1+4
Ara tatilde, her zamanki gibi dolduramadığım sınıf defterini doldururken, kazandıramadığım kazanımları olmuş bitmiş gibin yazıyordum. Ders Hayat bilgisi.
Kazanımlar şöyle ;
1-Oyunlara katılmaya istekli olur...
2-Okulla ilgili duygu ve düşüncelerini olumlu yönde geliştirir...
3-Kullanacağı ders araç gerecini seçer...
4-Aile hayatının önemimi kavrar...
( Sanki; kazanım çok olunca, kazandıramadıklarımız daha çok oluyor...)
Kendi kendime ben bunlara, ne ara, ne kadar zaman ayırabiliyorum diye sordum içimden.Kafamızda çok daha büyük sorunlar varken,en kısa cevabı vermek önce kolay, ne kadar plan yaparsanız yapın, Ülkemizde hayatın planlanamayan koşuşturmacası arasında, artık olan bitene ve ailemize bile yetişemiyoruz sanki...
Tam sınıfınız oturdu dersiniz, yeni öğrenci gelir, sil baştan.
Tam her şey yolunda dersiniz, bir veli sizi anlamsızca şikayet eder,
Tam şimdi rahata kavuştum dersiniz, ev sahibinin oğlu evlenir.
Tam şimdi öğretmenlikle ilgili sistem kurdum dersiniz, sistem değişir.
Tam artık emekli oldum rahatım zannedersiniz, hastalıkların arkası kesilmez.... Bitmeyen dertler...
Eskiden erken başlasın, sınıfta kalmasın, "yoksa çocuğun 1 yılı kaybolur" söylemleri ile, yaşı tutsa da,okuma yazma işinde zorlanacak
çocuklar zorlanarak eğitimin içine çekilirdi. Sonra sınıfta bırakılırdı.
Bebeleri 1. sınıfa zorla kaydetme sistemi yasal oldu. Sözde 12 senede zorunlu. Ama aslında, 1 sene kaybolmasın diyerek kaç nesil kaybettik farkında mıyız ? Değilseniz, eve bir tesisatçı çağırın ya da bozulan arabanızı oto sanayiye, arızalı buzdolabınızı servise götürün.
İşini ehliyetle ve ahlakıyla yapan insan görebilirseniz, farklı düşünebilirsiniz.
Okumuşlara gelince; Hepside 1 yıl kaybetmesin diye zamanında zorlatılarak okutulmuş verimsiz özgüvensiz başarısız öğrencilere şimdi bakınca, yaş 30'a gelmiş, üniversite, KPSS, askerlik, hatta evlilik bile bitmiş, hala anasından babasından harçlık , maaş, miras bekleyen hatırı sayılır bir nesil.
Kendi neslimize şimdi ve geleceğine bile bakamazken, araya sıkışmış yüz binlerce göçmen çocuk.
Neyse; Asıl meselem, çocukların 1. sınıfa alınma yaşını düşürdük. Ama derslerin yükünü hafifletmedik.Farklı açıdan düşününce, okuma yazma 1. sınıfta öğretilmemeli.
Daha öğrencileri sözde 1 hafta oryantasyon ile tanımadan tanışamadan, 2. hafta da, yok çizgi yok harf vereceğim diye diye, ağlamalar başlıyor. Ağzına zorla yemek dayamaya benziyor bu okuma yazma işi. Kimisi hazmedemiyor, kusuyor işte.
Okuma yazmayı bir şekilde öğretiyoruz genele, ama öğrendikten sonra kitap okumak istemiyorlar. Okuyan da yazmak istemiyor. Memleketten dünya çapını bırakın, ülke içinde ortak kabul gören bir yazar bile çıkmıyor ve çıkamıyor. Çıkmak isteyeni de alelacele gömüyoruz.
Aslında çocuğun en çok sevebileceği dersler olmalıydı; Serbest etkinlik, müzik, resim,belki satranç, belki oyun veya hayat
bilgisi... Aksine de, Hep bu derslerden çalınıyor. Okuma yazma telaşından çocuklar 1. sınıfta bunların hiç birini göremiyorlar.
Sanırım itiraf edeyim öğretmenliği adam akıllı işleyemeden ya emekli olacağım, ya da ömrüm yetmeyecek, ben buna yanarım. Ama bir çözüm önerisi getirmeden de, bu kadar çok olumsuz mesaj vermek istemem.
1 seneyi, öğrenciyi tanımaya, sistemi kurmaya ayıralım. Okuma yazmaya 2. sınıfta başlayalım.
Kısacası 1. sınıfta, okuma yazma öğretimi kaldırılmalı. 1 Yıl boyunca, yaşanış, davranış ve kural eğitimi verilmeli. Onca yatırıma ve harcamaya rağmen ana sınıfları çözüme yetişemiyor. İlkokul 1+4 yıl olmalı.
Geri kalan 4 senede bildiğimiz akademik eğitimi verelim. (Yani ilkokulu tekrar 5 yıl yapmakta fayda vardır.)
(Buraya yazalım, bir köşede dursun. Bakarsınız bir gece de rüyasında görüp , yarına bütün memlekete uygulamaya kalkanlardan bir tanesinin rüyasına girer diye yazıyorum. )