sen; içimde zıplayan, kalbimin derinliğinde
kendine yalancı şeker ve balonlar arayan
hayali tutkum ve aslında kendi saf hülyam;
plansız ağzımdan çıkan loş sövgüleri düşün
terliydi, arsızdı, belki çekici belki iğrençlerdi
sana diyorum, sen, uykusundan atılan rüya
dibime kadar düşüp, tadını bilmediğim elma.
yaşlı gözü ve yaşlı çevresi, avuçlar umudunu
sigara külü kadar yalnızlık, kokuyor fecrinde
yalnızlık, paylaşılmayan dehlizlerim, burada
sana, geceye, karmaşaya, tutkuyla, elveda.
gönül çemberini koru, saflığım, düş yoluna
düştü, bir düştü de, sesine tutsak olduklarına
taa neresine diye başlama, yoz ellerine veda.
hem de gece vakti, hicapsızlığın ta zirvesinde
yeşerme zamanından, akışkanlığa, de veda.
en oynak havaları çalsa da uyuşur ya insan
vakit ne, karanlıkta dans edenler, yataklarda
kelime kıskançlığı, ayırır adamları, karılarla
yaşar bir saksıda, özsuyu, hayalinden akacak
çöplükte açmasın, sonra sararır, o gül-ü rana...