Gözüm Yaşı Terme Çayını Tutuyor
Mart köyü Çankırı’nın Şabanözü ilçesine bağlı orta halli bir köy,insanları tarım ve hayvancılıkla uğraşır,yoksulu bol kendi yağı ile kavrulanı azdır.Zengini ise sayılıdır.Ahmet’de bu köyün yoksullarından, yetim ama delikanlıdır.Çalımlı değil ama,sevimli yumuşak huyludur.Babası ölür ölmez Anasıyla birlikte el kapılarında koşturdu,köyün taşında toprağında çalıştı Anasıyla birlikte muhanete muhtaç olmadı,yumruk kadar bebe iken çalışa çabalıya askerlik çağına ulaştı.Ahmet iki yıl süren askerliğini tamamlayarak köyüne gelir.
Ahmet askerden döndüğünde Anası eski gücünde değildi, saçları ağarmıştı.Bir gün anasına anacığım artık benim için çektiğin yeter, sen çalışmayacaksın ben çalışıp sana bakacağım dedi.Anasını el işinde çalıştırmayan Ahmet yine eskisi gibi el kapılarında ırgatlık yapmaya başlar,artık onun amacı anasını bundan sonra rahat ettirmek,birde evlenip ona gelin yüzü göstermek, torunlarını sevdirmektir.
Her genç gibi Ahmet’in gönlüne de bir kız düştü.Adı Güllü, köyün en güzel kızı, önceleri uzaktan uzağa seviyor ama bir türlü açılamıyordu,çünkü Köy de söz çıkmasından korkuyordu,sonunda köyün çöpçatanı Emine den haber gönderdi,
Güllü güzel,Güllü alımlı kızdı,kanaatkardı,öyle yükseklerden uçan,saran cinsten değildi.Ağa oğlu bey oğlu onun için önemli değildi.Evine köyüne bağlı çalışkan mert bir insan olsun yeterdi onun için.Güllü bu nitelikleri Ahmet’te gördü,onun gönlüde Ahmet’e düştü.Köy yerinde sevenleri görüşmesi hoş karşılanmazdı aşıklar görüşmek için fırsat kollardı. Köyün koyunları sıra ile güdülürdü,buna gezik denirdi.Ahmet’e gezik sırası geldiği zaman Güllü helkeleri kaptığı gibi davar sağmağa koşardı. İki sevgili fırsat bulduklarında görüşürlerdi.Güllü çekinirdi bu konuşmalardan ne olsa Köylük yerinde adının çıkmasından korkardı.
Ahmet artık bu işi fazla uzatmak istemedi,Annesini gönderip Güllü’yü istemeye karar verdi ve anasına arzusunu iletti,hangi Ana sevinmez ki oğlunun başgöz olmasına
-Oğlum iyi dersin güzel dersin ama sen Güllü’yü seversin o da seni, lakin babası ile deli gardaşları bu işe asla razı olmaz,başımıza dert açmasınlar.
-Bir kere deneyelim,dedi Ahmet ve anasını razı etti ,bir Cuma akşamı Güllü’ye dünürcüleri gönderdi.
Selam sohbetten sonra çıtlattılar geliş niyetini.Daha Güllü’nün adı geçer geçmez dikildi gardaşları,küplere bindi babası.” Olmaz ! Bu iş için geldinizse kapım size kapalı.Ahmet önce karnını doyursun,benim ayak yalın,çıplak karın gezene verilecek kızım yok” deyip kestirdi attı.
Güllü,direniyordu yandaki odada “Ahmetten başkasına varmam”diye çırpınıyor ağalarına kızıyordu.Anası anlamıştı Güllü’yü.Ama söz hakkı yok ki,baban ağaların duyar sonra.ne’ derde dikiliriz karşılarına?
O gece Güllü verilmedi,ama gerçek değişmedi.Ahmet Güllü’ye Güllü Ahmet’e bağlıydı.Çünkü daha önce verdikleri söz gereği ,babası vermezse,gardaşları önüne geçerse Güllü kaçacaktı Ahmetle.
Öte yandan Ahmet ,dünürcülerin haberini duyunca şaşırdı,olup bitenleri öğrendi “Ayak yalın,çıplak karın” Ne demekti bu ? Uzun ,uzun düşündü,köyün uslularına danıştı,kendisine verilen öğüt “sabret bekle umudunu yitirme “ Umudunu yitirmedi,sabretti ama değişen bir şey yok, birde üstelik Güllü’nün babasının söyledikleri köyde konuşulur olmuştu,kendisi hakkında ağır konuşanlar,hor bakanlar,konuşmaz oldu Ahmet’le
Aradan bir zaman geçtikten sonra Güllü’den haber geldi “kaçırsın beni”Bu akşam hava kararır kararmaz bizim aralıkta beklerim onu….Ahmet bu habere sevindi ,bu durumda geri durmak olur mu ? Niçin yaşıyorum,kim için ? Ölürsem Güllü’nün yolunda öleyim !
Ahmet zamanında beklendiği yere vardı,baktı ki, aralıkta saklanmış Güllünün ayaklarında lastik,başında dülbent,sırtında bir ak gecelik.Meğerse ağabeyleri Güllü kaçmasın diye Urbanlarını kendi yastıklarının altına saklamış,Ahmet bunu öğrenince bir oldu güldü,bir oldu düşündü.Yapacak başka şey olmadığından hemen sırtındaki abayı çıkartıp Güllü’ye giydirdi ve tuttular Karaören’in yolunu,Karaören ‘de Ahmet’in dayısı var, birkaç gün saklanıp Güllü’nün babasının yumuşamasını bekleyecekler.Kah koştular,kah yürüdüler ama Karaören altı saatlik yol,ortalık iyice ağardı.Bu durumda görenler olursa ne der ? Güllü “ böyle olmaz der geri dönelim” Ahmet “olmaz” dedi.”Kesin olmaz” Güllü’yü kolundan tuttu gölün yanında bulunan sazlıklara çekti,sazlıklar adam boyu Güllü’yü kaçmasın diye ellerinden ayaklarından bağladı,bağırmasın diye de ağzını….ve sazların içine bırakıp yürüdü. Karaören’e varıp durumu anlatacak,onların yardımını isteyecekti.
Karaören köyüne vardı Ahmet.Durumu bir güzel anlattı.”Hoş beş,ne edelim”derken bir saatte öyle geçti.Sonunda dayısıgilden urbaları aldı koyuldu yola.Kah yürüdü,kah koştu.Kan ter içinde ayrıldıktan beş saat sonra Güllü’yü bıraktığı sazlığa geldi.Baktı ki Güllü yok,bir sağa koştu bir sola koştu,Güllü yok,sırtını ter kapladı,dizlerinde fer kalmadı aradı,aradı Güllü yok.Ahmet tekrar dayısına döndü sordu “Güllü geldi mi” “gelmedi” Allah,Allah peki Güllü nerde ? Dayısı hemen Mart köyüne bir adam çıkardı ,orada var mı? Sekiz saat sonra haber geldi.Orada da yok. Böylece gece vakti oldu.Dayısı ile birlikte köyün birkaç uslusuna,caminin imamına danışıldı “Durum böyle iken böyle,ne yapalım ne edelim”
Köy imamı “Oğlum Ahmet,sabahleyin erkenden sazlığın üzerindeki tepeye çık,kızı bağlayıp koyduğun tarafa bak; sivri sinek sürüsü nereye topluca inip kalkıyor oraya git” dedi.Böyle yaptı Ahmet.Karaören’den geceleyin çıktı yola.Gün doğarken sazlığın üzerindeki tepeye çıktı.Baktı ki sivrisinek sürüsü Güllü’yü bıraktığı yerin beşyüz metre yakınına küme,küme inip kalkar.
Koştu oraya ki,ne görsün ? Güllü cansız yatıyor yerde.Sivrisinekler üşüşmüş üzerine.Her tarafı şişmiş,davul gibi olmuş.Zavallı Güllü can havliyle çırpınmış,sürünmüş.Eli ayağı bağlı olduğu için kurtulamamış,ağzı kapalı olduğu için bağıramamış.Her tarafı çizik,sıyrık,saz kesiği……”
Bu durumu görünce deliye döndü Ahmet.Dizlerini çırptı,saçlarını kopardı,ağladı.Bir şaşırdı bir ağladı.Sonra aldı başını ayrıldı oradan.Gitti ki o gidiş, kendisini o günden sonra ne gören oldu ne duyan.Bu acı olay kısa zamanda yayıldı,duyanların görenlerin içi yandı,nice nice yürekler parçalandı,ağıtlar söylendi,destanlar yazıldı.Güllü’nün öyküsü yörede bilindi,gençlerce sazın ezgisi eşliğinde dilden dile söylendi.Adına halk denen büyük sanatçı Ahmet’in ağzından Güllü’süne Türküsünü yaktı.
GÖZÜM YAŞI TERME ÇAYINI TUTUYOR
Gözüm Yaşı terme çayını tutuyor
Yana yana güzel ömrüm bitiyor
Bu ayrılık imanıma yetiyor
Sivrisinek nasıl kıydın Güllüm’e
Zalım sinek nasıl kıydın yarime
Karatepe’yi Mart köyüne bağladım
Gülüm öldü,gizli,gizli ağladım
Güvenemedim de kollarını bağladım
Sivri sinek nasıl kıydın Güllüm’e
Zalım sinek nasıl kıydın yarime