Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) verilerine göre ilköğretimde okulların yüzde 23,5’i, lisede ise yüzde 8.5’i ikili eğitim veriyor. Bu okulların çoğunda Sabahçılar saat 07.00’de eğitime başlıyor, öğlenciler ise akşam saat 19.00’da okuldan çıkıyor. Hatta bazı meslek liselerinde dersler 19.40’da bitiyor.
Sabah 7’deki derse yetişmek için evi uzak olanlar 05.30’da kalkıyor, en geç 06.15’te yola çıkıyor. Yakın olanlar ise biraz daha şanslı 06.00’da kalkıyor. Sabahçıların tek şikâyeti uykusuzluk da değil. Karanlıkta okula gitmekten korkuyorlar, ilk derslerde anlatılanları anlayamadıklarını söylüyorlar.
Öğlenciler de sabahçı öğrenciler kadar mutsuz. Çünkü onlar da akşam karanlığında eve dönmekten korkuyor. Sokak köpekleri, tinerciler hepsinin ortak korkusu, kız öğrenciler ise tacizlerden bıkmış durumda. O nedenle ilkokula ve ortaokula gidenleri çoğunlukla aileleri okula bırakıyor ya da servisle gidiyorlar. Lisedeki öğrenciler ise gruplar halinde okula giderek, kendi güvenliklerini sağlıyorlar.
Ders çok, okul yok
Okullarda ders saati çok, ikili eğitim verildiği için de dersler erken saatte başlıyor, geç saatte bitiyor. Öyle ki ilkokullar haftada 30 saat, ortaokullar ise 35-36 saat ders görüyor. Liselerde haftalık ders saati 39’dan başlıyor, bazı meslek liselerinde 46 saati buluyor. Ders saatlerinin yetişebilmesi için de öğrencilerin bir kısmının erken saatte derse başlaması, bir kısmının ise geç saatlerde dersten çıkması gerekiyor.
Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, ikili eğitime son verip tekli eğitime geçebilmek için 77 bin derslik ihtiyacı olduğunu ve özel sektörün teşvikiyle birlikte derslik ihtiyacının ortadan kaldırılacağını açıklamıştı. Eğitim-Bir-Sen’in hazırladığı rapora göre de sadece ilköğretimde tam gün uygulamasına geçilebilmesi için en az 60 bin derslik gerekiyor. Eğitim Sen ise okul mevcutlarının 20 ile 30 arasında olması ve tam gün eğitime geçilebilmesi için 127 bin ile 140 bin aralığında dersliğe ihtiyaç olduğunu açıkladı.
Öğretmenler de şikâyetçi
İkili eğitim veren okullardaki öğretmenler, öğrencilerin sabah ilk iki saatte, akşam da son iki saatteki derslerde ilgilerinin çok azaldığını söylüyor. Sabahları erken kalktıkları için uykularını alamayanların ilk saatlerdeki derslerde uyukladıklarını kaydeden öğretmenler, akşam da karanlık olduktan sonra öğrencilerde derslerden kopmalar olduğuna, dalgınlaştıklarına dikkat çekiyorlar.
Psikologlara göre yanlış
Konuyla ilgili bilgi aldığımız Uzman Psikolog-Psikodramatist Ferzan Çelik, “Özellikle büyüme çağındaki çocukların ve gençlerin, sabah 07.00-12.30 veya öğlen 13.00-18.00 saatler arasında okula gitmeleri hem fiziksel, hem bilişsel, hem de duygusal ve sosyal gelişimleri açısından pek de uygun değil” diyor.
Sabah o kadar erken saatte kalkan ve karanlıkta yollara düşmek zorunda kalan öğrencilerin, uykularını iyi alamadığını, çoğu zaman en önemli öğün olan kahvaltıyı atladığını, dolayısıyla iyi beslenemediğini kaydeden Çelik, bu durumun getirdiği olumsuzluklarla ilgili şunları söylüyor:
“İlk saatler uyku mahmurluğu içinde geçmekte ve genellikle bir tost, bir açma veya ekmek arası bir şeyler yedikleri için derslere iyi konsantre olamamaktalar. Öğlen okula gelen öğrencilerin ise birçok bilim insanına göre, günün en verimsiz saatleri sayılan zamanlarda derslere başladıkları için dikkatleri zayıf olmakta. Okullarından geç çıkıp, karanlıkta yorgun argın eve döndükleri için ders tekrarlarını da yapamamaktalar.”
Bütün bunlar dikkate alındığında, öğrencilerin ders başarılarının düştüğüne dikkat çeken Çelik, okulların sadece bilgi öğrenilen yerler değil, çocukların ve gençlerin sosyalleştikleri, kendini tanıma, ifade etme, iletişim içinde olma, empati kurma gibi becerilerini geliştirdikleri çok önemli toplumsal kurumlar olduğuna değiniyor. Çelik, 10 dakikalık teneffüslerin, öğrencilerin sosyal becerilerini geliştirmeleri için yeterli olmadığını vurguluyor.
Okullarda 09.00-15.00 saatler arasında eğitim-öğretim verilmesinin, bütün bu olumsuzlukları ortadan kaldıracağının altını çizen Çelik, “Öğrencilerin ders verimliliği artacağı gibi öğlen akranlarıyla birlikte yemek yemeleri, Oyun oynamaları, müzik-resim-spor-drama gibi çeşitli etkinlikler içinde olmaları, onların duygusal ve sosyal gelişimlerini de olumlu yönde etkileyecektir” diyor.