>Sevgili öğretmenim!
>Size bir mektup daha yazacağım. Canım sıkıldıkça sizinle dertleşiyorum.
>çünkü beni ancak siz anlarsınız diye düşünüyorum.
>Beni yanlış anlamayasın diye bir “özür” ile başlamak istiyorum. Sizinle
>yazışırken “siz” diye başlayıp “siz” diye bitirmek isterim. Ancak araya bu
>kadar “resmi” bir mesafe koymak istemiyorum. Resmi bir mesafe olursa ben
>içimdekileri tam yansıtamam. “Siz” değil de “sen” diye cümlelerime devam
>edeceğim için bana kırılmayın lütfen!
>Merhaba Öğretmenim!
>Yakında “veli toplantıları” başlayacak. Benim içimi bir korku sardı yine.
>Ne tuhaf bir korku bu aslında… Düşünsenize, dünyada beni en çok seven
>insanlar olan annem – babam ve bana en çok emeği geçen insan olan
>öğretmenim bir araya gelecekler, ama ben korkuyorum. Benim geleceğim için
>çalışan insanlar bir araya gelecekler. Sevinmem gerekirken korkuyorum.
>
>Korkumun sebebi sen değilsin öğretmenim. Geçen yıl ki sınıf hocamız
>yüzünden bu korku var içimde. Geçen yıl yapılan toplantıdan sonra evimizde
>neler olmuştu neler! Sınıf hocamız anneme beni şikayet etmiş. Annem o
>öfkeyle eve geldi. Babama her şeyi aktardı. Öyle bir fırça yedim ki evde!
>Bir hafta boyunca ailemle neredeyse hiç konuşmadık.
>
>Sadece ben değil tüm arkadaşlar aileleriyle problem yaşamıştı o toplantıdan
>sonra. Sınıf arkadaşlarımızdan birisinin babası o kadar sinirlenmişti ki,
>arkadaşımızı neredeyse evden kovacaktı.
>Kusurlarımızı, hatalarımızı, yaramazlıklarımızı anne babalarımıza hiç
>söylemeyin, her kusurumuzu ört bas edin demiyorum. Ancak anlamakta
>zorlandığım bazı noktalar var.
>
>Anne babalarımıza bizleri o kadar şikayet eden öğretmenimiz niçin hiç iyi
>yönlerimizden bahsetmemiş. Bir canavarı tarif eder gibi, ” bu çocuk adam
>olmaz, bu kızda iş yok, ne biçim çocuk yetiştirmişsiniz” gibi cümleleri,
>bir makineli tüfek gibi velilerimizin üstüne yağdırmış eski sınıf
>öğretmenimiz. Sanki anne babalarımız “haylaz” olduğumuzu bilmiyor mu?
>Biliyorlar elbette. Ancak diğer velilerin içinde bu kadar rencide olunca
>tüm öfkeleriyle bize yükleniyorlar.
>
>Sevgili Öğretmenim.
>Bizim anne babalarımız zaten cahil. Bir çoğu köyden şehre çalışmak için
>gelmiş, bizleri okutmak isteyen iyi niyetli cahil insanlar.
>Annem, anneliği, sadece çocuk doğurup karnını doyurmak sanıyor. Babama
>sorsanız bizim için ceketini satar bizi okutur. Ancak çocuk eğitmenin
>doğurmak veya doyurmak olmadığını bilmiyorlar.
>
>”Biz cahil kaldık işte! Siz okuyun diye çırpınıyoruz!” derken annemin
>gözleri dolar. Ancak aynı annem her sabah güne “Seda Sayan” ile başlıyor.
>Öğleden sonraları saçma sapan kadın programları izliyor. Akşamları da
>mutfakta ki Televizyon da izlemesi gereken birkaç dizisi vardır mutlaka.
>
>Niçin mutfakta ki Televizyon diye soracak olursanız hemen söyleyeyim.
>”Ceketimi satar, sizi yine okuturum!” diyen babam, eve gelince hemen TV’nin
>karşısına oturur. Haberleri defalarca izledikten sonra izleyecek bir dizi
>mutlaka bulur! Hele birde maç varsa tamamdır. Misafir odasına kimse
>yaklaşamaz.
>Ben annemin babamın ellerinde hiç kitap görmedim. Okuma yazmaları olmasa
>anlayacağım. Sanki eğitim sadece diploma peşinde koşmakmış gibi anlamışlar.
>Bizim için “saçını süpürge” ettiğini söyleyen annem ve “ceketimi satar,
>sizi yine okuturum!” diyen babamın kendilerini eğitmek için hiç çaba sarf
>ettiğini görmedim.
>
>Bunları seninle niye paylaştığımı söyleyeyim öğretmenim.
>Anne babamı size şikayet etme niyetinde değilim. Ben onları çok seviyorum.
>Ancak onlara bu gerçekleri ben söylesem “nankör evlat!” olurum. Lütfen bir
>sonraki veli toplantısında beni ve arkadaşlarımı anne ve babalarımıza
>şikayet etmeden önce, onlara çocuk eğitimi konusunda biraz bilgi verin.
>Karne notlarımızı saklayın, yaramazlıklarımızı gizleyin demiyorum.
>Notlarımız hakkında da bilgi verin, şikayetlerinizi de dile getirin.
>Ancak ailelerimizi bir araya toplamışken onlara eğitim verseniz. Özellikle
>”çocuk Eğitimi, Ergenlik döneminde iletişim” gibi konularda her toplantıda
>biraz bilgi verseniz, hem sizin işinizde kolaylaşmaz mı?
>
>Hababam sınıfındaki o sahneyi bilirsiniz öğretmenim! Hani Mahmut hoca tüm
>anne babaları sınıfa toplayıp, çocuklarının karnelerini onlara verdiği
>sahne! Orada Mahmut hoca diyor ki, “Bu karneler sadece çocuklarınızın
>değil, aynı zamanda sizinde karneleriniz sayılır. Bu notlar sadece
>çocuklarınızın değil sizinde notlarınız.”
>
>Veli toplantılarına katılmayan ailelerden hep şikayet etmekte haklısınız.
>Ancak bazı arkadaşlarımın aileleri öğretmenlerinin tavırları yüzünden
>toplantılara katılmadıklarını söylüyorlar.
>
>Sevgili öğretmenim!
>Anne babamı sana şikayet ediyorum belki. Yaptıkları hataları
>cahilliklerinden yaptıklarını da biliyorum. Ancak geçen yıl ki öğretmenimin
>yaptıklarını düşününce üzülüyorum. Bir öğretmenin bunları bilmesi
>gerektiğini, ve böyle basit hatalar yapmaması gerektiğini düşünüyorum.
>
>Tekrar ediyorum. Annem babam cahil öğretmenim!
>Ya sen?
>
>Sait çAMLICA