Hanım alışveriş listesini Whatsapp'a yolladığında spor zamanı geldi diyorum. Liste ne kadar uzunsa o misliyle kalori harcıyorum. Listedeki her bir ürün için 5-6 market geziyorum. Artık 25 kuruşluk farklara bile bakıyorum. Eskiden kağıt liste vardı o da teknolojiye yenik düştü.
Çok değil 3 yaz önce tonuna 320 TL verdiğimiz kömüre bu yaz başında 740 TL verdik. Yaz başında kışa göre ucuz oluyor bu arada.
Evlendigimizde 330 TL'den takılan Ata lira borcunu şimdi 1300 TL'den alıp takıyoruz.
Çok değil yine birkaç yıl önce 40-50 TL'ye düzdüğümüz pazar harcına şimdi 150 TL kadar para harcıyoruz.
Salça için önceleri kasa kasa domates alırken şimdi yanına yaklaşılmıyor bile.
Alım gücümüz düşmekle kalmadı, dibi boyladı. Kimse kusura bakmasın ama çoluk çocuğun boğazından kısarak birikim yapılmaz.
Geçen dayımla konuşuyorduk. Oğlum, eskiden böyle değildi. Şimdi her şey elimizin altında, istedigimiz her şeye ulaşabiliyoruz, diyor. Doğru diyorsun dayı dedim. Şimdi imkanlar çok her şey elimizin altında peki bunlardan faydalanabiliyor musun? İstediğin şeyi ihtiyacın olsa bile yeterince alabiliyor musun? Sustu, sonra yok dedi. Pazar yerine bitime doğru gidiyoruz artık dedi. Sanırım bu cümle ne demek istediğimi anlatmaya yeter.
Her zaman savumduğum bir done var.
Öncelerden meyve swbze az olsa da kaliteliymiş. Hormonsuz zehirsiz.
Ayakkabı orjinal deri ve kaliteliymiş. Giysi kaliteliymiş. Defalarca yıkansa bile bozulmazmış.
Eve alınan eşyalar kaya gibi 30 yıl kullanılacak kalitedeymiş.
Şu an satılan ekmek bile zehir.
Kimse bana bolluktan bahsetmesin lütfen.