Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.
Erin Gruwell'in 1994 yılında Woodrow Wilson Classical Lisesinde göreve başlaması sahnesinde okul yöneticisi (Bölüm başkanı) aralarında geçen konuşma :
Erin Gruwell :
- Ders planlarımı getirdim. İncelerseniz çok sevinirim.
Bölüm başkanı :
- Bunlar da dersine gireceğin sınıflar. Bunlar da ders vermeye başlayacağın sınıflar. Birinci sınıf İngilizcesi.
Dört sınıf ve yaklaşık 150 öğrenci var. Bir kısmı ıslah evinden yeni çıktı. Bir iki tanesinde, nereye gittiklerini izlemek için pranga takılı olabilir. Bir de, ders planlarını yeniden düzenlememiz gerek. Aldıkları notlara bakarsan, bu sözcük listeleri ve bu kitaplardan bazıları, onlara ağır gelecektir. ...onlara çok zor gelecektir.
Erin Gruwell :
- Tamam.
Bölüm başkanı :
- Ayrıca,
bir çoğu buraya gelmek için her biri bir buçuk saat süren, üç otobüs yolculuğu yapıyor.Erin Gruwell :
- Tanrım.
Bölüm başkanı :
- Yani ben olsam çok fazla ev ödevi vermezdim. Vaktini, geç getirilen ev ödevlerini takip etmekle harcarsın.
Erin Gruwell :
- Tamam. Teşekkür ederim.
Bölüm başkanı :
- Newport Beach'li misin?
Erin Gruwell :
- Evet.
Bölüm başkanı :
- Buraya iki yıl önce gelmemiş olman çok kötü. Bir ara bölgenin en yüksek okul rekorlarına sahiptik ama
gönüllü kaynaştırma... en iyi öğrencilerimizin %75'inden fazlasını kaybettik.
Erin Gruwell :
- Ben aslında Wilson Lisesi'ni kaynaştırma programı için seçtim. Sanırım burada olanlar heyecan verici, değil mi?
Babam, yurttaşlık hakları hareketine katılmıştı. Televizyonda Los Angeles ayaklanmalarını izlerken, o zaman hukuk fakültesine gitmeyi düşünüyordum.
Ve şöyle düşündüm, "
Tanrım, sen mahkemede bir çocuğu savunana kadar, savaş çoktan kaybedilmiş olacak." Bence asıl savaş, derslikte yapılmalı.Bölüm başkanı :
- Bu çok... iyi düşünülmüş bir söz. Erin... bana kalırsa harika ve zeki bir kadınsın. Ama öğretmenlikte yenisin. Bölüm başkanı olarak, burada karşılaştığımız şeylerle başa çıkabileceğinden emin olmak zorundayım.
Erin Gruwell :
- Ben eminim. Bir öğretmen olarak öğrenmem gereken çok şey olduğunu biliyorum.
Ama çok iyi bir öğrenciyimdir. Öyleyim ve burada ders vermeyi çok istiyorum.
Bölüm başkanı :
- İncilerin çok güzel.
Erin Gruwell :
- Sağolun. Babam almıştı.
Bölüm başkanı :
Ben olsam onları derste takmazdım.
Islah evinden çıkmış öğrencileriniz var mı?
Ya da elektronik kelepçe takılmış öğrencileriniz?
Öğrencilerinizin anlamını bildiği / bilmesi gereken sözcük listeleriniz var mı?
Okula gelmek için bir buçuk saat süren
üç otobüs yolculuğu yapan öğrencileriniz var mı?
Ne kadar şanssızsınız Amerika'da bütün bunlar var
Gönüllü kaynaştırma programı 1992 yılında çıkan olaylardan sonra çeşitli ırk ve milletlerden öğrencileri aynı okul çatısı altında toplayarak çatışma problemlerini çözmeyi amaçlayan bir projedir.
Çözüm olacağı düşünülen uygulama problemin büyümesine sebep olmuştur. İstisnalar olmakla birlikte 1992 Los Angeles olaylarının benzerleri hemen hemen her eyalette görülmeye devam etmektedir.
Erin Gruwell'in "
Tanrım, sen mahkemede bir çocuğu savunana kadar, savaş çoktan kaybedilmiş olacak. Bence asıl savaş, derslikte yapılmalı." tespiti çok doğrudur.
Okul döneminde kazanılamayanın, sonraki dönemde kazanılması imkansıza yakındır.
İnci takarak okula gelmek Amerika'ya mahsus bir uygulama olmalı.
Gözlemleyebildiğim kadarıyla başka hiç bir ülkede öğretmenler okulda takı takmıyor.
Öğretmenler takı takmalı mı, takmamalı mı?
Öğretmenler takacaksa, bu tutum öğrencilere örnek olma anlamına gelir.
Diğer bir deyişle, öğrencilere siz de takı takın denilecektir.
Çeşit, çeşit, renk, renk, kaliteli, kalitesiz, ucuz, pahalı, gösterişli, sade takılar takılan bir okul hayal edebiliyor musunuz?
Bu kadar FARKLI / RENKLİ bir toplum olmaya hazır mıyız?