anlatmadan edemeyeceğim
ilk öğretmenlik yaptığım okul, bir köy okulu. 21 öğrencim, birleştirilmiş sınıf,tek öğretmenim, müdür yetkiliyim, sobayla ısınıyoruz, sağlık ocağı falan yok. araba denk gelirse gidiş geliş yapmaya çalışıyoruz. ilk günümde çocukları ve velileri görünce "lanet olsun bu mesleği yaptığıma da o okulu okuduğuma da" dedim içimden. çok çok erken davranmışım. tamam çok çektim, bir daha da öyle zor şartlar, öyle öğrenci-veli görmedim şükür. neyse zil çalmaz bağıra bağıra öğrenci topluyoruz bahçeden. 3-4 kişilik bir kız grubu hep geç geliyor derse, beni de bahçede bağırtıp duruyorlar tabi. özür falan da yok pek. neyse öğle tatilinden dönüşte geldi bu grup eller arkada. "biz neden hep geç kaldık öğretmenim biliyor musunuz" dediler. neden dedim. eller arkadan çıktı. bir fincan, bir bardak, bir de kase gibi bişi. yavrucuklarım teneffüslerde çamurlardan bunları yapmışlar, kurutmuşlar ve sulu boyayla boyamaya çalışmışlar... teneffüsler yeterli olmadığı içinde azıcık derslerden yemişler vakti
eee bitti sinirim anında..
sevildiğini anladın mı bitiyor mesleğin sıkıntısı... polyyannacılık zaten öğretmenin ruhunda var