde ne olup bittiğine dönüp bakmayan ama herkesin kendisine bakmasını isteyen, kendine sanal kişilikler, duygular, duyarlıklar kurgulayan, sonra anlaşılmaz şekilde bütün bunları yaşamak sanan bir koca kalabalık değil miyiz artık; nemize lazım gerçek bizim!

Sürekli kendi ellerinle kendi gözlerini kapatmakla meşgulsen, elbet biri gelip cebinden yürütür hayatını, hayat böyle!

“Baktığın yeri görmekten ne çıkar a gafil” dedi meczup, “marifet aktığın yeri görebilmekte!”
Gökhan Özcan

Çevrimdışı bilaldikici

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 2.512
  • 57.273
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 2.512
  • 57.273
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 30 Mar 2017 16:46:43
Herkesten farklıyız zannediyoruz, değiliz..
Herkesten başkayız zannediyoruz, değiliz..
Herkesten çokuz zannediyoruz, değiliz..
Herkesten akıllıyız zannediyoruz, değiliz..
Herkesten doluyuz zannediyoruz, değiliz..
Herkesten haklıyız zannediyoruz, değiliz..
Herkesten ilerdeyiz zannediyoruz, değiliz..
Herkesten uzağız zannediyoruz, değiliz..
Herkesten doğruyuz zannediyoruz, değiliz..
Hiçbir şeyde herkesten fazla değiliz..
Hiçbir yarışmanın birincisi değiliz..

Çünkü bir yarışmada değiliz.. İddiaların yanlış cevap sayıldığı bir imtihandayız..

Çevrimdışı bilaldikici

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 2.512
  • 57.273
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 2.512
  • 57.273
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 09 Nis 2017 23:34:37
Bir gün gelecek, bütün vakitlerini whatsappta geçiren insanlar, orada olmayan az sayıdaki insanın dünyada mahsur kaldığını zanneder hale gelecek..
Bir gün gelecek, şifresini unuttuğu için hayatlarına giremeyen insanlar olacak..
Bir gün gelecek, insanlar telefonlarının onlarla daha fazla vakit geçirdiğini düşünerek şarj cihazlarını kıskanmaya başlayacak.
Bir gün gelecek, insanlar ekranlardan kafalarını kaldırıp o güne gelemeyecek..
“Sanki hayatın bir yerinde donup kalmış gibiyim” dedi kederle biri. “F5 tuşuna bas!” dedi hiç bakmadan diğeri..

Her Allahın günü her şeye yeni baştan başlamaya ihtiyacı olmayan, insanlığını her dem taze tutan insanlar da var..

Çevrimdışı bergüzar

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.141
  • 10.627
  • Okul Müdürü
  • 1.141
  • 10.627
  • Okul Müdürü
# 16 Nis 2017 00:03:25
İnsanları kitleler halinde öldüren, şehirleri baştan başa tarumar eden bombalar icat ettiler, yetmedi. Onları yakan, zehirleyen, dumanla boğan ve daha kim bilir neler yapan yeni bombalar icat ettiler. Aşağıda çoluk çocuk var demeden, hasta yaşlı var demeden, o ölüm kusan bombaları insafsızca, acımasızca, vahşice şehirlerin üstüne bıraktılar. Onların yüksek teknoloji dedikleri şeyin aslı böyle bir şeydi, araştırma ve geliştirme için en çok para ayırdıkları saha, sadece yok etmekle yetinmeyip işkence eden bu ölüm teknolojileriydi. Yaptılar, kullandılar, maşalarına kullandırdılar. Kıyameti çağıran bir vahşetin kravatlı, üniformalı, önlüklü imparatorluklarını kurdular. Bize mekteplerde hala ‘pozitif bilim’ diye öğrettikleri şeyden böyle bir canavarlaşma ahvali ürettiler. Bir taraftan bütün bunları yaparken, bir taraftan da küresel medyada boy gösterip; içinde ‘insanlık’, ‘özgürlük’, ‘demokrasi’, ‘uygar dünya’ gibi kelimelerin geçtiği o havalı nutuklarını atabiliyorlar hâlâ. Bize kalansa, bütün kazancı yine doğrudan onların ceplerine, banka hesaplarına giren kişi başına üç beş kelimelik sosyal medya isyanları…

Bize yürüyen merdivenler satıyorlar, kendi kendine park eden arabalar, çok fonksiyonlu mutfak robotları, binlerce tv kanalı, bir tıkla dünyanın her yerine ulaşabileceğimiz hızlı internet, hayatımızın her köşesine dal budak salan ne idüğü belirsiz yazılımlar, kendi kendimizin fotoğrafını çekebileceğimiz becerikli telefonlar, ıvır zıvır dokunmatik zamazingolar, beşi bir yerde tam mesai şarj cihazları, enerji sıkıntısını tarihe karıştıracak irili ufaklı nükleer santraller ve daha bir sürü şey…

Kızıyoruz bazı hallerine ama “Yapmış adamlar kardeşim!” deyip ucundan hayranlık beslemeyi de ihmal etmiyoruz. Hepimizi bir şeylere bağımlı kılıyor, oyalıyorlar. Vazgeçemediğimiz oyuncaklarla, konforla, kontrolümüze aldığımızı sandığımız üç beş megabaytlık dijital güçle meşgul ediyorlar zihinlerimizi. Parmak uçlarımızla kendimize dört başı mamur imparatorluklar kurduğumuzu zannediyoruz. Dün hiçbiri olmadığı halde bugün vazgeçmeyi artık aklımızdan bile geçiremeyeceğimiz zamane alışkanlıklarıyla uyuşuyor zihinlerimiz. Böyle aynılaştırıyorlar bizi, böyle anlamsız ataletlerle köleleştiriyorlar. Böyle uysallaştırıyor, kırıyor, tüketiyorlar dirençlerimizi.

Filanca fabrikasında mutfak robotunu üreten şirket, filanca fabrikasında üstümüze bomba yağdıran aşırı gelişkin uçağın motorunu üretiyor. Biz iyi teknoloji-kötü teknoloji diye aramızda geveleyip duruyoruz bunlar olurken. Aslında olan şu, iyi teknoloji kötü teknolojiyi finanse ediyor. Artık bulaşık makinesi olmadan olmaz, dijital fotoğraf makinesi olmadan olmaz, daha fazla enerji olmadan olmaz, daha yeni cep telefonu, tablet olmadan olmaz diyerek bir ekonomik güç pompalıyoruz Batı’ya. O da bu devasa güçle, bu kara düzenin devamı için her türlü itiraz ihtimalini yıkıp yok edecek zulüm cephaneliğini kuruyor.

Ne yapacağız peki? “Ne yapacaksak yaşama tarzımızı değiştirmeden olsun bu!” diyerek varabileceğimiz bir yer yok. O bombalar çocukların üstüne yağmaya, bizler de sosyal medyada isyan etmeye devam edeceğiz. Gerçekten değişmek gerekiyor, yaşama istikametimizi tamamen değiştirmemiz gerekiyor. Değişmeye tek tek değil, topluca karar vermemiz gerekiyor. Hakikatle her birimiz tek tek yeniden irtibata geçmeliyiz. Sözde değil, sözle değil, özle!

Birbirimizi yemekten vakit bulabilirsek tabii!

Ne diyor bakın Azerî âşık Elesger merhum: “Bu dünyanı men tecrübe eyledim/ Namerd körpü salsa onda ad olmaz/ Bir merd ile ağı yesen şirindi/ Yüz namerdle şeker yesen dad olmaz”.

Çevrimdışı bilaldikici

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 2.512
  • 57.273
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 2.512
  • 57.273
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 24 Nis 2017 22:48:25
Yaralanmayan yaralar..
Canı acımayan can acıtır. Rahmeti bilmeyenin merhameti olmaz.
Bakın etrafınıza, bunca yara bere içinde yarasızlıktır bizim asıl derdimiz!

Acıyı tecrübe edenler, paylaşmaya çok da müsait bir şey olmadığını bilirler.
Acı öğrenmemiz içindir, insan olmamız içindir.
Bir zaman içine girdiğimiz ve dışına çıkamadığımız bir şeydir.
İçinde büyüdüğümüz, derinleştiğimiz, katmerlendiğimiz, renklendiğimiz, güzelleştiğimiz bir koza..

Gaye kelebek olmaksa, her koza bir çilehane..

Yarelerim hoş görünür gözüme
Bir derdim var bin dermana değişmem
diyor Şah İsmail Hatayî.
Vah ki, yarasızlık derdinden muzdari biz bugün!

Dert insana lazımdır, yara cana lazımdır.

Kendi kalbinin duvarına ucu küt kalemiyle,
 “Tevekkülün serinliğine ermek istiyorsan, sabır ateşinde pişmeye gönüllü olacaksın!” diye yazdı beyaz saçlı adam..

Kendini, yaralarıyla iyileştiren insanlar da var..

“Sanma ki derdinden kaçanın” dedi meczup “yolu dermana çıkar!”

Çevrimdışı bilaldikici

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 2.512
  • 57.273
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 2.512
  • 57.273
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 26 May 2017 23:56:32
Her yıl rahmet mevsimi geldiğinde, aslında hayatın çekirdeğini bile doldurmayacağına kani olduğum gündem kalabalığını elimin tersiyle itip bir “Ramazan karşılaması” yazmaktan büyük keyif alıyorum.
Ramazan ayının gelip hayatımın merkezine yerleşmesinden, gündelik alışkanlıklarımı elimden alarak canımı acıtmasından da gayet memnunum.
Hiç sağa sola sapmadan gerçeği bodoslama söyleyeceğim:
Oruç tutmak zor geliyor.

Bu zorluğu aşarak, nefsin mızıldanmalarına kulaklarımı tıkayarak oruca merhaba diyebilmeyi çorak hayatım için bir rahmet ihtimali olarak görüyorum, hakikaten serinliyorum.
Zamane insanlarından biri olarak canımı yakan her ihtimalden bir serinlik umuyorum.
Çünkü bu zamanda yaşayan insanların canı hiç acıtılmamaya ayarlanmış durumda.
Acımayan canın canı olur mu hiç?
Acımayan can, can olur mu?

Allahtan hayatın zembereğinin boşaldığı bu zamandan öncesine dair izler var zihnimde.
O hatıraların hafızamda bıraktığı buruk tad olmasa bugünlerin sarhoşluğuna kapılıp gitmemi ne engelleyecek?
Ruhumu hiç bırakmadan huzursuz eden bütün evvel zaman sıkıntılarına şükürler olsun.
Yalanı dürtükleyen hakikate hamdolsun.
İhtiras düzenine taş koyan mübarek rahmet ayına selam olsun.

Yoksa kaybolup gideceğiz biz kıyametin bu en sığ provasında.
Hilali görmeye devam eden bir yeryüzünden umut kesilmez.
Kurumadı demek ki henüz tutunduğumuz dal.

O zaman varolsun nefislere sıkıntı veren mübarek ay...
On bir ayın kurtarıcısı...
İrkilme ve yeniden şekillenme mevsimi...

Hayatı geri yaşayıp ana rahmine geri dönme zamanı...
Kıvrılarak can tohumuna, varlığı yeniden öğrenme zamanı...
Canın bütün arzuları, bütün açlıkları, bütün hırsı, şehveti kolordularını gönderirken üstümüze, bir fısıltıyla bu koca yalana direnebilme gücünü otuz gün otuz gece hissedebilme zamanı.
Otuz gün otuz gece süren eza cefa şöleni...

Varız, buradayız, acıkıyor yalanın her türlüsüne ruhumuz, arzularımız zorluyor gemlerini, ama buradayız, ayaktayız, kuruyan dudaklarımızla dualar fısıldıyoruz.
İşte bu bizim en güçlü zamanımız.
Biz burada hayata değil sadece, zamana, zamanın üstümüze yığdığı ağır kire, koca yalana direniyoruz.
Üstümüze bulaşan pisliğe bakmadan Allah''a sığınmaya sığınıyoruz. Dünyada gidilecek hiçbir yere gitmeyerek gidilecek en sahih kapının, rahmet kapısının eşiğinde toplanıyoruz.
Avuçlarımızı açıp bekliyoruz.
Beklemeyi başarmak bile, aceleci ruhlarımıza karşı kazandığımız bir büyük zafer...
Durup beklemek, geceleri imsak vaktini, akşamları iftar vaktini, anların içine gizlenen rahmet vaktini...

Rızkın boğazın düğümlerinde kazandığı lezzete merhaba diyoruz. Rahmete dikilmiş gözlere merhaba diyoruz.
Gökyüzünü dolduran kandillere merhaba diyoruz.
Hayr için alınan soluklara merhaba diyoruz.
Sabrın, metanetin, teslimiyetin insan kılığına girip sokaklarda dolaşmasına merhaba diyoruz.
Vicdanları dolduran engin muhasebeye, yanlışı mahkum eden pişmanlıklara merhaba diyoruz.
Merhaba diyoruz on bir ayı şereflendiren bir aya, zamanın boynundaki emsalsiz gerdanlığa merhaba diyoruz.
Merhaba ey şehr-i Ramazan!
Merhaba ey nefsimin huzurunu kaçıran huzur!
Merhaba ey yalandan kurtarılmış zaman!

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK