“Allah ve mellekleri Peygamber'e salât ederler. Ey iman edenler! Siz de ona salat edin ve içtenlikle ona selam verin.”[1]
"Ant olsun, Allah’ı ve ahiret gününü umanlar için Allah’ın Resulü'nde güzel bir
örnek vardır.”[2]
Salâvat, Kur’an ve sünnette önemli bir yere sahip olan ve her Müslüman’ın günlük namazlarının teşehhüdünde sürekli olarak tekrarladığı bir zikirdir. Salâvatla ilgili olan bir makalemizde salâvatın önemi üzerinde durduk ve onun Umeyye oğulları tarafından tahrife uğradığını ve günümüzde de ne yazık ki bazı Müslümanların salavatı tahrife uğramış şekliyle söylemeye adet ettiklerini açıkladık ve salavatın doğru şeklinin “Allahumme salli ala Muhammed ve Âl-i Muhammed” olduğuna değindik.
Şimdi ise ilk önce Kur’an ve hadisler ışığında salâvatın faydalarına değineceğiz ve sonra da Ehl-i Sünnet kaynaklarında salâvatla ilgili olarak var olan hadislere yer vereceğiz.
Konuya girmeden önce salâvat getirmenin Resulullah (s.a.a) ve Ehl-i Beyt’i için de manevî bir faydasının olup olmadığı üzerinde duracağız.
Acaba salavatın sadece salavat getirene mi faydası var, yoksa Hz. Peygamber (s.a.a.) ve onun Ehl-i Beyt’ine de faydası olur mu? Bu konuda âlimlerin görüşleri farklıdır.
Şehid-i Sanî, Şerh-i Lüm’a adlı kitabında şöyle der:
“Peygamber (s.a.a)’e salavat getirmenin faydası salavat getirenedir. Çünkü Allah Teala Peygamber (s.a.a)’e o kadar yüksek bir makam ve mevki vermiştir ki, artık onun makamını yüceltecek bir şey yoktur. Hadislerde ve alimlerin sözlerinde Peygamber’in o yüce makamı açıklanmıştır.”[3]
Muhammed Taki Meclisî’den şöyle nakledilmiştir:
“Ümmetinin dua ve salavatı sonucu Peygamber’in (s.a.a) kemali artacak olursa, kâmil nâkıstan faydalanmıştır demektir. Bu ise, aklen muhaldir.” [4]
Bunların karşısında Cemaleddin Hansarî (r.a) Şerh-i Lüm’a kitabının hamişinde şöyle der:
“Salavat getirmenin, Peygamber ve Ehl-i Beyt’inin derecelerinin yükselmesinde etkili olması uzak bir ihtimal değildir. Çünkü Allah Teala’ya yakınlık dereceleri ve O’nun yanında makam sahibi olmak sınırsızdır. Dolayısıyla Peygamber (s.a.a)’e gönderilen salavatın, onu olduğu dereceden daha yüksek dereceye yükseltmesi mümkündür.”[5]
Allame Seyyid Ali Han, Sahife-i Seccadiye’nin şerhinde bu konu hakkında şöyle der:
“Salavatın mânası, dünyada İslam’ın yayılıp yerleşmesini ve böylece Resulullah’ın şanının yücelmesini istemektir; ahirette ise onun manevî mevki ve derecesinin yükselmesini talep etmektir.”
Sözünün devamında ise şöyle der:
“Bazıları derler ki: “Salavatın faydası sadece salavat getirenedir. Çünkü Allah Teala, ona öyle yüce bir makam vermiştir ki salavat getirenin salavatı ve dua edenin duasının artık bir etkisi olmaz.” Bazları da derler ki: “Salavattan amaç, onun kemalinin çoğalmasını talep etmektir. Bu da onun Allah’a daha fazla yakınlaşmasına sebep olur. Çünkü Allah’ın nimetlerine layık olmanın mertebeleri sonsuzdur.”[6]
Her halükârda, salavatın salavat gönderene faydası olmasında hiçbir şüphe yoktur. Dolayısıyla Hz. Peygamber (s.a.a) ve Ehl-i Beyt’inin dostluğunu kazanabilmemiz ve onların pâk nefeslerinden yardım alabilmemiz için melekutî bir zikir olan salavatı sürekli söylememiz gerekir.
Bizim Peygamber ve Ehl-i Beyt’ine salavat getirmemiz, Allah ve meleklerinin bize salat etmelerine sebep olur. Allah ve meleklerinin salatı ise, bizi karanlılardan nura çıkarır. Nitekim Allah Teala şöyle buyuruyor:
“Öyle bir mâbuttur ki, sizi karanlıklardan nura çıkarmak için O ve melekleri size salat ederler.”[7]
el-Camiat’ul-Kebîre ziyaretinde salavatla ilgili olarak şöyle geçer: “Allah Teala, bizim size salavat getirmemizi, fıtratımız için güzellik, nefsimiz için temizlik kılmıştır.”
Salavatın Faydası Hakkında Elde Ettiğimiz Hadis ve Rivayetlerin Özeti:
1- İlahî Ahlakla Ahlaklanmak
Ahzab Suresi’nin 56. ayetinde Allah Teala, Peygamber’e salavat göndermeyi emrederek kendisi de ona salat etmektedir. Bu emri yerine getirmek, “Allah’ın ahlakıyla ahlaklanın” emrini yerini getirmek sayılır.
2- İlahî Emre İtaat
Peygamber (s.a.a)’e salat ve selam etmek, Allah’ın; “Ey iman edenler! Siz de ona salat edin ve tam bir teslimiyetle ona selam verin.” şeklindeki emrine itaattir.
Bu itaat ise kurtuluşa vesiledir; Allah Teala buyuruyor ki:
“Allah ve Resulüne itaat eden, en büyük kurtuluşla kurtulmuştur.”[8]
3- Allah’ın Salat ve Selamına Hak Kazanmak
Cami’ul-Ahbar’da Resulullah (s.a.a)’den şöyle bir hadis nakledilmiştir:
“Cebrail yanıma gelerek, Allah Teala’nın şöyle buyurduğunu müjdeledi: “Kim sana salat ederse, ben ona salat ederim; kim sana selam verirse, ben ona selam veririm.” Ben de buna karşılık şükür secdesi yaptım.”[9]
Bu konuda hadis çoktur. Sadece bir hadis de Ehl-i Sünnet kitaplarından naklediyoruz:
Sahih-i Müslim’de Resulullah (s.a.a)’den şöyle buyurduğu nakledilmiştir:
“Kim bana bir salat ederse, Allah Teala ona on salat eder.”[10]
4- Meleklere Eşlik Etmek ve Onların Bağış Dilemelerinden Yararlanmak
Salavat ayetindeki “yusallune” (salat ederler) ibaresinin hükmünce melekler daima Peygamber (s.a.a)’e salavat getirmektedirler. Salavat getiren kimse, bu ameliyle kendisini meleklere benzetmekte ve onlara eşlik etmektedir. Nebevî bir hadiste şöyle buyurulur:
“Kim bir kavme benzerse, o kavimden olur.”[11]
Cami’ul-Ahbar kitabında rivayet edilen bir hadiste Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
“Cebrail benim yanıma gelerek, Allah Teala’nın şu sözüyle beni müjdeledi: “Kim sana salat ederse, yetmiş bin melek ona salat eder; kendisine yetmiş bin melek salat eden kimse de cennet ehlinden olur.”[12]
5- Allah’a Yakın olmak
İbn-i Babeveyh, İlel’uş-Şerâi’ adlı kitabında kendi senediyle İmam Hasan Askerî (a.s)’dan şöyle rivayet etmiştir:
“Allah Teala, Hz. İbrahim’i, Muhammed ve Âl-i Muhammed’e çok salavat getirdiğinden dolayı kendine dost kıldı.”[13]
6- Allah Teala’nın Rızasını Kazanmak
Cemal’ül-Üsbû’ kitabında nakledildiği üzere Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
“Sizin bana salat etmeniz, hacetlerinizin kabul olmasına sebep olur, Allah’ı sizden razı eder ve amellerinizin temiz olmasını sağlar.”[14]
7- Resulullah’a Yakın Olmak
Cami’ul-Ahbar kitabının nakline göre Resulullah (s.a.a) buyurmuştur ki:
“Kıyamet günü bana daha yakın olan, dünya hayatında bana daha çok salat eden kimsedir.”[15]
9- Resullah’ın Şefaat Etmesi
Nakledildiğine göre Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
“Kim bana salat ederse, şefaatim onu bulur.”[16]
10- Sevap ve Mükâfat Kazanmak
Uyun-u Ahbar’ır-Rıza ve Şeyh Saduk’un Emalî’sinde İmam Rıza (a.s)’dan, şöyle buyurduğu nakledilmiştir:
“Muhammed ve Âl-i Muhammed’e salat etmek, Allah katında (sevep bakımından), tesbih, tehlil ve tekbir ile eşittir.”[17]
11- Başlı Başına Bir İbadet Oluşu
el-İhtisas adlı kitapta Resulullah (s.a.a)’den, şöyle buyurduğu nakledilmiştir:
“Allah’ı anmak, ibadettir; Ali ve evlatlarını anmak da ibadettir.”[18]
12- Günahların Keffareti
Şeyh Saduk, kitaplarının çoğunda İmam Rıza (a.s)’dan, şöyle buyurduğunu nakletmiştir:
“Günahlarının keffaretlerini ödemeye gücü yetmeyen kimse, Muhammed ve Âl-i Muhammed’e çok salat etsin. Çünkü onlara salat etmek, günahları temizler.”[19]
13- Duanın İcabete Erişmesi
Usul-u Kâfi’de Hişam bin Salim’den, İmam Sadık (a.s)’ın şöyle buyurduğu nakledilir:
“Muhammed ve Âl-i Muhammed’e salavat getirilmedikçe duanın icabete erişmesi engellenir.”[20]
14- Elestu Günü Alınan Ahde Vefa Etmek
İmam Musa Kâzım (a.s) şöyle buyurmuştur:
“Kim Resulullah (s.a.a)’e salat ederse, (Âlem-i Zer’de) “Elestu bi Rabbikum?” sorusuna verdiği “Kalu bela!”[21] ahdinin üzerinde olduğunu gösterir.”[22]
15- Nifakı Gidermek
Şeyh Saduk, İmam Sadık (a.s)’dan Resulullah (s.a.a)’in şöyle buyurduğunu nakletmiştir:
“Bana salavat getirdiğinizde sesinizi yükseltin. Çünkü salatvat getirirken sesi yükseltmek, nifakı giderir.”[23]
16- Amellerin Arınması
Resulullah (s.a.a)’dan şöyle buyurduğu nakledilmiştir:
“Sizin bana salavat getirmeniz, duanızın icabete erişmesine ve amellerinizin arınmasına sebep olur.”[24]
17- Esenliğe Sebep Oluşu
Cami’ul-Ahbar’da Resulullah (s.a.a)’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
“Kim bana bir defa salavat getirirse, Allah Teala esenlik kapısını onun yüzüne açar.”[25]
18- Rahmete Nail Olmak
Şeyh Saduk, Emalî adlı kitabında şöyle nakleder:
Emir’ül-Müminin Ali (a.s), Resulullah (s.a.a) vefat ettikten sonra okuduğu hutbede şöyle buyurdular:
“Şahadeteyni söylemekle cennete girersiniz; Resulullah (s.a.a)’e salavat getirmekle rahmete erişirsiniz. Öyleyse Peygamberinize çok salavat getirin; şüphesiz Allah ve melekleri ona salat etmekteler; ey imam edenler, siz de ona salat ve selam edin.”[26]
19- Fakirlikten Kurtulmak
Resulullah (s.a.a) buyurmuştur ki:
“Allah’ı çok anmak ve bana salavat getirmek, fakirliğin giderir.”[27]
20- Unutulanı Hatırlamak
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
“Bir şeyi unuttuğunuzda bana salavat getirin. Zira bana salavat getirmek, onu hatırlanmanıza sebep olur, inşaallah.”[28]
21- Hayır Amellerin Ağır Olması
İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki:
“Kıyamet günü teraziye bırakılan en ağır şey, Peygamber (s.a.a.)’e ve O’nun Ehl-i Beyt’ine salavat getirmektir.”[29]
22- Sırat Köprüsünün Işıklı Olması
Resulullah (s.a.a) buyurmuştur ki: “Bana salavat getirmek, sıratın ışığıdır; sıratta ışığı olan cehennem ehlinden olmayacaktır.”[30]
23- Cehennem Ateşinden Kurtulmak
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
“Bana salavat getiren, kesinlikle cehenneme girmeyecektir.” [31]
24- Kabrin Işıklı Olması
Resulullah (s.a.a) buyurmuştur ki:
“Bana çok salavat getirin. Çünkü bana salavat getirmek kabirde, sırat köprüsünde ve cennette nurdur.”[32]
Ehl-İ Sünnet KaynaklarInda Hz. Muhammed Ve Âl’İne Salavat Getirme Sünnetİ
Hz. Muhammed (s.a.a.) Ve Soyuna Salavat Getirmenin Hayırlı Etkileri:
Kenz’ül-Ummal’de şöyle geçer:
1- İmam Hasan-ı Mücteba (a.s.) Hz. Resulullah’tan (s.a.a.) şöyle rivayet ederler:
“Bana çokça salavat getirin; zira bu, günahlarınızın affedilmesini sağlar.”[33]
2- Ebu Derda, Resulullah’ın (s.a.a.) şöyle buyurduğunu rivayet eder:
“Her sabah ve akşam bana on defa salavat getiren kimse kıyamet günü benim şefaatime kavuşacaktır.”[34]
3- Sehl bin Sa’d’den şöyle rivayet edilir:
“Allah Resulü geliyordu, Ebu Talha onu karşılamaya koşarak; "Anam babam sana feda olsun, ey Allah’ın Resulü! Senin yüzünde hayat görmekteyim ben.” dedi. Bunun üzerine Resulullah (s.a.a.) Cebrail'in kendisine şöyle dediğini söylediler: “Kim bana bir kez salavat getirirse, Allah Teala onun amel defterine on iyilik yazar, onun günahlarından onunu siler ve mertebesine de on mertebe ekler.”[35]
4- Ebu Hureyre, Hz. Resulullah’ın (s.a.a.) şöle buyurduğunu rivayet eder:
“Kim bana bir defa salavat getirirse, Allah Teala ona on defa salat eder.”[36]
Kenz’ül-Ummal’de şöyle geçer:
5- İmad bin Yasir’den, Hz. Resulullah’ın (s.a.a.) şöyle buyurduğu rivayet olunur:
"Allah Teala, bir meleğe insanları duyma ve onların konuşmalarını anlama kabiliyeti lütfetmiş ve onu kıyamet gününe değin benim mezarımın başında durmakla görevlendirmiştir. O melek, bana salavat getiren herkesi, adı ve babasının adıyla bana tanıtır ve; “Ya Muhammed! Falancanın evladı olan filanca, sana salavat getirdi.” der. Allah Tebarek ve Teala da bana bir defa salavat getirene, on defa salat edeceğini bildirmiştir.”[37]
Sünen-i Ebu Davud, Tirmizi, Nesai, Müsned-i Ahmed ve Müstedrek-i Hakim’de şöyle geçer:
6- Fuzale bin Ubeyd şöyle rivayet eder:
“Hz. Resulullah (s.a.a.), bir adamın, dua ederken ne Allah Teala'yı, ne de O’nun hak Resulünü anmadığını duyunca; "Ne de acelecidir!” buyurdular ve onu yanına çağırmalarını söylediler. O adam gelince, Resulullah (s.a.a.) ona ve orada bulunan herkese hitaben şöyle buyurdular:
“Dua ettiğiniz zaman Allah’a hamd ve sena ile başlayın sonra da bana salavat getirin ve bu ikisinden sonra duanızı yapıp istediğinizi dile getirin.”[38]
Sünen-i İbn-i Mace’de şöyle geçer:
7- Sa’d-i Saidi, Hz. Resulullah’ın (s.a.a.) şöyle buyurduğunu rıvayet eder:
“Peygamber'e salavat getirmeyenin namazı batıldır.”[39]
Kenz’ül-Ummal’de şöyle geçer:
8- Cabir, Hz. Resulullah’ın (s.a.a.) şöyle buyurduğunu rivayet eder:
“Bedbaht ve zavallı, yanında benim adım anıldığı halde bana salavat getirmeyen kimsedir.”[40]
9- Hz. Hüseyin bin Ali (a.s.), Hz. Resulullah’tan (s.a.a.) şöyle rivayet ederler:
“Yanında benim adım söylendiği halde bana salavat getirmekten yüz çeviren kimse, cennetin yolundan yüz çevirmiştir.”[41]
Müsned-i Ahmed, Sünen-i Tirmizi ve diğer kaynaklarda şöyle geçer:
10- Hz. Hüseyin bin Ali (a.s.), Hz. Resulullah’tan (s.a.a.) şöyle rivayet ederler:
“Cimri kimse, yanında benim adım anıldığı halde bana salavat getirmeyen kimsedir.”[42]
Hz. Peygamber Efendimize Nasıl Salavat Getirilmelidir?
Kenz’ül-Ummal’de şöyle geçer:
1- Ebu Talip oğlu Ali'den (a.s.) şöyle rivayet olunur:
“Hz. Reslullah’tan (s.a.a.) “Size nasıl salavat getirelim?” diye sorulduğunda; “Şöyle söyleyin:” buyurdu, “Allahumme salli ala Muhammed ve âl-i Muhammed, kema salleyte ala İbrahîm ve âl-i İbrahîm, inneke Hamîdun Mecîd. Ve barik ala Muhammed ve ala âl-i Muhammed, kema barekte ala İbrahîm ve ala âl-i İbrahîm, inneke Hamîdun Mecîd.”[43]
Yâni: "Allah’ım! Muhammed’e ve soyuna salat et, tıpkı İbrahim’e ve soyuna salat ettiğin gibi; şüphesiz sen övgüye ve hamda layıksın, pek de yücesin. Aynı şekilde, Muhammed’e ve soyuna hayır ve berket ver, tıpkı İbrahim’e ve soyuna hayır ve berket verdiğin gibi; şüphesiz sen övgüye ve hamda layıksın, pek de yücesin.”
Sahih-i Müslim, Sünen-i Ebu Davud, Tirmizi, Nesai, Muvatta-ı Malik, Müsned-i Ahmed ve Sünen-i Daremi’de şöyle geçer:
2- Ebu Mes’ud-i Ensari şöyle rivayet eder:
"Sa’d bin Ubade’nin meclisnde Hz. Resulullah (s.a.a.) ile birlikteydik. Beşir bin Sa’d (Ebu Nu'man bin Beşir); “Ey Allh’ın Resulü!” dedi, “Allah Teala sana salat ve selam göndermenizi emrediyor; sana nasıl salat göndereceğimizi öğretir misiniz bize?” Hazret, bir süre sustu. Biz keşke bu soruyu sormasaydık diye düşünürken başını kaldırıp şöyle buyurdu: "Allahumme salli ala Muhammed, kema salleyte ala İbrahîm, ve barik ala Muhammed ve ala âl-i Muhammed, kema barekte ala İbrahîm fi’l-âlemîn, inneke Hamîdun Mecîd.” İşte bunu söyeleyin, daha önce de size böyle öğretmiştim.”[44]
Sahih-i Buhari, Sünen-i Nesai, İbn-i Mace ve Müsned-i Ahmed’de şöyle geçer:
3- Ebu Said Hudri şöyle rivayet eder:
“Hz. Resulullah’a (s.a.a.); "Size selam olsun ya Resulullah.” dememiz gerktiğini biliyoruz, ama size salavat getirmenin nasıl olacağını bilmiyoruz.” dedik. Resulullah (s.a.a.); "Şöyle deyin:" buyurdu, “Allahumme salli ala Muhammed, abdike ve Resulik, kema salleyte ala İbrahîm ve barik ala Muhammed ve âl-i Muhammed, kema barekte ala İbrahîm.”[45]
Taberi ve Suyuti’nin Tefsirinde şöyle geçer:
İbn- i Abbas’tan şöyle rivayet olunur:
“(...) Ey Allah Resulü! Sana selam vermeyi biliyoruz, nasıl salavat getireceğimizi de öğretir misin bize?" diye sorduk. Resulullah (s.a.a.) şöyle salavat getirmemizi buyurdular: "Allahumme salli ala Muhammed ve âl-i Muhammed, kema salleyte ala İbrahîm ve âl-i İbrahîm, inneke Hamîdun Mecîd. Ve barik ala Muhammed ve ala âl-i Muhammed, kema barekte ala İbrahîm ve âl-i İbrahîm, inneke Hamîdun Mecîd.”[46]
Sünen-i Nesai’de şöyle geçer:
5- Zeyd bin Harice, Hz. Resulullah’ın (s.a.a.) şöyle buyurduğunu rivayet eder:
“Bana salavat getirin ve elinizden geldiğince dua ederek şöyle deyin: “Allahumme salli ala Muhammed ve ala âl-i Muhammed, ve barik ala Muhammed ve âl-i Muhammed, kema barekte ala İbrahîm ve ala âl-i İbrahîm, inneke Hamîdun Mecîd.”[47]
Sünen-i Nesai ve Müsned-i Ahmed’de şöyle geçer:
6- Ebu Talha’dan şöyle rivayet olunur:
"Allah Resulü’nden (s.a.a.); “Ya Resulellah! Size nasıl salavat getirilmeli?” diye sordum. Hazret, şöyle söylemenizi buyurdu:
“Allahumme salli ala Muhammed ve âl-i Muhammed, kema salleyte ala İbrahîm ve âl-i İbrahîm, inneke Hamîdun Mecîd. Ve barik ala Muhammed ve âl-i Muhammed, kema barekte ala İbrahîm ve âl-i İbrahîm, inneke Hamîdun Mecîd.”
Bir başka rivaytte de şöyle geçer:
"Adamın biri Hz. Resulullah’tan (s.a.a.), kendisine nasıl salavat getireceğini sordu. Hazret; “Şöyle söyleyin:” buyurdular, “Allahume salli ala Muhammed ve ala âl-i Muhammed, kema salleyte ala İbrahîm, inneke Hamîdun Mecîd. Ve barik ala Muhammed ve ala âl-i Muhammed, kema barekte ala İbrahîm, inneke Hamîdun Mecîd.”[48]
Kenz’ül-Ummal’de şöyle geçer:
7- Talha’dan şöyle rivayet olunur:
"Hz. Resulullah’a (s.a.a.); “Size nasıl selam verceğimizi bildik; size nasıl salavat getireceğimizi de bize öğretininiz.” dedik. Hazret; “Şöyle deyin:” buyurdular, “Allahumme salli ala Muhammed ve ala âl-i Muhammed, ve barik ala Muhammed ve âl-i Muhammed, kema salleyte ve barekte ala İbrahîm ve ala âl-i İbrahîm, inneke Hamîdun Mecîd.”[49]
Sahih-i Buhari, Müslim, Sünen-i Ebu Davud, Daremi, Nesai, Tirmizi, İbn-i Mace, Müsned-i Ahmed ve Taberi ile Suyuti Tefsirlerinde şöyle geçer:
8- Ka’b bin Acze şöyle rivayet eder:
"Allah Resulü’nün (s.a.a.) yanındaydık, bir adam içeri girerek; “Ya Reaulullah! Sana selam vermeyi bildik; peki nasıl salavat gönderceğiz?" diye sordu. Hazret; "Şöyle söyleyin:" buyurdular, “Allahumme salli ala Muhammed ve ala âl-i Muhammed, kema salleyte ala İbrahîm ve ala âl-i İbrahîm, inneke Hamîdun Mecîd. Allahumme barik ala Muhammed ve ala âl-i Muhammed, kema barekte ala İbrahîm, inneke Hamîdun Mecîd.”[50]
Müsned-i Ahmed ve ed-Dürr’ül-Mensur’da şöyle geçer:
9- Büreyde-i Huzai, Hz. Resulullah’ın (s.a.a.) şöyle getirilmesini buyurduğunu rivayet eder:
“Allahumme'c’al salavateke ve rahmeteke ve berekateke ala Muhammed ve ala âl-i Muhammed, kema cealtehu ala İbrahîm, inneke Hamîdun Mecîd.”[51]
Kenz’ül-Ummal’de şöyle geçer:
10- Muhammed bin Abdullah bin Zeyd, Hz. Resulullah’tan (s.a.a.) şöyle rivayet eder:
"Hazret kendisine şöyle salavat getirilmesini buyurdu: “Allahumme salli ala Muhammed ve ala âl-i Muhammed, kema salleyte ala İbrahîm. Ve barik ala Muhammed ve ala âl-i Muhammed, kema barekte ala İbrahîm fi’l-âlemîn, inneke Hamîdun Mecîd." Selam da bildiğiniz gibidir.”[52]
Taberi ve Suyuti Tefsirlerin şöyle geçer:
11- “Allah ve mellekleri Peygamber'e salat ederler.…" ayet-i şerifesi hakkında İbrahim’den şöyle naklolunur:
"Allah Resulü’ne (s.a.a.); “Size selam vermeyi bildik; size nasıl salavat getireceğmizi de öğretiniz bize." dedik. Hazret, şöyle söylenmesini buyurdu:
“Allahumme salli ala Muhammed ve ala âl-i Muhammed, kema salleyte ala İbrahîm ve âl-i İbrahîm, ve barik ala Muhammed ve âl-i Muhammed, kema barekte ala İbrahîm ve âl-i İbrahîm, inneke Hamîdun Mecîd.” Sonra ekledi: "Bana nasıl selam vereceğinizi de biliyorsunuz.”[53]
Aynı hadis, Kenz’ül-Ummal’de Aişe’den de rivayet edilmiştir.[54