3. Sınıf ders kitabında bölme konusu anlatımı 2,5 sayfa, ardından hiç anlatılmamış konular ile etkinlikler kazık gibi sorulardan oluşuyor.
Mesleğe yeni başlayan bir öğretmen olduğunuzu düşünün. Öğrencilere kendi yaşıtlarınızmış gibi düşünerek başlıyorsunuz. Aldığınız eğitim ortada. Anne baba desteği, özel ders, kurslar dersaneler vb.. Üniversite okumuşsunuz yarısı pandemi ile geçmiş.
İmkansızlıklarla başladığınız meslekte, kendi öğrencilik yıllarınıza dönerek bir şeyler deniyorsunuz, aklınızdaki tüm bilgi birikimini 2 saate sığdırarak kullanıyorsunuz, hatta yolda eve giderken keşke şunu da söyleseydim diye aklınıza kızıyorsunuz. Ama mesai saati bitince bir rahatlık, bir mesutluk çöküyor üstümüze.
Ertesi gün bıçağını bilemiş demirci ustası olarak gidiyorsunuz sınıfınıza. Fakat dün öğrettiklerinizi, öğrenciler bu gün hatırlamıyor. Kızıyorsunuz öğrencilere. Fakat o çalışmayan öğrencilere kızarak tekrar öğretiyorsunuz, tam aksine öğrencileriniz 2 ders sonra bile 2 saat öncesini hatırlamıyorlar. Ne kadar bir tembel sınıf, değil mi ? Ama her zaman korkak bakışlı bir kaç öğrenci sizin öğrettiklerinizi anlamış gibi sanki.
Suçu ya kendinde ararsın, ya öğrencide ararsın, ya velide ararsın, ya kitaplarda arasın, ya da sistemde ararsın.
İnsanın doğası gereği kimse hatayı kendinde arayarak başlamaz. Eğitimde başarısız bir ülkeyiz,bu konu tartışılmaz bir gerçek. Peki sizce suçlu kim ? Ya da öğretmenlerin en çok yaşadığı bu mesleki sendromun çözümü ne olabilir ?
Ders kitaplarında amaç güya hazır bilgiyi vermemek. Konuyu dolaylı yollardan anlatarak öğrencinin bilgiye ulaşması isteniyor. Ama çoğu zaman maalesef ders kitaplarındaki anlatım tarzı bu amaca hizmet etmeyebiliyor. Kulağını önden yakınca tutmak varken neden başımızın üzerinden dolayıp arka taraftan tutmaya çalışıyoruz? Ben bunu yılların eğitimcisi olarak hala anlayabilmiş değilim. Bence ders kitapları olabildiğince sade duru olmalı. Kafa karışıklığına yol açmamalı. Usanç değil okuma isteği uyandırmalı. Yıllardır öğretmenlerin ders kitaplarını değerlendirmeleri istenir ama bir türlü öğretmene kulak verilmez. Nedenini birçok öğretmen gibi ben de bilmiyorum.
Eğitim sistemimizdeki sorunlarda bence herkesin payı var. Az yada çok. İşe eğitim fakültelerinden başlanmalı. Bir insan eğitimci olacaksa üniversitede 4 yıl boyunca staj yapmalı, 3 ay değil. Tecrübeli eğitimciler eşliğinde uygulamalı derslere daha fazla yer verilmeli. Öğretmen üniversite hayatından sonra kendini çocukların karşısında bulunca ister istemez bir şaşkınlık bir acemilik yaşıyor. Çoğu ilkokul öğretmeni eminim ki kendi ilkokul öğretmenini rol model almıştır. Herkesin hafızasına kazınmış eğitim aldığı öğretmenleri hayal dünyasında rehber oluveriyor.
Hem öğrenci hem öğretmenler olarak ülkece odaklanma problemimizin olduğunu düşünüyorum. Çoğu kişinin aklında fikrinde bir an evvel dersler bitsin de kendimi eve atayım, tatile çıkayım , kafa dinleyim var. Başarının sırrı yaptığın işten zevk almaktan geçer. Bir an evvel bitsin dediğin hiç bir işte başarının hazzının hissedilemeyeceği kannatindeyim.