Mutluluğun Sırrı
Eski zamanların birinde bir genç varmış.Yeri yurdu belli değil halk tabirinde berduş denilen ama yüreğindeki güzelliklerden,çağlayanlardan kimsenin haberinin olmadığı bir genç.Tek arkadaşı resim çizmekmiş.Bazen bi köprü altında,bazen bi kaldırım köşesinde hiç tereddüt etmeden,kimseden çekinmeden yıldızların koynunda uykuya dalarmış.Bütün varlığı hayalgücü,birkaç kağıt,ve kalemiymiş.Ona göre en büyük mutluluk resim çizmekmiş.Fakat çevresindeki insanlar onun varlığından pek de memnun değillermiş.Ona sanki bir ucubeymiş gibi bakıyorlar,her yerde horgörüyorlarmış.Bu gençte öyle bir tavır varmış ki o kadar kötü muameleye rağmen hâlâ ^mutluyum^ diyebiliyormuş.Ve hayatta en sevdiği yapabildiği sürece kim ne derse desin nasıl davranırsa davransın mutlu olmaya devam etmiş.
Hayat ne garip öyle değil mi? Düşünsenize elinizde sadece hayagücünüz,resim kağıtlarınız ve kaleminiz var.Ne bir akrabanız,ne bir sıcak yuvanız,ne de konuşup derdinizi dökebileceğiniz,omzunda ağlayabileceğiniz bir arkadaş...Demem o ki mutlu olmak için illa ki büyük şeylerin olmasına gerek yok bence.Aslında mutluluğu küçük şeylerden yakalarsanız bir bakarsınız küçük küçük yaşadığınız mutluluklar kocaman olmuş. İşte ^mutluluğun sırrı^ küçük şeylerden mutlu olabilmek.Hayat acımasız,önüne geleni yakıp yıkıyor,ama bu arada küçük de olsa yaşanılan mutluluklar vardır.Mutluluk onca hayat kargaşası içinde bunları görebilmektir.Bazen de sonbaharda bütün doğa uykuya dalmışken yavrularını korumak uğruna yavrularını sarıp sarmalamış olan bir kuşun nasıl da hayat mücadelesi ettiğini görebilmektir.Yani kısacası mutluluk bir yapıdır,duvar gibidir.Her küçük mutlulukta bir tuğla koyarsınız ve bir bakarsınız,kocaman sağlam bir yapı olmuş.İnsan daha ne ister ki....
Binnur Kara