Rehberlik Hikayeleri

Çevrimdışı enjoyturk

  • Uzman Üye
  • *****
  • 855
  • 2.609
  • 855
  • 2.609
31 Mar 2008 17:20:04
Adam yorgun argın eve döndüğünde 5 yaşındaki oğlunu kapının önünde beklerken bulmuş.
 Çocuk babasına:
 "Baba 1 saatte ne kadar para kazanıyorsun?" diye sormuş. Zaten yorgun gelen adam "bu seni ilgilendirmez" diye cevaplamış.
 Bunun üzerine çocuk:
 "Babacığım lütfen bilmek istiyorum" diye cevap vermiş. Adam,
 "İlla ki bilmek istiyorsan 20 dolar kazanıyorum" diye cevap vermiş.  Bunun üzerine çocuk,
 "Peki bana 10 dolar borç verir misin?" diye sormuş. Adam iyice sinirlenip:
"Benim, senin saçma oyuncaklarına veya benzeri şeylerine ayıracak param yok hadi derhal odana git ve kapını kapat" demiş. Çocuk sessizce odasını çıkıp kapısını kapatmış adam sinirli sinirli bu çocuk nasıl böyle şeylere cesaret eder diye düşünmüş aradan bir saat geçtikten sonra adam biraz daha sakinleşmiş ve çocuğa parayı neden istediğini bile sormadığını düşünmüş belki de gerçekten lazımdı. Yukarı çocuğun odasına çıkmış ve kapıyı açmış. Yatağında olan çocuğa:
 "Uyuyor musun?"  diye sormuş. Çocuk,
 "Hayır"  demiş.
 "Al bakalım istediğin 10 doları sana az önce sert davrandığım için üzgünüm ama uzun ve yorucu bir gün geçirdim"  demiş. Çocuk sevinçle haykırmış:
 "Teşekkür ederim babacığım"
 Yastığının altından diğer buruşuk paraları çıkarmış adamın suratına bakmış ve yavaşça paraları saymış bunu gören adam iyice sinirlenerek:
 "Paran olduğu halde neden benden para istiyorsun?" demiş. Çocuk,
 "Ama yeterince yoktu"  demiş ve paraları babasına uzatarak:
 "İşte 20 dolar, şimdi 1 SAATİNİ BANA AYIRIR MISIN?" baba demiş...

Çevrimdışı enjoyturk

  • Uzman Üye
  • *****
  • 855
  • 2.609
  • 855
  • 2.609
# 31 Mar 2008 17:22:35
 BIR KADER OYKUSU
 Amerikan Adlî Tıp Derneğinin 1994’te San Diego’da tertiplenen ödül yemeğinde dernek başkanı Don Harper Mills, aktardığı acayip bir ölüm olayındaki adlî komplikasyonlarla dinleyicilerini şaşkına çevirmişti.
 ‘Kaderin adaletine dair ince bir nükte taşıyan bu yaşanmış öykü, sanırız sizleri de hayrete sevk edecektir:
 
 23 Mart 1994’te Ronald Opus’un cesedini inceleyen adlî tabip, onun kafasından yediği kurşunla öldüğü sonucuna vardı. Müteveffa, on katlı bir binanın tepesinden, intihar niyetiyle aşağıya atlamıştı. (Umutsuzluğunu, geride bıraktığı bir notta açıklıyordu.) Ancak, dokuzuncu katın önünden geçerken pencereden gelen bir kurşun başına isabet etmiş, hayatı bu kurşunla sona ermişti. Apartmanın sekizinci kat penceresi düzeyinde cam silicileri korumak için konulmuş bir ağ vardı; ama bu ağın varlığını ne silahı çeken, ne de müteveffa biliyordu. Açıkçası, kurşun olmasaydı, Opus’un intihar girişimi başarılı olamayacak; zemine çakılmadan, sekizinci kattaki ağa takılıp kalacaktı. Bu durumu anlattıktan sonra, "Normal olarak," diye devam etti Dr. Mills, "intihar etmeye karar veren biri, mekanizma tasarladığı gibi olmasa da, bunu eninde sonunda başarır."
 Opus’un dokuz kat aşağıda yere çakılmayıp da dokuzuncu kattan düşüyor olduğu anda başına gelen kurşunla vurulmuş olması, muhtemelen, onun ölüm şeklini intihardan cinayete çevirmeyecekti. Fakat, Opus’un intihar girişiminin başarılı olmayışı, savcıyı elinde bir cinayet vak’ası olduğu düşüncesine itti.  Silahın patladığı dokuzuncu kattaki odada yaşlı bir adam ve karısı yaşıyordu. Tartışıyorlardı ve adam kadını silahla tehdit ediyordu. Öyle sinirlenmişti ki, tetiği çekti; fakat mermi kadını ıskalayarak pencereden dışarı yöneldi ve Opus’a isabet etti. Bir insan A şahsını öldürmeye teşebbüs eder, fakat B şahsını öldürürse, o B şahsını öldürmekten suçlu sayılmalı idi. Savcının ulaştığı sonuç buydu. Dolayısıyla, dokuzuncu kattaki yaşlı adam, cinayetten suçluydu. Bu suçlamayla karşı karşıya kaldığında, adam da, karısı da çok şaşırdılar. Çünkü, tetiği çekerken adam da, karısı da silahın dolu olmadığından kesinlikle emindiler. Yaşlı adam uzunca bir süreden beri boş silahla karısını korkutmayı alışkanlık haline getirmişti. Bunu karısı da bilir, o yüzden adamın tehdidine pek aldırmazdı. Kısacası, adamın karısını öldürme kasdı yoktu; silahın dolu olduğunu dahi bilmiyordu. Böylece, Opus’un öldürülmesi bir kaza oluyordu; silah kazara doldurulmuştu.
 Araştırmalara devam edilince, ölümcül kazadan yaklaşık altı hafta önce yaşlı çiftin oğlunu silahı doldururken gören bir tanık ortaya çıktı. Anlaşıldığına göre, yaşlı kadın oğlundan mali desteğini çekmişti ve babasının annesini silahla korkutma temayülünü bilen oğul, annesini cezalandırma kasdıyla, babasının annesini vuracağını umarak, gizlice silahı doldurmuştu. Annesi ölecek, baba cinayetten suçlanacak, mallar oğula kalacaktı. Artık olay yaşlı çiftin oğlunun Ronald Opus cinayetinden sorumlu olduğu noktasına gelmişti.
 Tam bu sırada savcının karşısına yeni bir viraj çıktı. Araştırmalara devam edilince, geçen altı hafta içinde anneyle babasının silahla tehdide varan bir tartışma yaşamamaları, dolayısıyla annesinin ölümünü bir türlü başaramayışı nedeniyle, oğlun umutsuzluğunun arttığı anlaşıldı. Bu, onu 23 Mart’ta on katlı binanın tepesinden atlayarak intihar etmeye itmişti. Ancak, ölümü planladığı gibi olmamıştı; dokuzuncu katın önünden geçerken babasının boş zannettiği silahı tetiklemesiyle annesine isabet etmeyip pencereye seken kurşunun kafasına isabet etmesi nedeniyle, Ronald Opus’un hayatı sona ermişti.
   Dosya intihar olarak kapatıldı.

Çevrimdışı enjoyturk

  • Uzman Üye
  • *****
  • 855
  • 2.609
  • 855
  • 2.609
# 31 Mar 2008 17:24:17
BİR ÇOCUĞUN DUYARLILIĞI

                  Bir pastanın üç otuz paraya satıldığı günlerde 10 yaşında bir
            çocuk pastaneye girdi. Garson kız hemen koştu..
                  Çocuk sordu: "Çikolatalı pasta kaç para?.."
                  "50 cent!.."
                  Çocuk cebinden çıkardığı bozukları saydı.
                  Bir daha sordu: "Peki dondurma ne kadar.."
                  "35 cent" dedi garson kız sabırsızlıkla..
                  Dükkanda yığınla müşteri vardı ve kız hepsine tek başına
            koşuşturuyordu.
                  Bu çocukla daha ne kadar vakit geçirebilirdi ki...
                  Çocuk parasını bir daha saydı ve "Bir dondurma alabilir miyim
            lütfen" dedi.
                  Kız dondurmayı getirdi. Fişi tabağın kenarına koydu ve öteki
            masaya koştu.
                  Çocuk dondurmasını bitirdi. Fişi kasaya ödedi.
                  Garson kız masayı temizlemek üzere geldiğinde, gözleri doldu
            birden. Masayı sanki akan yaşları ile temizleyecekti.
                  Bos dondurma tabağının yanında çocuğun bahşiş olarak            bıraktığı 15 cent duruyordu.

Çevrimdışı parpali-eren

  • Uzman Üye
  • *****
  • 615
  • 3.243
  • 615
  • 3.243
# 31 Mar 2008 19:34:23
Paylaştığın için teşekkürler enjoy öğretmenin.

Çevrimdışı fguclu

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.386
  • 1.409
  • 1.386
  • 1.409
# 31 Mar 2008 19:44:35
paylaşımınız için teşekkürler

Çevrimdışı huseyinkeles

  • Uzman Üye
  • *****
  • 431
  • 2.164
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 431
  • 2.164
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 31 Mar 2008 19:50:29
teşekkürler arkadaşlar...

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK