Hamdımızı, şükrümüzü artıralım, duada ısrarımızı sürdürelim. Allah’ın duada ısrar eden kullarını sevdiğini unutmayalım.
Hazreti Ömer, dünyada iken cennetle müjdelenmiş on kişiden biri olmasına rağmen korkuyor, titriyor. Kendi yanlışları yüzünden mi acaba ümmet kuraklık imtihanına maruz kaldı, diye düşünüyor. Biz de bu tavırla, bu edeple, bu duygu ve düşüncelerle yollara düşsek, hadis ve fıkıh kitaplarımızda tarif edildiği şekliyle genç-ihtiyar, kadın-erkek, hasta sağlam çoluk-çocuk gücü yeten herkes, hatta hayvanlarımız da dahil hep beraber sahraya çıksak, sığırların böğürtüsü, koyunların meleyişi, çocukların ağlayışı sesleri arasında, herkes ceketlerini ters giymiş bir vaziyette, havalardan, gurur ve kibirden uzak bir tavırla iki rekât namaz kılsak, sadakalar versek, kurbanlar kessek, fakir fukarayı sevindirsek, boynu bükük bir vaziyette el kaldırsak, içimizdeki rahmete layık kulların hürmetine, Habib-i Edib’in hürmetine desek Allah’a yalvarsak; öyle ümid ediyorum ki Allah yardımını, rahmetini bizden esirgemeyecektir. Yağmur duasına çıkanlar böyle bir atmosferde mi çıkmışlardır bilemiyorum. Bu birinci şarttır. İkinci ve en önemli şart da şudur: Yağmur duasına çıkanların, özellikle hocalarımızın, vaizlerimizin, müftülerimizin, eli kalem tutan, dili kelam yapan herkesin iyiliği emretme ve kötülükten sakındırma görevini gücü nispetinde yapması gerekmektedir.
Elinizi vicdanınıza koyun lütfen bana cevap verin: Emr-i bilmaruf, nehy-i anilmünker görevini gücümüz oranında yaptığımıza inanıyor muyuz? Ki Hz. Muhammed’e ümmet olmanın, hayırlı ümmet olmanın yegane özelliği budur; yani iyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak. Emr-i bilmaruf yapılmıyor, desem belki haksızlık yapmış olurum, -onun da tam yapıldığına kani değilim ya her ne ise- ama nehy-i anil münker yani kötülüklerden ve hayasızlıktan sakındırma görevini yapanları alnından ve elinden öpmek istiyorum!
Neden utanma duyguları bu kadar azaldı? Neden kadınlar Allah’ın örtünme emrini kaale almıyor ve bunun ölçüsünü sormuyor? Neden erkekler kadınına, kızına Allah’ın emirlerini, dinini Allah’ın anlattığı, Peygamber’in uyguladığı gibi anlatmıyor? Neden hocalarımız, alimlerimiz, kürsü ve makam sahiplerimiz konuşmalarında, ders, sohbet ve vaazlarında bu meselelere yer vermiyor? Neden zina ve zinaya götüren yollar serbest de, buna ve her türlü ahlaksızlığa karşı tutum takınmak yasak veya ayıp?
Biz Hz. Muhammed’in (s.a.v) ümmetindeniz. O buyurmuş ki: “Sizden kim bir kötülük görürse onu eliyle değiştirsin; buna gücü yetmezse diliyle onun kötülüğünü söylesin; buna da gücü yetmezse kalbiyle ona buğz etsin. Bu ise imanın en zayıf derecesidir.”
Eliyle yapmak devletin görevi, diliyle yapmak alimlerin görevi, içinden buğz etmek de Müslüman halkın görevi. Ortalığı münker istila etmiş, ne kadar haram varsa hepsine özgürlük verilmiş, kadınlar, kışkırtıcı kılık ve kıyafetlerle sokağa, sahneye, sahile çıkmış, üç günlük, beş günlük birliktelikler yaşanıyor, kim kimi gözüne tutturuyorsa onunla çıkıyor, zinanın adı kaçamak olmuş, kim kiminle nerde ne yapıyorsa o ekranlarda. Ve bu iğrenç hayat, televizyon kanallarında ballandıra ballandıra anlatılıyor.
Yeri gelince kadın haklarını savunmada aslan kesilenler, her nedense kadın ticaret emtiası, reklam aracı, fuhuş malzemesi ve rakı mezesi olarak kullanılırken, her yerde tacize ve tecavüze uğrarken, podyumları, sahneleri, sahilleri ve gözleri çıplak bedenleriyle kirletirken, bu halleriyle hem kendi ve hem de başkalarının yuvalarını yıkarken kimseden ses çıkmıyor.
REZALETE SES ÇIKARTILAMIYOR
Ahlaksızlığın ve durmadan koca veya karı değiştirmenin, aldatmanın ve ihanetin, teşhirciliğin, soyunmanın, artistliğin, dansözlüğün, müstehcen bir şekilde sunuculuk yapmanın, şarkı ve türkü söylemenin adı sanatkârlık, mankenlik olmuş. Bütün bu rezaletler, kepazelikler yaşanırken kimsenin gıkı çıkmıyor. Tam tersi bunlara bu işi yapsınlar diye para sahipleri, belediyelerimiz ve derneklerimiz tarafından cesaret madalyası veriliyor, üstüne de milyarlarca para. Günlerce bilboardlar onların reklamıyla işgal ediliyor. Fakir fukaranın parası işte böyle ahlakı bozanlara ve kalkınmamıza darbe vuranlara peşkeş çekiliyor.
Her şeyde tutumluluğu düşünüyorsunuz da, eğlence sektöründeki bu israfa, bu insan israfına, ahlak israfına, namus israfına, değerler israfına neden dur demiyorsunuz? Öbür taraftan ömrünü ilme ve ahlaka adamış insanlara, onların hizmetlerine ve projelerine neden sahip çıkmıyorsunuz? Şimdi soruyorum Müslümanlara: Allah aşkına bana söyleyin bugün bu yaşanan hayata Allah’ın rızası var mı? Peygamberimizin rızası var mı? Kur’an’ın rızası var mı? Melaike-i kiramın rızası var mı? Salih kulların rızası var mı? Vicdanı bozulmamış insanların rızası var mı? Yok. Sizin bozulmamış vicdanınız buna razı mı? Hayır. Öyleyse neden razı olmuş gibi duruyorsunuz? Nerde sizi en hayırlı ümmet yapan özelliğiniz? Hani emr-i bilmaruf ve nehy-i anilmünker göreviniz? Elinizle, dilinizle yapamıyorsunuz diyelim, bu tablodan razı olmadığınızı da mı hissettiremezsiniz?
Bu halinizle siz yağmur duasına çıkıyorsunuz. Beş vakit namazın kılınmadığı, her türlü kumarın oynandığı, içkinin içildiği, çalgı ve müzik eşliğinde kadın-erkek karışık eğlence alemlerinin düzenlendiği, dansözün oynatıldığı, zinanın teşvik edildiği, soyunmanın sanat adını aldığı, her türlü rezaletin ve israfın serbest yaşandığı ve bu rezaletlerin medeniyet sanıldığı, alkışlandığı bir alemde siz yağmur duasına çıksanız ne olur? Çıksanız da gelen yağmur size ne kadar rahmet olur? Çıkmayalım demiyorum sevgili dostlar, bundan önce yapacağımız görevler var, diyorum. Eviniz yıkılmış, siz elinize boya, badana almışsınız, olmayan evinizi boyamak istiyorsunuz. Arabanızın kaportası gitmiş, siz pasta cila atmaya çalışıyorsunuz. Kabul edilmeyecek duaya amin işte buna derler. Sevgili Peygamberimiz buyurmuşlar: “Bana hayat bahşeden Allah’a andolsun ki, siz ya iyiliği emreder kötülükten alıkoyarsınız ya da Allah kendi katından sizin üzerinize bir azap gönderir. O zaman dua edersiniz fakat duanız kabul edilmez.”
Öyleyse her şeyden önce bu şartları yerine getirelim. Kadınlarımız Allah’ın emrine ve Peygamberimiz’in sünnetine uygun giyinmeli. Erkekler de bunu teşvik etmeli ve desteklemeli. Kadından namuslu ve dürüst olmasını bekleyen erkeğin de namuslu ve dürüst olması gerekir. Toplumun toptan ıslahını düşünelim ve bu doğrultuda malımızla canımızla gayret gösterelim.
Dinimizi anlayalım, anlatalım, yaşayalım, her akşam iman hakikatlerinin anlatıldığı derslere katılalım. Hamdımızı, şükrümüzü artıralım, duada ısrarımızı sürdürelim. Allah’ın duada ısrar eden kullarını sevdiğini unutmayalım.
Dualarımızın karşılığı hemen verilmezse ümitsizliğe kapılıp duadan vazgeçmeyelim, duaya devam edelim. Bu anlayış, bu gayret bizi hem dünyada hem de ahirette saadete, selamete, rahmete, bolluk ve berekete ve nihayet cennete kavuşturacaktır inşallah.