Okuma bayramı piyesi isteyen arkadaşlar vardı:
OKUMA BAYRAMI
YUSUF : Yollarda ne kalabalık… Beş dakikalık yer için bir saat sıra bekle. Havadan gitmek daha kolay. Trafik memuru falan yok. Kırmızı, yeşil, lambalar yok. Haydi bakalım doğru ev! Vuuuu! Vuuuu!
DENİZ : Annen nerede evladım?
YUSUF : Çarşıya gitti teyze…
DENİZ : Çarşıya mı gitti?
YUSUF : Evet teyzeciğim.
DENİZ : Off, yoruldum! Bir dakika şuraya oturayım. Bugün okul yok mu YUSUF?
YUSUF : Vaaar…
DENİZ : Ya sen niçin gitmedin?
YUSUF : Şey… Şey… Bugün benim yaş günüm de…
DENİZ : Yaş günün mü? A evladım, günün yaşı, kurusu olur mu?
YUSUF : Bu gün bir yaşıma daha girdim de…
DENİZ : Yaaa! Allah yaş bereketi versin…
YUSUF : Size de teyzeciğim.
DENİZ : Annen de nerede kaldı? Ona bir mektup okutacaktım. Oğlumdan geldi. Biz vaktiyle okuyup yazmadık. Şimdi bir mektup için başkalarına muhtaç oluyoruz. Bak makine ile yazılmış, sen de okuyabilirsin. Al, oku da ne yazmış, öğreneyim…
YUSUF : Se….. se…… se…… sev……sev………sevgi……. sevgili…… a……a………an…..anne.
DENİZ : Aman evladım, bu nasıl okumak? Bak, senenin sonu yaklaştı, sen hala sökemiyorsun… Okula düzgün devam etmeyenin hali budur. Ah ah ! Şimdiki aklım olsaydı okulu bir gün kaçırmazdım; kitapları, dergileri harıl harıl okurdum… Annenin geleceği yok. Senden de hayır yok… Gidip başka bir kapı çalayım bari…
Evladım, yaş günün, kuru gün deme de, derslerine çalış. Başkalarına muhtaç olmak çok acı, çok acı…
YUSUF : Bu komşu da mektup okutacak zamanı buldu.
Sen de ne zaman geldin?
ALPER : Şimdi geldim.
YUSUF : Kapıyı kim açtı?
ALPER : Kapı açıktı. Bir kadın çıkıyordu. O çıktı ben girdim. Annen giderken dükkana bir şeyler ısmarladı. Onları getirdim. Ama hepsi sizin değil. Bazıları da şu komşuya gidecek. Bu kağıdı oku da hangileri sizinse bırakayım.
YUSUF : Bugün de talihimiz okumaktan açıldı.
Kes…..kes….kes…..kesme….
ALPER : Kesme şeker, kesme şeker… Kaç kilo?
YUSUF : Ne bileyim ben?
ALPER : Usta kağıda yazmamış mı?
YUSUF : Yazmış ama…
ALPER : Yazmış ama sen okuyamıyorsun.
YUSUF : Al, sen oku…
ALPER : Ben okusaydım bu yaşta çırak olur muyum? Sözde sen okula gidiyorsun. Şimdiye kadar okuman, yazman gerekti. Demek, ya tembellik ediyorsun yahut da okuldan kaçıyorsun…
YUSUF : Okuldan kaçılır mı hiç?
ALPER : Okula giden, derslerine çalışan bir çocuk benim gibi bir bakkal çırağı karşısında böyle kem küm eder mi? Neyse, gideyim bari… Oyuncakların güzel ama, sen bunları hak etmemişsin… Allahaısmarladık.
YUSUF : Artık çırakların da diline düştük.
ÖMER : Hürriyet, Milliyet, Cumhuriyet… Yazıyoooor…
YUSUF : Kapı da bugün ne işledi, ne işledi…
ÖMER : Babanın gazetesini getirdim, evde yok mu?
YUSUF : Yok, dah gelmedi…
ÖMER : Yazık, kısmet bizim değilmiş. Gelir gelmez müjdeyi sen iste…
YUSUF : Hoppalaaa! Gene okuma… Dur, bakayım… Me…… me…….me……me
ÖMER : İlkbahar kuzuları gibi niçin meliyorsun? Şunu birden okusana.
YUSUF : Okunaklı yazmamışlar ki…
ÖMER : Amma da yaptın ha! Harfler Hasan Paşa fırınının simitleri kadar. Bunu da sökemezsen küçük yazıları nasıl sökersin?
YUSUF : Amaaaan ! Bu kara kara yazıları gördükçe gözlerim kararıyor…
ÖMER : Kararır ya… Şu oyuncakları sevdiğin kadar kitabı, kalemi, defteri sevseydin böyle olmazdı. Neyse fazla konuştuk. Hoşça kal…
YUSUF : Şey, dur gitme… Babana müjde ver, diyordun.. Neydi o?
ÖMER : Hah hah hay! Okuyup yazamayanlar işte böyle bir çok fırsatlar kaçırırılar.
Hürriyet, Milliyet, Cumhuriyet… Yazıyoooor…
YUSUF : Hain çocuk, şu müjdeli haberi söyleseydi ne olurdu sanki? Acaba kendim sökebilir miyim? Me…. Me…. Me….. mur….mur….memur. hah söktüm. Memur, diyor. E ne olmuş memurlara? Za…..za…..zam…. Memurlara zam. Tam söküyordum yine kapı çalındı.
BÜŞRA : Evde kimse yok mu?
YUSUF : Ben varım ya işte…
BEYZA : Yalnız başına evde oturmaktan sıkılmıyor musun, YUSUF?
YUSUF : Yalnız değilim ki, bakın bir sürü oyuncaklarım var…
BÜŞRA : Bu oyuncaklar arkadaşlarının yerini tutar mı?
YUSUF : Tutmaz ama, eğleniyorum işte…
BEYZA: Eğlencenin de sırası var. Müdürümüz babana bu mektubu gönderdi. Okula devam etmeyişinin nedenini soruyor… yakında karnelerde verilecek. Yine senin ki zayıf, pek zayıf…
YUSUF : Ben elimden geldiği kadar çalışıyorum.
BÜŞRA : Çalışsan karnen hep pekiyi olur. Yazıdan bile zayıf alıyorsun.
YUSUF : Ben almıyorum. Öğretmen öyle veriyor. Hem yazıdan kolay ne var? İsterseniz şu kağıda yazayım da görün.
BEYZA : Öyle belli olmaz. Şimdi ben size bir şey söylerim. İkinizde yazarsınız. Sonra karşılaştırırız.
YUSUF : Haydi yazalım…
BÜŞRA : Ben de şu kağıda yazayım…
BEYZA : Hazır mısınız? Yazın bakalım. “ vapur”
YUSUF : Ne gülüyorsunuz, beğenemediniz mi? Hangisi vapura daha çok benziyor? Allah aşkına doğru söyleyin…
BÜŞRA : Sen de bizim gibi her gün okula gitseydin, öğretmeni dinleseydin böyle geri kalmaz gülünç olmazdın…
BEYZA : Haydi arkadaşım, gidelim artık…
YUSUF : Gitmeyin gitmeyin. Şimdi hepinize bir söz vermek istiyorum.
Sevgili büyüklerim, arkadaşlarımın başarısı bana kuvvet verdi. Tembelliğimden utandım. Artık her gün okula gideceğim. Onlardan geri kalmayacağım. Çalışkan bir çocuk olmaya karşınızda ant içiyorum.