Öncelikle Cemil Bey'e ve Saygıdeğer Eşleri Tülay Hanım'a Candan Teşekkürler !
Bu başlığı takriben 1 saat önce farkettim, şimdilik 20 sayfasını okudum ve verdiğiniz bilgilerden ziyadesiyle faydalandım, gerekli bilgileri bilgisayarıma kaydettim.
Cemil Bey, konulara vukufiyetinden de belli ki, kendisini mesleğinde yetiştirmiş biri.
Keşke her müfettişimiz öyle olsa ve keşke bütün müfettişlerimiz artık eski kalıpların dışına çıkabilse...
Keşke her müfettişimiz, mevzuatta ifâde edilmiş olsa da, teftiş ettiği öğretmenden kâğıt çöplüğünü andıran yığınla -bir çoğu saçma sapan- yazıyı, dokümanı, gözlem formunu isteyeceğine, öğretmenin azmini, yüreğindeki vazife aşkını görebilse. Ama nerede
Bakanlık, ufuklarının genişlemesi için, müfettişlerimizi, bu mümkün değilse, ilgili bürokratları eğitim öğretim araştırmaları için yurtdışına gönderse ne kadar iyi olurdu.
Ben şahsen 5 yıl yurtdışı görevinde bulundum ve bu görev bir çok konuda benim tekamül etmeme sebep oldu.
Bakın size bir örnek. Yurtdışında gördüğüm uygulamalardan birini ben de sınıfımda uygulamış, A4 kâğıtlara yazıcıda yazdırdığım özlü sözlerle sınıfımın
tavanını boydan boya bezemiştim.
Kâğıtların arasına da öğrencilerimle birlikte süsler asmıştık. Öğrencilerim sürekli bu sözleri görüyor, okuyor, hatta diğer sınıfların öğrencileri dahi merak edip dakikalarca sınıfımda kalıyor ve o sözleri okuyordu.
Zaman zaman öğrencilerimin seçtiği herhangi bir özlü söz üzerinde konuşuyor, onlara o sözün ne ifâde ettiğini anlatıyordum.
Öyle ki, benim öğrencilerim, II. kademe öğrencilerine kıyasla, söz dağarcığı bakımından daha zengin hâle gelmişti. Hatta iddia ediyorum, sözkonusu sözlere bir çok öğretmene kıyasla, daha doğru yorumlar getirebiliyorlardı.
Gün geldi, devran döndü müfettiş bey geldi sınıfa. Kapıdan girer girmez şaşırıp kaldı. "Bunlar ne yahu?" dedi ve dakikalarca bakakaldı öyle. Ben, taltif beklerken, o "Duvarlarda gördüm de, tavanda ilk defa görüyorum" deyip, çok garipsediğini jest ve mimikleriyle belli etti.
Hâ teftiş mi? E tabii, gömüldük kâğıt çöplüğünün içine... şu nerde? bu niye yok? burayı neden eksik bıraktın? Atatürk köşesini neden buraya değil de oraya astın? Andımız neden eğik duruyor öyle? Mevsim şeridini kendi elinle hazırlaman lâzım! Atatürk köşesini de. İşin yoksa eski kitapları karıştır dur Atatürk resmi bulacağım diye.
Yeniler bilmez, eskiden harıl harıl yıllık, ünite, günlük plânlar yazardık. Ne saçma şeylerdi!
Sözüm meclisten dışarı kaydı ile,
Herkese Saygılar!