AMELLER NİYETLERE GÖREDİR.
Peygamberimiz (sav) “Ameller niyetlere göredir. Her amelin bir niyeti vardır” buyurur. Bu hadis-i şerif mütevatir olup otuz sahabeden rivayet edilmiştir. (Nazmu’l-Mütenâsir fi’l Hadisi’l-Mütevatir, Cafer Kettanî, s. 17) Niyet amelleri ibadete çeviren bir iksir olduğu için İslam bilginleri “Bu hadis-i şerifi tüm kitapların başına yazmak gerekir” demişlerdir. Çünkü ibadetlerin birinci şartı niyettir. Niyetle adetler ibadet olur. Bu sebeple ilk öğrenmemiz gereken bilgi niyet ve ihlâs bilgisidir.
İmam-ı Şafiye ve Ahmed b. Hambel’e göre “İslâm’ın temeli üç hadis üzerine kurulmuştur. Birincisi, “Ameller niyetlere göredir.” İkincisi, “Helal ve haram bellidir.” Üçüncüsü ise “Dine dinden ve sünnetten olmayan bir şeyi katmak merduttur, reddolunmuştur” hadisleridir. İmam-ı Şafii bu hadisin fıkıhtan yetmiş ayrı bâba girdiğini ifade eder. “Dinden olmayan bir şeyi dine katan reddolunur” hadisi ahiret işini, “Ameller niyetlere göredir” hadisi de dünya işlerini tanzim etmiştir. Birincisi ihlâsı, ikincisi niyeti anlatır.
Ebu Davud (ra) “Müsned’e baktım ve dört bin hadisten meydana geldiğini gördüm. Sonra dört bin hadisin dört hadis etrafında döndüğünü gördüm. Bu hadisler de “Ameller niyetlere göredir. “Helal bellidir, haram beldir.” “Allah güzeldir, güzeli sever.” “Kişinin kendisini ilgilendirmeyen şeyi terk etmesi islamının güzelliğindendir” hadisleridir. Bu hadislere bazı ilim adamları “Kendin için istediğini mü’min kardeşi için de istemeyen kâmil mü’min sayılmaz” hadisini de eklemişlerdir. Ayrıca bazı hadisçiler “Din nasihattir.” “Dünyaya zahid ol ki, Allah seni sevsin; insanların elindekine zahid ol ki, insanlar seni sevsin.” “Ne zarar vermek var, ne de zarar görmek vardır” hadislerini de bu hadislere ilave edilmiştir.
Niyet kasıt ve irade manasındadır. “Ameller niyetlere göredir” hadisini İslam bilginleri çeşitli şekillerde izah etmişlerdir. Bir kısım bilginler “Amellerin sahih ve fasit oluşu, makbul olması ve reddolunması niyete bağlıdır” derken, ihtiyarî amellerin niyetlere göre değerlendirileceğini belirtmişlerdir. Niyetler amelleri birbirinden ayırdığı gibi, amelin Allah için olup olmaması da niyete bağlıdır.
Niyeti olmayanın ameli de yoktur. Amelsiz söz fayda vermez; söz ve amel de niyetsiz fayda vermez. Söz ve amel ancak sünnete uyarsa ibadet olur. Niyet amelden daha değerlidir, çünkü amel ancak niyetle bir değer ifade eder. Hayrın tamamı güzel niyette toplanmıştır. Hayır, olarak işlememiş olsa da niyetin sevabı vardır. Niyeti fesattan kurtarmak; amelden daha değerlidir.
Kalbin dürüstlüğü amelin dürüstlüğündendir; amelin dürüstlüğü ise niyetin dürüstlüğündendir. Nice küçük ameller vardır ki niyet onu büyütür; nice büyük ameller vardır ki, niyet onu küçültür. Ameller ancak üç şeyle düzgün olur; bunlar, takva, isabet ve hayırlı niyet… Allah insandan ancak niyet ve irade ister. Allah’ı tercih etmek ve rızasını istemek Allah yolunda cihad etmekten daha üstündür.
Amellerin en hayırlısı Allah’ın farz kıldığını eda etmek, haram kıldıklarından sakınmak ve Allah katında olanı sadık bir niyetle istemektir. Ameller ile Allah rızası kastedilmelidir. Amel doğru olsa ihlâslı olmazsa kabul edilmez, ihlâslı olsa doğru olmazsa yine kabul edilmez. Amelin doğru olması sünnete uygun olması demektir. Amel zahirde sünnete uygun olmalıdır. Batında ise Allah emrettiği için yapılmalı ve Allah’ın rızası kast edilmelidir. Başka bir amaç ve niyet amel ile istenir ve kast edilirse o amel batınen fasit olur.
Bediüzzaman Said Nursi hazretleri niyet konusuna çok değer verir ve şöyle der: “Nazar ile niyet mahiyet-i eşyayı tağyir eder; günahı sevaba, sevabı günaha kalbeder. Evet, niyet adi bir hareketi ibadete çevirir ve gösteriş için yapılan bir ibadeti günaha kalbeder. Maddiyata esbab hesabıyla bakılırsa cehalettir, Allah hesabına olursa marifet-i ilâhiyedir.” (Mesnevi, 2006, s. 84) Burada Bediüzzaman “nazar” ifadesi ile “bakış açısını” belirlemektedir. Maddeye sebepler açısından bakılırsa cehalet, Allah hesabına bakılırsa Allah’ı tanıtan bir faaliyet olarak görüldüğünü belirtir.
Bediüzzaman devamla “Demek niyet bir ruhtur. O ruhun ruhu da ihlâstır. Öyle ise, necat ve halas ancak ihlâs iledir. İşte bu hasiyete binaendir ki, az bir zamanda çok ameller husule gelir. Buna binaendir ki, az bir ömürde, Cennet bütün lezaiz ve mehasini ile kazanılır. Ve niyet ile insan daimi bir şakir olur, şükür sevabını kazanır” der. (Mesnevi, 113)