Öğretmenim, ormalde birinci sınıflara aday öğretmenin verilmemesi daha yararlı olur. Sınıf öğretmeni varken ücretli öğretmenin birinci sınıfa verilmesi ise en hafif deyimle eğitimden hiç anlamamaktır. Ama kasımda herkesin sınıfı olduğu için yeni gelene verilebilir. Bir engel yok ama yarar açısından sınıf öğretmeni verilmeliydi.
Öğretmenim, ülkemizin çeşitli okullarında maalesef böyle anormal durmlar oluyor.
Meşhur bir sözdür: 'Bir okul müdürü kadardır.'
Yine de başarı ve sağlık dileklerimle...
Değerli meslektaşlarım bu akşam için bir yazı bir şiir gönderiyorum başucumuzda bulunsun diye. Mutlaka okuyunuz ve oktunuz.
‘ACABA NASIL EZBERLESEM?
- Çocuk: (Kitap elinde ve kendi kendine söylenir.) Bunları yarına kadar ezberlemeliyim, yoksa vaziyet kötü. Yarın sınav var. Ama konular hem uzun, hem de aklımda kalmıyor. Acaba babam yardım eder mi? Baba bana yardım eder misin?
- Baba: Tabi yavrum, nedir mesele?
- Ç.:Yarına kadar bunları ezberlemeliyim.Yarın sınav var. Ama hem uzun hem de aklımda kalmıyor.Sen kolay bir yol bulur musun?
- B.:Evet biliyorum.
- Ç.:Aman ne iyi hemen söyler misin?
- B.:Hayır söyleyemem.
- Ç.Ama niye
- B.:Kendin arayarak bulduğun zaman unutmazsın.Ben söylersem hiç çaba harcamadığın için aklından uçar gider
- Ç.:Peki nasıl arayacağım?
- B.:Onu da söylemeyeceğim.Kendi kendine bulacağından eminim.
- Ç: Pekiyi. Demek ki kendim bulmalıyım? Ama nasıl? Hah aklıma geldi, kendime soru sormalıyım. Ben bu bilgileri niçin ezberlemeye çalışıyorum?
- B: Ben söyleyeyim mi?
- Ç: Evet, lütfen
- B: Sen gerçekten ne istiyorsun? Ezberlemek mi belleğinde mi tutmak?
- Ç: İkisi aynı şey değil mi?
- B: Değil. Bak şimdi beni iyi dinle. O kitap nedir? Tarih değil mi?
- Ç: Evet.
- B: Hangi konuyu “ezberlemek” istiyordun?
- Ç: Birinci Dünya Savaşı.
- B: Güzel. Şimdi lütfen şu sorumu yanıtlamaya çalış: Sen Birinci dünya Savaşı’ nın neden çıktığını merak ediyor musun?
- Ç: Eh evet, biraz merak ediyorum, ama şu anda düşündüğüm sadece yarınki sınav. Onda başarılı olmak için de sadece aklımda tutmak istiyorum.
- B: Bak şimdi ben sana bir kural söyleyeyim: bir şeyi merak etmiyorsan onu öğrenemezsin, merak öğrenme isteği yaratır, öğrenemediğin şeyler ise aklında kalmaz.
- Ç: Pekiyi merak edersem öğrenir miyim?
- B: evet. Merak, öğrenmenin en iyi yoludur. Önce merak etmeye çalış, göreceksin öğrenme isteği kendiliğinden doğacak.
- Ç: İyi ama durup dururken nasıl merak edeyim?
- B: Güzel soru. Eğer Birinci Dünya Savaşı’nın, şu anda oturduğumuz evle, yediğimiz yemekle, gittiğin okulla, yani tüm yaşamınla çok yakın ilgisi olduğunu fark edersen yine merak etmez misin?
- Ç: Öyle mi? Bütün bunlarla ilgisi mi var? Ben onu sadece bir savaş sanıyordum. Ay çok merak ettim, savaşın bütün bunlarla nasıl bir ilgisi var. Bunlar kitabımda var mı?
- Tabi var, gördün mü, bak merak uyanmaya başladı. Ayrıca, bu merakın nedeniyle ezberden de vazgeçtin.
- Ç: Nasıl yani, şimdi ben kitabı ezberlemeyecek miyim?
- B: Hayır. Artık ezberlemeyeceksin. Hoşuna giden çizgi romanları, hikaye kitaplarını ezberliyor musun? Halbuki onlar, en ince ayrıntılarına kadar belleğinde kalıyor, öyle değil mi?
- Ç: Evet, gerçekten de öyle. Şimdi yavaş yavaş bellemekle ezberlemenin farkını anlıyorum. Bir şeyin nedenini merak edersem ezber olmuyor, merak etmeden belleğime yerleştirirsem ezber oluyor. Ayrıca meraksız öğrenme neredeyse bir ölüm. Merak ederek öğrenme ise bir eğlence gibi.
- B: Tastamam öyle. (Tınaz Titiz, Ezbersiz Eğitim Yol Haritası)
HERŞEY SENDE GİZLİ
yerin seni çektiği kadar ağırsın
kanatların çırpındığı kadar hafif…
kalbinin attığı kadar canlısın
gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç…
sevdiklerin kadar iyisin
nefret ettiklerin kadar kötü…
ne renk olursa olsun kaşın gözün
karşındakinin gördüğüdür rengin…
yaşadıklarını kar sayma
yaşadığın kadar yakınsın sonuna; ne kadar yaşarsan yaşa
sevdiğin kadardır ömrün.
gülebildiğin kadar mutlusun
üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
sakın bitti sanma her şeyi, sevdiğin kadar sevileceksin
güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
bir gün yalan söyleyeceksen eğer
bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın
ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın
güneşin seni ısıttığı kadar sıcak
kendini yalnız hissettiğin kadar yalnızsın
ve güçlü hissettiğin kadar güçlü
kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin… işte budur hayat!
işte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın
bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
çiçek sulandığı kadar güzeldir
kuşlar ötebildiği kadar sevimli
bebek ağladığı kadar bebektir
ve her şeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
SEVDİĞİN KADAR SEVİLİRSİN…
Can YÜCEL