“Yağmur; seni bekleyen bir taş da ben olsaydım
Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım
Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım
Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım
Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım
Bahira’da süzülen bir yaş da ben olsaydım
Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım
Senin için görülen bir düş de ben olsaydım
Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım
Senin visâlinle bir gülmüş de ben olsaydım
Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım
Damar damar seninle, hep seninle olsaydım
Bâtılı yıkmak için kuşandığın kılıcın
Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım.”
Nurullah Genç
O’NU ANLATMAYA GÜÇ YETER Mİ?..
O, iki cihanın Güneşi, insanlığa rahmet olarak gönderilen, Nebiler Nebisi...
Örnek insan, ahlâk ve fazilet timsali, ÇÖLE inen NURU bütün cihana yayarak, gerçek inkılabı meydana getiren, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Vesellemi anlatmaya güç yeter mi?..
Kalemler O’nu yazabilir mi?..
Denizler mürekkep olsa, O’nu anlatmaya kifayet eder mi?..
“Âlemlere Rahmet diye geldi O,
Aşkı ile gönülleri deldi O,
Cennet bile cemaline âşıktı,
Allah’ın sevdiği bir güzeldi O..” diyen Şâiri’in de gücü yetmez..
Gönlündeki iman balını, aşk peteğine damla damla akıtarak, gözyaşlarını O’nun için sel haline getiren gönül sultanları ile, bütün âşıkların da gücü yetmez..
Gönüller Sultanı Hz. Mevlânâ’nın: “O’nun vasıflarının şerhini, eğer ben devamlı, durmadan söylesem yüzlerce kıyamet geçer de O yine bitmez..” dediği gibi;
“Ben lûtuf kevserinden su bekleyen kuzuyum
Hz. Muhammed’in ayağının tozuyum..” diyebilenlerin de gücü yetmez..
O’nu, O Varlık güzelliğini, Allah sevgilisini hakkıyla anlatmak; insan diline nasip olmamıştır..
Bugünün şaşkın insanı; O’nu bilememenin, sünnetine sarılamamanın ve layıkınca sevememenin ızdırabı içinde kıvranıyor..
İnsanlık âlemi ve dünya;
O’nu tanımadıkça,
O’nun izinden gitmedikçe,
O’nun hadis ve sünnetlerine sarılmadıkça selâmete eremez, kurtulamaz..
O’nun lütufla baktığı gönüllerde açan irfan çiçekleri, nuruna pervane olanlar, ruhuyla arşa uçanlar, Risaleti ile gönülleri aydınlananlar müstesna..
O, Cenab-ı Muhammed varlığın birtanesi,
İşte güneş, ay- yıldız; Nurunun pervanesi...
O, Kevser çeşmelerinin mâliki ve ilâhî hitabın mazharı..
O, Varlığın sebebi olan tek Peygamber.. Ahirzaman Peygamberi..
O, Her derdin, dertlinin dermanı.. Her hastalığın ve hastanın gönlüne merhem..
O, “Ki o yüzden varız.” Saadetler alemine, ebediyet mutluluğuna gerçek teslimiyete, Hakk’a giden tek yolun müjdecisi Rahmet Kapısı..
O, Hayat ağacının keremiyle yeşerdiği iki cihan güneşi..
O, Hakta, adalette, merhamette, insanlıkta, yemede, içmede, oturup kalkmada, işte, güçte, devlet başında, vazifede, liderlikte ve hayatın akla gelen her şûbesinde TEK ÖNDER VE TEK İNSAN..
O, İlmin yaptığı tarifle;
“Beşerdir, fakat bütün yartılmışların EN HAYIRLISI VE EN EFDALİDİR”mazhariyetine nail olmuş ÖRNEK İNSAN..
O, Küfür ve vahşet zindanlarında körleşen kalpleri aydınlatan NUR..
O, Güzelliklerde, sevgilerde, ilimlerde, şefkat ve merhametlerde
ÖRNEK ALINACAK TEK İNSAN.. TEK BİR NEFES..
O, Sadece bir istasyon durağı mesafesindeki dünya hayatı için yegâne halâskar, ahirette en büyük şefaatçimiz..
O, Âlemlerin Rabbi’nin EN SEVGİLİSİ..
O, Tek kurtarıcımız..
O, “Âyinedir bu âlem, herşey Hakk ile kâim, Mir’atı Muhammed’den Allah görünür dâim.” Diyen âşıkların muhabbet saltanatı aynası olmuştur..
“O öyle bir insan ki, ondan daha keremlisini yaratmadım ve gökleri yerleri halketmeden O’nun adını kendi ismimle yanyana arş üstüne yazdım.. O’nun ümmeti cennete girmeden, cenneti başka ümmetlere haram kıldım..”
İşte O..
Bizim Peygamberimiz.. Ahmed-i Muhtar Efendimiz..
Balıkların suyu sevdiği gibi, biz de O’nu seviyor muyuz acaba?..
Yaratılmışların en hayırlısı, Peygamber Efendimiz Hazeti Muhammed Sallallahu Aleyhi Vesellem için duygularımızı dile geitrdiğimiz şu âciz yazımızda salat ve selam O’na olsun...
Gül vadinde bir diken, aşkınla ve sevginle yanan gönüllerde bir ışık, hakikat elmaslarında küçük bir taş parçası, kapında bir dilenci olabilme pâyesi verirsen razı olurum..
“Sevdim seni ben âleme Rahmet diye sevdim,
Bir benzeri yok, Cenab-ı Ahmed diye sevdim.”
Yalvarışımı kabul eyle!..
Şefaat mumunu yak Ya Resûlullah!..
Yak ki, aciz kalemimi aradan kaldırarak o muma atılayım..Ömür ırmağımı senin saadet havuzuna akıtayım..
Beni kabul eder misin Ya Resûlullah?..
SEN OLMADAN O’NA (CC) VARILIR MI YA RESULLULLAH?..